1.
yakup kadri karaosmanoğlu'nun yoğun bir cumhuriyet halk partisi ve özellikle de ismet inönü tenkidi içeren anı kitabı. baştan belirteyim, hatıratlar asla tarihi birer kaynak kabul edilemezler ancak o dönemi* bizzat yaşayan bir chp'li olan karaosmanoğlu'ndan okumak kişiye önemli de bir bakış açısı ve olayları tarafsız değerlendirebilme kabiliyeti kazandıracaktır.
ilk spoiler bölmesinde kitabın kısa bir özeti*, ikincisinde ise kendi düşüncelerim var.
chp'ye yöneltilen eleştiriler gayet açık ve bilindik*, halktan kopukluk. eleştirilen chp daha çok mustafa kemal atatürk sonrası, özellikle de ikinci dünya savaşı ile beyaz ihtilal arasındaki chp. oy almak uğruna atatürk ilkelerinden taviz verme* durumu yazar tarafından eleştiriliyor, zaten yanlış hatırlamıyorsam yazarın en hazzetmediği chp'li başbakan da bu dönemde başbakanlık yapan ve bu kararlardan mesul olan şemsettin günaltay. ayrıca 1950ler boyunca demokrat parti'nin baskılarından çokça çeken chpliler'in gerek darbe devrinde askerden güç alarak, gerek ise 1961 ile 1965 yılları arasındaki asker güdümüyle başını çektikleri koalisyon hükümetlerinden destek alarak muhalefete çektirmeye başlaması* sert şekilde eleştiriliyor. atatürk döneminde hatırlayabildiğim tek eleştiri 1930 başlarında karaosmanoğlu öncülüğünde çıkartılan kadro'nun özellikle recep peker olmak üzere bir grup chpli'nin hışmına uğraması, yayının atatürk'e şikâyet edilerek sonlandırılmaya çalışılması.
buradan inönü'ye yapılan eleştirilere geçeyim, bu yayın hakkındaki şikâyetlere onun yaklaşımıyla atatürk'ün yaklaşımı farklı örneğin. gazi daha korumacı yaklaşırken inönü sansürcü yaklaşıyor. açıkçası kitaba göre bu inönü 'nün en hafif kabahati olabilir, kitapta kendisine yapılan diğer eleştiriler kronolojik olarak şöyle: kendi siyasi hırsları yüzünden atatürk ile birlikte kurtuluş savaşı'nın başlatıcıları olan diğer 4 askerin* aralarının açılmasına sebep olmak; kendisine yakın kişilere çeşitli rant kapıları açmak; atatürk döneminde çok daha erişilebilir, tartışmalara açık olan çankaya'yı yazarın ifadesiyle "himalayalar"a çevirmek yani tek parti devrinde devletle ve bürokrasiyle bütünleşmiş chp'nin halktan izole olmasına neden olmak; 46-50 arası oy uğruna çeşitli irticai gruplara tavizler vererek dp'yi de buna sürüklemek ve bu esnada iktidar muhalefet arasını germek. hatırlayamadıklarım vardır ancak üç aşağı beş yukarı kitabın işleyişi bu şekilde ancak şunu söylemeliyim, karaosmanoğlu'nun gözünde inönü'yü bitiren bunların hiçbiri değil; bunlar "beşeri zaaf" olarak başka insanlarda da az çok görülebildiği için* mazur görülür ki karaosmanoğlu bu durumların pek çoğunda "inönü fobisi*"ne sahip olduğunu düşündüğü kişilere karşı paşa'yı bir şekilde savunur, bu fobinin ne kadar yaygın olduğunu ve bu fobiye sahip olanların gerekçelerinin genel olarak ya da kendilerince haklı kabul edilebilecek sebeplerini kademe kademe görür ve bunları gördükçe de gardı düşer. gardının yerle yeksan oluşu ise paşanın olmadık, hayali düşmanlar yaratarak tekrardan bir ihtilal ya da başka bir tehlikenin meydana gelebileceği yönünde partisini ve meclisi ürkütmesi ve böylece bunları kendi arkasında toplaması yani kısacası demokrasi üzerinde demokles kılıcı sallamasıdır.
kitap, özellikle de son kısmıyla, hayvan çiftliği'ne oldukça benziyor. orada da olmadık düşmanlar yaratarak çiftliği güden napoleon isminde stalin'i simgeleyen bir domuz vardı. ayrıca kitaptaki inönü profili, az yahut çok, erdoğan'ı andırıyor.
ilk spoiler bölmesinde kitabın kısa bir özeti*, ikincisinde ise kendi düşüncelerim var.
chp'ye yöneltilen eleştiriler gayet açık ve bilindik*, halktan kopukluk. eleştirilen chp daha çok mustafa kemal atatürk sonrası, özellikle de ikinci dünya savaşı ile beyaz ihtilal arasındaki chp. oy almak uğruna atatürk ilkelerinden taviz verme* durumu yazar tarafından eleştiriliyor, zaten yanlış hatırlamıyorsam yazarın en hazzetmediği chp'li başbakan da bu dönemde başbakanlık yapan ve bu kararlardan mesul olan şemsettin günaltay. ayrıca 1950ler boyunca demokrat parti'nin baskılarından çokça çeken chpliler'in gerek darbe devrinde askerden güç alarak, gerek ise 1961 ile 1965 yılları arasındaki asker güdümüyle başını çektikleri koalisyon hükümetlerinden destek alarak muhalefete çektirmeye başlaması* sert şekilde eleştiriliyor. atatürk döneminde hatırlayabildiğim tek eleştiri 1930 başlarında karaosmanoğlu öncülüğünde çıkartılan kadro'nun özellikle recep peker olmak üzere bir grup chpli'nin hışmına uğraması, yayının atatürk'e şikâyet edilerek sonlandırılmaya çalışılması.
buradan inönü'ye yapılan eleştirilere geçeyim, bu yayın hakkındaki şikâyetlere onun yaklaşımıyla atatürk'ün yaklaşımı farklı örneğin. gazi daha korumacı yaklaşırken inönü sansürcü yaklaşıyor. açıkçası kitaba göre bu inönü 'nün en hafif kabahati olabilir, kitapta kendisine yapılan diğer eleştiriler kronolojik olarak şöyle: kendi siyasi hırsları yüzünden atatürk ile birlikte kurtuluş savaşı'nın başlatıcıları olan diğer 4 askerin* aralarının açılmasına sebep olmak; kendisine yakın kişilere çeşitli rant kapıları açmak; atatürk döneminde çok daha erişilebilir, tartışmalara açık olan çankaya'yı yazarın ifadesiyle "himalayalar"a çevirmek yani tek parti devrinde devletle ve bürokrasiyle bütünleşmiş chp'nin halktan izole olmasına neden olmak; 46-50 arası oy uğruna çeşitli irticai gruplara tavizler vererek dp'yi de buna sürüklemek ve bu esnada iktidar muhalefet arasını germek. hatırlayamadıklarım vardır ancak üç aşağı beş yukarı kitabın işleyişi bu şekilde ancak şunu söylemeliyim, karaosmanoğlu'nun gözünde inönü'yü bitiren bunların hiçbiri değil; bunlar "beşeri zaaf" olarak başka insanlarda da az çok görülebildiği için* mazur görülür ki karaosmanoğlu bu durumların pek çoğunda "inönü fobisi*"ne sahip olduğunu düşündüğü kişilere karşı paşa'yı bir şekilde savunur, bu fobinin ne kadar yaygın olduğunu ve bu fobiye sahip olanların gerekçelerinin genel olarak ya da kendilerince haklı kabul edilebilecek sebeplerini kademe kademe görür ve bunları gördükçe de gardı düşer. gardının yerle yeksan oluşu ise paşanın olmadık, hayali düşmanlar yaratarak tekrardan bir ihtilal ya da başka bir tehlikenin meydana gelebileceği yönünde partisini ve meclisi ürkütmesi ve böylece bunları kendi arkasında toplaması yani kısacası demokrasi üzerinde demokles kılıcı sallamasıdır.
kitap, özellikle de son kısmıyla, hayvan çiftliği'ne oldukça benziyor. orada da olmadık düşmanlar yaratarak çiftliği güden napoleon isminde stalin'i simgeleyen bir domuz vardı. ayrıca kitaptaki inönü profili, az yahut çok, erdoğan'ı andırıyor.
devamını gör...