1.
radikal feministler toplumlarının kadına baskı uygulayan ataerkil bir yapıya sahip olduğunu ve bu yapının yok edilmesi için bu yapıyı besleyen toplumdaki temel unsurları tespit edip yok etmek gerektiğine inanmaktadırlar.
ataerkil teorinin temel unsuru, toplumdaki belirli bir grubun (genel olarak erkekler) diğer bir grubu (genellikle kadınlar) kendi menfaatleri doğrultusunda sömürdüğü iktidar ilişkisinin varlığını kabul etmektir.
radikal feministlere göre, marksizmden yararlanarak kadının özgürleşmesi mümkün değildir. bu yüzden kendilerine yeni bir yol çizerler. tarihte ilk sömürülen grubun da kadınlar olduğunu ileri sürerler. var olan toplumsal yapıda herhangi bir dönüşümün mümkün olmadığını, toplumsal yapıların tümden yıkılması gerektiğini düşünürler.
radikal feministlere göre kadının baskı altında olmasının sebebi biyolojik ise, özgürleşmenin kaynağı da biyolojik devrimde yatmaktadır.
biyolojik cins (sex) ve sosyokültürel cinsiyet ayrımını ilk kez ortaya atan ann oakley’e göre; annelik durumuyla biyolojik ihtiyaç durumunun farkına varılması ve çocuğunu feminist duygularla yetiştirmesi şeklinde ataerkil düzenin yıkılacağını savunur.
cinsiyetsiz kimlikten konuyu daha ileriye taşıyan yazar ise mary daly’dir. özgürleşmenin karşı çıkmakta yattığını savunur. daly’e göre ataerkil sistemin temelinde tanrı (erkek tanrı) vardır, bu yüzden cinsiyetsiz yapıyı reddeder. kadın olmakla kadınlık kavramını ayrı tutar.
andrea dworkin'e göre heteroseksüel ilişki kadına yapılan baskının temelinde yer alır. sheila jeffreys sadomazoşizmin kadınların cinsel yaşamlarında önemli oluşunun şaşırtıcı olmadığını, kadınların içinde yaşadıkları sistemde ezilişlerini erotize ettiklerini söylemiştir.
devamını gör...