recep tayyip erdoğan gidince türkiye düzelecek sanmak

kesinlikle çok büyük bir yanılgı ve saçmalıktır. şimdi niye diyecek olursanız türkiye tarih boyunca hiç bir zaman bir avrupa ülkesi gibi olamadı. atatürk dönemini saymazsak ondan sonra git gide her alanda sonlara düştük. türkiye bir orta doğu ülkesi ve burada yaşayan insanların hayata bakış açıları aşağı yukarı hep aynıdır. sağcısı solcusu kemalisti alevisi ateisti lazı gürcüsü ermenisi arabı kısacası bu topraklarda yaşayan insanlar arasında belirgin bir fark yoktur. olayın özeti recep tayyip erdoğan'ın gitmesi türkiye için hiç bir şeyi değiştirmez sadece bu olay günü kurtarmak olur. orta doğu coğrafyasında yer alan bir ülkenin sosyolojik ve kültürel olarak tamamen değişmesi için uzun yıllar lazım buda imkansız olduğu için böyle bir beklentiye girmek hayal kurmaktan farksızdır. yoldaşlar anlayacağınız üzere recep tayyip erdoğan'ın gitmesi aslında bir çözüm değil türkiye'deki sıkıntı çok farklı derine inmek lazım.

yoo gayette düzelecek. biz zaten kökten bir değişim yaşayacağız demiyoruz, ülkelerde değişimler uzun zaman alır. bizler değişmesi kısa sürecek şeyleri, basit ve olması gereken işleri olduracak kişiyi istiyoruz o kadar. fazlasında gözümüz yok allah aşkına, kimse bir anda ülke danimarkaya dönecek demiyor zaten ama en azından bir litvanya gibi falan olalım yetti gayrı. sessiz sakin yaşayalım az buçuk kaliteli hayatlarımız olsun, yaşam standardımız bir tık artsın, ekonomimiz düzelsin. bunlar yılları alacak hedeler değil. zaten değişim olmayacak hede hüde deyip napalım bu gidişata ses çıkarmayalım mı? iyi valla değişim olmayacakmışmış peh buna sonsuza dek katlanalım o halde?

arada bir siyah beyaz videolara denk geliyorum. ne kadar eğitimli, ne kadar nahif, ne kadar kibar insanlar...

diyeceğim şu: büyük bir kesimimiz malesef geri zekalı. dinden tutun adalete, özgürlüğe kadar her şeyi mi yanlış anlar bir topluluk. gelin görün ki atatürk'ün bu hale getirdiği ülke de bundan çok farklı değildi. ister alının ister gücenin koyunuz. kim nasıl güderse öyle bir toplum olmaya alışmışız. kimse kalkıp tek başına sorumluluk alacak değil ya. herkesin nasibi ayrıdır. oturalım allah verir mutlaka. aydın geleceği de işaret ve orta parmağım arasında görürsünüz.

inanmadığım bir önermedir. her millet hak ettiği gibi yönetilir. daha iyi yönetilmeyi hak eden bir millet miyiz diye özeleştiri yapmak gerekir.

iktidarın değiştiği durumda bir düzelme ihtimali var. ihtimal gerçekleşir ya da gerçekleşmez bu o zamanın konjonktürunde etkili olacak diğer faktörlere bağlı. ama gitmediği durumda bir düzelme olmayacağı kesin. hâliyle ihtimale oynamak daha mantıklı.

doğru bir sanmadır.
piyasaya müdahale eden bir lider yatırımcılar açısından hoş karşılanmaz.
yatırım yapmaktan kaçınırlar.
eee rte de piyasaya müdahale etmeyi seviyor.
gelecek kişi az biraz anlıyorsa yani iktisat 101 dersini dc notu ile geçmişse tamam anlar bu işten.
piyasaya güven veriri tl kısa vadede değer kazanır.
lakin ekonominin düzelmesi 10 yıl
10 yıl herkes gerektiğini yaparsa
olur gibi.

bakın arkadaşlar biri gelmiş bize silah doğrultmuş, sağ kolumuzdan vurmuş, sol kolumuzdan vurmuş, yetmemiş bacağımızdan vurmuş. kalbimize nişan almış duruyor öylece ve onu durdurduğunuzda ne olacak ki vurulan kol geri mi düzelecek diyorsunuz.

iyi de güzel kardeşim mesele o değil. kalbimizden vurulsak öleceğiz. hem biz de eşek değilsek bizi vuranın elinden aldığımız silahı başkasına verip al az da sen vur demeyeceğiz. silahı alıp bizi vuranı hapse kendimizi hastaneye atacağız.

bir şeyleri adamın zatına bağlamamak lâzım. zirâ iktidardaki partilerde daha önce de görülmüş hatalar yapıldı. önemli olan bunları uygun bir yolla en kısa sürede çözmek. o baştayken de çözülebilir ama öncelikle hatalarını kabul edip ülkenin dört bir yanında yetkilendirilmiş olan niteliksiz insanları görevden alması gereklidir.
sonraki gelenler de önce bir süre bunlarla uğraşacak, ekonomiyi düzeltmeye çalışacaklar. bir 5 senemiz var düzelmek için. çokdaşeapmayın.

gitmedikçe de hiç düzelmeyecek!

gemiyi batıran kaptandan aynı gemiyi kurtarması için medet umulmaz.

en hafif tabiriyle safririklitir. 20 yılda ülkeye verdikleri onarılması güç yaralar var. bunlardan en önemlisi kutuplaşma. sizi bilmem ama ben kutuplaşmanın dibine kadar yaşandığını düşünüyorum bu ülkede. yaşım itibariyle birçok hükümet ve onların politikalarına şahit oldum. hiç biri insanları birbirlerine bu kadar dusurmediydi. insanlar geçimlerini bir şekilde yeniden onarabilir, yeniden refaha kavusabilir ama bu kutuplasmayi, kini kimse kolay kolay içinden atamaz.

beklenilen düzelmeye göre sonucu değişecek olan beklentidir.

örneğin türkiye dünya devi olacak, ekonomisi avrupayı sollayacak dersen ona daha kaç dönem vardır kim bilir. (ülkemizde bu potansiyel var.) ancak yolsuzluk bitecek, bürokrasi işlemeye başlayacak dersen bunlar anında gerçekleşebilecek olan şeyler. bir süre yerleştirilmiş partizan kadrolar tarafından sabote edilmeye çalışılsa da o direnç doğru atılan adımlar karşısında kolayca kırılacak, basın yayın özgürleşecek ve bugünkü basın-yayın personelinin çoğu ülkeden apar topar kaçacaktır.

aslına bakarsanız erdoğan'ın gitmesine de gerek yok. bırakın o yerli yerinde kalsın, ancak meclise ak partiyi sokmayın artık.

muhalefet ak parti üzerinden neden karşı propaganda yapamıyor? çünkü somut bir varlık değil. kendi cumhurbaşkanlarının her istediğine evet, her istemediğine hayır demek için var olan bir parti. cumhur başkanı çelişkili açıklamalar yapmış, birbirine zıt kararlar almış da olsa, ikisine de sorgulamadan evet diyecek ve bunu savunmaktan başka bir görev üstlenmeyecek bir partidir. bu da tam anlamı ile demokratik bir rejime monarşik yönetimin işlenmesidir.

başkan'a yetkiyi verdiyseniz meclis'i güçlendirin ki - özür dilerim işlevlendirin ki diyecektim- seçtiğiniz başkan yoldan çıktığı anda ensesinde halkın soluğunu hissedebilsin. düzgün işleyen bir bürokraside kimse doğruyu yapan insana sen yanlış yaptın demez, diyemez.