1.
yıllarını bu spora vermiş, artık 40'lı yaşlarına gelmiş adamların "strength and conditioning" (güç ve kondisyon) muhabbetlerinde en çok durdukları, ancak genç ve hevesli sporcuların en zor anladığı kavramdır.
relatif kuvvet, en basit tabiriyle, vücut ağırlığınıza oranla ne kadar güç üretebildiğinizdir. 150 kg bench press yapan 120 kg'lık bir adamın değil, 70 kg olup 110 kg bench press yapabilen adamın sahip olduğu verimliliktir. mma gibi siklet sporlarının temel taşıdır, zira rakibiniz de sizinle aynı kiloda (tartı gününde en azından).
bu işe yeni başlayanlar genelde "mutlak kuvvet" peşinde koşar. spor salonunda şişkin pazular, devasa göğüs kasları hedeflenir. oysa kafeste, minderde bunların karşılığı çoğu zaman hüsrandır. o "show muscle" dediğimiz, estetik ama fonksiyonel olmayan kas yığınları, ikinci rauntta oksijen emen birer yüke dönüşür.
relatif kuvvet ise dövüşün her anında kendini gösterir.
mesele sadece ağırlık kaldırmak değildir; mesele o gücü ne kadar patlayıcı kullanabildiğinizdir. kendi kilonuzdaki bir adamı belinden kavrayıp yerden kesmenin (küt küt kaldırmanın değil, patlayıcı bir şekilde söküp almanın) ne demek olduğunu anlatır. bu, size rakibinizi klinc'te duvara yapıştırma, onu yorma ve istediğiniz pozisyona çekme avantajı verir.
yerde, "leverage" (kaldıraç) ve tekniğin güreşin temeli olduğunu söyleriz. doğrudur. ancak iki teknik adam boğuştuğunda, kazananı belirleyen şey, o tekniği uygulayabilmek için gereken safi güçtür. rakibin mount pozisyonundan kaçmak için yaptığınız o "köprü" (bridge) hareketinin gücü, tamamen sizin relatif kuvvetinize bağlıdır. sweep denemeleriniz, rakibin gardınızı kırma çabalarına karşı koyan bacak gücünüz, hepsi bu verimlilikle ölçülür.
ayakta dövüşte ise "pound-for-pound power" dediğimiz şeyin kaynağıdır. sikletine göre orantısız güçte vuran adamların sırrıdır. sadece kolla, omuzla değil, tüm vücutla, o kinetik zinciri (yerden başlayıp kalçadan dönen ve yumrukta patlayan enerji) kullanarak atılan bir yumruğun, bir tekmenin nasıl "oturduğunu" belirler. bu, ağır siklet gibi sallanmak değil, bir kırbaç gibi net ve keskin vurmaktır.
14 senenin sonunda şunu anlıyorsunuz: mma, gücünüzü rakibinize empoze etme sanatıdır. relatif kuvvetiniz ne kadar yüksekse, tekniğinizi o kadar rahat uygular, rakibinizi o kadar çabuk tüketirsiniz. bu, estetik değil, tamamen fonksiyonel bir güçtür; dövüşçünün motorudur. yaş ilerledikçe, sakatlıklardan kaçınmak ve verimli dövüşmek için sığındığınız en önemli limandır.
relatif kuvvet, en basit tabiriyle, vücut ağırlığınıza oranla ne kadar güç üretebildiğinizdir. 150 kg bench press yapan 120 kg'lık bir adamın değil, 70 kg olup 110 kg bench press yapabilen adamın sahip olduğu verimliliktir. mma gibi siklet sporlarının temel taşıdır, zira rakibiniz de sizinle aynı kiloda (tartı gününde en azından).
bu işe yeni başlayanlar genelde "mutlak kuvvet" peşinde koşar. spor salonunda şişkin pazular, devasa göğüs kasları hedeflenir. oysa kafeste, minderde bunların karşılığı çoğu zaman hüsrandır. o "show muscle" dediğimiz, estetik ama fonksiyonel olmayan kas yığınları, ikinci rauntta oksijen emen birer yüke dönüşür.
relatif kuvvet ise dövüşün her anında kendini gösterir.
mesele sadece ağırlık kaldırmak değildir; mesele o gücü ne kadar patlayıcı kullanabildiğinizdir. kendi kilonuzdaki bir adamı belinden kavrayıp yerden kesmenin (küt küt kaldırmanın değil, patlayıcı bir şekilde söküp almanın) ne demek olduğunu anlatır. bu, size rakibinizi klinc'te duvara yapıştırma, onu yorma ve istediğiniz pozisyona çekme avantajı verir.
yerde, "leverage" (kaldıraç) ve tekniğin güreşin temeli olduğunu söyleriz. doğrudur. ancak iki teknik adam boğuştuğunda, kazananı belirleyen şey, o tekniği uygulayabilmek için gereken safi güçtür. rakibin mount pozisyonundan kaçmak için yaptığınız o "köprü" (bridge) hareketinin gücü, tamamen sizin relatif kuvvetinize bağlıdır. sweep denemeleriniz, rakibin gardınızı kırma çabalarına karşı koyan bacak gücünüz, hepsi bu verimlilikle ölçülür.
ayakta dövüşte ise "pound-for-pound power" dediğimiz şeyin kaynağıdır. sikletine göre orantısız güçte vuran adamların sırrıdır. sadece kolla, omuzla değil, tüm vücutla, o kinetik zinciri (yerden başlayıp kalçadan dönen ve yumrukta patlayan enerji) kullanarak atılan bir yumruğun, bir tekmenin nasıl "oturduğunu" belirler. bu, ağır siklet gibi sallanmak değil, bir kırbaç gibi net ve keskin vurmaktır.
14 senenin sonunda şunu anlıyorsunuz: mma, gücünüzü rakibinize empoze etme sanatıdır. relatif kuvvetiniz ne kadar yüksekse, tekniğinizi o kadar rahat uygular, rakibinizi o kadar çabuk tüketirsiniz. bu, estetik değil, tamamen fonksiyonel bir güçtür; dövüşçünün motorudur. yaş ilerledikçe, sakatlıklardan kaçınmak ve verimli dövüşmek için sığındığınız en önemli limandır.
devamını gör...