sadece askerde karşılaşılan olaylar

sağır olmak. daha doğrusu kendi kendini sağır etmek.

bizzat yaşadığım bir hadisedir bu.

37. dönem bedelli askerlik hizmetini ikmal maliye okulu ve eğitim merkezi komutanlığında sürdürmekteyim. 2019 aralık.

gitmeden önce yaptığım araştırmalar sebebiyle yanıma kulak tıkacı almam gerektiğini bildiğim için bir çift silikon tıkaç götürmüşüm.

ve her gece de ne kadar doğru yaptığıma şükrederek tıkaçlarımı takıyor ve rahat rahat uyuyorum.

bölüğün en büyük koğuşuyuz. koğuş tamı tamına 72 kişi. bunlardan 15 tanesi horluyor, bu 15 kişiden 5 tanesi çok yüksek sesle horlarken 2 tanesi adeta koğuşu yıkıyor.

özet olarak tıkaçlarımı çok seviyorum.

bir sabah yine saat 6'da kaldırılıyoruz. traş olunacak, kahvaltı edilecek ve mıntıkadan sonra içtima ile klasik bir gün başlayacak.

yalnız benim bir problemim var.

sol kulağım duymuyor.

%90 bir duyma kaybım var.

traş olurken kulaklarımın içini temizliyorum, geçmiyor.

gün içinde geçer heralde diyorum, geçmiyor.

bir şekilde günü tamamlıyorum. yatılıyor. yeni bir gün başlıyor. durum tamamen aynı. son bir gün daha veriorum. uyanıyorum. sol kulak hala sağır.

çıldıracağım. sol tarafımdan biri konuşuyor, duymuyorum lan, kelimeleri bile seçemiyorum. sağ tarafımı dönüyorum insanları dinlerken.

sabah içtimasından sonra komutan klasik olarak "bir rahatsızlığı olan, revire gitmek isteyen var mı?" diye soruyor.

3-5 kişi ile birlikte ben de çıkıyorum. komutan teker teker insanların rahatsızlıklarını soruyor. herkes grip nezle vs. sıra bana geliyor.

-senin ne rahatsızlığın var asker?
+(tekmil verilir) komutanım duymuyorum. sağır oldum.
-... nasıl lan?
+bayağı komutanım. 2 gün önce uyandım, sol kulağım duymuyordu. hala da duymuyor. düzelmedi. :(
-alla alla. olur mu oğlum öyle şey? neyse sen de git revire tamam.

revire gidiyorum. 5434563 askerlik sırayı bekledikten sonra hekimin karşısına çıkıyorum.

-derdin ne asker? grip misin?
+hayır komutanım böyleyken böyle.
-...nasıl lan? (aynı tepki) oğlum ben buna bir şey yapamam burda. al sana sevk. git hastaneye.

alıyorum sevkimi, onaylattıktan sonra birlikten çıkıyorum, aynen gata, kulak burun boğaz.

neyse doktor bakıyor kulağın içine

-asker sen ne yapmışsın böyle? kulağın anasını s*kmişsin. o tıkacı ayı gibi iterek tüm kulak kirini içeri doğru bastırmışsın, kulak zarın tamamen kaplanmış ve orda kurumuş.
+ühü sağır kalmayacağım di mi ama?:(
-yok lan merak etme eheh. sana bir damla yazıyorum. bunu bir hafta günde 5 kere damlatıp kulak havada kalacak şekilde 10 dakika yatıyorsun, o kir zamanla yumuşayacak. sonra bana geliyorsun, temizlik yapıyoruz. sakın çöp möp sokma kulağına. al bu da raporun.

neyse aradan bir hafta geçiyor. damlamı damlatıyorum. yeniden hastanenin yolunu tutuyorum. doktor vakumlu bir aletle kulağımı temizliyor ve sağırlık maceram sona eriyor.

yani demem o ki tıkacı daha çok ses kessin diyerek hayvan gibi itmeyiniz efendim.

"eşyaların yer değiştirmesi"

alayın mescidinde cuma namazı kılan iki sivil polisin cep telefonunu çalan müptezel askerleri bölükçe aramamız, müptezellerden birinin sivil polise uçan tekme atması vs.

yanan sobaya sarılmayacağına dair maddeler gibi birbirinden tuhaf maddeler yazan bir kağıt imzalamak. evet, sobaya sarılmayacağımı taahhüt ettim askerde. bu da değil tek, parmaklarımı prize sokmamak için de taahhütte bulundum. daha neler var da unuttum.

tekmil vermek.

kahvaltıda kişi başı verilen birer kilo zeytini yerken devremin birden ağlamaya başlaması.

devremin ailesi çok fakirmiş. kahvaltıda zeytini iki ısırıkta yerlermiş. o zamanlar bir zeytini bütün olarak yemek en büyük isteğiymiş.

bir sabah kahvaltıda, küçük kardeşi en büyük zeytinleri seçip iki ısırıkta yerken, kendisi en küçük zeytini tek lokmada yemiş. "o bütün zeytin, kardeşimin yediği yarım zeytinden küçüktü devrem." diyerek ağlıyordu.

bir bütün zeytini tek lokmada yediğini gören babası yüzüne okkalı bir tokat atmış, dişleri yanağının içini kesmiş. "sen ağa mısın, bey misin?" demiş.

askerde herkese kişi başı kilolarca zeytin düşüyordu ve herkes üçer-beşer zeytin yedikten sonra gerisi çöpe gidiyordu. işte o manzara devremin çok zoruna gitmiş.

askerde en çok gariban askerler yüreğimi yakardı.

''bot çalınmaz yer değiştirir''

sabah içtimadayız yüzbaşı geldi ''var mı derdi sıkıntısı olan'' yaptı. bi tane sünepe çıktı mıyır kıyır konuşuyordu '' benim botumu çaydılay askey amca'' minvalinde bişeyler yaptı. bunu 7635. kez duyan yüzbaşı da sinirlenip bot çalınmaz yer değiştirir diye gürlemişti...

tuvalete girip kıçını üç taşla temizleyenlerden dolayı tuvalet giderleri tıkanırdı.
15 gün boyunca ; eğitim alanında ; yere tuvalet taşı krokisi çizip sıçmayı ve su kullanmayı öğretmişliğim vardır.

denetleme süresince tuvaletler kirlenmesin diye ana giriş kapısının üç gün kilitlenmesi.sağlama almak için,kol kalınlığında zincirlerle soldan sağa ve yukarıdan aşağıya kat kat zincirlenmesi.

bir bölük adamla beraber aynı yerde uyumak. bakın çok ilginç.

asteğmen yemekhane önünde öğlen içtiması almaktadır. 100 kişi 4'lü kol halinde kendisini dinlemektedir. en arkada olan double cross'un burnuna bir duman kokusu gelir.

arkama döner bakarım. dumanın kaynağının çöp kutusu olduğunu farkederim. hıyarın birinin attığı izmarit nedeniyle olacak, tam arkamdaki büyük demir çöp kutusu alev almış, yanmaktadır. hemen el kaldırırım.

+söyle asker.
-(esas duruşta tekmil verdikten sonra omuz üzerinden başparmakla arkayı göstererek) komutanım çöp yanıyo.
+nasıl lan? (parmak uçlarına kalkarak arkaya bakar) ananıskim! (yanındaki çavuşa döner) cihangir çabuk git söndür şunu!

(çöp bu arada bildiğin yangın yerine dönmüş, bahçeyi duman kaplamaya başlamıştır)

çavuş: nasıl söndüreyim komutanım?
asteğmen: ne bileyim lan?! koş git söndür hemen!
çavuş: emredersiniz gomtanım!

çavuş bir koşu yemekhaneye girer, masaların üzerinden 2 tane sürahi alır, çöpü söndürür. etraf bok gibi kokar, ancak kriz atlatılmıştır.

asteğmen: çocuklar bakın böyle şeylere dikkat edelim. arkamız orman, mahvoluruz vallahi. izmaritleri çöpün içine atmayalım.

(hep birlikte): emredersiniz komutanım!

sürekli vatan hainliği ile suçlanmam. sısısısı vatan sağolsun arkadaşlar öncelikle.

-yine darlandığım bir gün, takım komutanın yanına vardım, tekmili çakıp 'bir icazetim olacak komutanım' dedim söyle asker dedi. gommtanım psikolojimin bozulduğunu çarşı iznine çıkmayı istediğimi arz ettim. okiş dedi lakin yanına okuma yazma bilmeyen bir acemi vericem göz kulak ol çocuğa ailesiyle görüşmesi lazımmış, gözünün önünden ayırır, kaybolursa öperim dedi. o iş bende hocam dedim. çocuğu ilk durakta dolmuştan indirip bara gittim. sısıısııs

çocuğu da indirdiğim yerdeki internet kafeden alırım dönüşte diyordum ki çocuk yok piyasada. meğer bonzai çözmeye gitmiş çingene mahallesine, arazi yani. yapacak bir şey yok döndüm kışlaya komutanın yanına, durumu anlattım. hoopp içtima.

-emanete hıyanet eden şerefsizler bippp, böyle vatan hainliği olmaz bippp. çocuğu bulup, getirdiler en nihayetinde. ayıp etti raşit komutanım bana. o andan sonra affedemedim onu. yapmamalıydı. yakışmadı hocam.

-2 günlüğüne istanbul'da acil işim olduğunu söyleyip, izni aldıktan sonra, 1 ay taksim'de deli gibi içtim. rapor alıp alıp sallıyordum grip-soğuk algınlığı vb. kışlaya bi döndüm hoop içtima,

''aramızda bazı vatan haini şerefsizler bippp'' sıısısıs

-nöbet var, gece 2.5-4.5. nöbetçi komutan da o saatte fiks uyuyor. kafana göre gidiyorsun. komuta usta cavuş olan askerde, elde boş tüfek tın tın.. o gece yine darlandım, gitmek istemedim. silahlığa bi daldım uzun dönemler viski içiyor. dedim gençler yerime acemilerden birini uykusundan kaldırın bi viski de benden. hooop bi kasa bira 2 şişe viski. kışlaya istesen limuzin sokarsın öyle bi yer. periscope yayını açıldı öküz gibi içtik, yamulduk. sabaha, nöbete giden çocuk şikayet etmiş hooop içtima.

-aramızda kansız bazı vatan hainleri var bla bla. sıısısııs

-bütün gece istihbarat odasında içip, yamulduk film izlerken, ustalardan birisi bonzai içmekten felç. ertesi sabah içtimada anlaşıldı bunun durumu, ama kabul etmiyor çocuk haliyle, iyiyiyiym gomtanım falan diyor. tamam dedi olduğun yerde iki tur dön ayakta kalabilirsen söz affedicem faslı başladı, olur mu olur hoopp çocuk ilk turda, tam önüme düştü lan. haliyle bastım kahkahayı.

hoopp y.vşakk hainler bıla bıla.. sısısıısı

son iki ayım kalmış, komutan da ben de bitse uzasam diye bekliyoruz. bu tutturdu denetim olacak yatıyoruz kalkıyoruz spora başlıyoruz, nöbet bilmem ne. yine kafam attı. yazdırdım kendimi revire hoop hastaneden spor yapamaz, nöbet tutamaz raporu çözdüm çeneyle. getirdim buna.

ertesi sabah yine içtimada vatan haini karaktersiz bıla bıla...

abi hangi birisini sayayım kabustu ama çok eğlenceliydi ya. hahahha

raşit komutanım seni bazı bazı çok özlüyorum. biliyorum seviyordun beni. yoksa bi yolunu bulup öperdin herneyse halden anlıyordun allahtan. umuyorum ki iyisindir. ah canım benim.

tuvalet penceresinin önünde duran boxer, hayır anlamadığım şu; neden tuvalette soyunur insan?

x: hey, çöksene sen niye ayaktasın?
y: ayağım ağrıyor.
x: bizimki de ağrıyor, biz eşek miyiz?
y: ne olursan ol beni ilgilendirmez.

dipnot: yaşanmıştır.

dur biraz daha yazayım.

-tüfeğinin kabza kısmını şaka yapma maksadıyla oraya buraya vurup sonunda da kıran muşlu uzun dönem askere, askeri mahkemede yargılanacağına dair ikna etmem, cezasının bilmem ne askeri kanun maddesince hapis cezası olduğunu anlatıp, sabaha kadar ağlatmamız. sısıısıs

-diş macununu koluna sürüp, kuruttuktan sonra kürekle vurup kolunun kırılmasına ve 1 aylık sağlık raporu çözeceğine inanan askerin, bunu yaptıktan sonra askerliğinin 1 ay daha uzatılması.

-çarşıda çingenenin tekiyle halvet işlerine giren askerin korunmadığı anlaşılması sebebiyle o gün çarşıya çıkan herkesin bir günde hastanede teste alınması.

çok sayko yer çook. eğlenceli, kesin gidin.

teneke kupaya çayı çay akan musluktan doldurmak...başka bir yerde bunu görmedim. baya çay akıyor musluktan.

yoğurt kovası ile koca bir havuzu iki askerin boşaltması.
tam havuz boşalmışken başçavuşun ellinde sallaya sallaya getirdiği havuz pompası.
küfür nitelikli bakışlara maruz kalan başçavuşun ise "her işi teknoloji halledecekse size ne iş bulacağız **** " küfürü sonrası yoğurt kovası ile tekrar o havuzun doldurulması.

afganistana gitmişti en son dönmemiştir umarım bir daha.

20 yıllık bir astsubayın, 3 aylık bir asteğmene komutanım demesi, selam vermesi. asteğmen de er ve erbaş gibi şafak saydığı halde üstelik.

iç çamaşırı araklamak.

her şeye dikkat edilse bile, ilk gün en azından bir şeyden patlamak.

bende bileklik oldu bu. ama tek bileklik değil. sağ bilek dolu. deri bileklikler var, yok sarılı bir şeyler var. her şey var.

neyse önceden her şeyi hazırlamışım, eksiksizim, jilet gibi teslim olmuşuz, içtima alınmış, ertesi gün boş vakitte birliği geziyorum.

yanımdan yüzbaşı geçiyor. selamımı veriyorum. tam geçerken gözü bileğime takılıyor.

-asker, gel buraya bakayım sen bi.
+(esas duruş) double cross istanbul emret komutanım!
-(elimi alır, üniformanın kolunu sıyırır. bakar) bu ne lan?
+(ananı zigiyim....) birliğe dün teslim olmuştum, unutmuşum komutanım. hemen çıkartıyorum.
- git çıkart onları hemen sonra çavuşuna rapor ver. adamın asabını bozma. (yürümeye başlar. kendi kendine) memleketi emanet ettiğimiz askere bak anuna koyım.