samurayların türk akıncılara karşı şansı olmadığı gerçeği
başlık "emrebey003" tarafından 26.08.2023 17:05 tarihinde açılmıştır.
1.
iki antik savaşçı grubun antik dönemde savaşması halinde olabilecek kurgusal durumun sonucudur.
samuraylar uluslarası savaş deneyiminden yoksundur, sadece kendi aralarında, yada klanlar arasında birbirleriyle savaşmışlarken, türklerin tarihte dünya üzerinde savaşmadığı ve yenmediği ulus neredeyse kalmamıştır. ( asla karşılaşamadığı eskimolar, vikingler vs )
japon ordusunda görev alan samuraylar japonya dışında yaptıkları ve hem sayı hemde silah bakımından çok üstün oldukları koreyle yaptıkları savaşlarını kazanmışlar ancak 100.000 üzerinde kayıp vermişlerdir.
türkler ise nadiren kendilerinden zayıf güçlerle savaşmışlardır, ve genelde rakipleri müttefik iken: sırp sındığı, haçova, mohaç, niğbolu, balkan ve haçlı seferi savaşları gibi- kendileri çoğu savaşta yalnız başına savaşmışlardır.
türkler ata binme, at üzerinde isabetle ok atma, ani vurkaç yapma, koordine olma, rakibin gücüne ve sayısına göre anlık taktik geliştirebilme, kaçar gibi görünürken aniden kontratak, hilal taktiği, yıpratıcı ok yağmuru, rakibi lojistik unsurlarından ayırıp batağa çekme, zırhlı ordulara nokta isabetle ok atan keskin nişancı gibi bir çok taktik, birlik ve savaş stratejisine ve deneyimine sahiptiler.
samuraylar uluslarası savaş deneyiminden yoksundur, sadece kendi aralarında, yada klanlar arasında birbirleriyle savaşmışlarken, türklerin tarihte dünya üzerinde savaşmadığı ve yenmediği ulus neredeyse kalmamıştır. ( asla karşılaşamadığı eskimolar, vikingler vs )
japon ordusunda görev alan samuraylar japonya dışında yaptıkları ve hem sayı hemde silah bakımından çok üstün oldukları koreyle yaptıkları savaşlarını kazanmışlar ancak 100.000 üzerinde kayıp vermişlerdir.
türkler ise nadiren kendilerinden zayıf güçlerle savaşmışlardır, ve genelde rakipleri müttefik iken: sırp sındığı, haçova, mohaç, niğbolu, balkan ve haçlı seferi savaşları gibi- kendileri çoğu savaşta yalnız başına savaşmışlardır.
türkler ata binme, at üzerinde isabetle ok atma, ani vurkaç yapma, koordine olma, rakibin gücüne ve sayısına göre anlık taktik geliştirebilme, kaçar gibi görünürken aniden kontratak, hilal taktiği, yıpratıcı ok yağmuru, rakibi lojistik unsurlarından ayırıp batağa çekme, zırhlı ordulara nokta isabetle ok atan keskin nişancı gibi bir çok taktik, birlik ve savaş stratejisine ve deneyimine sahiptiler.
devamını gör...
2.
ok atıcan hacı ok
devamını gör...
3.
bildiğim kadarıyla geçmişte japon adalarında katananın tadına bakmış orta asyalı soydaşlarımız mevcut.
devamını gör...
4.
fevkalade alakasız mukayese aslında. ikisinin durumu apayrı. samurayların yetişme sebebi özel operasyonlar. akıncılar bambaşka bir şey. mesela samuraylarla kimler kıyaslanır? bizim eski türklerde ki kağan savaçıları. aynı şekilde özel birliktirler. fakat yine de tam olarak mukayese söz konusu olamaz.
devamını gör...
5.
savaşın yapılacağı coğrafyaya bağlı olarak doğruluğu sorgulanacak gerçeklik.
başlığı açan yazarın haklı olduğu kadar haksız olduğu noktalarında yer aldığı önerme/gerçeklik. şimdi bu konuda bir kaç kelam etmek isterim. japon tarihine ve kültürüne, askeri tarihine çok hakim değilim. elbette ki yanıldığım noktalar olacaktır, bu noktalarda beni aydınlatmak isteyen yazar kişileri beklerim. buradan sonra yazdıklarım salt olarak benim düşüncelerim ve çıkarımlarım olacaktır.
1- coğrafya farkı.
samuraylar ada sistemlerinin oluşturduğu, dağlık ve nispeten izole bir ortamda var olmuş, hayatta kalmış, faaliyet göstermiş kimseler. bu yüzden izole ortam, yerleşik hayat kültürü ve coğrafyanın getirdiği savaş koşullarına alışık olmaları türk kavimleri ile olan savaşta kendilerini bir adım öne getiriyor. başlık sahibinin belirttiği gibi mobilize ve atlı birliklere dayanan türk askeri geleneğini, samurayların altın çağı olan 11-12. yy'larda japonya deniz yoluyla nasıl taşıyacaksın, orada nasıl besleyeceksin ve onlarla onların alışık olduğu dağlık arazide nasıl savaşacaksın? atlı/mobilize ordular çok sıkı bir lojistik ve açık alan ister. lojistik ister çünkü 1000 kişilik piyade ordusunu beslemek için günlük 1000 ekmek yapman gerekirken, 300 kişilik süvari birliğini beslemek için yine günde 2000 ekmek yapman gerekebilir. (atlar, atların bakımını üstlenen geri hizmet birlikleri vs) bütün bu operasyon savaş sahasında birlik yönetmekten çok daha zor bir süreç. üstelik asya ile japonya arasındaki fırtınalı denizi tüm bunları göze alarak geçmek, bütün bu sevkiyat, karaya çıkılınca ortaya çıkacak diğer operasyonel süreçler vs çok farklı/meşakkatli şeyler.
atlı/mobilize birlikler açık alan ister çünkü lojistikten sonra savaş sanatında en önemli şeylerden biri de manevra kabiliyeti ve hızdır. o çağların teknolojisini düşünürsek dağlık/engebeli arazide süvari ordularının pek bir şansı yok ne yazık ki. hava gücünü yok sayaarsak günümüzde de çok yok aslında. gabar'a, cudi'ye, kandil'e tankla operasyon yapamazsın sonuçta. piyade ve çok yüksek hava desteği gerekir.
aynı şekilde; diyelim japonlar orta asya steplerine geldiler bir şekilde. bu sefer tam tersi şeyler samuraylar için geçerli. eczümle; savaş japonya'da yapılacaksa samuraylar, orta asya steplerinde yapılacaksa türkler alacaktır.
sevgili yazar idle'ın #2709192 şu entrysine binaen şunu söylemek isterim ki; kubilay'ın donanması daha karaya ayak basamadan fırtına ve japon donanması tarafından yok edildi. ancak karaya ayak bassalardı da yukarıda yazdıklarıma benzer şeyler ortaya çıkardı.
2- kültür farklılığı.
japonlar izole ve yerleşik hayata daha adapte olabilmiş bir millet iken, orta asya'daki türkler; mobilize/göçebe bir hayat sürmüşlerdir. bunun bir sonucu olarak japonlarda aristokrasi, ticaret, piyade gücü ve bireysellik (kişisel onur, mülkiyet, gelişmiş bir toprak ve gelir düzeni) mevcut iken, türkler daha komün, daha toplumcu ve daha biatçı bir gelenek benimsemişlerdir. dediğim gibi japon kültürüne çok hakim değilim ancak samuraylar belli bir sosyal zümrenin/aristokrasinin mensubu iken türkler ordularını vatandaş/asker/her türk asker doğar bilincindeki kişilerden var etmişlerdir. çünkü doğdukları coğrafya ve iklim bunu gerektirir. hee türkler arasında klanlar arası mücadele olmamış mıdır? dibine kadar olmuştur ama bakın klanlar arası diyorum. her kişi hem kendini hem de klanını/aşiretini/boyunu düşünerek hareket eder.
japon samurayları ise (yine az bilgimle söylüyorum bunu) avrupa'nın şövalyeleri/aristokrasisine benzer bir yapı sergiler. bu yapıyı bir dış güç ile savaşa ikna etmek zordur. maliyetlidir. birden fazla belki de yüzlerce kliği, samurayı kendi aralarındaki döğüşü bir kenara bırakıp bir ülkü etrafında birleştirmeyi gerektirir. bu da o çağlarda ancak vatan savunması, işgal tehlikesi gibi şeyler olabilir ancak. ancak türk klanları var oldukları günden bugüne hep birlikte hareket etmeyi, birlikte var olmayı şiar edinmiştir. bunun sebebi de yine ilk maddedeki coğrafya/iklim ve bu maddedeki yaşayış farklılıklarının bir tezahürüdür.
eski türkleri düşünelim. önlerinde uçsuz bucaksız bir düz coğrafya. bol ama verimsiz topraklar. steplerdeki sert iklim. o uçsuz bucaksız toprakları bölsen, pay etsen de kimseye bir faydası yok. bu yüzden tarım oldukça kısıtlı. yerleşik hayat oldukça kısıtlı. bu ikisinin sonucunda ticaret kısıtlı. napacak bu adamlar? acından ölsünler mi? mecbur birlik ve klan olup birlikte yaşayacaklar. ancak japon coğrafyası; ada olmanın verdiği kısmen daha ılıman iklim, daha en baştan coğrafya tarafından bölünmüş pay edilmiş topraklar, izole ortam, görece daha az dış düşmanın verdiği bir rahatlık/bireysellik var ortada. o yüzden bu topraklarda aristokrasinin gelişmesi, klan çatışmalarından ziyade taht oyunlarının/onur-haysiyet gibi bireysel değerler için çatışmaların çıkması çok daha normal ve doğal.
bu farklılıklar savaş stilleri, lojistik, sevk/idare konusunda bir çok farklılığı da beraberinde getirir.
bu iki uç anlayışın birbirine üstün geldiği noktalar vardır elbette. (bkz: esg); flu tv'deki bir yayınında -hangisi hatırlamıyorum- bu konudan çok güzel bahsetmişti. clausewitz'de çok güzel işler bunları. bir gün kafamı tam toparladığımda yazarım elbet.
3- devlet anlayışı.
yine kıt japon kültürü bilgimle şu kadarını söyleyebilirim. yanlışsa düzeltilsin lütfen. samuraylar, devlet kültürünün çok olmadığı bir ortamda yerel mafyavari organizasyonlar olarak ortaya çıkmışken, türkler ezelden beri devlet, klan, boy, oymak olarak örgütlenmiş ve buna göre yaşamıştır. bu da yine hem toplumsal/kişisel menfaat çatışması vb gibi konularda farklılıklar getirebilmektedir.
hepsinin toplamı olarak; savaşın nedeni/gerçekleşeceği coğrafya ve orduların savaş motivasyonunun ne olduğu bilgisi olmadan net bir gerçeğe kani olmanın zor olduğu bir versustur.
başlığı açan yazarın haklı olduğu kadar haksız olduğu noktalarında yer aldığı önerme/gerçeklik. şimdi bu konuda bir kaç kelam etmek isterim. japon tarihine ve kültürüne, askeri tarihine çok hakim değilim. elbette ki yanıldığım noktalar olacaktır, bu noktalarda beni aydınlatmak isteyen yazar kişileri beklerim. buradan sonra yazdıklarım salt olarak benim düşüncelerim ve çıkarımlarım olacaktır.
1- coğrafya farkı.
samuraylar ada sistemlerinin oluşturduğu, dağlık ve nispeten izole bir ortamda var olmuş, hayatta kalmış, faaliyet göstermiş kimseler. bu yüzden izole ortam, yerleşik hayat kültürü ve coğrafyanın getirdiği savaş koşullarına alışık olmaları türk kavimleri ile olan savaşta kendilerini bir adım öne getiriyor. başlık sahibinin belirttiği gibi mobilize ve atlı birliklere dayanan türk askeri geleneğini, samurayların altın çağı olan 11-12. yy'larda japonya deniz yoluyla nasıl taşıyacaksın, orada nasıl besleyeceksin ve onlarla onların alışık olduğu dağlık arazide nasıl savaşacaksın? atlı/mobilize ordular çok sıkı bir lojistik ve açık alan ister. lojistik ister çünkü 1000 kişilik piyade ordusunu beslemek için günlük 1000 ekmek yapman gerekirken, 300 kişilik süvari birliğini beslemek için yine günde 2000 ekmek yapman gerekebilir. (atlar, atların bakımını üstlenen geri hizmet birlikleri vs) bütün bu operasyon savaş sahasında birlik yönetmekten çok daha zor bir süreç. üstelik asya ile japonya arasındaki fırtınalı denizi tüm bunları göze alarak geçmek, bütün bu sevkiyat, karaya çıkılınca ortaya çıkacak diğer operasyonel süreçler vs çok farklı/meşakkatli şeyler.
atlı/mobilize birlikler açık alan ister çünkü lojistikten sonra savaş sanatında en önemli şeylerden biri de manevra kabiliyeti ve hızdır. o çağların teknolojisini düşünürsek dağlık/engebeli arazide süvari ordularının pek bir şansı yok ne yazık ki. hava gücünü yok sayaarsak günümüzde de çok yok aslında. gabar'a, cudi'ye, kandil'e tankla operasyon yapamazsın sonuçta. piyade ve çok yüksek hava desteği gerekir.
aynı şekilde; diyelim japonlar orta asya steplerine geldiler bir şekilde. bu sefer tam tersi şeyler samuraylar için geçerli. eczümle; savaş japonya'da yapılacaksa samuraylar, orta asya steplerinde yapılacaksa türkler alacaktır.
sevgili yazar idle'ın #2709192 şu entrysine binaen şunu söylemek isterim ki; kubilay'ın donanması daha karaya ayak basamadan fırtına ve japon donanması tarafından yok edildi. ancak karaya ayak bassalardı da yukarıda yazdıklarıma benzer şeyler ortaya çıkardı.
2- kültür farklılığı.
japonlar izole ve yerleşik hayata daha adapte olabilmiş bir millet iken, orta asya'daki türkler; mobilize/göçebe bir hayat sürmüşlerdir. bunun bir sonucu olarak japonlarda aristokrasi, ticaret, piyade gücü ve bireysellik (kişisel onur, mülkiyet, gelişmiş bir toprak ve gelir düzeni) mevcut iken, türkler daha komün, daha toplumcu ve daha biatçı bir gelenek benimsemişlerdir. dediğim gibi japon kültürüne çok hakim değilim ancak samuraylar belli bir sosyal zümrenin/aristokrasinin mensubu iken türkler ordularını vatandaş/asker/her türk asker doğar bilincindeki kişilerden var etmişlerdir. çünkü doğdukları coğrafya ve iklim bunu gerektirir. hee türkler arasında klanlar arası mücadele olmamış mıdır? dibine kadar olmuştur ama bakın klanlar arası diyorum. her kişi hem kendini hem de klanını/aşiretini/boyunu düşünerek hareket eder.
japon samurayları ise (yine az bilgimle söylüyorum bunu) avrupa'nın şövalyeleri/aristokrasisine benzer bir yapı sergiler. bu yapıyı bir dış güç ile savaşa ikna etmek zordur. maliyetlidir. birden fazla belki de yüzlerce kliği, samurayı kendi aralarındaki döğüşü bir kenara bırakıp bir ülkü etrafında birleştirmeyi gerektirir. bu da o çağlarda ancak vatan savunması, işgal tehlikesi gibi şeyler olabilir ancak. ancak türk klanları var oldukları günden bugüne hep birlikte hareket etmeyi, birlikte var olmayı şiar edinmiştir. bunun sebebi de yine ilk maddedeki coğrafya/iklim ve bu maddedeki yaşayış farklılıklarının bir tezahürüdür.
eski türkleri düşünelim. önlerinde uçsuz bucaksız bir düz coğrafya. bol ama verimsiz topraklar. steplerdeki sert iklim. o uçsuz bucaksız toprakları bölsen, pay etsen de kimseye bir faydası yok. bu yüzden tarım oldukça kısıtlı. yerleşik hayat oldukça kısıtlı. bu ikisinin sonucunda ticaret kısıtlı. napacak bu adamlar? acından ölsünler mi? mecbur birlik ve klan olup birlikte yaşayacaklar. ancak japon coğrafyası; ada olmanın verdiği kısmen daha ılıman iklim, daha en baştan coğrafya tarafından bölünmüş pay edilmiş topraklar, izole ortam, görece daha az dış düşmanın verdiği bir rahatlık/bireysellik var ortada. o yüzden bu topraklarda aristokrasinin gelişmesi, klan çatışmalarından ziyade taht oyunlarının/onur-haysiyet gibi bireysel değerler için çatışmaların çıkması çok daha normal ve doğal.
bu farklılıklar savaş stilleri, lojistik, sevk/idare konusunda bir çok farklılığı da beraberinde getirir.
bu iki uç anlayışın birbirine üstün geldiği noktalar vardır elbette. (bkz: esg); flu tv'deki bir yayınında -hangisi hatırlamıyorum- bu konudan çok güzel bahsetmişti. clausewitz'de çok güzel işler bunları. bir gün kafamı tam toparladığımda yazarım elbet.
3- devlet anlayışı.
yine kıt japon kültürü bilgimle şu kadarını söyleyebilirim. yanlışsa düzeltilsin lütfen. samuraylar, devlet kültürünün çok olmadığı bir ortamda yerel mafyavari organizasyonlar olarak ortaya çıkmışken, türkler ezelden beri devlet, klan, boy, oymak olarak örgütlenmiş ve buna göre yaşamıştır. bu da yine hem toplumsal/kişisel menfaat çatışması vb gibi konularda farklılıklar getirebilmektedir.
hepsinin toplamı olarak; savaşın nedeni/gerçekleşeceği coğrafya ve orduların savaş motivasyonunun ne olduğu bilgisi olmadan net bir gerçeğe kani olmanın zor olduğu bir versustur.
devamını gör...
6.
cüneyt abimiz filmlerinde ninjaları dize getirmiştir. *
malkoçoğlu alır.
malkoçoğlu alır.
devamını gör...