orijinal adı : les misérables
yazar : victor hugo
yayım yılı : 1862
eski mahkum jean valjean'ın karakterinin dönüşümünün işlendiği klasik eserdir. yazar eserinde jean valjean üzerinden yoksulluk, adalet, iyilik, vicdan ve pişmanlık gibi kavramları anlatır.
yazar : victor hugo
yayım yılı : 1862
eski mahkum jean valjean'ın karakterinin dönüşümünün işlendiği klasik eserdir. yazar eserinde jean valjean üzerinden yoksulluk, adalet, iyilik, vicdan ve pişmanlık gibi kavramları anlatır.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "kaşkolnikov" tarafından 17.03.2022 22:01 tarihinde açılmıştır.
1.
victor hugo tarafından yazılmış olan tarihi romandır. türkçeye sefiller ismiyle çevrilmiştir.
1862 senesinde yayınlanmıştır ve roman yayınlandığından beri pek çok filme, müzikale ve tiyatro oyununa uyarlanmıştır.
genel olarak jean valjean isimli mahkumun hayatını konu almaktadır. yani jean valjean için kitabın baş karakteri diyebiliriz.
kısaltılmamış türkçe çevirilerinde yaklaşık 2000 sayfa olan romanın orijinal metni* 1900 sayfadır ve yazılmış en uzun romanlardan biridir.
1862 senesinde yayınlanmıştır ve roman yayınlandığından beri pek çok filme, müzikale ve tiyatro oyununa uyarlanmıştır.
genel olarak jean valjean isimli mahkumun hayatını konu almaktadır. yani jean valjean için kitabın baş karakteri diyebiliriz.
kısaltılmamış türkçe çevirilerinde yaklaşık 2000 sayfa olan romanın orijinal metni* 1900 sayfadır ve yazılmış en uzun romanlardan biridir.
devamını gör...
2.
filme uyarlanmış müzikal versiyonunu izlerken aklıma "öleyim de kurtulayım artık" fikrini getirmiş victor hugo romanıdır. romanına asla edecek lafım yok. sınıf ayrımı ancak bu kadar güzel tezahür edilebilir.
saygılar victor abi.
saygılar victor abi.
devamını gör...
3.
en sevdiğim romandır. böyle güzel bir esere sadece bir tanım girilmiş olması beni şaşırttı açıkçası. bu romanı okuyun, okutturun. ayrıca yine victor hugo’nun “bir idam mahkumunun son günü” adlı kitabı da beni çok etkilemişti onu da tavsiye ederim.
devamını gör...
4.
ilk kez 1862 yılında victor hugo'nun ülkemizde sefiller adıyla yayınlanan kitabıdır.
farklı yaşlarda farklı basım versiyonlarını okuduğum bu kitabın en sevdiğim basımı iletişim yayınlarından cenap karakaya'nın çevirisiyle iki cilt şeklinde yayınlanan versiyonudur.
iki ciltlik bu dev klasiği anlatan tek bir cümle seçmem gerekseydi aşağıdaki cümleyi seçerdim.
"ölmek bir şey değil; korkunç olan yaşamamaktır."
farklı yaşlarda farklı basım versiyonlarını okuduğum bu kitabın en sevdiğim basımı iletişim yayınlarından cenap karakaya'nın çevirisiyle iki cilt şeklinde yayınlanan versiyonudur.
iki ciltlik bu dev klasiği anlatan tek bir cümle seçmem gerekseydi aşağıdaki cümleyi seçerdim.
"ölmek bir şey değil; korkunç olan yaşamamaktır."
devamını gör...
5.
çok genç yaşlarımda okuduğum ;
sistem, adalet, vicdan kavramlarını sorgulatan, günümüzde diğer klasik eserlerinde başına gelen ;
yeni basımların incecik kitaba dönüştürülmesi de ayrıca inceleme konusu olması gerekir..
sistem, adalet, vicdan kavramlarını sorgulatan, günümüzde diğer klasik eserlerinde başına gelen ;
yeni basımların incecik kitaba dönüştürülmesi de ayrıca inceleme konusu olması gerekir..
devamını gör...
6.
2012'de filme uyarlanan hali eğer müzikal izlemeyi seviyorsanız bayılacağınız, sevmiyorsanız işkence olacak bir kitaptır. filmi izlerken ben özellikle do you hear the people sing şarkısını ezberleyip günlerce mırıldanmıştım.
filmde marius'un söylediği the grief that can't be spoken şarkısının cosette'yı gördükten sonra aniden a heart full of love şarkısına dönüşmesi bana biraz komik gelmişti.
filmde marius'un söylediği the grief that can't be spoken şarkısının cosette'yı gördükten sonra aniden a heart full of love şarkısına dönüşmesi bana biraz komik gelmişti.
devamını gör...
7.
okuduğum ilk klasiklerden birisidir. jean valjean'a küçük halimle oldukça üzülmüş çok haksızlığa uğradığını düşünmüştüm. sonra büyüyünce aslında daha büyük günahların daha küçük cezalandırıldığını gördükçe ne hissedeceğimi bilemedim.
devamını gör...
8.
beni klasikleri okumaya teşvik eden victor hugo'nun mükemmel eseri.okuduğum en güzel kitaplardan.
mekan betimlemeleri sizi sıkmayacak kadar az, kafanızda canlandırabilecek kadar da çok; duygular vıcık vıcık hale gelmeyecek seviyede ama kalbinizi titretecek kadar da derin. başlarda sıkılsanız da bırakmayın, ortalarına kadar gelin en azından. sonra kitap sizi bırakmayacak zaten. çok ciddiyim, eğer bir gün içeriği hakkında aklımda pek bir şey kalmazsa tekrar okuyacağım. aklıma geldi, heyecanlandım yine.
mekan betimlemeleri sizi sıkmayacak kadar az, kafanızda canlandırabilecek kadar da çok; duygular vıcık vıcık hale gelmeyecek seviyede ama kalbinizi titretecek kadar da derin. başlarda sıkılsanız da bırakmayın, ortalarına kadar gelin en azından. sonra kitap sizi bırakmayacak zaten. çok ciddiyim, eğer bir gün içeriği hakkında aklımda pek bir şey kalmazsa tekrar okuyacağım. aklıma geldi, heyecanlandım yine.
devamını gör...
9.
victor hugonun en harika, en şahane eseridir. roman okumaya 8 yaşımda sefillerin 1974 basımı gençler için kısaltılmış bir versiyonu ile başlamıştım. (inkılap ve aka yayın evi çeviri alis kohen) sonra bir kez lisede bir kez de üniversitede beş ciltlik orijinalini okudum. sonra müzikal korosuna girdim, şarkılarını söyledim. on my own, i dreamt a dream, empty chairs at empty tables, at the end of the day, ve devrimci şarkı do you hear the people sing. hey gidi günler! süper bir müzikaldir de anlayacağınız gibi. çok etkisi olmuştur üzerimde. gavroche karakterini de tek geçerim.
devamını gör...
10.
benzersiz bir anlatımla baştan sona hiç sıkılmadan okunabilecek eşsiz bir klasik.jean valjean in kız kardeşinin çocuklarının karnını doyurmak için ekmek çalıp kürek mahkumu olmasıyla başlıyor ve akıp gidiyor hikaye... victor hugo nun betimlemeleri sayesinde paris i ve fransız devrimi sonrası yaşamı çok net bir şekilde tahayyül edebiliyorsunuz.
devamını gör...
11.
(bkz: victor hugo) tarafından yazılmış, dünya klasikleri denilince benim aklıma ilk gelen muhteşem eser. ilk kez ilkokul yıllarımda okumuştum ama sonra 5 ciltlik olan versiyonunu okuyunca anladım ki o yıllarda okuduğum sadece bir özetmiş. dünya tarihinde en çok okunan, en çok çevirisi yapılan, en bilinen eserlerin başında geliyor. 2012 yılında (bkz: les misérables) adıyla sinemaya uyarlandığında muhteşem bir müzikal izlemiştik. hugh jackman, russell crowe, anne hathaway ve amanda seyfried gibi muhteşem oyuncuların efsane oyunculuklarıyla adete bir görsel şölendi benim için. ve yanlış hatırlamıyorsam anne hathaway en iyi yardımcı kadın oyuncu oscar ödülünü kazanmıştı.
kitaba dönecek olursak öncelikle victor hugo'nun özgürlük, adalet, eşitlik gibi konuları çok önemsediğini ve bu kitabın da temeli ve ana fikrinin bu konular olduğunu söylemeliyim.
jean valjean. şimdiye kadar okuduğum kitaplardaki en sevdiğim bir kaç karakterden birisidir. eski bir mahkumdur ve bu eski bir mahkum olmasının yükünü ömrü boyunca çekiyor. ancak eski bir mahkum da olsa "iyi" bir insan olunabileceğini bize gösteriyor yazar. tabi okurken ağlamaktan sayfalar ıslana ıslana gidiyor.
mösyö myriel, jean valjean, javert, fantine, cosette, marius, gavroche, eponine... bütün karakterler kitabı okurken sanki kendi arkadaşlarım kendi ailem gibi hissetmiştim. onlarla üzülüp, onlarla sevindim. onlarla ağladım onlarla aç kaldım. onlara atılan bir suç sanki bana atılmış gibi sinirlendim. tabi tüm bunlar için kesinlikle 5 ciltlik uzun versiyonunu okumanız lazım.
ciltler ve sayfalar boyunca sefaletin adaletsizliğin altında ezilip bükülen bu insanların ortak yönleri yaşama dair umutları, yaşamak istemeleri ve bir şekilde hayatlarına anlam katacak bir şeyler bulmaları. ve yine konu burada her büyük yazar ve her büyük eserde olduğu gibi varoluşçuluğa geliyor.
sefiller ve victor hugo hakkında bir entry yazmak ne kadar doğdu bilmiyorum ama benim için çok önemli yeri olan bir klasik.
kitaba dönecek olursak öncelikle victor hugo'nun özgürlük, adalet, eşitlik gibi konuları çok önemsediğini ve bu kitabın da temeli ve ana fikrinin bu konular olduğunu söylemeliyim.
jean valjean. şimdiye kadar okuduğum kitaplardaki en sevdiğim bir kaç karakterden birisidir. eski bir mahkumdur ve bu eski bir mahkum olmasının yükünü ömrü boyunca çekiyor. ancak eski bir mahkum da olsa "iyi" bir insan olunabileceğini bize gösteriyor yazar. tabi okurken ağlamaktan sayfalar ıslana ıslana gidiyor.
mösyö myriel, jean valjean, javert, fantine, cosette, marius, gavroche, eponine... bütün karakterler kitabı okurken sanki kendi arkadaşlarım kendi ailem gibi hissetmiştim. onlarla üzülüp, onlarla sevindim. onlarla ağladım onlarla aç kaldım. onlara atılan bir suç sanki bana atılmış gibi sinirlendim. tabi tüm bunlar için kesinlikle 5 ciltlik uzun versiyonunu okumanız lazım.
ciltler ve sayfalar boyunca sefaletin adaletsizliğin altında ezilip bükülen bu insanların ortak yönleri yaşama dair umutları, yaşamak istemeleri ve bir şekilde hayatlarına anlam katacak bir şeyler bulmaları. ve yine konu burada her büyük yazar ve her büyük eserde olduğu gibi varoluşçuluğa geliyor.
sefiller ve victor hugo hakkında bir entry yazmak ne kadar doğdu bilmiyorum ama benim için çok önemli yeri olan bir klasik.
devamını gör...
12.
fransız yazar victor hugo' nun 1862' de yayımlanan kült romanı, içerisinde not ettiğim elliden fazla söz/kısım vardı. bana çok şey kazandıran bir kitap olmuştu, herkesin okuması gereken eserlerden biri olduğunu düşünüyorum...
"sadece bedenleri, şekilleri, görüntüleri sevenlere ne yazık! ölüm her şeyi yok edecek. ruhları sevmeyi deneyin, onlara yeniden kavuşursunuz."
"sadece bedenleri, şekilleri, görüntüleri sevenlere ne yazık! ölüm her şeyi yok edecek. ruhları sevmeyi deneyin, onlara yeniden kavuşursunuz."
devamını gör...
13.
belki çoğu kişinin okuduğu ilk klasik. benim de öyle. içindeki her eleştiri, anekdot, her olay hayatın başka bir penceresine açılıyor. jean valjeanın, sırasıyla toplumun her kesiminden bir kimliğe bürünerek bize o insanların durumunu gösterdiği, hangi sınıftan olursa olsun o aynı yaralı insan, yeğenleri için ekmek çalan o insan olarak ruhlarımıza dokunmasıyla en sevdiğim karakterlerden biri.
devamını gör...
14.
victor hugo ne kadar zamanda yazmış bilmiyorum ama benim tam 17 günümü alan ve bu süreçte faydalı hiçbir şey yapmama izin vermeyen, hayatıma bloke koyan 1700 sayfalık bir fransız klasiği.
eski kürek mahkumu jan valjean'ın cezasının infazından sonra yaşamına devam etme savaşını, bunun karşısına çıkan engelleri okuyoruz kaba tabirle. jan valjean cezasını tamamlayıp çıktıktan sonra biricik psikoposumuzla tanışıyor ve tamamen değişiyor. sihirli bir el dokunmuşçasına ahlak timsali biri haline geliyor ancak toplum buna hazır değil. topluma göre iyiler iyidir. iyi bir kimse bir kez olsun kötülük yapmışsa artık o kötüdür. kötü biri tekrar iyi olamaz. jan valjean bu önyargıyı yıkmaya çalışıyor ama biliyorsunuz, atomu parçalamak daha kolay.
bu süreçte tanıştıkları, psikopoz, fantine, cosette, javert, thenardier ve ismi aklıma gelmeyen diğerleri... hugo her birinin hayatını o kadar detaylı işliyor ki karakterlerin davranışlarını yadırgamıyoruz bir yerden sonra. artık tanıyoruz, davranış tipini biliyoruz çünkü. o böyle bir insan, bunu yapar diyebilir hale geliyoruz. bu kitapta sevdiğim bir özellik oldu.
hugo olayları ve davranışları daha iyi kavrayabilmemiz ve belki bir de eleştiri amacıyla tarihi gerçeklere, savaşa, taraflara, taktiklere çok fazla yer veriyor. waterloo savaşını 50 sayfadan fazla anlatmış mesela. zaten tarih sevmeyen biri olduğumdan benim için çok sıkıcıydı ve hemen öncesindeki bölümde okuduğum duygusal olayların büyüsünü aldı götürdü benden.
öte yandan argoya ilişkin yazdıkları, tahlilleri çok keyifliydi. altını çize çize okudum. özellikle argonun ilk kısmını. lağım kısmını (kaşkol'un deyimiyle 80 sayfa boyunca bok anlatılan kısmı) sıkıcı bulmuştum ama kaşkol aşkım sevdiyse güzeldir kalkıp laf edecek değilim ya!
toplumsal sorunlar sınırları aşıyor. insan türünün tüm dünyayı kaplayan o geniş yaraları dünya haritasındaki mavi ya da kırmızı çizgilerde durmuyor. erkeğin cahil ve umutsuz olduğu, kadının ekmek için bedenini sattığı, çocuğun kendini eğitecek bir kitabın, kendini ısıtacak bir ailenin yokluğunda acı çektiği her yerde sefiller kitabı kapıyı çalıp şöyle diyor: sizin için geldim, sayfalarımı çevirin.
dipnot: marius toksik.
eski kürek mahkumu jan valjean'ın cezasının infazından sonra yaşamına devam etme savaşını, bunun karşısına çıkan engelleri okuyoruz kaba tabirle. jan valjean cezasını tamamlayıp çıktıktan sonra biricik psikoposumuzla tanışıyor ve tamamen değişiyor. sihirli bir el dokunmuşçasına ahlak timsali biri haline geliyor ancak toplum buna hazır değil. topluma göre iyiler iyidir. iyi bir kimse bir kez olsun kötülük yapmışsa artık o kötüdür. kötü biri tekrar iyi olamaz. jan valjean bu önyargıyı yıkmaya çalışıyor ama biliyorsunuz, atomu parçalamak daha kolay.
bu süreçte tanıştıkları, psikopoz, fantine, cosette, javert, thenardier ve ismi aklıma gelmeyen diğerleri... hugo her birinin hayatını o kadar detaylı işliyor ki karakterlerin davranışlarını yadırgamıyoruz bir yerden sonra. artık tanıyoruz, davranış tipini biliyoruz çünkü. o böyle bir insan, bunu yapar diyebilir hale geliyoruz. bu kitapta sevdiğim bir özellik oldu.
hugo olayları ve davranışları daha iyi kavrayabilmemiz ve belki bir de eleştiri amacıyla tarihi gerçeklere, savaşa, taraflara, taktiklere çok fazla yer veriyor. waterloo savaşını 50 sayfadan fazla anlatmış mesela. zaten tarih sevmeyen biri olduğumdan benim için çok sıkıcıydı ve hemen öncesindeki bölümde okuduğum duygusal olayların büyüsünü aldı götürdü benden.
öte yandan argoya ilişkin yazdıkları, tahlilleri çok keyifliydi. altını çize çize okudum. özellikle argonun ilk kısmını. lağım kısmını (kaşkol'un deyimiyle 80 sayfa boyunca bok anlatılan kısmı) sıkıcı bulmuştum ama kaşkol aşkım sevdiyse güzeldir kalkıp laf edecek değilim ya!
toplumsal sorunlar sınırları aşıyor. insan türünün tüm dünyayı kaplayan o geniş yaraları dünya haritasındaki mavi ya da kırmızı çizgilerde durmuyor. erkeğin cahil ve umutsuz olduğu, kadının ekmek için bedenini sattığı, çocuğun kendini eğitecek bir kitabın, kendini ısıtacak bir ailenin yokluğunda acı çektiği her yerde sefiller kitabı kapıyı çalıp şöyle diyor: sizin için geldim, sayfalarımı çevirin.
dipnot: marius toksik.
devamını gör...
15.
benim için ayrı bi yeri olan romandır.bana okumayı sevdiren romandır şöyle: ben 8. sınıfken,sene 2019,
lgs için hazırlanırken hocalar devamlı kitap okumamızı söylerlerdi bende faydası olur diye ömrümde ilk kez kitap okumaya karar verdim. aslında evimizde ablamın sayesinde 50 60 kadar çeşitli türde kitaplar vardı bende o gün içlerinden birini okumaya karar verdim. rafın karşisına geçip sefilleri şeçtim ve okumaya başladım nasıl desem büyülendim resmen benin okuma serüvenim böyle başladı kitabın sonlarına doğru jean valjean geçmisle hesaplaşması sırasında ağlamıştım.
lgs için hazırlanırken hocalar devamlı kitap okumamızı söylerlerdi bende faydası olur diye ömrümde ilk kez kitap okumaya karar verdim. aslında evimizde ablamın sayesinde 50 60 kadar çeşitli türde kitaplar vardı bende o gün içlerinden birini okumaya karar verdim. rafın karşisına geçip sefilleri şeçtim ve okumaya başladım nasıl desem büyülendim resmen benin okuma serüvenim böyle başladı kitabın sonlarına doğru jean valjean geçmisle hesaplaşması sırasında ağlamıştım.
devamını gör...
16.
lisede ertesi gün sınavı var diye neredeyse bir gecede bitirdiğim kitaptır. başlangıcı sınav için olsa bile devamında kitabı okuma sebebim aslında çok güzel olmasından kaynaklanmasıdır. beni victor hugo ile tanıştıran kitap olduğu için de yeri farklıdır. kesinlikle okumanız gereken klasiklerden.
devamını gör...
17.
victor hugo'nun sefiller kitabı, 19. yüzyılın en etkileyici romanlarından biridir. bu kitap, yoksulluk, adalet, ahlak ve insan doğası gibi konuları ele alır ve okuyucuya derin bir düşünce deneyimi sunar. aynı zamanda, kitapta yer alan karakterlerin derinliği ve zenginliği, onu sadece bir roman olarak değil, aynı zamanda bir karakter çalışması olarak da değerli kılmaktadır.
sefiller, fransa'da 19. yüzyılın başında geçer. kitap, biraz dramatik bir açılışla başlar: eski bir mahkum olan jean valjean'ın, sadece bir ekmek çaldığı için beş yıl hapis yattığı ve daha sonra hırsızlıktan ötürü 19 yıl daha hapis yattığı hapishaneden çıktığı anlatılır. valjean, özgürlüğüne kavuştuğunda, toplum tarafından damgalanmış ve itibarsızlaştırılmış bir adam olarak hayatına devam etmek zorundadır.
kitabın ilk bölümlerinde, valjean'ın acı dolu hayatını ve onunla etkileşime giren diğer karakterleri tanırız. valjean, onunla karşılaşan herkes tarafından kötü bir şekilde muamele görür. ancak, kendisine merhamet eden bir rahip tarafından verilen bir şans sayesinde, valjean, kendisine yeni bir hayat kurar ve onu geçmişinden kurtarır.
valjean'ın hikayesi, diğer karakterlerin hayatları ile de iç içe geçer. kitap, aynı zamanda cosette adında küçük bir kızın da hayatını anlatır. cosette, valjean'ın koruması altında büyür ve valjean, ona bir baba figürü olur. kitapta ayrıca, javert adında bir polis memuru da yer alır. javert, valjean'ın peşine düşer ve onu tutuklamak için elinden geleni yapar.
sefiller, yoksulluk, adalet ve ahlak gibi konuları derinlemesine ele alır. victor hugo, romanında, yoksulluğun nedenlerini ve sonuçlarını inceler ve toplumun yoksullara karşı tutumunu eleştirir. adaletin doğası ve değeri, romanın diğer bir ana temasıdır. kitap, adaletin zaman zaman insana zarar veren bir güç olabileceği fikrini de tartışır.
hugo'nun karakterleri, derinliği ve karmaşıklığı ile ünlüdür. valjean, tüm zorluklara rağmen, insanlığa ve iyiliğe olan inancını kaybetmez. cosette, saf ve masum bir karakterdir ve valjean için bir ışık kaynağıdır.
sefiller, fransa'da 19. yüzyılın başında geçer. kitap, biraz dramatik bir açılışla başlar: eski bir mahkum olan jean valjean'ın, sadece bir ekmek çaldığı için beş yıl hapis yattığı ve daha sonra hırsızlıktan ötürü 19 yıl daha hapis yattığı hapishaneden çıktığı anlatılır. valjean, özgürlüğüne kavuştuğunda, toplum tarafından damgalanmış ve itibarsızlaştırılmış bir adam olarak hayatına devam etmek zorundadır.
kitabın ilk bölümlerinde, valjean'ın acı dolu hayatını ve onunla etkileşime giren diğer karakterleri tanırız. valjean, onunla karşılaşan herkes tarafından kötü bir şekilde muamele görür. ancak, kendisine merhamet eden bir rahip tarafından verilen bir şans sayesinde, valjean, kendisine yeni bir hayat kurar ve onu geçmişinden kurtarır.
valjean'ın hikayesi, diğer karakterlerin hayatları ile de iç içe geçer. kitap, aynı zamanda cosette adında küçük bir kızın da hayatını anlatır. cosette, valjean'ın koruması altında büyür ve valjean, ona bir baba figürü olur. kitapta ayrıca, javert adında bir polis memuru da yer alır. javert, valjean'ın peşine düşer ve onu tutuklamak için elinden geleni yapar.
sefiller, yoksulluk, adalet ve ahlak gibi konuları derinlemesine ele alır. victor hugo, romanında, yoksulluğun nedenlerini ve sonuçlarını inceler ve toplumun yoksullara karşı tutumunu eleştirir. adaletin doğası ve değeri, romanın diğer bir ana temasıdır. kitap, adaletin zaman zaman insana zarar veren bir güç olabileceği fikrini de tartışır.
hugo'nun karakterleri, derinliği ve karmaşıklığı ile ünlüdür. valjean, tüm zorluklara rağmen, insanlığa ve iyiliğe olan inancını kaybetmez. cosette, saf ve masum bir karakterdir ve valjean için bir ışık kaynağıdır.
devamını gör...
18.
okuduğum fazlasıyla beğendiğim bir romandır. jean valjean'ın çok fazla haksızlığa uğradığını bilmek beni üzüyordu. o sıralar robin hood kitabını yeni bitirmiş. robin hood'a "gel de yardım et" diyordum içimden. sırf aç diğe ekmek çalmak bir suç değildi bana göre. zaten en güzel cümle de şuydu:
"aç olduğum için fırından bir ekmek çalmıştım. beni yakaladıler ve 3 ay boyunca bedava ekmek verdiler. işte dünyanın adaleti bu."
sefiller hakkında şöyle bir anım da var:
arkadaşım da sefiller'in 1. kitabını okuyordu geçen sene. kitabın 200. sayfasında filandı, dedim ki "jean valjean şu anda ne yapıyor?" durdu bana baktı "jean valjean kim? öyle bir karakterle daha karşılaşmadım." dedi. bir ara gelip "mihmandar, inanmayacaksın ama jean valjean kitaba girdi" dedi. bir de kitabta şöyle bir cümle de vardı: victor hugo kitapta "ve bir daha onu gören olmadı" dedikten sonra jean valjean ortadan kayboluyor. arkadaşımda "tüh, kitaba yeni girmişti ama" deyip üzülmüştü.*
herkesin okuması gereken bir kitap. tavsiye ederim.
"aç olduğum için fırından bir ekmek çalmıştım. beni yakaladıler ve 3 ay boyunca bedava ekmek verdiler. işte dünyanın adaleti bu."
sefiller hakkında şöyle bir anım da var:
arkadaşım da sefiller'in 1. kitabını okuyordu geçen sene. kitabın 200. sayfasında filandı, dedim ki "jean valjean şu anda ne yapıyor?" durdu bana baktı "jean valjean kim? öyle bir karakterle daha karşılaşmadım." dedi. bir ara gelip "mihmandar, inanmayacaksın ama jean valjean kitaba girdi" dedi. bir de kitabta şöyle bir cümle de vardı: victor hugo kitapta "ve bir daha onu gören olmadı" dedikten sonra jean valjean ortadan kayboluyor. arkadaşımda "tüh, kitaba yeni girmişti ama" deyip üzülmüştü.*
herkesin okuması gereken bir kitap. tavsiye ederim.
devamını gör...
19.
sevgili yazar victor hugo’nun herkes tarafından bilinen en önemli eserlerinden biridir. tüm dünyaca bilinen fransız yazarın bu kitabı günümüzde dahi önemini korumakta.
bu roman o kadar değerlendi ve toplum içerisinde o kadar çok önem arz etti ki roman birçok kez sinemaya, tiyatroya uyarlanıp birçok esere ve yazara da öncülük etmiştir. ve söylememe gerek var mı bilemiyorum ama bu eser birçok dile de çevrilmiştir.
kitap ciltler halinde ya da kısaltılmış olarak tek kitap halinde de satılmaktadır.
bir rivayete göre (bunun doğruluğunu tam olarak bilmiyorum birçok kişi birçok şey söylüyor) hugo’nun bu eseri tamamlaması tam 14 yılını almış.
kitap içerisinde sevgili yazar kendi hayatından ve yaşadıklarından da aktarımlarda bulunmuştur.
konusuna gelecek olursak. kitap ana kahramanımızın sefillik ve açlık yüzünden çaldığı ekmek ile başlıyor. ancak yaptığı bu hırsızlık başarılı olmuyor ve yakalanıyor. sonrasında ekmek çaldığı için hapse atılan jean orada barınamıyor ve hapisten kaçmaya çalışıyor. bu girişimi ise ona hapiste geçirilecek birkaç sene daha ekliyor. uzun yıllar sonrasında hapisten çıksa da güncel hayata tutunamaz ve birçok zorluk onu bekler.
bence ölmeden önce okunacaklar listesine en başta yazılması gereken eserlerden biri de sefillerdir. konu kısmını bu sefer çok kısa tuttum çünkü böyle büyük ve kaliteli bir eseri anlatmak için sayfalara ihtiyacım var ancak bunu burada çok fazla yapamam.
okuyun, zorla okutun. keyifli okumalar dilerim.
bu roman o kadar değerlendi ve toplum içerisinde o kadar çok önem arz etti ki roman birçok kez sinemaya, tiyatroya uyarlanıp birçok esere ve yazara da öncülük etmiştir. ve söylememe gerek var mı bilemiyorum ama bu eser birçok dile de çevrilmiştir.
kitap ciltler halinde ya da kısaltılmış olarak tek kitap halinde de satılmaktadır.
bir rivayete göre (bunun doğruluğunu tam olarak bilmiyorum birçok kişi birçok şey söylüyor) hugo’nun bu eseri tamamlaması tam 14 yılını almış.
kitap içerisinde sevgili yazar kendi hayatından ve yaşadıklarından da aktarımlarda bulunmuştur.
konusuna gelecek olursak. kitap ana kahramanımızın sefillik ve açlık yüzünden çaldığı ekmek ile başlıyor. ancak yaptığı bu hırsızlık başarılı olmuyor ve yakalanıyor. sonrasında ekmek çaldığı için hapse atılan jean orada barınamıyor ve hapisten kaçmaya çalışıyor. bu girişimi ise ona hapiste geçirilecek birkaç sene daha ekliyor. uzun yıllar sonrasında hapisten çıksa da güncel hayata tutunamaz ve birçok zorluk onu bekler.
bence ölmeden önce okunacaklar listesine en başta yazılması gereken eserlerden biri de sefillerdir. konu kısmını bu sefer çok kısa tuttum çünkü böyle büyük ve kaliteli bir eseri anlatmak için sayfalara ihtiyacım var ancak bunu burada çok fazla yapamam.
okuyun, zorla okutun. keyifli okumalar dilerim.
devamını gör...