roman / edebiyat
10 / 10
puan ver

öne çıkanlar | diğer yorumlar

okuduktan sonra keşke filmi çekilse de izlesek dediğim bir kitap. zülfü livaneli edebi anlamda yaşar kemal çizgisinde ilerleyen, kültür birikimi yüksek bir yazar. bu olumlu özelliği sanat yeteneğiyle birleşince ortaya kaliteli akıcı eserler çıkıyor. sanat dünyamızın çok değerli bir rengi, sesi.
devamını gör...
zülfü livaneli'nin romanıdır. farklı zamanların farklı insanların farklı hikayelerinin ortak noktasıyla anlatılan romandır. etkileyici bir kurguyla yazılmış olaylar birbiriyle uyumlu bir şekilde yazılmış hiçbir kopukluk yaşanmıyor. okunmasını tavsiye ederim.
devamını gör...
kitabı okurken her sayfasında sanki bi uçuruma yaklaştığımı düşünüyordum sonunu ne kadar merak etsem de ilk defa bi kitabı okumak istemedim bitsin istemedim bitincede öyle yüksek bi uçurumdan düştüm ki sanki kitap okumayı gerçekten çok severim ama bu kitaptan sonra bi süre(2 hafta kadar) kitap okuyamadım. her kitabın sonu iyi olsada öldürür zaten beni ama bi de hüzünlü olunca çok dayanamadım.
inşallah biran önce unuturum da tekrar olurken aynı hazzı alabilirim.
devamını gör...
zülfü livaneli'nin çok satan ve bir o kadar ses getiren romanı. romanın merkezinde ikinci dünya savaşı'nın yaşandığı yıllarda ülkemize kaçmak zorunda kalan bir alman profesör maximilian wagner ve istanbul üniversitesinde memur olarak çalışmakta olan maya duran var. bu ikilinin yolları bir konferansa katılım için profesörün yıllar sonra tekrardan geldiği istanbul'da kesişiyor. profesörün acıklı hikayesinden oldukça etkilenen maya ipin ucunu bırakmıyor ve daha derinlere iniyor. iktidarların zedelediği hayatlar, birbirlerinden ayrı düşen insanlar, faşizmin yokediciliği oldukça etkili bir biçimde anlatılmış. okurken yalnızca tek bir etnik grubun değil birden fazla etnisiteye ait insanların ortak acılarının birbirine ilintili biçimde işlendiğini farkediyorsunuz. livaneli güzel işlediği kurgusu ve akıcı diliyle güzel bir romana imza atmış.
devamını gör...
zülfü livaneli'nin yazdığı ve benim sonunu bitirir bitirmez tekrar ilk sayfasını açıp aynı heyecanla okumaya başladığım kitap. aşk,hüzün,aile her türü içinde barındıran bir eser. ne zaman beyaz reno görsem aklıma gelir.
devamını gör...
genel kanının aksine görüş bildireceğim.

bu yazı da çokça spoiler yer alabilir.

ne okusam diye düşündüğüm dönemde, kardeşim kitapları arasında gördüm serenad'ı. ne kaybedersin oku diyerek elime aldım. doğrusunu söylemek gerekiyorsa son dönemde bir kitabı okurken bu kadar sıkıldığımı hatırlamıyorum.

1. kitap inanılmaz hızlı ilerliyor. anlatıcının hiçbir düşüncesine tam olarak ortak olamıyoruz. örneğin kendisine bir iftira atılıyor. işler o kadar hızlı düzeliyor ki, kadının hissettiklerini anlamakta güçlük çekiyoruz. arasının pek iyi olmadığı eski eşi gazeteye röportaj veriyor, yakın arkadaşı gazetedeki tanıdıklarını araya sokuyor ve her şey halloluyor. tamam arkadaşının elini kolu uzun, o bir şekilde haber yaptırıyor ama çocuğunun nafakasını dahi ödemeyen eski eş neden bir anda maya'yı savunmaya geçiyor ? kitabın uzunca bir bölümünde silik biri olarak adlandırılan bir karakterin birdenbire eşini savunmaya geçmesi çok tutarsız geldi. daha ağırdan alarak anlatılsaydı hem her şey daha mantık çerçevesi içerisinde olurdu hem de kadın karakterin düşüncelerini daha net anlardık.

2. olayda bazı mantıksızlıklar var. maya'nın her şeyi çok hızlıca elde etmesi. ayın sonunu nasıl getireceğim diye düşünürken birden çıkarıp şak diye otel görevlisine 50 lira vermesi. internette kaba taslak bir araştırmayla 2001 yılı memur maaşlarının 163.218.000 milyon olduğunu görebilirsiniz. link 163 milyon değil de 200 milyon maaş alsın bu kadın, ablacığım gideceğin yere taksiyle gidiyorsun, sürekli dışardasın, allahını seversen bir anda şaak diye 50 lira vermek nedir ? (unutmayın ki eski eşi de çocuğunun nafakasını ödemiyor)
ayrıca internet üzerinden her türlü belgeye ulaşma mevzuu. yaşım yetmediği için bilmiyorum ama her olay, her kişi hakkında bu kadar bilgiye hızlıca ulaşmak ne kadar mantıklı tartışılır.

3. devletler neden kötüdür mevzuu ? bu soruya çok kısıtlı bir açıklama getiriliyor kitapta. maya devletin işin içinde olduğu her konuda olayı ''devletler kötüdür''e getiriyor ama bunu derinlemesine anlatmadığı için havada kalıyor. başka yazarların kitaplarından yapılan alıntılarda kotarmıyor.

4. merak duygusu fazlasıyla kullanılmaya çalışılmış ama bayıyor. 200 sayfa boyunca max'ın başına ne gelmiş kardeşim demekten dilimde tüy bitti. 200 250 sayfa boyunca gerekli gereksiz her şeyi merak duygusuna bağlamaktansa 100. sayfadan itibaren max'ın ağzından kendi hikayesi anlatılabilirdi. olayı başka bir bakış açısından yazmak yerine direkt max'ın ağzından anlatmak hem okuyucuyu daha fazla içine çekerdi, hem de karakterin duygularını daha iyi anlamamızı sağlardı.

dil konusuna pek girmek istemiyorum doğrusu. dil konusunda yorum yapabilecek seviye de değilim.

kitabın bana kazandırdığı tek güzel şey struma faciasını öğretmesi oldu. farklı bir yazarın elinde, çok ama çok iyi işlenebilir bu konu.
ayrıca kitabı okurken, zülfü livaneli'nin aklına kitapta çokça bulunun kısa ama etkili cümleler gelmiş, livaneli'de o cümleleri bir kağıda not etmiş, ulan ben bunda kitap yazarım demiş gibi bir his uyandı bende.
devamını gör...
z. livaneli 'nin tarih ile harmanlanmış kitabı. size detay vermeyeceğim ama size bir tavsiyem var. kitabın son kelimesini okuduktan sonra bunuaçıp gözlerinizi kapatın. bütün kitap gözlerinizin önünden akacak. olur ya belki hepsi bir gözyaşına sığınıp yanaklarınızdan süzülür.
devamını gör...
akıcı ama akıcılığın unsuru profesörün hikayesine gelebilmek. öncesi sonrası önemsiz hatta boş bomboş.

hiç böyle beylik laflar etmeyi sevmem ama bu kitabı içselleştirip çok beğenenler var ya bence iyi kitap okumamış. nedeni ise şu liseye başladığım ilk dönemlerde canan tan çok severdim kitapları müthiş gelirdi. 12 sınıfın sonuna doğru suç ve ceza'yı okudum aşık oldum ama hala canan tan'dan vazgeçmiş değildim. o dönem yeni kitabı çıkmıştı deliriyorum okumak için adı iz idi. piuuu bir okudum ne lan bu ben bunu sevmişim dedim. okuyun okumayın demiyorum ama sadece livaneli ile sınırlamayın lütfen kendinizi. dünya edebiyatı ve türk edebiyatında bir sürü seçenek var, mahrum etmeyin kendinizi.
devamını gör...
insan hayatı boyunca birçok acıyı kimi zaman yaşayarak kimi zaman dışarıdan betimlemelerle idrak etmeye çalışır. bu kitapta hiç de tanıdık olmadığım bi acıya denk geldim “yurtsuzluk”. dünya üzerinde sahip olduğun, kabul gördüğün en ufacık toprak parçasının bile kalmaması. koskoca dünyanın bir sana yetememesi. garip hissettirdi bu yeni duyguyla tanışmak.
devamını gör...
zülfi livaneli’nin abartılmış kitabıdır. ilk bitirdiğim sıralar bu kitabı sevenlere çok ağır laflar ettim. hatta başka bir platformda yerden yere çaldım. şimdi düşünüyorum da altı üstü bir roman denemesi. kendi kafasındaki doğruları roman biçiminde dile getirmiş livaneli. düşüncelerine saygım sonsuz ancak roman teknik olarak çok zayıf. sanat yapıtı olmaktan çok uzak. köşe yazısı ya da deneme yazarı olması çok daha uygundur kendilerinin.
devamını gör...
zülfü livaneli kitaplarının birçoğunu okudum ama genel olarak abartılan, çok da iyi olmayan bir yazar olduğunu düşünüyorum. fakat aralarında konusu en iyi olan, beni gerçekten etkileyen tek kitabı buydu. anlatım biraz sıkıcı gerçi de anlatılan olay çok sarıyor.
devamını gör...
baskıcı rejimlerin ve korkunç bir savaşın yok ettiği hayatları konu alan zülfü livaneli romanı. gerçek aşkların ölümsüz oluşunu yaşlı bir adamın deniz kıyısında kemanıyla çaldığı serenad ile bir kez daha anımsatan anlamlı bir eser. genellikle popüler olan kitaplara mesafeli dururum. ve bu prensip beni serenad'dan uzun süre uzak tuttu. yayınlanmasından yıllar sonra okudum ve keşke daha önce okusaydım dedim.
devamını gör...
okurken şu an serenad okuyorum dokunulmazlığım var diye diye okuduğum, sonunu okuyunca hayır yaa diye çığlık attığım, bittikten sonra da içimden serenad geçti iyi değilim diye gezdiğim en etkilendiğim kitaplardan biri...
livaneli okumayı sevmek zaten başlı başına muhteşem
devamını gör...
livaneli bu romanında hitler dönemi hakkında bilgi vermekle kalmayıp ikinci dünya savaşı'nın yaşandığı dönemlerde bireysel acılara dikkat çekmiş.ayrıca tarihten bilgi vermesinin yanında günümüz gençliğine,aile ilişkilerine ve daha bir çok olaya değinmiş ve asıl şaşıracağınız nokta kitabın ne tarihi ne de toplumsal bir roman olması.asıl karekter olan maya'nın içsel sıkıntılarla birlikte toplumsal olayları felsevi bir dille yorumluyor olması kitabı değerli kılan ayrıntılardan.humanizm felsefesinin izlerini de görebileceginiz bu kitap aslında yahudi bir genç kız nadia ve nazi almanyasında yaşayan saf kan alman genç profesör max'ın yürek burkan hikayesinden doğuyor.ölmeden önce okunması gereken,olaylara bakış acımızı değiştiren muhteşem bir eser.
devamını gör...
okuduğum ilk romanlarından zülfü livaneli'nin, benim için 24 şubat'ı önemli hâle getirdi. sürükleyici ve güzeldi.
nazi almanyası dönemi hakkında hiçbir bilginiz yoksa şayet, bayağı bilgi alacaksınız. ben açıkçası duymuştum ama derinlemesine bilgim yoktu romanı olduğum zaman.
geçen yaz bezelye ayıklarken sayfaları kirli ellerimle çevire çevire okumuştum. ağlaya ağlaya da bitirdim.
devamını gör...
1 dakika önce bitirdiğim kitap. kitap yorumu yapmaya bayılırım ancak bu sefer ne diyeceğimi, ne yazacağımı gerçekten bilmiyorum. bu kadar etkilendiğim bir kitap daha olmamıştı.

çoğu insanın "milliyetçiliğine" zarar verse de türkiye ve dünya gerçeklerini tek tek yüzümüze vurmuş zülfü livaneli. hiçbir iktidarın ve hiçbir ülkenin masum olmadığı gerçeği tokat gibi çarpıyor. sayfaları her çevirdiğinizde bizim neden bu bilgilerden haberimiz yok, neden bunlar öğretilmedi diye sorguluyorsunuz. kitapta verilen her bilgi birbirinden değerli, adı geçen her kitap okunması gerekenlerden. özetle kitaba baştan sona bayıldım ama illa bir eleştiri yapacak olursam, livaneli'nin kemik erimesi hastalığı olan insanlara sürekli "cüce" demesi ve bunu vurgulaması, sayfalarca halimize şükredelim dercesine aynı konuyu uzatması hiç hoşuma gitmedi. bir de kitabın sonunda güvenlik görevlisinden bahsederken "siyahi" demesi. bu kısımlar oldukça gereksiz ve kitaba zarar veren kısımlar olmuş.

bu arada kitabın yakında netflix filmi olacağı bilgisini de vereyim, umarım elimize yüzümüze bulaştırmayız. film olmaya oldukça müsait bir eser.

8/10
devamını gör...
okuduğum ilk zülfü livaneli romanıydı etkisinden o kadar uzun süre çıkamamıştım ki bir süre gece yatmadan önce kitabı düşünerek uyumuştum gördüğüm herkese tavsiy etmiş hatta abartıp nolurrr oku demştim... hala en sevdiğim kitaplar arasındadır.
devamını gör...
serenad, gerçek tarihi ve aşkı ilmek ilmek işleyen ve her sayfasından ayrı haz alınan bir romandır. etkileyici, sürükleyici ve okuyucuya hissettirilen harika bir eser.
devamını gör...
zülfü livaneli’nin akıcı diliyle anlatılmış baş kahramanı dul bir kadın olan tarihimizin görünenden ziyade görünmeyen yüzünün de anlatıldığı romanı. karakterin yaşadığı yer türkiye olunca gerçekler ,olması ve olmaması gereken bir çok konu sernad'da işleniyor. siyasetten dine bir çok olgu altında ezilmiş insanların anlatıldığı gerçeklerle yoğurulmuş bir kitap . hal böyle olunca duygulanmamak ve öfkelenmemek mümkün değil ne yazıkki.
devamını gör...
zülfü livaneli'nin 481 sayfalık romanı. ikinci dünya savaşında batan struma gemisi'nde karısını yitirmiş alman profesör maximillian wagner'ı, maya duran'ı ve faciayı konu ediniyor.

şile'ye tekrar gidişini, her şeyi bir bir anımsayışını, nadia'yı yitirmenin acısını 60 yıldır içinden atamadığını. sonda ise serenad çalıyor...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"serenad" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim