sevgiliye doğum gününde germiyanoğulları beyliği'ni almak
başlık "mebus paltosu" tarafından 12.03.2022 23:02 tarihinde açılmıştır.
1.
dün akşam saatlerinde yaptığım ve bir sürü tatsızlık çıkmasına neden olmuş eylem, halbuki büyük incelik olduğunu düşünmüştüm sözlük.. değilmiş, kadınlar hediyeden anlamıyor...
dün öğlen saatlerinde evden tam çıkacaktım, anneciğim elime iki gündür evde birikmiş olan çöpleri tutuşturdu. "anne... bu da neyin nesi?" demeye kalmadan: "hadi hadi bak çöpçü gidiyoo" lafıyla ağzıma tıkandı lafım. neyse sabrediyom. çünkü annem, emekli maaşının bir beygir tarafından son ayakta hiç edildiğini öğrendiğinde ne tepki verecek bilmiyorum. onu fazla sinirlendirmemem lazım şimdiden. geçen ay emeklinin tamamını bastığım kuponum son ayakta yatınca, yolda kıyafetlerimi yırtıp biraz da yerlerde yuvarlanıp "anne gasp ettiler beni" numarası yapmıştım. yutmuştu moruk. bundan önce birkaç numara daha denemiştim ama elde numara kalmadı, yemez artık...
offff ben neden böyleyim, yani neden normal evin reisleri gibi eve helal para getiremiyorum ve sürekli atlara karşı bir zaafım var?? geçenlerde bu bağımlılığımı yenmek için arkadaşımın kliniğine gitme kararı aldım fakat yolda bir ganyan bayii görüp içeriye girip kupon yapmam kısa sürmedi. kazandım da anasını satim.
neyse evden çıktım esra'mla yani teletubbie'deki güneşimle, hayat kaynağımla buluşmak için yola koyuldum. bilmeyenler için söyleyeyim. esra'm (yani benim yârim) türkiye cumhuriyeti topraklarındaki en güzel hanımdır. hatta "şabanözü'nün en güzel kızı" yazarsanız google'a, ilk sırada benim esra'm çıkacaktır.
yolda giderken bir yandan enver paşa kafkas cephesinde başarılı olsaydı ne olurdu diye acaba diye düşünürken, bir yandan esra'mın kendisine vereceğim hediye karşısında nasıl nutkunun tutulacağını, nasıl bana tekrar tekrar aşık olacağını düşündükçe içim içime sığmıyordu. keyiften direksiyonumu yumrukluyordum.
neyse böyle boğaza nazır bir yere oturduk. etrafındaki mekanlara görece biraz daha kalantor adamların hanımlarını getirdiği lüks bir yer. yaklaşık on dakika boyunca bekleyip denize baktım. bir tane kemancı şopen'in 15. numaralı noktürnünü çaldığını işittim. boğazdan gelen buğulu şehir ışıklarına dalarak önümdeki château de chillon şarabımdan bir yudum aldım. o an düşündüm "ulan az önce mehter dubstep remix dinleyip direksiyon sallıyodum, ne ara buraya geldim anasını satim?"
esra'mın önümde belirmesiyle birlikte şaşkınlığım yerini başka bir hayrete bıraktı. bugün tek parça kırmızı bir kıyafet giymişti. çok şıktı doğrusu. neyse oturdu biraz annesi cevahir teyzeden bahsetti, guatr mı olmuş ne, gram dinledim desem yeridir. "aynen aşkım aynen" yaptım, dinliyormuş gibi. cevahir teyze hep hasta oluyor zaten. geçenlerde de tam esra'mı istemeye gidecektik, rusya-ukrayna savaşı çıktığını duyunca panik atak nöbeti geçirip bayılamıyazmış ne... hep bir şeyi çıkıyor zaten.
neyse tam böyle tatlı tatlı yemeğimizi yiyoruz. o an hediyemi göstermeyi unuttuğumu hatırladım. birden içeriye doğru ıslık çaldım. önce garsonlardan biri ben çağırıyorum sandı fakat sonra arkasındaki 60-70 baş babayiğiti görünce kenara çekildi. içerideki misafirler derhal pılını pırtını toplayıp dışarı çıktı. ellerinde demir gürz, kalkan, baltalar, kılıçlar tutan baştan ayağa zırhlı yüze yakın adam bize doğru yaklaşıyordu. esra kaçacak gibi oldu fakat bileğinden tuttum. "ihsannn noluyor böylee" diyerek minik bir çığlık fırlattı. "bir şey yok, rahat ol" minvalinde kafamı salladım.
sonra içlerinden en gediklisi, saçı sakalı ağarmış bir herif önümüzde durdu:
"germiyanoğulları nam derler bize. hizmetinizdeyiz evelallah..." diyerek eliyle göğsüne vurup kafasını önüne eğerek bir çeşit selamladı bizi.
arakasındaki tımarlı askerler, zırhlılar, kargılılar, atlılar vardı onlar da aynı hareket yaptılar.
"eksik olmayın beyler!" dedim. sonra esra'ma dönüp: "doğum günün kutlu olsun aşkların bir tanesiii" dedim alnından öperek.
önündeki beyaz şarabı yüzüme dökerek yanıt verdi ve oracıkta adamların arasından sıyrılarak terk etti...
beylerbeyi: "ağam bizlik bir şey şey yoksa biz yola revan olak?" dedi.
kafamla gidebilirsiniz işareti yaptım. bütün gece içtim. esra telefonlarımın hiçbirine cevap vermedi...
ne olmuş yani. koskoca beylik çeyiz ediliyor devlet kuruluyor. ben parasıyla satın alınca terk ediliyorum. şimdi kız kardeşine yazdım, çaktırma durumlar nasıl falan filan. hala kızgınmış bana tarçınlı çöreğim, hediyeden anlamayan cahil sevgilim...
dün öğlen saatlerinde evden tam çıkacaktım, anneciğim elime iki gündür evde birikmiş olan çöpleri tutuşturdu. "anne... bu da neyin nesi?" demeye kalmadan: "hadi hadi bak çöpçü gidiyoo" lafıyla ağzıma tıkandı lafım. neyse sabrediyom. çünkü annem, emekli maaşının bir beygir tarafından son ayakta hiç edildiğini öğrendiğinde ne tepki verecek bilmiyorum. onu fazla sinirlendirmemem lazım şimdiden. geçen ay emeklinin tamamını bastığım kuponum son ayakta yatınca, yolda kıyafetlerimi yırtıp biraz da yerlerde yuvarlanıp "anne gasp ettiler beni" numarası yapmıştım. yutmuştu moruk. bundan önce birkaç numara daha denemiştim ama elde numara kalmadı, yemez artık...
offff ben neden böyleyim, yani neden normal evin reisleri gibi eve helal para getiremiyorum ve sürekli atlara karşı bir zaafım var?? geçenlerde bu bağımlılığımı yenmek için arkadaşımın kliniğine gitme kararı aldım fakat yolda bir ganyan bayii görüp içeriye girip kupon yapmam kısa sürmedi. kazandım da anasını satim.
neyse evden çıktım esra'mla yani teletubbie'deki güneşimle, hayat kaynağımla buluşmak için yola koyuldum. bilmeyenler için söyleyeyim. esra'm (yani benim yârim) türkiye cumhuriyeti topraklarındaki en güzel hanımdır. hatta "şabanözü'nün en güzel kızı" yazarsanız google'a, ilk sırada benim esra'm çıkacaktır.
yolda giderken bir yandan enver paşa kafkas cephesinde başarılı olsaydı ne olurdu diye acaba diye düşünürken, bir yandan esra'mın kendisine vereceğim hediye karşısında nasıl nutkunun tutulacağını, nasıl bana tekrar tekrar aşık olacağını düşündükçe içim içime sığmıyordu. keyiften direksiyonumu yumrukluyordum.
neyse böyle boğaza nazır bir yere oturduk. etrafındaki mekanlara görece biraz daha kalantor adamların hanımlarını getirdiği lüks bir yer. yaklaşık on dakika boyunca bekleyip denize baktım. bir tane kemancı şopen'in 15. numaralı noktürnünü çaldığını işittim. boğazdan gelen buğulu şehir ışıklarına dalarak önümdeki château de chillon şarabımdan bir yudum aldım. o an düşündüm "ulan az önce mehter dubstep remix dinleyip direksiyon sallıyodum, ne ara buraya geldim anasını satim?"
esra'mın önümde belirmesiyle birlikte şaşkınlığım yerini başka bir hayrete bıraktı. bugün tek parça kırmızı bir kıyafet giymişti. çok şıktı doğrusu. neyse oturdu biraz annesi cevahir teyzeden bahsetti, guatr mı olmuş ne, gram dinledim desem yeridir. "aynen aşkım aynen" yaptım, dinliyormuş gibi. cevahir teyze hep hasta oluyor zaten. geçenlerde de tam esra'mı istemeye gidecektik, rusya-ukrayna savaşı çıktığını duyunca panik atak nöbeti geçirip bayılamıyazmış ne... hep bir şeyi çıkıyor zaten.
neyse tam böyle tatlı tatlı yemeğimizi yiyoruz. o an hediyemi göstermeyi unuttuğumu hatırladım. birden içeriye doğru ıslık çaldım. önce garsonlardan biri ben çağırıyorum sandı fakat sonra arkasındaki 60-70 baş babayiğiti görünce kenara çekildi. içerideki misafirler derhal pılını pırtını toplayıp dışarı çıktı. ellerinde demir gürz, kalkan, baltalar, kılıçlar tutan baştan ayağa zırhlı yüze yakın adam bize doğru yaklaşıyordu. esra kaçacak gibi oldu fakat bileğinden tuttum. "ihsannn noluyor böylee" diyerek minik bir çığlık fırlattı. "bir şey yok, rahat ol" minvalinde kafamı salladım.
sonra içlerinden en gediklisi, saçı sakalı ağarmış bir herif önümüzde durdu:
"germiyanoğulları nam derler bize. hizmetinizdeyiz evelallah..." diyerek eliyle göğsüne vurup kafasını önüne eğerek bir çeşit selamladı bizi.
arakasındaki tımarlı askerler, zırhlılar, kargılılar, atlılar vardı onlar da aynı hareket yaptılar.
"eksik olmayın beyler!" dedim. sonra esra'ma dönüp: "doğum günün kutlu olsun aşkların bir tanesiii" dedim alnından öperek.
önündeki beyaz şarabı yüzüme dökerek yanıt verdi ve oracıkta adamların arasından sıyrılarak terk etti...
beylerbeyi: "ağam bizlik bir şey şey yoksa biz yola revan olak?" dedi.
kafamla gidebilirsiniz işareti yaptım. bütün gece içtim. esra telefonlarımın hiçbirine cevap vermedi...
ne olmuş yani. koskoca beylik çeyiz ediliyor devlet kuruluyor. ben parasıyla satın alınca terk ediliyorum. şimdi kız kardeşine yazdım, çaktırma durumlar nasıl falan filan. hala kızgınmış bana tarçınlı çöreğim, hediyeden anlamayan cahil sevgilim...
devamını gör...
2.
germiyanoğulları beyliği'ni kuranlar bile bu kadar uzun yazıp çizmemiştir.
hiçbirşey anlamadım ama çabayı gönülden tebrik ediyorum.
hiçbirşey anlamadım ama çabayı gönülden tebrik ediyorum.
devamını gör...
3.
avar sultanının kızını sevdiği halde kızın babası demircilik mesleğinden dolayı evlenmelerine müsaade etmeyince baş kaldırıp göktürk devletini kuran bumin kağanı * * akla getiren serin hikaye.
*
*
devamını gör...
4.
bir beylik uleeyynn bir beylik.. nihayeti kaç para.. kaaçç para uleeyyynn kaaçç...! ( beni dinlemiyor musun, öğleden önce satılmış işte.. ne bu trip... değer mi haa.. değer mi uleeyynn erkaaanın kururunu incitmeye haa.!!)
devamını gör...
5.
çok havalı bir harekettir. kalmadı böyle aşıklar.
devamını gör...
6.
üstteki yazara katılıyorum.
nerde.d
nerde.d
devamını gör...
7.
kız seni terk eder ve germiyanoğulları kızda kalır.
sen ise germiyanoğullarının taksidini ödemeye devam edersin.
sen ise germiyanoğullarının taksidini ödemeye devam edersin.
devamını gör...