biz çocukken özellikle hollywood sinemasındaki filmlerde esas adam makineli tüfekle etrafı tarar etraftaki düşmanlar arpa demeti gibi yere serilirlerdi biz de oyuncak tüfeğimizi alır aynısını birbirimize yapmaya çalışırdık, batı sineması zaman zaman söyledikleri gibi filmdeki ana karakter dışındaki hemen bütün insanların oyuncak kuklalar kursunun askerler gibi atılan mermilerle yerlere serildiklere ruhları geçmişleri aileleri hayatları özlemleri duyguları insani karakterleri olmaksızın içine saman doldurulmuş ruhsuz tarla korkulukları gibi yere düştüğü sanal bir gerçeklik sunmuştur, bunun insanların bilinçaltında birilerini öldürmenin zor bir şey olmadığını doğal olduğunu ve hatta bunun bir nevi üstünlük duygusu verdiğini istemeden de olsa bu filmlerin vermiş olduğunu düşünüyorum, özellikle amerika'ya baktığınız zaman neredeyse her sene eline makinalı tüfek alan birinin katliam yaptığını görebilirsiniz acaba bu bir tesadüf mü
devamını gör...
aslında dünya tarihinde güç merkezli gerçekleşen savaşlar , soykırımlar , insanın yıkıcı gücünün kaynağı olarak sinemadan daha önce toplumları etkilemiş ve etkilemeye devam ediyor , öldürme eylemini sıradanlaştırıyor . sadece öldürme eylemi değil esasen , kötülüğün sıradanlığını görüyoruz tarih boyunca.
ben bu konuda da arno gruen'e atıfta bulunacağım ; teröre karşı isimli kitabının bir bölümünde broadmoor hapishanesinde tutuklu bir katilin , bir başkasını "ele geçirme " eylemini anlatırken kullandığı şu cümleye dikkat çeker : bir can aldım çünkü buna ihtiyacım vardı.
burada söz konusu olan otorite ve birey arasındaki ilişki. hatta en temelde itaat etme. arno gruenin analizini daha net anlatabilmek ve anlayabilmek için şöyle bir algoritma ile gidebiliriz :

arno diyor ki insanın gelişiminde iki seçenek vardır : sevgi ve güç.

ilk doğduğumuzda özerk bir yapıyız. özerklik kendi duygu ve gereksinimlerimizle tam anlamıyla uyum içinde olduğumuz denge durumu.
eğer sevgi dolu bir ortamda büyürsek sevinç , acı , ıstırap , keder gibi hayatı kucaklayabilmemizi sağlayan gerçek duyguları , kendi insanlığımızı, kendimizin ve ya bir başkasının acısını hissetme yeteneğimizi kaybetmeyiz, daha da önemlisi reddetmeyiz.

oysa güç ile gelişiyorsak (burada güç eşittir otorite dediğimiz ,insanın yıkıcılığını besleyen sevgisiz ailenin , okulun ve toplumun bizim zihnimize sıkıştırdığı kısıtlayıcı , bozucu ve bencil özellikleri yansıtır. )gereksinimlerimiz görmezden gelindiğinde , içimizde bir bölünme yaşarız. çünkü güç ; yukarıda bahsettiğim insan olmanın hissettirdiği canlılığı , acıyı ve çaresizliği gerçek zayıflık olarak reddeder ve bu çaresizliği inkar eder.buradan gelişen bir özerklik insanın kendine ve başkalarına sürekli güçlü ve üstün olduğunu kanıtlama zorunluluğudur , sürekli savaşım gerektirir çünkü insana ait duygulara ve bunlardan doğan gereksinime açılan kapıyı sürekli baskı ve reddedişle kapalı tutmak zorundadır. buna katlanmanın , yani hayatta kalmanın tek yolu otoriteye itaat etmektir. arno diyor ki işte bu durum insanın kendisine yabancılaşması ile sonuçlanır . artık içimizde bir yabancı vardır.

insanın yıkıcı gücü onu ezecek kadar güçlü hale geldiyse yani reddettiğini bile ret edecek durumdaysa kendini yeniden canlı hissetmesinin tek yolu güç kullanmak ve bir can almaktır. faşizmin çıkış noktası bu diye düşünüyorum. .çünkü önemsiz bir kendiliği ancak bir " büyüklük " kurtarabilir. kendi önemsiz varlığının ancak kendinden daha "büyük" bir yapının içinde önem kazandığını düşünmek.
terörizminde çıkış noktası bu. sevgisizlikle ihanete uğrayan insan , sahte tanrıları yıkıldığında çaresizliğini kabul etmek yerine büyüklüğe itaat eder , yıkıcı gücüne yönelir ve öldürme eylemi haklılık kazanır. büyüklük arama dürtüsünün ardında çaresizlikle başa çıkma yetisinin yetersizliği vardır. bu yetersizlik utanma duygusunu köreltir. halbuki utanma duygusu olan insanlar ne doğayı ne de yaşamı küçümser. insan doğasının anahtarı -arno' gruen'inde işaret ettiği gibi - suçluluk duygusunda değil insanın insanlık adına yaşama zarar vermesinden duyulan utançta gizlidir.

sinema insanın zaten var olan yıkıcı gücünü besleyen tali bir yol.
gelecek nesiller içinde bulunduğumuz zaman diliminde olduğu gibi otoriteye teslim olmuş aileler tarafından sevgiden yoksun halde yetiştirildiği sürece insan olmamız , insan kalmamız çok zor . öldürme eylemi bu şekilde devam edersek hep haklılık kazanacak gibi...
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"sinemada insan öldürmenin olağanlaştırılması" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim