#televizyon dizileri
#final yapan diziler
cenaze evi işleten fisher ailesinin hayatını anlatmaktadır.
yönetmen:
alan ball
alan poul
daniel attias
michael cuesta
adam davidson
rodrigo garcia
joshua marston
mary harron
dan minahan
jeremy podeswa
matt shakman
oyuncular:
peter krause
michael c. hall
frances conroy
lauren ambrose
freddy rodríguez
mathew st. patrick
jeremy sisto
justina machado
james cromwell
alan ball
alan poul
daniel attias
michael cuesta
adam davidson
rodrigo garcia
joshua marston
mary harron
dan minahan
jeremy podeswa
matt shakman
oyuncular:
peter krause
michael c. hall
frances conroy
lauren ambrose
freddy rodríguez
mathew st. patrick
jeremy sisto
justina machado
james cromwell
altın küre drama dalında en iyi televizyon dizisi ödülü
2002
beyaz perde sanatçıları derneği en iyi drama dizisi kadrosu ödülü
2004, 2003 · michael c. hall, rainn wilson, peter krause, ...
altın küre drama dizilerinde en iyi kadın oyuncu ödülü
2004 · frances conroy
beyaz perde sanatçıları derneği drama dizilerinde en iyi kadın oyuncu ödülü
2004 · frances conroy
altın küre dizi, mini dizi veya televizyon filmi dalında en iyi yardımcı kadın oyuncu ödülü
2002 · rachel griffiths
primetime emmy bir drama dizisinde en iyi kadın konuk oyuncu ödülü
2006, 2002 · patricia clarkson
primetime emmy bir drama dizisinde en iyi yönetmenlik ödülü
2002 · alan ball
primetime emmy en iyi jenerik müziği ödülü
2002 · thomas newman
primetime emmy en iyi jenerik tasarımı ödülü
2002 · danny yount, eric anderson, paul matthaeus, ...
amerikan yönetmenler birliği drama dizisi dalında en iyi yönetmen ödülü
2002 · alan ball
amerikan yapımcılar birliği ödülleri televizyon drama dizisi dalında norman felton yılın yapımcısı ödülü
2004 · alan ball, robert greenblatt, alan poul, ...
primetime emmy bir drama dizisinde en iyi oyuncu kadrosu seçimi ödülü
2003, 2002 · junie lowry-johnson, libby goldstein, junie lowry-johnson, ...
glaad medya en iyi drama dizisi ödülü
2005, 2003, 2002
primetime emmy en iyi prostetik makyaj ödülü
2006 · matthew w. mungle, john e. jackson, clinton wayne, ...
amerikan kostüm tasarımcıları birliği çağdaş dizi dalında en iyi kostüm tasarımı ödülü
2006 · jill m. ohanneson
avustralya film enstitüsü en iyi uluslararası kadın oyuncu ödülü
2006 · rachel griffiths
tca en iyi drama dizisi ödülü
2002
bir saatlik tek kamera çekimli dizi dalında sanat yönetmenleri birliği ödülü
2002 · marcia hinds, thomas t. taylor
british comedy award for the best ınternational comedy programme
2002
peabody ödülleri
2003 · hbo, the greenblatt janollari studio, actual size films
primetime emmy bir dizide en iyi prostetik makyaj ödülü
2002 · todd masters, thomas floutz, lee romaire, ...
2002
beyaz perde sanatçıları derneği en iyi drama dizisi kadrosu ödülü
2004, 2003 · michael c. hall, rainn wilson, peter krause, ...
altın küre drama dizilerinde en iyi kadın oyuncu ödülü
2004 · frances conroy
beyaz perde sanatçıları derneği drama dizilerinde en iyi kadın oyuncu ödülü
2004 · frances conroy
altın küre dizi, mini dizi veya televizyon filmi dalında en iyi yardımcı kadın oyuncu ödülü
2002 · rachel griffiths
primetime emmy bir drama dizisinde en iyi kadın konuk oyuncu ödülü
2006, 2002 · patricia clarkson
primetime emmy bir drama dizisinde en iyi yönetmenlik ödülü
2002 · alan ball
primetime emmy en iyi jenerik müziği ödülü
2002 · thomas newman
primetime emmy en iyi jenerik tasarımı ödülü
2002 · danny yount, eric anderson, paul matthaeus, ...
amerikan yönetmenler birliği drama dizisi dalında en iyi yönetmen ödülü
2002 · alan ball
amerikan yapımcılar birliği ödülleri televizyon drama dizisi dalında norman felton yılın yapımcısı ödülü
2004 · alan ball, robert greenblatt, alan poul, ...
primetime emmy bir drama dizisinde en iyi oyuncu kadrosu seçimi ödülü
2003, 2002 · junie lowry-johnson, libby goldstein, junie lowry-johnson, ...
glaad medya en iyi drama dizisi ödülü
2005, 2003, 2002
primetime emmy en iyi prostetik makyaj ödülü
2006 · matthew w. mungle, john e. jackson, clinton wayne, ...
amerikan kostüm tasarımcıları birliği çağdaş dizi dalında en iyi kostüm tasarımı ödülü
2006 · jill m. ohanneson
avustralya film enstitüsü en iyi uluslararası kadın oyuncu ödülü
2006 · rachel griffiths
tca en iyi drama dizisi ödülü
2002
bir saatlik tek kamera çekimli dizi dalında sanat yönetmenleri birliği ödülü
2002 · marcia hinds, thomas t. taylor
british comedy award for the best ınternational comedy programme
2002
peabody ödülleri
2003 · hbo, the greenblatt janollari studio, actual size films
primetime emmy bir dizide en iyi prostetik makyaj ödülü
2002 · todd masters, thomas floutz, lee romaire, ...
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "leyyo" tarafından 03.01.2021 05:16 tarihinde açılmıştır.
1.
muhteşem bir dizidir, keşke zamanım olsa ve yeniden izleyebilsem. her biri kendi içinde hayatı ve ölümü ve onunla başa çıkma yollarını arayan sıradan hayatları olan bir ailenin hikayesi. daha ilk bölümden öyle çekiyor ki kendisine. ağır ağır artan bir dramla baş başa bırakıyor gittikçe. tıpkı yaşamlarımız gibi. finali izlediğinizde boğazınızda bir yumru takılıp kalıyor. ve izleyicisine farkındalık yaratacak, yeri dolmayacak türden bir yapım.
devamını gör...
2.
adını mezarın derinliğinden alan, 2001 yapımı kara mizah bir dizi.
cenaze evi işleten bir ailenin, babalarının ölümüyle birlikte değişen hayatlarının, aile fertlerinin birbirlerini yeniden tanıyışlarının, yüzeysel ilişkilerin bir hikayesi. her biri ayrı bir absürt karakter olan oyunculara sahiptir. fragman
2006 yapımı olan dexter'da başrolü oynayan michael c hall için izlediğim, benim için kült dizilerden biri.
cenaze evi işleten bir ailenin, babalarının ölümüyle birlikte değişen hayatlarının, aile fertlerinin birbirlerini yeniden tanıyışlarının, yüzeysel ilişkilerin bir hikayesi. her biri ayrı bir absürt karakter olan oyunculara sahiptir. fragman
2006 yapımı olan dexter'da başrolü oynayan michael c hall için izlediğim, benim için kült dizilerden biri.
devamını gör...
3.
derinliğiyle aşmış dizidir. sadece bölümler değil, promolar bile derin. mesela son sezonun promosundan çeşit çeşit anlam çıkarabilirsiniz çünkü öyle anlamlı! not: promo ama diziyi bitirip izleyince daha iyi oluyor bence.
devamını gör...
4.
gelmiş geçmiş en iyi dizi olabilir mi bilemem ama insanı ve varoluşunu bu kadar gerçekçi ve derin bir şekilde anlatan bir esere dostoyevski romanları dışında rastlamamışımdır gerçekten her detayına kadar tam bir sanat eseri üzerine uzun uzun düşünerek sindirilerek izlenmeli tempolu heyecan dolu yapımları sevenlere kesinlikle uygun bir dizi değil.
"demek istediğim, yalnızca bir hayatın var. tanrı yok, kurallar yok, değer yargıları yok; kendi yarattıkların hariç. ve bir kere bittiyse, bitti işte. sonsuza dek rüyasız uyku. öyleyse, hala buradayken neden mutlu olmuyorsun? gerçekten, neden?"
nate: "bu fotoğraflar çekildiğinden bu güne kadar bir sürü berbat şey yaşandı, biliyorsun. çok fazla. şimdi önümde bir 40 sene daha düşününce..."
nathaniel sr.: "o 40, çok daha çabuk geçecek. sen farkına bile varmadan bitecek."
nate: " 'zaman sen eğlenirken uçup gider' ha?"
nathaniel sr.: "hayır. zaman, sen eğlenirmiş gibi yaparken uçup gider. zaman, sen brenda'yı ve o çok istediği bebeği seviyormuş gibi yaparken uçup gider. insanlar 'aşk' dediğinde, ne kastettiklerini biliyormuş gibi davranırken uçup gider. yüzleş evlat; dünya'da iki tip insan var: sen ve diğerleri. ve bu ikisi asla bir araya gelmeyecek."
"demek istediğim, yalnızca bir hayatın var. tanrı yok, kurallar yok, değer yargıları yok; kendi yarattıkların hariç. ve bir kere bittiyse, bitti işte. sonsuza dek rüyasız uyku. öyleyse, hala buradayken neden mutlu olmuyorsun? gerçekten, neden?"
nate: "bu fotoğraflar çekildiğinden bu güne kadar bir sürü berbat şey yaşandı, biliyorsun. çok fazla. şimdi önümde bir 40 sene daha düşününce..."
nathaniel sr.: "o 40, çok daha çabuk geçecek. sen farkına bile varmadan bitecek."
nate: " 'zaman sen eğlenirken uçup gider' ha?"
nathaniel sr.: "hayır. zaman, sen eğlenirmiş gibi yaparken uçup gider. zaman, sen brenda'yı ve o çok istediği bebeği seviyormuş gibi yaparken uçup gider. insanlar 'aşk' dediğinde, ne kastettiklerini biliyormuş gibi davranırken uçup gider. yüzleş evlat; dünya'da iki tip insan var: sen ve diğerleri. ve bu ikisi asla bir araya gelmeyecek."
devamını gör...
5.
cenaze evi işleten bir aileyi konu alan dizi. her ne kadar biraz yavaş ilerlese de verilmek istenen mesaj çok güzel aktarılmış. ayrıca bana göre en güzel finale sahip dizidir.
devamını gör...
6.
cnbc-e'de yayınlanırken izlediğim ve ondan sonra daha iyisini asla bulamadığım dizi. bu kadar hayata dair, hayatın içinden bir dizi daha yapılmadı sanıyorum ama herkese hitap etmeyebilir özellikle aksiyon arayanlara.
devamını gör...
7.
öyle bir diziydi ki bu; bir sonraki bölümü merak ederek saatlerce bölümleri ardı ardına izlemezsiniz. belki benim gibi "bu ne biçim dizi." diyerek, izlemeyi bile bırakmak isteyebilirsiniz.
fakat; bu dizinin ne kadar güzel ve etkileyici olduğunu dizi bittikten sonra anlayabilir ve diziyi tekrar izlemek istersiniz.
fakat; bu dizinin ne kadar güzel ve etkileyici olduğunu dizi bittikten sonra anlayabilir ve diziyi tekrar izlemek istersiniz.
devamını gör...
8.
izlediğim tereddütsüz en iyi dizi. karakterler her şeyiyle on numara. kara mizahın ilahı. hafızamı kaybedip tekrar tekrar izlemek istiyorum, keşke bu kadar erken izlemeseydim bu diziyi. izlerken zaman zaman kahkahalarla güldüğüm, iki saniye sonra sinirden ağlamaya başladığım, beni fisher ailesinden biri kadar manyak hâle getiren dizi. diziyi yeni bitirmiş ancak hâlen etkisinden kurtulamayıp kendinizi boşluğa bakarken buluyorsanız spotify'da persona adlı podcast serisinin diziyle ilgili iki bölüm var, onları dinlemenizi tavsiye ederim.
devamını gör...
9.
sahiden benim de izlediğim en güzel dizi. bitirmeden yorum yazmamak için çok direndim, çok da az kaldı ancak dayanamıyorum. bir anne, iki oğlu ve bir kızının hayatını sunuyor bize. elbette onların etkileşimde olduğu bambaşka karakterleri de. dizide en sevdiğim şey uzun vadede şaşırtması. aniden gelişen olaylar ve heyecan dolu sahneler yok. daha çok karakter çözümlemelerine ve alt mesajlara yoğunlaşıyorsunuz. zor bir hayatları var ancak içinizi de karartmıyor, hiçbir şey dramatize edilmiyor. en ilginç yanı da sevdiğim ve sevmediğim karakterlerin 180 derecelik değişimi. muhteşem bir dizi gerçekten.
en başta hiç sevmeyip sonradan bayıldığım karakterler sıralı liste:
1)ruth
2)daniel
3)clare
en başta aşırı sevdiğim ama sonra nefret ettiğim karakterler:
1)keith
2)brenda
3)rico
en başta hiç sevmeyip sonradan bayıldığım karakterler sıralı liste:
1)ruth
2)daniel
3)clare
en başta aşırı sevdiğim ama sonra nefret ettiğim karakterler:
1)keith
2)brenda
3)rico
devamını gör...
10.
henüz yeni bitirdim ve uzun zamandır böyle güzel bir dizi izlememiştim. konusuyla ve işlenişiyle kendine has, hoş bir hava yakalamış 5 sezonluk bir kara mizah dizisi. bir cenaze evi işleten ve ölmüş insanları son yolculuklarına en güzel şekilde uğurlamak isteyen fisher ailesini ve çevresindekileri anlatıyor. bazı bölümler sizi hayat hakkındaki gerçeklerle pat diye yüzleştirirken bazı bölümler ise gülümsetiyor. öyle beklenmedik şeylerle karşılaşacağınız ya da ters köşe olacağınız tarzda değil. her şey gayet tahmin edilebilir. kısa bir sürede bitirirseniz karakterlerin gelişimi çok rahat görülüyor.
özellikle bölümlerin başında verilen ufak kesitlerdeki insanlar o kadar hayatın içinden ki. her an her şeyin gerçekleşebileceğini ve ölümün anlık olduğunu bir kez daha hatırlıyorsunuz. bölümlerin ilerleyen dakikalarında ölmüş insanların cenaze evindeki çalışanlarla konuşturulması çok güzeldi. sanki ''öldüm ama bak hala buradayım işte.'' der gibilerdi. hepsinin bir hikayesi vardı ve bunlar zamanla fisher ailesinin de hikayesine dönüştü. sahnelerini merakla beklediğim karakter ise claire idi. başından sonuna kadar kendisini çok sevdim, aptallıklarına rağmen. tam tersi şekilde ruth karakteri ise dizinin başından sonuna kadar beni baydı. kararsızlığı, tutarsızlığı, kontrol manyaklığı... birkaç sahne haricinde bana sinir krizi geçirtti, sevdiği adamlar kendinden beterdi. nate ve david sürekli birbirleriyle, sevdikleriyle ve kendileriyle çatışma içindeydiler. claire'ın her sevgilisi birbirinden garipti. brenda ne istediğini kendi bile bilmeyen biriydi. billy ilaçlarını aldığı sürece fena değildi. lisa ve keith bende hep soru işareti bıraktı, hissettikleri konusunda samimiler miydi merak ediyorum. içi dışı bir olan tek karakter oliver'dı, o da malumunuz.
izlerseniz anlarsınız.
beni tek rahatsız eden şey billy'nin ablası brenda'ya karşı olan sapkın duygularıydı. sonrasında biraz düzelir gibi olsa da ekran karşısında çok tedirgin oldum. dizideki her şey çok gerçek gibiydi. kendimi biraz fazla kaptırıp 3-4 günde bitirdim. müstehcen sahneleri de vardı ama şimdiki zamanın dizilerinin aksine bu diziyi izlettiren şey barındırdığı cinsellik değildi bence. duygu yoğunluğu ve zihinsel çatışmalar çok daha ön plandaydı. genel olarak hoş bir diziydi, rahatlıkla tavsiye ederim.
özellikle bölümlerin başında verilen ufak kesitlerdeki insanlar o kadar hayatın içinden ki. her an her şeyin gerçekleşebileceğini ve ölümün anlık olduğunu bir kez daha hatırlıyorsunuz. bölümlerin ilerleyen dakikalarında ölmüş insanların cenaze evindeki çalışanlarla konuşturulması çok güzeldi. sanki ''öldüm ama bak hala buradayım işte.'' der gibilerdi. hepsinin bir hikayesi vardı ve bunlar zamanla fisher ailesinin de hikayesine dönüştü. sahnelerini merakla beklediğim karakter ise claire idi. başından sonuna kadar kendisini çok sevdim, aptallıklarına rağmen. tam tersi şekilde ruth karakteri ise dizinin başından sonuna kadar beni baydı. kararsızlığı, tutarsızlığı, kontrol manyaklığı... birkaç sahne haricinde bana sinir krizi geçirtti, sevdiği adamlar kendinden beterdi. nate ve david sürekli birbirleriyle, sevdikleriyle ve kendileriyle çatışma içindeydiler. claire'ın her sevgilisi birbirinden garipti. brenda ne istediğini kendi bile bilmeyen biriydi. billy ilaçlarını aldığı sürece fena değildi. lisa ve keith bende hep soru işareti bıraktı, hissettikleri konusunda samimiler miydi merak ediyorum. içi dışı bir olan tek karakter oliver'dı, o da malumunuz.
izlerseniz anlarsınız.
beni tek rahatsız eden şey billy'nin ablası brenda'ya karşı olan sapkın duygularıydı. sonrasında biraz düzelir gibi olsa da ekran karşısında çok tedirgin oldum. dizideki her şey çok gerçek gibiydi. kendimi biraz fazla kaptırıp 3-4 günde bitirdim. müstehcen sahneleri de vardı ama şimdiki zamanın dizilerinin aksine bu diziyi izlettiren şey barındırdığı cinsellik değildi bence. duygu yoğunluğu ve zihinsel çatışmalar çok daha ön plandaydı. genel olarak hoş bir diziydi, rahatlıkla tavsiye ederim.
devamını gör...
11.
dördüncü sezonu tekrar izlemeye cesaret edemediğim için tekrar izleyemediğim, gelmiş geçmiş en iyi dizi olduğu konusunda "the sopranos" ile arasında kaldığım dizi. her iki dizi de bir dostoyevski romanı değerindedir.
devamını gör...
12.
anlık olarak sıkıntıdan patlayarak s4e11'ini izlediğim dizi. finali çok iyi diyorsunuz diye katlanmaya devam.. ama ilk iki sezonun tadı sonraki sezonlarda hiç olmadı. ilk iki sezon finalinde zırıl zırıl ağlamıştım da 3 ve 4. sezonları hee kanka öyle mi olmuş modunda izledim ful.
devamını gör...
13.
ucube nate'den daral getirmiş olan dizi..
keşke avm'in kollaps eylediğinde ölseydin de seni hep iyi ve içimizde bir buruklukla hatırlayabilseydik. bazı şeyler nasip olmuyor..
edit: lol sonraki bölümde öldü adam.. aaaahhhh ahhh. mekanı cennet olsun -yediği tüm boklara rağmen..
edit2: nate'in cenazesinde zırıl zırıl ağladım hele o son çalan all apologies bitirdi beni
edit3: bekleneceği üzere finalinde de zırıl zırıl zırıl ağladım.. you can't take a picture of this it's already gone harbiden de..
keşke avm'in kollaps eylediğinde ölseydin de seni hep iyi ve içimizde bir buruklukla hatırlayabilseydik. bazı şeyler nasip olmuyor..
edit: lol sonraki bölümde öldü adam.. aaaahhhh ahhh. mekanı cennet olsun -yediği tüm boklara rağmen..
edit2: nate'in cenazesinde zırıl zırıl ağladım hele o son çalan all apologies bitirdi beni
edit3: bekleneceği üzere finalinde de zırıl zırıl zırıl ağladım.. you can't take a picture of this it's already gone harbiden de..
devamını gör...
14.
uzun bir aradan sonra 4.sezondan sesleniyorum. nate ölümle ilgili olarak ilk sezonların birinde deniz kenarında bir ölüm anına tanık olduğunu ve insanların kendini yırtarcasına feryat ettiklerini söylüyordu. bunu çok gerçekçi, ilkel bulduğundan falan bahsetmişti. bu sezon da eşinin kayıp sürecinden bu yana yaşanan travmayı çok iyi aktardı. eşini gömdüğü sahnenin sonundaki ağlayışı gözlerimi doldurdu. tıpkı olması gereken gibi değil de olan neyse öyle davrandı.
hayatın trajedi olduğunu daha jenerik müziğiyle bizlere gösteren bu diziyi çok beğendim. nate ve david sıkıcılık abidesi annelerine inat çok iyi oynamışlar.
hayatın trajedi olduğunu daha jenerik müziğiyle bizlere gösteren bu diziyi çok beğendim. nate ve david sıkıcılık abidesi annelerine inat çok iyi oynamışlar.
devamını gör...
15.
söz konusu drama türünde tv dizileri ise eğer, daha iyisi çekilene dek en iyisi budur. daha iyisi çekilebilir mi? şüpheli. izlemeyen çok şey kaçırır. hayata dair değil, hayatın ta kendisi olan bir başyapıt. ölüme odaklanan bu kara mizah insanda hafızayı sıfırlama isteği uyandırır.
devamını gör...
16.
izledikten sonra; "bendeki bir şeyi tamamladı." dediğim tek dizi olabilir.
hayata dair herhangi bir şeyin dizilerden, filmlerden öğrenilebileceğine çok ihtimal vermiyorum aslında ama bu dizide bambaşka bir gerçeklik var.
ölümü birinci elden yaşamış, bununla yaşamanın bir yolunu bulmuş, artık gülerken ve mutlu olurken suçlu hissetmeyen, özetle ölüme alışmış biri olarak şu sorularla bitirmiştim diziyi; bir insan bu kadar büyük bir kayıp yaşayıp da hayatına nasıl devam edebilir? dünya nasıl dönmeyi bırakmaz? nasıl dünyanın bir yerinde birileri gülebilir?
ve en önemlisi olanlar hiç olmamışçasına ben nasıl devam ediyorum hayata?
bir kere dizinin inanılmaz etkileyici tarafı gerçek olması; kimse salt iyi değil, kimse salt kötü değil, kimse salt güzel değil, kimse salt çirkin değil. kimse her şeyi muazzam bir doğrulukla yaşamıyor, ya da kimse boğazına kadar bokun içinde debelenmiyor. hayatımız boyunca karşılaştığımız, karşılaşacağımız insanlardan hiç farklı değil karakterler.
bu dizi ile ilgili ne anlatabileceğimi bilmiyorum bile ama tamamen hayat ve hayatın en büyük gerçeği ölümle ilgili bir şey.
özetle muhteşem bir sıradanlık dizisi, muhteşem bir aile hikayesi ve o aile içindeki her bireyin tüm zaaflarıyla, doğrularıyla, yanlışlarıyla, acılarıyla, varoluşsal sancılarıyla yollarını bulduğu bir yolculuk hikayesi.
ve hayat kadar gerçek olduğundan mizahı da, absürtlüğü de eksik değil.
hayata dair herhangi bir şeyin dizilerden, filmlerden öğrenilebileceğine çok ihtimal vermiyorum aslında ama bu dizide bambaşka bir gerçeklik var.
ölümü birinci elden yaşamış, bununla yaşamanın bir yolunu bulmuş, artık gülerken ve mutlu olurken suçlu hissetmeyen, özetle ölüme alışmış biri olarak şu sorularla bitirmiştim diziyi; bir insan bu kadar büyük bir kayıp yaşayıp da hayatına nasıl devam edebilir? dünya nasıl dönmeyi bırakmaz? nasıl dünyanın bir yerinde birileri gülebilir?
ve en önemlisi olanlar hiç olmamışçasına ben nasıl devam ediyorum hayata?
bir kere dizinin inanılmaz etkileyici tarafı gerçek olması; kimse salt iyi değil, kimse salt kötü değil, kimse salt güzel değil, kimse salt çirkin değil. kimse her şeyi muazzam bir doğrulukla yaşamıyor, ya da kimse boğazına kadar bokun içinde debelenmiyor. hayatımız boyunca karşılaştığımız, karşılaşacağımız insanlardan hiç farklı değil karakterler.
bu dizi ile ilgili ne anlatabileceğimi bilmiyorum bile ama tamamen hayat ve hayatın en büyük gerçeği ölümle ilgili bir şey.
özetle muhteşem bir sıradanlık dizisi, muhteşem bir aile hikayesi ve o aile içindeki her bireyin tüm zaaflarıyla, doğrularıyla, yanlışlarıyla, acılarıyla, varoluşsal sancılarıyla yollarını bulduğu bir yolculuk hikayesi.
ve hayat kadar gerçek olduğundan mizahı da, absürtlüğü de eksik değil.
devamını gör...
17.
nasıl başlanır bilmiyorum. ruh halimden mi yoksa, dizinin yarattığı etkiden mi iyi hissetmiyorum. bunu yazarken 3. sezonun ortasındayım ve bittiğinde dizinin finaline gelmiş olacağım. o dizi six feet under.
ruh halimi mahvetti. niye bilmiyorum. çözemiyorum. ayırdına varamıyorum ama mahvetti. inatla izliyorum. son üç haftadır içler acısı durumdayım. arka planla nasıl bir üstünü kapattığım hislerimi ayyuka çıkardı bilmiyorum ama iyi değilim. zehirleniyorum.
dünyanın en iyi dizisinden biri şüphe yok. dizinin içi ve dışı tamamen psikolojik gelişime ve yıkıma yol açıyor. karakterlerin ayrı ayrı birer dünyası var ve bu ailenin aymı çatının altında uyumsuzluk, dışarıya uymaya çalışması ve daha bir çok derinlik barındırıyor.
karakterler; evlerine gelen her ölümle, değişiyor, kırılıyor ve yeniden anlam kazanıyor.
giriş bölümünde ölen her insanın ölüm anı ve daha sonrasında bu ölümlerin ailesine bağlayıcılığı ile birlikte muazzam bir birleşik bit kurgu sağlanmış. bunu da hayatın en acımasız gerçeği, ölüm ile sağlamışlar. evinize her gün ceset geliyor, mumyalanıyor ve tabutta seremonisi gerçekleşiyor.
aslında ev tabut. gerçekten benim gördüğüm bu. tabut. 3 katlı evin, en alt katında ölü bedenler var. bu organik evin toprak altında duran kısmı böyle çünkü bütün olağan akış içinde cesetler mumyalanıyor, insanlar sohbet ediyor, dramalarına eşlik ediyor, düşünüyor, onlarla sohbet ediyor ve sanki sadece bir işmiş gibi alışkanlık var bunun yanında. burada her şey cansız gibi dururken, ölüler bir anda aile üyeleri ile kişisel paylaşım içindeler. elbette kafalarının içinde. aile üyelerinin içinde gömülü travmaları bu ölülerin hayat hikayeleri ile birlikte özdeşleşiyor. her ölüm bir ders. her ceset bir arkadaş, dost ve yabancı. insanlar kafalarının içinde bit tabutla yaşıyor. tıpkı bu evin bodrumda dönen drama gibi.
bitince editlenecek.
ruh halimi mahvetti. niye bilmiyorum. çözemiyorum. ayırdına varamıyorum ama mahvetti. inatla izliyorum. son üç haftadır içler acısı durumdayım. arka planla nasıl bir üstünü kapattığım hislerimi ayyuka çıkardı bilmiyorum ama iyi değilim. zehirleniyorum.
dünyanın en iyi dizisinden biri şüphe yok. dizinin içi ve dışı tamamen psikolojik gelişime ve yıkıma yol açıyor. karakterlerin ayrı ayrı birer dünyası var ve bu ailenin aymı çatının altında uyumsuzluk, dışarıya uymaya çalışması ve daha bir çok derinlik barındırıyor.
karakterler; evlerine gelen her ölümle, değişiyor, kırılıyor ve yeniden anlam kazanıyor.
giriş bölümünde ölen her insanın ölüm anı ve daha sonrasında bu ölümlerin ailesine bağlayıcılığı ile birlikte muazzam bir birleşik bit kurgu sağlanmış. bunu da hayatın en acımasız gerçeği, ölüm ile sağlamışlar. evinize her gün ceset geliyor, mumyalanıyor ve tabutta seremonisi gerçekleşiyor.
aslında ev tabut. gerçekten benim gördüğüm bu. tabut. 3 katlı evin, en alt katında ölü bedenler var. bu organik evin toprak altında duran kısmı böyle çünkü bütün olağan akış içinde cesetler mumyalanıyor, insanlar sohbet ediyor, dramalarına eşlik ediyor, düşünüyor, onlarla sohbet ediyor ve sanki sadece bir işmiş gibi alışkanlık var bunun yanında. burada her şey cansız gibi dururken, ölüler bir anda aile üyeleri ile kişisel paylaşım içindeler. elbette kafalarının içinde. aile üyelerinin içinde gömülü travmaları bu ölülerin hayat hikayeleri ile birlikte özdeşleşiyor. her ölüm bir ders. her ceset bir arkadaş, dost ve yabancı. insanlar kafalarının içinde bit tabutla yaşıyor. tıpkı bu evin bodrumda dönen drama gibi.
bitince editlenecek.
devamını gör...
18.
bugün bilumum kulunç boyun vs vs ağrılarımdan sebep bi taraflarımı esnetmeye çalışırken brenda'nın we carry our wounds around with us through life, and eventually they kill us deyişi aklıma geldi. ne zaman ne yapacağı nerde kimin aklına geleceği hiç belli olmayan tekinsiz bi dizi..
devamını gör...