2016 yılı türk drama filmi. babasını kaybetmesinin acısıyla mücadele etmekte zorlanan hamid, teselliyi dergahta bulmuştur. bir süre sonra evlense de, aradığı aşk başka türden bir aşktır. imdb: 6,8/10.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "lahuti" tarafından 07.04.2022 14:56 tarihinde açılmıştır.
1.
-not: baştan sona spoiler içerir- *
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/06/t95krfyixecv88we-t.jpg)
başrolünde furkan palalı’nın yer aldığı, yönetmenliğini kürşat kızbaz’ın üstlendiği ve mahmut ulu’nun aynı adlı romanından uyarlanan 2016 yapımı türk tarihi drama filmidir.
oyuncu kadrosunda furkan palalı, tuvana türkay, yunus emre yıldırımer, sinan albayrak, saruhan hünel, altan akışık, berke caymaz, serdar yeğin, fırat tanış, gürkan uygun, ali sürmeli, altan gördüm, suna selen, emin olcay, haldun boysan ve kenan bal bulunmaktadır.
gerçek ismi şeyh hâmid hâmid’ûd-i veli olan somuncu baba, 1331 yılında kayseri’nin akçakaya köyünde doğmuştur. şemseddin musa kayserî’nin oğludur ve ilk ilim tahsilini babasından almıştır. babasından aldığı tahsilden sonra şam,tebriz ve erdebil’de tahsiline devam etmiştir. sonrasında aldığı ilmi yaymak, doğruyu göstermek için hocalarından da onay alıp anadolu’ya dönerek bursa’ya yerleşmiştir. bursa’da çilehanesinin yanındaki ekmek fırınından somun pişirip insanlara ekmek dağıtmıştır. bundan dolayı “somuncu baba” ve “ekmekçi koca” olarak tanınmıştır. yıldırım beyazıd niğbolu zaferini kazanında bir şükür nişanesi olarak bursa ulu camii’ni yaptırmıştır ve camiinin açılış hutbesini şeyh hâmid-i veli okumuş, fatiha suresini 7 farklı şekilde yorumlamıştır.
hutbeyi dinleyen padişah başta olmak üzere bütün cemaat şeyh hâmid-i veli’den etkilenmiştir. şeyh hâmid-i veli şöhretten korktuğu için talebeleriyle bursa’dan ayrılmış ve ceyhan nehri’nin kenarında bulunan kozan (sis) kalesi yakınlarında bir köye yerleşmiştir. burada bir süre kaldıktan sonra şam’a gitmiş, ordan da mekke’ye hacca giden somuncu baba dönüşte aksaray’a yerleşmiştir. aksaray da hacı bayram-ı veli’yi dünyevi ve uhrevi ilimlerle yetiştirerek onu irşad vazifesi için ankara’ya görevlendirmiştir.
1412 yılında vefat eden somuncu baba, aksaray’da hacı bayram-ı veli’nin kıldırdığı cenaze namazından sonra bugünki türbesinin olduğu yere defnedilmiştir.
filmin başı hamid’in babasını köyü basan eşkiyalar yüzünden kaybettiğini görerek başlıyoruz.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/csmaiuaaokkhjnxp-t.jpg)
yaşadığı bu büyük acı onu kendisini bulma yolculuğuna itmiştir ve ilim tahsili için kayseri’den aksaray’daki bir şeyhin dergahına gider.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/fcxm8dphfvv5tlid-t.jpg)
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/llxtzcz9ayrn7etq-t.jpg)
uzun yoldan geldiğinden dergahtaki diğer müritler hamid'e istirahat etmesi için bir oda ve yiyecek için bir tas çorbayla 1 ekmek parçası getirirler. hamid eline aldığı o ekmek parçasıyla babasını ve babasının kollarında öldüğünü hatırlayarak hüzün dolu duygulara girer.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/vrcjnmilproqquny-t.jpg)
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/11ovu0zqxq9ioh2d-t.jpg)
sonrasında şeyhin ilim halkası toplanmıştır, hamid'i de bu ilim halkasına dahil etmişlerdir. şeyh, çok eğitici ve etkileyici bir konuşma yapar
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/zlw5dqvpsjmeidzg-t.jpg)
şeyh: yârenlerim! aşka giden yolda en büyük engel nefsinizdir. önce kendinizi bilip, nefisinizi yenmelisiniz. aşk hem en büyük dert, hem de o derdin dermanıdır. aşk ki, yanmakla ölçülür, yok olmakla doğrulanır. zor sevdadır bu. lakin yanmadan olmaz, yanmadan olmaz.
hamid’e dönerek:
şeyh: erenler ve salihler yurdu aksaray’a hoşgelmişsin evlat. kimsin? kimlerdensin?
hamid: efendim ismim hamid. kayseri’den gelirim. sizin nâmınız ve sözleriniz bizim oralarda herkesin dilindedir. sizden nasip almak için geldim.
şeyh: ne gelir elinden?
hamid: siz nasıl buyurursanız öyle hizmet ederim efendim.
şeyh: bize ekmek yapar mısın? sefalar getirmişsin hamid’im. eğer gönlün bizi istemişse kalbimiz seninledir. bundan böyle dergahımıza hizmet et, derslere katıl, emek ver, ekmeğimizi sen pişir. pişir ki ateşin sırrına varan ekmek gibi sen de kendi sırrına var.
hamid’i ocak başına götürürler. sırtında taşıdığı un çuvalını biraz ağır geldiğinden yere sert bırakır. o sırada ocakçıbaşı usta bizlere ibretlik öğütlerde bulunur:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/7iczfwmxhqllfmtj-t.jpg)
usta: ağır ol evlat. un nimettir. topraktan gelir. binlerce çileyle yetişir, olgunlaşır. taşlar altında ezilir, acıyla yoğurulur. bir de sen ezme şu garibi.
hamid: ağır geldi ustam, af buyur.
usta: taşıyabileceğin kadarını yüklen evladım. pişirebileceğin kadar hamuru sür fırına. var git şimdi bize odun getir, keseceğin her odunda fırında yanan ateşi düşün. hadi.
hamid odunları kesmiş, toplamış ve dergaha, ocakçıbaşı ustasının yanına gelmiştir. ustamız yine burda bize ibretlik bir öğütte bulunur:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/g0742usy1qvwhu9a-t.jpg)
hamid: ustam, odunları nereye bırakayım, neresi uygundur?
usta: şu kenara bırak usulca, incitme odunları evlat.
hamid: ustam, un nimettir atılmaz, tamam. peki ya odunlar? odunlar niye atılmaz ustam?
usta: bu dünyada yaratılan her şeyin bir ruhu vardır evlat, cansız diyerek sakın incitme onları. hadi bakalım geç şimdi şöyle, dök unu tekneye, hamur yap bize, hadi.
o sırada dergahın şeyhi gelir:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/sh39zsyyq0xkdiku-t.jpg)
şeyh: kolay gelsin hamidim.
hamid: sağolun şeyhim.
hamid, ocağa un taşıdığı için üstü başı hep un olmuştur. bunu da şeyh, hamih’in omuzuna elini koyduğunda farkedip sorar:
şeyh: bu ne hal böyle?
hamid: ocağa un taşıdık pîrim. biraz çalıştım.
şeyh: bilir misin hamidim? buğday bu dünyaya dair ne kadar sır varsa hepsine sahiptir. önce ezilir un olur, sonra pişer ekmek olur. işte sen de tıpktı buğday gibi bu dergahta önce yoğrulucaksın, sonra pişiceksin. tıpkı bizim için pişirdiğin bir somun ekmek gibi.
sonra çeşmede elini yüzünü yıkarken arkasında sıra bekleyen birini görür, tabi bu gördüğü bir hanfendidir.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/sujdd15fgauil63u-t.jpg)
akşam şeyh’in ilim halkası toplanır:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/ysmexnutmj0ujv68-t.jpg)
şeyh: aşka giden yol, yokluk yoludur. bu yolda yürüyecekseniz, benliğinizi ve nefsinizi yok edip hiç olmalısınız. tevazuyla boyun eğmelisiniz. unutmayın ki buğday başağı ne kadar dolu olursa o kadar başını öne eğer. hepiniz burda ilim aramaktasınız. bilin ki aradığınız o ilim, yüreğinizdeti aşktır. ve o aşk bu sırlı yolda sizin klavuzunuzdur. evlatlarım, yarenlerim. dersimiz bitmiştir. herkes odalarına çekilebilir.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/juy6kglclp3x5xgo-t.jpg)
herkes ayağa kalkıp odalarına giderken hamid, olduğu yerde oturakalmıştır. bunu gören şeyh sorar:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/plc7hprwhwwuhchw-t.jpg)
şeyh: hamid, oğul. neden gitmezsin?
hamid: şeyhim, af buyrun..
hamid, daldığı düşüncelerden sıyrılıp kalkmak ister fakat şeyh durmasını söyler.
şeyh: bu akşam burda değilsin, nedir seni bizden çalan?
hamid: pîrim..
şeyh: hamid’im, bedenin burda ama ruhun başka yerde. anlaşılan bu gönül işidir. korkma sevmekten hamid’im, sevmek güzeldir. insanı sevmeyen, yaradanı da sevemez.
hamid: eyvallah şeyhim.
akşam hamid’in aklında çeşme başında gördüğü o hanfendi vardır.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/pnaamcl5mnlf4nk3-t.jpg)
gündüz olur, hamid ocakbaşındadır. usta yine ibretlik öğütlerde bulunur:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/59l3ujva5rx653mi-t.jpg)
usta: insanın hamuru da böyledir evlat. nasıl yoğurursan öyle şekil verirsin. unutma, bu hamur aynı zamanda senin hamurun. allah’a ulaşmanın bir çok yolu vardır evlat. kimi odun taşır yûnus gibi, kimi şiir yazar mevlâ celaleddin gibi, kimi “enel hâ” der, kimi aşk yoluna benliğini yok edendir. bizim görevimiz ekmek yapmaktır, aç doyurmaktır evlat.
hamid: benim babam da ekmekçiydi bilir misin usta? ekmeğin kokusu, ateşin sesiyle büyüdüm ben.
usta: ooo, doğru yere gelmişsin desene.
hamid: lakin, ne hamur yoğurdum ne de ekmek yaptım usta. babam hep şöyle derdi “ evlat, ekmeği pişirmeden önce buğdayın, unun ve ateşin sırrını öğrenmelisin.”
usta: doğru söylemiş. pişirmeden önce pişmen gerek. evlat, sen ekmek pişirerek aşkı bulucaksın. pişirdiğin ekmeklerle sadece karınları değil, gönülleri de doyuracaksın. hadi bakalım.
o sırada hamid’in aklına babasıyla olan bir anısı gelir. babası geç vakitte un elemektedir. o sırada hamid içeri girer:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/4lxyc0tzc2yalwy9-t.jpg)
hamid: baba?
babası: hoşgeldin oğul.
hamid: hoşbulduk baba. bu vakitte ne yaparsın?
babası: ekmek yaparım oğul.
hamid: bilirim baba, bilirim ama gecenin bu vaktina kadar çalışırsın, neden uyumazsın?
babası: ekmek, bizim hizmetimizdir oğul. ekmek yalnız karın doyurmaz. ekmek, kalpleri de doyurur.
gece hamid uyurken rüyasında babasını görür:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/4wh7hhxdaz7c6vbu-t.jpg)
hamid: baba.
babası: oğul! bakma ekmek yaptığımıza. aşıklık en büyük meslektir bize. eğer sevgilinin yüzü yoksa gözlerimizde, ne aşk kalır ne aşıklık bizde. unutma, bir gün uzun bir yola çıkıcaksın. aramaktan korkma. arayanlar bulanlardır genellikle. aşkın sırrını ara oğul. o büyük sırrı ara ve bul. onu bulduğunda görüceksin ki...
o sırada babasını onu öldüren eşkiyalar götürür ve hamid kabustan uyanır gibi uyanır...
gündüz ocakçıbaşında hamid ve diğer çıraklar ekmek pişirirken hamid fırına koyduğu ekmeklerin az bir kısmını yakmıştır. bunu gören diğer çıraklar kendi araladında ufak gülüşürler. o sırada usta ayarı verir:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/7ks4yxnl4n08j0du-t.jpg)
usta: ne gülüyorsunuz dervişler? eğriyi görmeden doğruyu nasıl biliceksiniz? ekmek işi mübarek bir iştir. vallahi hepinizi una bularım ha. işinizi doğru yapın. hadi bakim.
hamid şeyhinin yanına gider:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/bqxnnebybktrkdow-t.jpg)
şeyh: buyur, seni dinlerim.
hamid: pîrim, aşk yolunda yürümek babamın öğütüdür. bir süredir dergahta odun taşır ekmek yaparım, lakin ilim yolunda gelişemedim. bir de, efendim bir de... gönlüm.
şeyh: çekinme, söyle.
hamid: utanırım şeyhim. babamın vasiyetini yerine getirememekten utanırım. korkarım. yolumu şaşırmaktan korkarım. ben pişmek, olmak, aşkın sırrını bulmak için hizmet ederim lakin, gönlüm önüme engeller koyar. pişemem, yanamam.
şeyh: anlaşılan ocağın ateşi yüreğine de sıçramış hamid’im. ararsın, lakin ne aradığını bilemezsin. istersin, lakin istemekle bulamazsın. dünyevî aşkı tatmayan, ilahî aşkı da tadamaz. bu dünyada, aşka yürüdüğün yolda tek başına yürüyemezsin. gönlüne yâr, yoluna yoldaş bulmalısın. sana bu yolda uygun bir yoldaş bilirim. kızım necmiye’yi sana bu yolda yârenlik için uygun bulurum. lakin bilmeni istediğim bir şey var. bu senin için gerçek bir imtihandır. kızım necmiye hem sağır, hem de dilsizdir. bu izdivaç ikiniz için de uygundur.
hamid: şeyhim, şeyhim...
şeyh: aradığın sırrı bulma yolunda attığın her adım senin için bir imtihandır oğlum. itirazı olanın imtihanı da olmaz.
sabah olur ve hamid, diğer çıraklar ve ustasıyla birlikte ekmek pişirirler. hamid ekmeği fırına koyucakken kazara elini yakar:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/bfnpem9cpkbsfrc8-t.jpg)
usta: ver oğlum ver (elini suyun içine sokar). ateş aşığın dostudur evlat, düşmanı değil. mesele ateşte yanmak değil,mesele bir gönülde yer almak. ekmeği ateşte pişirmek kolay. mesele, onu gönülde pişirmektir. ama üzülme, biliceksin, ateşin yakmadığını bir gün görüceksin.
hamid: karmaşık duygular içindeyim usta. bildiğim yoldan ilerlemek isterim lakin, engeller önümü kapatır. gönlümden geçenle yapmam gereken beni yer bitirir. ilahî aşkı ararken dünyevî aşka yenik düştüm. şimdi ona da kavuşamam. durur düşünürüm, neden burdayım? diye.
usta: bu yolda bazen dünya girer araya, bazen dikenleri. aşık olmaksa murâdın, dikenlerin acısı sana gül kokusu gibi gelir. sabretmek dervişin ekmeğidir. ekmekler seni bekliyor. hadi.
gün gelir, hamid şeyhin kızı necmiye’yle nikahlanır. nikahtan sonra hamid odaya girip kızın tülünü kaldırır ve şok yaşar, o sırada bir anısı aklına gelir:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/faduj6loawsvozjn-t.jpg)
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/tez0ik60jirfylmw-t.jpg)
hamid babasına su getirir
babası: sağol oğlum. hamid bak, aşk güzeli sevmek değil, sevdiğini güzel görmektir. bir gün sende aşık olup yuva kurucaksın. ama şunu sakın unutma, dünyevî aşkı bulamayan ilahî aşkı bulamaz.
hamidin nikahlandığı şeyhin kızı, onun çeşme başında gördüğü kızdır:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/ixqdkyixhwsr4xjw-t.jpg)
hamid: sen osun, çeşme başında gördüğüm, hayalini bir an bile aklımdan çıkaramadığım.
necmiye: evet.
hamid: bu nasıl olur? sen konuşuyorsun, dilsiz değilsin. beni duyuyorsun, sağır değilsin. nasıl olur? şeyhim! şeyhim!
hamid şeyhinin yanına gider:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/vzwd61hsqdklb8pd-t.jpg)
hamid: pîrim, siz bana sağırdır duymaz demiştiniz, dilsizdir konuşmaz demiştiniz. lakin...
şeyh: doğrudur hamid, doğrudur. hiç kötü söz duymamıştır, sağırdır. hiçbir kötü söz söylememiştir, dilsizdir. bu evlilik senin için bir başlangıçtır artık. dünyevî aşk, ilahî aşka ulaşmanın bir yoludur. unutma, insanı sevemeyen hakkı sevemez, hakkı sevmeyense aşkın sırrına eremez. o halde sende bir imtihanla başladığın bu evliliği, eşine duyacağın sevgi ve saygıyla sürdür. kızım senin eşindir artık. sevgiyle kur yuvanı ve ömrün boyunca saygıyla yaşa.
hamid (iç ses): kaderin üstünde bir kader, kararın üstünde bir karar varmış. görünenin ardında bir gerçeği varmış her şeyin.
hamid, eşi necmiye’nin yanına geri döner ve aralarında bir muhabbet geçer:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/030pxxmnmspqll7e-t.jpg)
hamid: bilir misin? küçükken yükseklere çıkmayı çok severdim. tek derdim, tek hayalim göklerden toprağa bakmaktı. her şeyi görmek, sırrını bilmek için. babam bana hep şöyle derdi:” evlat, gözlerinle bak lakin kalbinle gör.” sana söz veririm ay yüzlüm, yaşadığım sürece gözlerine sevgiyle bakıcam. sesin nefesim olucak, varlığın sevincim. sen benim alın yazımsın, helalimsin. elif boylum.
necmiye: bilirim hamid, bilirim.
gündüz olur ve hamid fırın başındadır. ekmekleri artık daha iyi şekilde fırından çıkarıyordur, işi öğrenmeye ve başarmaya başlamıştır:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/idg7hxlcmg8w0wcw-t.jpg)
usta: görüyorsun ya bak nasıl da düzeliyor her şey. çok zor ve dikenli bir yolun sonu aydınlık da olabilir. bıkmadan çalışmak ve sabretmek gerekiyor. aferin evladım, artık pişirdiğin ekmekler daha kıvamında, daha olgun.
hamid: eyvallah ustam, sayende.
hamid, dere başında abdest alırken biri ona doğru yaklaşır ve konuşmaya başlar:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/ecf5eqh2rik5c5g1-t.jpg)
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/dyqypu6oqyvpzuih-t.jpg)
yabancı: sen sessizliği bilir misin? bilir misin suskunluğun altında gizli sözler vardır?
hamid: sen kimsin yabancı?
yabancı: sen kim olduğunu bilirmisin ki bana kim olduğumu sorarsın? kendini bilmeyen başkasını ne bilir? sen kimsin?
hamid: uzun vakittir kendimi arar dururum. hocam mahmut mazdekânî’ye bağlandım. ona hizmet ederim.
yabancı: peki maksadın nedir?
hamid: aşkın sırrını bulmak. eğer bilirsen bana o yolu göster. yok bilmezsen var git yoluna.
yabancı: ah hamid ah.. bu öyle bir sırdır ki gören bilmez, bilen söyleyemez. maksadın aşkı bulmaksa yüreğini takip et, babanın çizdiği yolu takip et ve aşkı ara.
hamid: sen benim adımı, babamı ve vasiyetini nerden bilirsin?
yabancı: bu aşkın sırrıdır hamid. var git şam’a. arama vaktin gelmedi mi?
yabancı bir anda, hamid’i düşünceleriyle orada bırakıp ortadan kaybolur.
hamid, eşi necmiye’nin yanına gider ve aralarında bir diyalog geçer:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/2v5xamntkc9rpvzi-t.jpg)
hamid ve eşi necmiye aynı anda: sana söyleyeceğim var, sen söyle.
sonra hamid lafa girer
hamid: ay yüzlüm, uzun vakittir babamın sözleri kulağımda çınlar. rüyalarımda bile hep onu görürüm. bugün dere kenarında gördüğüm derviş bana babamı ve sözlerini hatırlattı. seni ilk gördüğüm günden beri kalbim seninle, aldığım her nefeste sen varsın. ama eğer bu sırrı bulamazsam içimde her zaman bir yer olucak.
necmiye: hamidim, sen benim kalbimin sahibisin. eğer bu sır içten içe yakıcaksa seni var git yoluna. ben beklerim seni. ama şunu bilmeni isterim, gittiğin günden dönene kadar her gün yolunu gözleyeceğim. eğer aşk ve sevda fedakarlıksa, ben bu fedakarlığa hazır ve razıyım.
hamid: güzel gözlüm, sen ne söylecektin bana?
necmiye: ben.. sana hırka örmüştüm, onu göstereyim diyecektim sana.
aslında eşi necmiye hamiledir, söyleyememesinin nedeni onu amacından alı koymamak içindir. çünkü bilir ki eğer söylerse hamid gitmekten vazgeçecektir. kaldığı için belki mutlu ama babasının mirasını yerine getiremediği için hep içi içini yiyecektir.
hamid şeyhinin yanına gider:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/lpbwsuyhz1hextu1-t.jpg)
hamid: gitsem, gidemem. kalsam...
şeyh: iyilikte sensin, kötülükte. eğer sırrını arıyorsan aşkın ve bulman için gitmen gerekiyorsa, durma git.
hamid: şeyhim, hep aklımdadır eşim, nasıl bırakırım onu?
şeyh: eşin ve ailen burda seni bekler, gözün arkada kalmasın. eğer gidince yüreğindeki ateş sönücekse, git ve o ateşi söndür. hadi su gibi git, gönülden gönüle ak. al bu yüzüğü, hak yolunda yoldaşın olsun. eğer başın dara düşerse bak ve bizi an.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/lbb58n5blrb2b12i-t.jpg)
hamid’in eşi necmiye ve fatma nenesi arasın bir diyalog geçer:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/yadisknlggvowut2-t.jpg)
fatma nene: benim güzel kızım, madem canında bir can taşırsın neden söylemezsin eşine? sırası mı şimdi gitmenin? seni böyle yalnız komak doğru mu?
necmiye: nenecim, ben akan bir suyun karşısında nasıl dururum? nasıl hamid’e gitme derim? ben beklerim onu, bebeğimle beklerim.
o sırada hamid odaya gelir, odaya geldiğinde de fatma nene odadan çıkar ve karı kocayı baş başa bırakır:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/qze25od4bzbileo1-t.jpg)
hamid: hazırlıklar tamam. gitme vakti. benim için de çok zor elif boylum, seni böle bırakıp gitmek içimi yakar.
necmiye: tasalanma hamid. sen benim eşimsin. gönlüm senin ve hep senin kalıcak. aradığını bulman için dua edicem. bulduğunda dönmen için dua edicem. yolun açık olsun.
hamid dere tepe, dağ taş demeden düşmüştür yollara. ilahî aşkı aramak uğruna. bu yolda cevizleri paylaşamayan arkadaşları barıştırmış, yardıma ihtiyacı olan çiftçiye yardım etmiştir. böyle böyle geçen yolculuğun sonunda şam’a varmıştır.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/iu4s7aedsb0bsidv-t.jpg)
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/fdxejwirkjdgjrhu-t.jpg)
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/j6gtp5p9hejshowt-t.jpg)
hamid pazar yerinde elma satılan bir tezgahın yanına selam vererek yanaşır, o sırada tezgahın yanındaki çocuk ona elma ikram eder. hamid çocuğa ismini sorar ve çocuk “musa” diye cevaplar. o sırada hamid yine anılara dalar. babası ihtiyacı olanlara yaptığı ekmeklerden allah rızası için dağıtır. o sırada bir çocuk “ allah razı olsun musa baba, ekmeklerinle karnımız doyar” diyerek dua eder. sonrasında babası hamid’e öğütte bulunur:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/veuiluznfdjw5htp-t.jpg)
babası:gel bakalım hamid. oğlum, en güzel şey paylaşmaktır. bazen bir parça ekmek sultan sofralarından daha değerlidir. hele sevgiyle paylaşılan bir parça ekmek, binlerce çeşit yemek demektir.
hamid çocuğa şâdi-i rûmî hazretlerinin dergahının nerde olduğunu söyler, çocukta ona gösterir. hamid, dergaha gelir.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/hyc8qtgfodnbv1mm-t.jpg)
hamid: selamün aleyküm, ben şâdi-i rûmî hazretlerini ararım.
mürid: aleyküm selam. eyvallah, lakin şeyhimiz yolculuktadır, sefere çıkmıştır.
hamid: nerededir peki? ne zaman gelir?
mürid: derviş, sen yolculuğu bir yerden bir yere gitmek mi sanırsın? bu yolda ancak bir yere kadar yürürsün, bir yerden sonra sadece götürülürsün. haberini aldık. hadi gel benimle.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/xmh2bsilalylb7az-t.jpg)
mürid: şeyhimiz der ki “ gönlün benimle olursa, yemen’ de olsan bile yanımdasın. gönlün benimle değilse yanımda olsan bile uzaktasın.
hamid, şeyhin yanına götürülür:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/gamyeuw0ne1ar3eb-t.jpg)
şeyh: otursana derviş oğlum. hoşgelmişsin derviş oğlum, sefalar getirmişsin.
hamid: hoşbulduk şeyhim.
şeyh: hasret.. kimi yürekleri yakar, lime lime eder, üzer. işte o vakit, ayrılık dokunur. aşk ise derviş gönüllerde akar, ilmek ilmek dokunur. ne diyor hz.mevlana “sadece susayan suyu bulmaz ki, su da susayanı bulur.”
hamid: efendi hazretleri. bir süredir arayıştayım. aksaray’da hocam mahmud mazdekânî’ye bağlandım. ona hizmet ederim. lakin içim içime sığmaz. derin boşlukta hissederim kendimi. pîrim, aşkın sırrını ararım, nasıl bir sırdır bu aşk? nerde bulunur bu aşk?
şeyh: aşk, yolunun sonuna varanlar için bütün yüreğini koydu derler. ya ruhunla bedenini bir tutacaksın, ya da hiç yeltenmeyeceksin, hiç. aşkta çok renk yoktur oğlum, ya siyahı ya beyazı seçeceksin derler. unutma, bulanlar arayanlardır. yol yorgunusun, git dinlen biraz. haa, hamid oğul. ekmeği ateş, dervişi aşk pişirir derler.
hamid: eyvallah şeyhim.
hamid gece bir rüya görür. bu rüyada girmek istediği kapılar yüzüne kapanır. bir kapı vardır ki onun önünde bir adam görür ve hemen o kapıya yönelerek içeri girer. bu adam onun dere başında şam’a gitmesini söyleyen yabancıdır. orda bir diyalog başlar:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/bylc1tf13ueonm83-t.jpg)
hamid: kimsin sen? kimsin sen?
yabancı: sen bizim kim olduğumuzu bilirsin.
hamid: sen..
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/3fxs64bdyozogzt8-t.jpg)
yabancı: beyazıd bestâmîyim ben. hamid, o büyük sırrı arama yolculuğunun başındasın. aşk başta ham olur, ateşle yanar, pişer, olgunlaşır. aşığa akıl rehber olmaz, gerçek rehber onun kalbidir.
hamid: dergahımı, eşimi, her şeyimi bıraktım. aşkın sırrını ararım.
beyazıd bestâmî: nefsini terbiye edeceğin, kalbini tamamen temizleyeceğin bir yolculuktasın. bu yolda bulduğun, bulacağın her şeyi kalbine yaz ve bekle. ya sen onu, ya o seni bulacak.
rüyadan uyanınca bir ses duyulur.
şeyh (dış ses): attığın her adımda kalbini biraz daha aç. unutma, gördüğün her şeyin bir sebebi var.
ertesi gün hamid, şeyhinin yanına gider:
şeyh: buldun mu aradığını? her kim neyi arar ise onu bulur. aradığını bulacaksın tasalanma. yoluna ve yolculuğuna devam et, kalbinin sesini dinlemeyi unutma. bulduğunda tanıyacaksın, varlığın o sırda yok olacak ve sen yeni bir sen olacaksın. ey hamid! unutma, topraktan geldik gene toprağa gideceğiz. bu yüzdendir işte insanın âleme, âlemin insana benzemesi. bir bak, önce kendine sonra şu sonsuz âleme. kemiklerin kayalara benziyor, saçların bitkilere, damarlarındaki kan nehirlere benziyor, gözlerin yıldızlara, kalbin güneştir. bedeninin her bir zerresi onun etrafında döner. ruhun ise bu âlemin ta kendisidir.
hamid: şeyhim, yani insan küçülmüş âlem, âlem açılmış insan mıdır?
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/yffqqh2ey8bq87b9-t.jpg)
hamid, şâdi-i rûmî hazretlerinden nasibini almış ve yine aşkının peşine yollara düşmüştür. gönlü onu erdebil’e götürmüştür.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/25tcrwshr5qq2tyv-t.jpg)
erdebil’deki şeyh: yalnızlık, aşıkların imtihanıdır. şimdi önemli bir yerdesin hamid. bunca yer gezdin, aşkı aradın, artık kendinle yüzleşme vaktidir. aşkın sırrını mı ararsın?
hamid: hem arar hem sorarım. içim içime dar gelir efendi hazretleri.
şeyh: peki hazır mısın?
hamid: ne yapmam gerekirse hazırım. tüm varlığımla yansam bile, hazırım.
şeyh: o halde gel benimle.
şeyh onu bir yere götürür. bu yer çilehane gibi bir yerdir.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/fwq3pslz2ibjvja9-t.jpg)
şeyh: yanmaya hazır mısın? şimdi, bedeninden ruhunu çıkarma vaktidir. halvete girme, dünyadan sıyrılma vaktidir. her şeyi terk etme, sırra erme vaktidir. hadi nasibini yaşa, onu hisset.
hamid, çilehanede iken eşi o gece doğum yapmıştır.
şeyh çilehaneye, hamid’in yanına gelir.
şeyh: hayırlı ola, aşkın perdelerini açtın. artık hem bedeninle hem ruhunla yürüyeceksin. şimdi düğün vaktidir erenim. birlikte zikredelim.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/jreytizcgadpvmq5-t.jpg)
ertesi gün yine hamid şeyhiyledir:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/s8ql2dnsp1h7dgs4-t.jpg)
şeyh: bazen uzun zamandır beklediğin bir anda oluverir. bazen bir ömür beklersin, arasın, lakin bulamazsın. sen, derviş görünümlü bir ersin. yüreğinin ateşi, dergaha girdiğin ilk andan beri hepimizi ısıttı. sana doğru adım attıkça, bir akar suyun nasıl bir okyanusa dönüştüğünü gördüm. bizden alacağını aldın, var git anadoluya, aşk çınarlarını uyandır. yakma sırası sende.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/or6eyjwldrc4pdv3-t.jpg)
hamid yollara düşmüştür. bu sefer anadolu’yadır seferi. darende’de bir dergaha gelmiştir.
o arada bir diyolog yaşanır.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/em7fhbr3okvwee4w-t.jpg)
derviş: hoşgelmişsin, bize dost kokusu getirmişsin.
hamid: eyvallah, şeyh erdebilî hazretlerinin selamını getirdim.
derviş: eyvallah.
hamid: kendimi aşk yoluna adadım. uğradığım tüm duraklarda herkese onu sordum.
derviş: aradığını buldun mu?
hamid: bu sır ne büyük bir ateşmiş. dipsiz bir kuyu, sonsuz bir çaylayanmış. hem çok büyük bir dertmiş, hem de bu derdin dermanıymış.
derviş: misafirliğin bize şeref verir, hocamızın kokusuyla kokun mesh eder kalbimizi, hasret ateşiyle kavrulan gönlümüzü getirdiğin ateşle daha da yaktın, kor ettin.
eski zamanda bir, derviş varmış, kendine dergah ararmış. bir dergah varmış ama o dergah da tamamen doluymuş. şeyhe “ dergahınızda bana da yer var mı?” diye sorunca şeyh, eline boş bir tas alıp ağzına kadar su ile dolup dervişe uzatmış. derviş o dergahta ona yer olmadığını anlamış. lakin küçük bir gül yaprağını tasın içerisine koyup şeyhe vermiş. şeyh tebessüm etmiş ve sadece bedeniyle değil gönlüyle orda olan o genç dervişe dergahın kapılarını sonuna kadar açmış. hamid’im biliriz, sende bedeninle değil gönlünle burdasın. gönlümüzde her daim sana yer vardır. darende varlığınla huzur bulucak.
hamid: eyvallah. burda bulunmak, dost gönüllerle sohbet olmak büyük bir sevinçtir. lakin yolumuz uzundur, şehr-i züleyha’da bekleyenimiz var. aşk yolcusuna durmak değil gitmek düşer.
derviş: yolun açık, gittiğin her yerde aşıklar yoldaşın olsun, aksaray’a selam olsun.
hamid yollara düşmüştür. bu sefer yârine, necmiyesine kavuşmak için. hasretiyle yandığı eşine, dergahına kavuşmak için. o artık yanmış ve diğer kurak gönülleri de yakmak için yollardadır.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/sncxs2edkp8veudj-t.jpg)
hamid aksaray’a, dergahına varmıştır. şeyhi hicaz’a yani hacca gittiğinden dergahta değildir. o sırada avluda bir erkek çocuğunun koşuşturduğunu görür. o çocuk hamid’in oğludur ama hamid bilmez.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/vdka8lnwu6a01q9h-t.jpg)
tam o anda hamid’in eşi necmiye oğluna durmasını söylerken hamid’i görür. oğlu o sırada yanlarına gelir, hamid o çocuğun oğlu olduğunu anlar. oğlunun yanına gider, sarılır, öper, okşar, allaha şükürler eder.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/gatuzhaxaz5udhte-t.jpg)
akşam eşi necmiye hamid’in yanına gider ve aralarında şu duygusal konuşma geçer:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/fcqgctdbe7cuacns-t.jpg)
necmiye: yusuf uyudu, gelmene çok sevindi. hamid’im, sanma ki yusuf yokluğunda sensiz büyüdü. doğduğu andan beri her gün kulağına adını fısıldadım, her gün. ninnilerde seninle uyuttum, uzaklardan sana seslendim. söylenmemiş sessiz cümleler söyledim hasretine. sen benim hem hasretim, hem bekleyişim hem ümidim oldun. hoşgeldin hamid’im, hoşgeldin.
hamid: ay yüzlüm, uzaklarda gece gündüz aşkı ararken sanma ki sen yoktun.. attığım her adımda, aldığım her nefeste, yaşadığım her anda sen vardın, yanımdaydın. aç kaldım, üşüdüm, acı çektim lakin yılmadım. aşkın sırrını aramak için çıktığım bu yolda hem kolum oldun hem kanadım. yalnız gecelerimde gözlerinin hayali ay ışığı oldu bana. titreyen dudaklarım adını andıkça teselli buldu. şimdi burdayım, yanındayım. hasreti vuslata döndüren allahıma şükürler olsun...
necmiye: çok şükür, çok şükür...
ertesi gün hamid ilim halkasında ders verir:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/h2tvlnjwhmrpm6gh-t.jpg)
hamid: dağları,çölleri aştım. kendimi aradım uçsuz bucaksız ovalarda. bir ses istedim, bir nefes. döndüm baktım can evime, gördüm ki hiç olmuşum. kalbinizi temiz tutun yarenlerim. allahın ikramı çoktur.
o sırada ilim halkasına bir yabancı gelir:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/fjqcfnftfytlyfnm-t.jpg)
hamid: hoşgelmişsin.
yabancı: hoşgördük pîrim. adım numan. endürü’den gelirim. adınız bizim oralara kadar ulaşmıştır. onca ilim okudum, aradığımı kitaplarda bulamadım. sohbetinize katılmak isterim, sizden nefes isterim.
hamid: yaz, kış gömlek giyen bir derviş varmış. hayatı, tek bir gömlekle yaşarmış. onun bu halini soranlara cennetin en güzel sofrasının sadece tek gömleği olan fakirlere ayrıldığını söylermiş. yârenlerim, mesele dışı değil içi güzelleştirmektir.
o sırada numan sırtındaki kürklü cübbeyi çıkartıp atar ve sadece gömleyiğle oturu.
hamid konuşmaya devam eder: yârenim, ne gelir elinden?nasıl hizmet edersin bize? bizimle ekmek yapar mısın? ziyaretin bizleri sevindirdi, bayram sevinci yaşattı. bundan böyle adın bayram olsun. bizimle una bulan, ekmek dağıt, gönüllere ulaş, hacı bayram ol.
bu yabancı ilerleyen zamanlarda, şeyh hamid-i velî’nin talebesi hacı bayram-ı velî’dir.
akşam, hamid hacı bayramla karşılaşır.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/ahe9cpwmag2io8lt-t.jpg)
hamid: ne yazarsın bayramım?
bayram: derste anlattıklarınızı yazmak isterim.
hamid: maksadın nedir?
bayram: ömrüm nice alimlerin sözlerini yazmakla geçti. her sözlerini bu deftere yazdım ve yazdığım her sözde yüreğime dolan soruların cevaplarını aradım. sırrı bilen, âşinâ dillerden müjdeler bekledim.
hamid: okudun, yazdın bunca zaman. aradığını buldun mu?
bayram: pek çok geceyi uykusuz geçirdim. aradım durdum fakat aradığımı kitaplarda bulamadım.
hamid: öyleyse kalemi, kağıdı terk et bayram. aşkı kalem yazmaz ki. unutma, beklediğin o haber de sensin, müjde de. bundan böyle duyduklarını kağıda değil kalbine nakşet.
bayram: pîrim, bunca ilim, bunca arayış boşuna mıdır?
hamid: tabii ki boşuna değil yârenim. ilimle gidilmeyen her yolun sonu karanlıktır. şimdiye kadar öğrendiklerin ilim yolunda en büyük yardımcın olucak. ilim, aşk yolunda sana rehberlik edicek.
bayram: eyvallah pîrim.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/v0icdx1b80pruvo6-t.jpg)
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/oukh5obnsuc1pdpy-t.jpg)
şeyh hamid-i veli hacı bayramla birlikte bursanın yolunu tutarlar. bursa’ya vardıklarında bir ocakbaşına gelirler. burda şeyh hamid-i veli’yi kimse kendi kimliğinde bilmez, onu “somuncu baba” olarak, “buyrun müminler, somunlar” diyerek insanlara yaptığı lezzetli ekmekleri pazar yerinde dağıttığını bilirler. bu pazardaki durum emir sultan’ın dikkatini çeker.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/cu8ebpgmbhzqaw3t-t.jpg)
emir sultan bir gün somuncu babanın fırınına gelir:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/izwfy43cimiswf5q-t.jpg)
emir sultan: selamün aleyküm baba.
hamid: aleyküm selam evlat. buyur?
emir sultan: ekmekçi baba, şu çömleği fırına versek de yemeği pişirsek, ne dersin?
hamid: evlat, benim ellerim hamurludur. gel de sen sür fırına.
emir sultan çömleği koyucakken fırında ateşin yanmadığını görür ve şaşkınlık içinde kalır.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/lgigfisehog8mbhg-t.jpg)
hamid: (çömlek için) bekle evlat bekle, birazdan pişer.
emir sultan: fakat, ocak...
hamid: evlat, müsade buyur da somunlarımızı fırına sürelim.
o sırada küçük bir kız çocuğu gelir:
çocuk: somuncu baba, sıcak somunun var mı?
hamid: sen istersin de olmaz mı, var. ama dikkat et, sıcaktır somunlar elin yanmasın. al bakalım.
emir sultan ocağın yanına gider ve ocak ateşle yanmadığı halde çömleğe dokunur dokunmaz eli yanar.
emir sultan: şeyhim, affet beni. nasıl olur? ocağa şimdi baktım ateş yanmazdı. efendi hazretleri, kusurumu bağışlayın, büyüklüğünüzü bilemedim.
hamid: evlat, bizler ekmekçiyiz. ekmek pişirip gönüllere ulaşırız. asıl büyüklük bizlerde değil, asıl büyüklük paylaşmayı bilen gönüllerdedir.
o sırada yıldırım beyazıd niğbolu zaferinin kazanılmasına karşılık allah’a bir şükür nişanesi olarak ulu camii yapılmaktadır. somuncu baba da hacı bayramla birlikte bu inşatta işçi olanlara somun götürüp camiinin inşasına katkıda bulunurlar.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/8filvakk6rokfusz-t.jpg)
gün gelip çatar ulu camii’nin inşası bitmiş, bir cuma günü cuma namazıyla açılışı yapılıcaktır. yıldırım beyazıd camii’nin açılış hutbesini emir sultan’ın yapmasını istemiştir lakin emir sultan bunu reddetmiştir:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/15xgghybr8zrrwg0-t.jpg)
yıldırım beyazıd: emir’im, hadi hutbemizi okuyun, namazımızı kıldırın, birlikte dua edelim.
emir sultan: sultan baba, ilim ve irfanda zamanın en büyük âlimi aramızdayken bize hutbe okumak düşmez. müsade buyurursanız onu davet edelim, o okusun hutbemizi.
yıldırım beyazıd: kimsen bahsedersin emir’im? kimdir bu zat?
emir sultan: halkın somuncu baba diye bildiği aksaraylı şeyh hamid-i veli’dir. cami yapımında ekmek dağıtmış, büyük bir âlim, ulu bir bilgedir. kendini saklar, halka hizmet eder. lakin ekmeklerini pişirdiği fırında ilmini de barındırır.
yıldırım beyazıd: iyi, o halde söyleyin hutbemizi okutsun, namazımısı kıldırsın.
emir sultan: emredersiniz sultanım.
emir sultan, hamid-i velinin yanına gider:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/zqe54h4olqwltrnb-t.jpg)
emir sultan: şeyh hazretleri, sultanımız ulu camiimizin açılış hutbesini sizin okumanızı ister.
hamid: ah emirim.. sırrımızı açığa çıkardın. hutbeyi okuruz okumasına lakin gidiş beratımızı verdin.
hamid, ayağa kalkıp minbere çıkar. ve hutbeyi yapmaya başlar:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/mhkie72hbj2buoia-t.jpg)
hamid: rahman ve rahim olan allah’ın adıyla. alemlerin rabbi olan allah’a hamd olsun. ey bütün kapıları açan rabbim! fatiha’nın serinliğiyle büyüt umudumuzu. ey suskunluğun sahibi! dilsiz, dudaksız sana dua ederim. bilirim ki derde derman, yaraya merhem olan sensin. ey bütün yolların sahibi! bizi sevdiklerinin yoluna ilet ve nimet verdiklerinin.. hamd, alemlerin rabbi olan allah’a mahsustur....
diyerek fatiha’nın tefsirini hutbe verir.
burda küçük bir kitap alıntısında bulunacağım:
“derkenar
yıldırım beyazid, inşası biten ve bütün eksiklikleri tamamlanan ulu camii’nin bir cuma günü açılmasına karar vererek ilk hutbeyi ve ilk cuma namazını kıldırmasına da emir sultan’dan ister. açılış günü ulu cami iğne atacak yer kalmamacasına dolmuştur. cemaat hutbe okuması için emir sultan’ın minbere çıkmasını beklemektedir. o sırada beklenmedik bir şey olur. emir sultan kendi yerine hutbe okuması için somuncu baba’yı gösterir. cemaat şaşkınlık içindedir. bütün gözler, o zamana kadar sadece somuncu baba olarak tanıdıkları ve güzel ekmeklerini kapış kapış yedikleri zata çevrilir. somuncu baba, mahcup bir şekilde ayağa kalkar, minbere doğru yürür ve emir sultan’ın yanından geçerken şöyle fısıldar:”ne ettin emir’im, niye ele verdin bizi?” somuncu baba yahut ekmekçi koca diye tanınan şeyh hamid-i veli, okuduğu son derece tesirli hutbesinde fatiha suresini tefsir eder. somuncu baba’yı büyük bir vecd içinde dinleyen bursa kadısı molla fenârî, kendini tutamayıp yüksek sesle cemaate şöyle demiştir: “şeyh hamid-i veli burada bize hikmetler saçıyor, ululuğunu gösteriyor. fatiha’nın tefsirini cemaatten herkes anladı. ikinci tefsiri buradakilerden ancak bazıları çözebildi. üçüncü tefsiri ise çok az kimse anlayabildi. dördüncü ve ondan sonra gelen tefsirler bizim idrakimizin dışındadır. bunları yalnız kendisi anlayabilir.”...
(bkz: âmâ)
(bkz: fatih duman)
hamid-i velî’ye, onun gerçek kimliği ortaya çıkıp ne kadar büyük bir zât ve şeyh olduğu anlaşılınca bursa’da kalması için teklifte bulunurlar:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/rklqjziwfkgfsfg5-t.jpg)
emir sultan: sultanımız yıldırım han ve tüm cemaat hutbenizle mest oldu. şeyhim, varlığınız bize güç verir. eğer kalırsanız tüm bursa minnettar olucaktır.
hamid: davetiniz bizleri sevindirir. fakir gönlümüz bir parça ekmekle paylaşır sevgiyi. tek derdimiz, ekmeğin tadıyla halka ulaşmaktır. lakin sırrımız açığa çıktı. nefesimizden üfledik, artık gitme vaktidir. zira bizim sırrımız, sır olmaktır.
emir sultan: o halde yolunuz açık olsun. bursa sizi hiç unutmayacak. dağıttığınız ekmeğin kokusu bu fırında, tadıysa kalbimizde kalıcaktır.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/4jjdaljzw9tn3kf4-t.jpg)
şeyh hamid-i veli, hacı bayramla birlikte yine aksaray’ın yolunu tutar. orda hacı bayram velî’yi hem ilmi hem de dünyevi olarak yetiştirir.
hamid: bayram’ım, sana bir müjdem var. artık gitme vaktin geldi. var git endürü’ye. bizden aldıklarını dağıt. iyilik, güzellik, hoşgörü ve sevgi tohumlarını ek.
hacı bayram: eyvallah pîrim. bunca zamandır yanınızdayım. dergahınıza gönül verdim, size bağlandım, ateşinizle yandım, ocağınızla piştim. anladım ki ocakta yanan ateş, benlik hırkasını yakan aşk ateşiymiş.
hamid: eyvallah. biliriz ki bayram, kalbinde yanan ateş sevgiye susamış gönüllere ulaştıkça daha da büyüyecek. öyle bir hal alacak ki o ateş, bu diyarlarda senin adınla parlayacak.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/9vdjmyhu05wfbyqz-t.jpg)
o sırada içeri bir derviş girer:
derviş: selamün aleyküm
hamid: aleyküm selam. çekinme evlat seni dinlerim.
derviş: efendim, ismim hamid. kayseri'den gelirim. adınız, sözleriniz bizim oralarda herkesin dilindedir. sizden nasip almak için çıkıp geldim.
hamid: hamid, ne gelir elinden hamid?
derviş: nasıl buyurursanız öyle hizmet ederim.
hamid: hamid, bize ekmek yapar mısın?
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/sgbwcmymedu4wj7l-t.jpg)
filmin sonunda mustafa ceceli'nin mükemmel söylediği filmin jenerik müziğiyle şöyle bir yazı geçer:
somuncu baba şeyh hamid-i veli, tevazu, hoşgörü ve aşkın sırrına ulaşan felsefesi ile ilahi sevgiyi arama yolunda efsaneleşti.
somuncu baba’nın öğrencisi hacı bayram-ı veli, akşemseddin’in, akşemseddin ise yeni bir devrin kapılarını aralayan fatih sultan mehmed’in hocası oldu.
somuncu baba, anadolu’nun ortasından aksaray’dan yaktığı sevgi ateşini bir somun ekmek tadıyla günümüze kadar ulaştırdı.
çünkü somuncu baba “aşkın sırrı”ydı...
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/tolgwviondtbzppd-t.jpg)
somuncu baba, yani şeyh hamid-i veli bizler için nefisle savaşın, kibirle mücadelenin, aşkın sırrını arayışın bir nişanesidir. asırlar sonra bile gerek nefsini terbiye etmekteki öncülüğüyle, gerek hakla birlikte halka karışmasıyla, o lezzetli somunları fırın ateşiyle değil allah aşkıyla pişirerek gösterdiği kerametle hala gönüllerin ilacı aşkın sırrını bulma şevkini gönüllerimizde hissettirebilmekte. allah ondan razı olsun.
somuncu babayla ilgili akıcı ve feyz dolu bir roman okumak isterseniz, gönül rahatlığıyla (bkz: fatih duman - âmâ) kitabını önerebilirim.
aynı zamanda buradan somuncu baba: aşkın sırrı filmini bu mübarek ramazan ayında maneviyatlarımıza dokunması ve kendimize dönüp "ben bu yolda ne kadar dertliyim, iştiyaklıyım?" diye sordurmak için izleyebilirsiniz.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/06/t95krfyixecv88we-t.jpg)
başrolünde furkan palalı’nın yer aldığı, yönetmenliğini kürşat kızbaz’ın üstlendiği ve mahmut ulu’nun aynı adlı romanından uyarlanan 2016 yapımı türk tarihi drama filmidir.
oyuncu kadrosunda furkan palalı, tuvana türkay, yunus emre yıldırımer, sinan albayrak, saruhan hünel, altan akışık, berke caymaz, serdar yeğin, fırat tanış, gürkan uygun, ali sürmeli, altan gördüm, suna selen, emin olcay, haldun boysan ve kenan bal bulunmaktadır.
gerçek ismi şeyh hâmid hâmid’ûd-i veli olan somuncu baba, 1331 yılında kayseri’nin akçakaya köyünde doğmuştur. şemseddin musa kayserî’nin oğludur ve ilk ilim tahsilini babasından almıştır. babasından aldığı tahsilden sonra şam,tebriz ve erdebil’de tahsiline devam etmiştir. sonrasında aldığı ilmi yaymak, doğruyu göstermek için hocalarından da onay alıp anadolu’ya dönerek bursa’ya yerleşmiştir. bursa’da çilehanesinin yanındaki ekmek fırınından somun pişirip insanlara ekmek dağıtmıştır. bundan dolayı “somuncu baba” ve “ekmekçi koca” olarak tanınmıştır. yıldırım beyazıd niğbolu zaferini kazanında bir şükür nişanesi olarak bursa ulu camii’ni yaptırmıştır ve camiinin açılış hutbesini şeyh hâmid-i veli okumuş, fatiha suresini 7 farklı şekilde yorumlamıştır.
hutbeyi dinleyen padişah başta olmak üzere bütün cemaat şeyh hâmid-i veli’den etkilenmiştir. şeyh hâmid-i veli şöhretten korktuğu için talebeleriyle bursa’dan ayrılmış ve ceyhan nehri’nin kenarında bulunan kozan (sis) kalesi yakınlarında bir köye yerleşmiştir. burada bir süre kaldıktan sonra şam’a gitmiş, ordan da mekke’ye hacca giden somuncu baba dönüşte aksaray’a yerleşmiştir. aksaray da hacı bayram-ı veli’yi dünyevi ve uhrevi ilimlerle yetiştirerek onu irşad vazifesi için ankara’ya görevlendirmiştir.
1412 yılında vefat eden somuncu baba, aksaray’da hacı bayram-ı veli’nin kıldırdığı cenaze namazından sonra bugünki türbesinin olduğu yere defnedilmiştir.
filmin başı hamid’in babasını köyü basan eşkiyalar yüzünden kaybettiğini görerek başlıyoruz.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/csmaiuaaokkhjnxp-t.jpg)
yaşadığı bu büyük acı onu kendisini bulma yolculuğuna itmiştir ve ilim tahsili için kayseri’den aksaray’daki bir şeyhin dergahına gider.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/fcxm8dphfvv5tlid-t.jpg)
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/llxtzcz9ayrn7etq-t.jpg)
uzun yoldan geldiğinden dergahtaki diğer müritler hamid'e istirahat etmesi için bir oda ve yiyecek için bir tas çorbayla 1 ekmek parçası getirirler. hamid eline aldığı o ekmek parçasıyla babasını ve babasının kollarında öldüğünü hatırlayarak hüzün dolu duygulara girer.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/vrcjnmilproqquny-t.jpg)
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/11ovu0zqxq9ioh2d-t.jpg)
sonrasında şeyhin ilim halkası toplanmıştır, hamid'i de bu ilim halkasına dahil etmişlerdir. şeyh, çok eğitici ve etkileyici bir konuşma yapar
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/zlw5dqvpsjmeidzg-t.jpg)
şeyh: yârenlerim! aşka giden yolda en büyük engel nefsinizdir. önce kendinizi bilip, nefisinizi yenmelisiniz. aşk hem en büyük dert, hem de o derdin dermanıdır. aşk ki, yanmakla ölçülür, yok olmakla doğrulanır. zor sevdadır bu. lakin yanmadan olmaz, yanmadan olmaz.
hamid’e dönerek:
şeyh: erenler ve salihler yurdu aksaray’a hoşgelmişsin evlat. kimsin? kimlerdensin?
hamid: efendim ismim hamid. kayseri’den gelirim. sizin nâmınız ve sözleriniz bizim oralarda herkesin dilindedir. sizden nasip almak için geldim.
şeyh: ne gelir elinden?
hamid: siz nasıl buyurursanız öyle hizmet ederim efendim.
şeyh: bize ekmek yapar mısın? sefalar getirmişsin hamid’im. eğer gönlün bizi istemişse kalbimiz seninledir. bundan böyle dergahımıza hizmet et, derslere katıl, emek ver, ekmeğimizi sen pişir. pişir ki ateşin sırrına varan ekmek gibi sen de kendi sırrına var.
hamid’i ocak başına götürürler. sırtında taşıdığı un çuvalını biraz ağır geldiğinden yere sert bırakır. o sırada ocakçıbaşı usta bizlere ibretlik öğütlerde bulunur:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/7iczfwmxhqllfmtj-t.jpg)
usta: ağır ol evlat. un nimettir. topraktan gelir. binlerce çileyle yetişir, olgunlaşır. taşlar altında ezilir, acıyla yoğurulur. bir de sen ezme şu garibi.
hamid: ağır geldi ustam, af buyur.
usta: taşıyabileceğin kadarını yüklen evladım. pişirebileceğin kadar hamuru sür fırına. var git şimdi bize odun getir, keseceğin her odunda fırında yanan ateşi düşün. hadi.
hamid odunları kesmiş, toplamış ve dergaha, ocakçıbaşı ustasının yanına gelmiştir. ustamız yine burda bize ibretlik bir öğütte bulunur:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/g0742usy1qvwhu9a-t.jpg)
hamid: ustam, odunları nereye bırakayım, neresi uygundur?
usta: şu kenara bırak usulca, incitme odunları evlat.
hamid: ustam, un nimettir atılmaz, tamam. peki ya odunlar? odunlar niye atılmaz ustam?
usta: bu dünyada yaratılan her şeyin bir ruhu vardır evlat, cansız diyerek sakın incitme onları. hadi bakalım geç şimdi şöyle, dök unu tekneye, hamur yap bize, hadi.
o sırada dergahın şeyhi gelir:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/sh39zsyyq0xkdiku-t.jpg)
şeyh: kolay gelsin hamidim.
hamid: sağolun şeyhim.
hamid, ocağa un taşıdığı için üstü başı hep un olmuştur. bunu da şeyh, hamih’in omuzuna elini koyduğunda farkedip sorar:
şeyh: bu ne hal böyle?
hamid: ocağa un taşıdık pîrim. biraz çalıştım.
şeyh: bilir misin hamidim? buğday bu dünyaya dair ne kadar sır varsa hepsine sahiptir. önce ezilir un olur, sonra pişer ekmek olur. işte sen de tıpktı buğday gibi bu dergahta önce yoğrulucaksın, sonra pişiceksin. tıpkı bizim için pişirdiğin bir somun ekmek gibi.
sonra çeşmede elini yüzünü yıkarken arkasında sıra bekleyen birini görür, tabi bu gördüğü bir hanfendidir.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/sujdd15fgauil63u-t.jpg)
akşam şeyh’in ilim halkası toplanır:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/ysmexnutmj0ujv68-t.jpg)
şeyh: aşka giden yol, yokluk yoludur. bu yolda yürüyecekseniz, benliğinizi ve nefsinizi yok edip hiç olmalısınız. tevazuyla boyun eğmelisiniz. unutmayın ki buğday başağı ne kadar dolu olursa o kadar başını öne eğer. hepiniz burda ilim aramaktasınız. bilin ki aradığınız o ilim, yüreğinizdeti aşktır. ve o aşk bu sırlı yolda sizin klavuzunuzdur. evlatlarım, yarenlerim. dersimiz bitmiştir. herkes odalarına çekilebilir.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/juy6kglclp3x5xgo-t.jpg)
herkes ayağa kalkıp odalarına giderken hamid, olduğu yerde oturakalmıştır. bunu gören şeyh sorar:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/plc7hprwhwwuhchw-t.jpg)
şeyh: hamid, oğul. neden gitmezsin?
hamid: şeyhim, af buyrun..
hamid, daldığı düşüncelerden sıyrılıp kalkmak ister fakat şeyh durmasını söyler.
şeyh: bu akşam burda değilsin, nedir seni bizden çalan?
hamid: pîrim..
şeyh: hamid’im, bedenin burda ama ruhun başka yerde. anlaşılan bu gönül işidir. korkma sevmekten hamid’im, sevmek güzeldir. insanı sevmeyen, yaradanı da sevemez.
hamid: eyvallah şeyhim.
akşam hamid’in aklında çeşme başında gördüğü o hanfendi vardır.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/pnaamcl5mnlf4nk3-t.jpg)
gündüz olur, hamid ocakbaşındadır. usta yine ibretlik öğütlerde bulunur:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/59l3ujva5rx653mi-t.jpg)
usta: insanın hamuru da böyledir evlat. nasıl yoğurursan öyle şekil verirsin. unutma, bu hamur aynı zamanda senin hamurun. allah’a ulaşmanın bir çok yolu vardır evlat. kimi odun taşır yûnus gibi, kimi şiir yazar mevlâ celaleddin gibi, kimi “enel hâ” der, kimi aşk yoluna benliğini yok edendir. bizim görevimiz ekmek yapmaktır, aç doyurmaktır evlat.
hamid: benim babam da ekmekçiydi bilir misin usta? ekmeğin kokusu, ateşin sesiyle büyüdüm ben.
usta: ooo, doğru yere gelmişsin desene.
hamid: lakin, ne hamur yoğurdum ne de ekmek yaptım usta. babam hep şöyle derdi “ evlat, ekmeği pişirmeden önce buğdayın, unun ve ateşin sırrını öğrenmelisin.”
usta: doğru söylemiş. pişirmeden önce pişmen gerek. evlat, sen ekmek pişirerek aşkı bulucaksın. pişirdiğin ekmeklerle sadece karınları değil, gönülleri de doyuracaksın. hadi bakalım.
o sırada hamid’in aklına babasıyla olan bir anısı gelir. babası geç vakitte un elemektedir. o sırada hamid içeri girer:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/4lxyc0tzc2yalwy9-t.jpg)
hamid: baba?
babası: hoşgeldin oğul.
hamid: hoşbulduk baba. bu vakitte ne yaparsın?
babası: ekmek yaparım oğul.
hamid: bilirim baba, bilirim ama gecenin bu vaktina kadar çalışırsın, neden uyumazsın?
babası: ekmek, bizim hizmetimizdir oğul. ekmek yalnız karın doyurmaz. ekmek, kalpleri de doyurur.
gece hamid uyurken rüyasında babasını görür:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/4wh7hhxdaz7c6vbu-t.jpg)
hamid: baba.
babası: oğul! bakma ekmek yaptığımıza. aşıklık en büyük meslektir bize. eğer sevgilinin yüzü yoksa gözlerimizde, ne aşk kalır ne aşıklık bizde. unutma, bir gün uzun bir yola çıkıcaksın. aramaktan korkma. arayanlar bulanlardır genellikle. aşkın sırrını ara oğul. o büyük sırrı ara ve bul. onu bulduğunda görüceksin ki...
o sırada babasını onu öldüren eşkiyalar götürür ve hamid kabustan uyanır gibi uyanır...
gündüz ocakçıbaşında hamid ve diğer çıraklar ekmek pişirirken hamid fırına koyduğu ekmeklerin az bir kısmını yakmıştır. bunu gören diğer çıraklar kendi araladında ufak gülüşürler. o sırada usta ayarı verir:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/7ks4yxnl4n08j0du-t.jpg)
usta: ne gülüyorsunuz dervişler? eğriyi görmeden doğruyu nasıl biliceksiniz? ekmek işi mübarek bir iştir. vallahi hepinizi una bularım ha. işinizi doğru yapın. hadi bakim.
hamid şeyhinin yanına gider:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/bqxnnebybktrkdow-t.jpg)
şeyh: buyur, seni dinlerim.
hamid: pîrim, aşk yolunda yürümek babamın öğütüdür. bir süredir dergahta odun taşır ekmek yaparım, lakin ilim yolunda gelişemedim. bir de, efendim bir de... gönlüm.
şeyh: çekinme, söyle.
hamid: utanırım şeyhim. babamın vasiyetini yerine getirememekten utanırım. korkarım. yolumu şaşırmaktan korkarım. ben pişmek, olmak, aşkın sırrını bulmak için hizmet ederim lakin, gönlüm önüme engeller koyar. pişemem, yanamam.
şeyh: anlaşılan ocağın ateşi yüreğine de sıçramış hamid’im. ararsın, lakin ne aradığını bilemezsin. istersin, lakin istemekle bulamazsın. dünyevî aşkı tatmayan, ilahî aşkı da tadamaz. bu dünyada, aşka yürüdüğün yolda tek başına yürüyemezsin. gönlüne yâr, yoluna yoldaş bulmalısın. sana bu yolda uygun bir yoldaş bilirim. kızım necmiye’yi sana bu yolda yârenlik için uygun bulurum. lakin bilmeni istediğim bir şey var. bu senin için gerçek bir imtihandır. kızım necmiye hem sağır, hem de dilsizdir. bu izdivaç ikiniz için de uygundur.
hamid: şeyhim, şeyhim...
şeyh: aradığın sırrı bulma yolunda attığın her adım senin için bir imtihandır oğlum. itirazı olanın imtihanı da olmaz.
sabah olur ve hamid, diğer çıraklar ve ustasıyla birlikte ekmek pişirirler. hamid ekmeği fırına koyucakken kazara elini yakar:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/bfnpem9cpkbsfrc8-t.jpg)
usta: ver oğlum ver (elini suyun içine sokar). ateş aşığın dostudur evlat, düşmanı değil. mesele ateşte yanmak değil,mesele bir gönülde yer almak. ekmeği ateşte pişirmek kolay. mesele, onu gönülde pişirmektir. ama üzülme, biliceksin, ateşin yakmadığını bir gün görüceksin.
hamid: karmaşık duygular içindeyim usta. bildiğim yoldan ilerlemek isterim lakin, engeller önümü kapatır. gönlümden geçenle yapmam gereken beni yer bitirir. ilahî aşkı ararken dünyevî aşka yenik düştüm. şimdi ona da kavuşamam. durur düşünürüm, neden burdayım? diye.
usta: bu yolda bazen dünya girer araya, bazen dikenleri. aşık olmaksa murâdın, dikenlerin acısı sana gül kokusu gibi gelir. sabretmek dervişin ekmeğidir. ekmekler seni bekliyor. hadi.
gün gelir, hamid şeyhin kızı necmiye’yle nikahlanır. nikahtan sonra hamid odaya girip kızın tülünü kaldırır ve şok yaşar, o sırada bir anısı aklına gelir:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/faduj6loawsvozjn-t.jpg)
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/tez0ik60jirfylmw-t.jpg)
hamid babasına su getirir
babası: sağol oğlum. hamid bak, aşk güzeli sevmek değil, sevdiğini güzel görmektir. bir gün sende aşık olup yuva kurucaksın. ama şunu sakın unutma, dünyevî aşkı bulamayan ilahî aşkı bulamaz.
hamidin nikahlandığı şeyhin kızı, onun çeşme başında gördüğü kızdır:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/ixqdkyixhwsr4xjw-t.jpg)
hamid: sen osun, çeşme başında gördüğüm, hayalini bir an bile aklımdan çıkaramadığım.
necmiye: evet.
hamid: bu nasıl olur? sen konuşuyorsun, dilsiz değilsin. beni duyuyorsun, sağır değilsin. nasıl olur? şeyhim! şeyhim!
hamid şeyhinin yanına gider:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/vzwd61hsqdklb8pd-t.jpg)
hamid: pîrim, siz bana sağırdır duymaz demiştiniz, dilsizdir konuşmaz demiştiniz. lakin...
şeyh: doğrudur hamid, doğrudur. hiç kötü söz duymamıştır, sağırdır. hiçbir kötü söz söylememiştir, dilsizdir. bu evlilik senin için bir başlangıçtır artık. dünyevî aşk, ilahî aşka ulaşmanın bir yoludur. unutma, insanı sevemeyen hakkı sevemez, hakkı sevmeyense aşkın sırrına eremez. o halde sende bir imtihanla başladığın bu evliliği, eşine duyacağın sevgi ve saygıyla sürdür. kızım senin eşindir artık. sevgiyle kur yuvanı ve ömrün boyunca saygıyla yaşa.
hamid (iç ses): kaderin üstünde bir kader, kararın üstünde bir karar varmış. görünenin ardında bir gerçeği varmış her şeyin.
hamid, eşi necmiye’nin yanına geri döner ve aralarında bir muhabbet geçer:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/030pxxmnmspqll7e-t.jpg)
hamid: bilir misin? küçükken yükseklere çıkmayı çok severdim. tek derdim, tek hayalim göklerden toprağa bakmaktı. her şeyi görmek, sırrını bilmek için. babam bana hep şöyle derdi:” evlat, gözlerinle bak lakin kalbinle gör.” sana söz veririm ay yüzlüm, yaşadığım sürece gözlerine sevgiyle bakıcam. sesin nefesim olucak, varlığın sevincim. sen benim alın yazımsın, helalimsin. elif boylum.
necmiye: bilirim hamid, bilirim.
gündüz olur ve hamid fırın başındadır. ekmekleri artık daha iyi şekilde fırından çıkarıyordur, işi öğrenmeye ve başarmaya başlamıştır:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/idg7hxlcmg8w0wcw-t.jpg)
usta: görüyorsun ya bak nasıl da düzeliyor her şey. çok zor ve dikenli bir yolun sonu aydınlık da olabilir. bıkmadan çalışmak ve sabretmek gerekiyor. aferin evladım, artık pişirdiğin ekmekler daha kıvamında, daha olgun.
hamid: eyvallah ustam, sayende.
hamid, dere başında abdest alırken biri ona doğru yaklaşır ve konuşmaya başlar:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/ecf5eqh2rik5c5g1-t.jpg)
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/dyqypu6oqyvpzuih-t.jpg)
yabancı: sen sessizliği bilir misin? bilir misin suskunluğun altında gizli sözler vardır?
hamid: sen kimsin yabancı?
yabancı: sen kim olduğunu bilirmisin ki bana kim olduğumu sorarsın? kendini bilmeyen başkasını ne bilir? sen kimsin?
hamid: uzun vakittir kendimi arar dururum. hocam mahmut mazdekânî’ye bağlandım. ona hizmet ederim.
yabancı: peki maksadın nedir?
hamid: aşkın sırrını bulmak. eğer bilirsen bana o yolu göster. yok bilmezsen var git yoluna.
yabancı: ah hamid ah.. bu öyle bir sırdır ki gören bilmez, bilen söyleyemez. maksadın aşkı bulmaksa yüreğini takip et, babanın çizdiği yolu takip et ve aşkı ara.
hamid: sen benim adımı, babamı ve vasiyetini nerden bilirsin?
yabancı: bu aşkın sırrıdır hamid. var git şam’a. arama vaktin gelmedi mi?
yabancı bir anda, hamid’i düşünceleriyle orada bırakıp ortadan kaybolur.
hamid, eşi necmiye’nin yanına gider ve aralarında bir diyalog geçer:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/2v5xamntkc9rpvzi-t.jpg)
hamid ve eşi necmiye aynı anda: sana söyleyeceğim var, sen söyle.
sonra hamid lafa girer
hamid: ay yüzlüm, uzun vakittir babamın sözleri kulağımda çınlar. rüyalarımda bile hep onu görürüm. bugün dere kenarında gördüğüm derviş bana babamı ve sözlerini hatırlattı. seni ilk gördüğüm günden beri kalbim seninle, aldığım her nefeste sen varsın. ama eğer bu sırrı bulamazsam içimde her zaman bir yer olucak.
necmiye: hamidim, sen benim kalbimin sahibisin. eğer bu sır içten içe yakıcaksa seni var git yoluna. ben beklerim seni. ama şunu bilmeni isterim, gittiğin günden dönene kadar her gün yolunu gözleyeceğim. eğer aşk ve sevda fedakarlıksa, ben bu fedakarlığa hazır ve razıyım.
hamid: güzel gözlüm, sen ne söylecektin bana?
necmiye: ben.. sana hırka örmüştüm, onu göstereyim diyecektim sana.
aslında eşi necmiye hamiledir, söyleyememesinin nedeni onu amacından alı koymamak içindir. çünkü bilir ki eğer söylerse hamid gitmekten vazgeçecektir. kaldığı için belki mutlu ama babasının mirasını yerine getiremediği için hep içi içini yiyecektir.
hamid şeyhinin yanına gider:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/lpbwsuyhz1hextu1-t.jpg)
hamid: gitsem, gidemem. kalsam...
şeyh: iyilikte sensin, kötülükte. eğer sırrını arıyorsan aşkın ve bulman için gitmen gerekiyorsa, durma git.
hamid: şeyhim, hep aklımdadır eşim, nasıl bırakırım onu?
şeyh: eşin ve ailen burda seni bekler, gözün arkada kalmasın. eğer gidince yüreğindeki ateş sönücekse, git ve o ateşi söndür. hadi su gibi git, gönülden gönüle ak. al bu yüzüğü, hak yolunda yoldaşın olsun. eğer başın dara düşerse bak ve bizi an.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/lbb58n5blrb2b12i-t.jpg)
hamid’in eşi necmiye ve fatma nenesi arasın bir diyalog geçer:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/yadisknlggvowut2-t.jpg)
fatma nene: benim güzel kızım, madem canında bir can taşırsın neden söylemezsin eşine? sırası mı şimdi gitmenin? seni böyle yalnız komak doğru mu?
necmiye: nenecim, ben akan bir suyun karşısında nasıl dururum? nasıl hamid’e gitme derim? ben beklerim onu, bebeğimle beklerim.
o sırada hamid odaya gelir, odaya geldiğinde de fatma nene odadan çıkar ve karı kocayı baş başa bırakır:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/qze25od4bzbileo1-t.jpg)
hamid: hazırlıklar tamam. gitme vakti. benim için de çok zor elif boylum, seni böle bırakıp gitmek içimi yakar.
necmiye: tasalanma hamid. sen benim eşimsin. gönlüm senin ve hep senin kalıcak. aradığını bulman için dua edicem. bulduğunda dönmen için dua edicem. yolun açık olsun.
hamid dere tepe, dağ taş demeden düşmüştür yollara. ilahî aşkı aramak uğruna. bu yolda cevizleri paylaşamayan arkadaşları barıştırmış, yardıma ihtiyacı olan çiftçiye yardım etmiştir. böyle böyle geçen yolculuğun sonunda şam’a varmıştır.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/iu4s7aedsb0bsidv-t.jpg)
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/fdxejwirkjdgjrhu-t.jpg)
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/j6gtp5p9hejshowt-t.jpg)
hamid pazar yerinde elma satılan bir tezgahın yanına selam vererek yanaşır, o sırada tezgahın yanındaki çocuk ona elma ikram eder. hamid çocuğa ismini sorar ve çocuk “musa” diye cevaplar. o sırada hamid yine anılara dalar. babası ihtiyacı olanlara yaptığı ekmeklerden allah rızası için dağıtır. o sırada bir çocuk “ allah razı olsun musa baba, ekmeklerinle karnımız doyar” diyerek dua eder. sonrasında babası hamid’e öğütte bulunur:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/veuiluznfdjw5htp-t.jpg)
babası:gel bakalım hamid. oğlum, en güzel şey paylaşmaktır. bazen bir parça ekmek sultan sofralarından daha değerlidir. hele sevgiyle paylaşılan bir parça ekmek, binlerce çeşit yemek demektir.
hamid çocuğa şâdi-i rûmî hazretlerinin dergahının nerde olduğunu söyler, çocukta ona gösterir. hamid, dergaha gelir.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/hyc8qtgfodnbv1mm-t.jpg)
hamid: selamün aleyküm, ben şâdi-i rûmî hazretlerini ararım.
mürid: aleyküm selam. eyvallah, lakin şeyhimiz yolculuktadır, sefere çıkmıştır.
hamid: nerededir peki? ne zaman gelir?
mürid: derviş, sen yolculuğu bir yerden bir yere gitmek mi sanırsın? bu yolda ancak bir yere kadar yürürsün, bir yerden sonra sadece götürülürsün. haberini aldık. hadi gel benimle.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/xmh2bsilalylb7az-t.jpg)
mürid: şeyhimiz der ki “ gönlün benimle olursa, yemen’ de olsan bile yanımdasın. gönlün benimle değilse yanımda olsan bile uzaktasın.
hamid, şeyhin yanına götürülür:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/gamyeuw0ne1ar3eb-t.jpg)
şeyh: otursana derviş oğlum. hoşgelmişsin derviş oğlum, sefalar getirmişsin.
hamid: hoşbulduk şeyhim.
şeyh: hasret.. kimi yürekleri yakar, lime lime eder, üzer. işte o vakit, ayrılık dokunur. aşk ise derviş gönüllerde akar, ilmek ilmek dokunur. ne diyor hz.mevlana “sadece susayan suyu bulmaz ki, su da susayanı bulur.”
hamid: efendi hazretleri. bir süredir arayıştayım. aksaray’da hocam mahmud mazdekânî’ye bağlandım. ona hizmet ederim. lakin içim içime sığmaz. derin boşlukta hissederim kendimi. pîrim, aşkın sırrını ararım, nasıl bir sırdır bu aşk? nerde bulunur bu aşk?
şeyh: aşk, yolunun sonuna varanlar için bütün yüreğini koydu derler. ya ruhunla bedenini bir tutacaksın, ya da hiç yeltenmeyeceksin, hiç. aşkta çok renk yoktur oğlum, ya siyahı ya beyazı seçeceksin derler. unutma, bulanlar arayanlardır. yol yorgunusun, git dinlen biraz. haa, hamid oğul. ekmeği ateş, dervişi aşk pişirir derler.
hamid: eyvallah şeyhim.
hamid gece bir rüya görür. bu rüyada girmek istediği kapılar yüzüne kapanır. bir kapı vardır ki onun önünde bir adam görür ve hemen o kapıya yönelerek içeri girer. bu adam onun dere başında şam’a gitmesini söyleyen yabancıdır. orda bir diyalog başlar:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/bylc1tf13ueonm83-t.jpg)
hamid: kimsin sen? kimsin sen?
yabancı: sen bizim kim olduğumuzu bilirsin.
hamid: sen..
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/3fxs64bdyozogzt8-t.jpg)
yabancı: beyazıd bestâmîyim ben. hamid, o büyük sırrı arama yolculuğunun başındasın. aşk başta ham olur, ateşle yanar, pişer, olgunlaşır. aşığa akıl rehber olmaz, gerçek rehber onun kalbidir.
hamid: dergahımı, eşimi, her şeyimi bıraktım. aşkın sırrını ararım.
beyazıd bestâmî: nefsini terbiye edeceğin, kalbini tamamen temizleyeceğin bir yolculuktasın. bu yolda bulduğun, bulacağın her şeyi kalbine yaz ve bekle. ya sen onu, ya o seni bulacak.
rüyadan uyanınca bir ses duyulur.
şeyh (dış ses): attığın her adımda kalbini biraz daha aç. unutma, gördüğün her şeyin bir sebebi var.
ertesi gün hamid, şeyhinin yanına gider:
şeyh: buldun mu aradığını? her kim neyi arar ise onu bulur. aradığını bulacaksın tasalanma. yoluna ve yolculuğuna devam et, kalbinin sesini dinlemeyi unutma. bulduğunda tanıyacaksın, varlığın o sırda yok olacak ve sen yeni bir sen olacaksın. ey hamid! unutma, topraktan geldik gene toprağa gideceğiz. bu yüzdendir işte insanın âleme, âlemin insana benzemesi. bir bak, önce kendine sonra şu sonsuz âleme. kemiklerin kayalara benziyor, saçların bitkilere, damarlarındaki kan nehirlere benziyor, gözlerin yıldızlara, kalbin güneştir. bedeninin her bir zerresi onun etrafında döner. ruhun ise bu âlemin ta kendisidir.
hamid: şeyhim, yani insan küçülmüş âlem, âlem açılmış insan mıdır?
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/yffqqh2ey8bq87b9-t.jpg)
hamid, şâdi-i rûmî hazretlerinden nasibini almış ve yine aşkının peşine yollara düşmüştür. gönlü onu erdebil’e götürmüştür.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/25tcrwshr5qq2tyv-t.jpg)
erdebil’deki şeyh: yalnızlık, aşıkların imtihanıdır. şimdi önemli bir yerdesin hamid. bunca yer gezdin, aşkı aradın, artık kendinle yüzleşme vaktidir. aşkın sırrını mı ararsın?
hamid: hem arar hem sorarım. içim içime dar gelir efendi hazretleri.
şeyh: peki hazır mısın?
hamid: ne yapmam gerekirse hazırım. tüm varlığımla yansam bile, hazırım.
şeyh: o halde gel benimle.
şeyh onu bir yere götürür. bu yer çilehane gibi bir yerdir.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/fwq3pslz2ibjvja9-t.jpg)
şeyh: yanmaya hazır mısın? şimdi, bedeninden ruhunu çıkarma vaktidir. halvete girme, dünyadan sıyrılma vaktidir. her şeyi terk etme, sırra erme vaktidir. hadi nasibini yaşa, onu hisset.
hamid, çilehanede iken eşi o gece doğum yapmıştır.
şeyh çilehaneye, hamid’in yanına gelir.
şeyh: hayırlı ola, aşkın perdelerini açtın. artık hem bedeninle hem ruhunla yürüyeceksin. şimdi düğün vaktidir erenim. birlikte zikredelim.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/jreytizcgadpvmq5-t.jpg)
ertesi gün yine hamid şeyhiyledir:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/s8ql2dnsp1h7dgs4-t.jpg)
şeyh: bazen uzun zamandır beklediğin bir anda oluverir. bazen bir ömür beklersin, arasın, lakin bulamazsın. sen, derviş görünümlü bir ersin. yüreğinin ateşi, dergaha girdiğin ilk andan beri hepimizi ısıttı. sana doğru adım attıkça, bir akar suyun nasıl bir okyanusa dönüştüğünü gördüm. bizden alacağını aldın, var git anadoluya, aşk çınarlarını uyandır. yakma sırası sende.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/or6eyjwldrc4pdv3-t.jpg)
hamid yollara düşmüştür. bu sefer anadolu’yadır seferi. darende’de bir dergaha gelmiştir.
o arada bir diyolog yaşanır.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/em7fhbr3okvwee4w-t.jpg)
derviş: hoşgelmişsin, bize dost kokusu getirmişsin.
hamid: eyvallah, şeyh erdebilî hazretlerinin selamını getirdim.
derviş: eyvallah.
hamid: kendimi aşk yoluna adadım. uğradığım tüm duraklarda herkese onu sordum.
derviş: aradığını buldun mu?
hamid: bu sır ne büyük bir ateşmiş. dipsiz bir kuyu, sonsuz bir çaylayanmış. hem çok büyük bir dertmiş, hem de bu derdin dermanıymış.
derviş: misafirliğin bize şeref verir, hocamızın kokusuyla kokun mesh eder kalbimizi, hasret ateşiyle kavrulan gönlümüzü getirdiğin ateşle daha da yaktın, kor ettin.
eski zamanda bir, derviş varmış, kendine dergah ararmış. bir dergah varmış ama o dergah da tamamen doluymuş. şeyhe “ dergahınızda bana da yer var mı?” diye sorunca şeyh, eline boş bir tas alıp ağzına kadar su ile dolup dervişe uzatmış. derviş o dergahta ona yer olmadığını anlamış. lakin küçük bir gül yaprağını tasın içerisine koyup şeyhe vermiş. şeyh tebessüm etmiş ve sadece bedeniyle değil gönlüyle orda olan o genç dervişe dergahın kapılarını sonuna kadar açmış. hamid’im biliriz, sende bedeninle değil gönlünle burdasın. gönlümüzde her daim sana yer vardır. darende varlığınla huzur bulucak.
hamid: eyvallah. burda bulunmak, dost gönüllerle sohbet olmak büyük bir sevinçtir. lakin yolumuz uzundur, şehr-i züleyha’da bekleyenimiz var. aşk yolcusuna durmak değil gitmek düşer.
derviş: yolun açık, gittiğin her yerde aşıklar yoldaşın olsun, aksaray’a selam olsun.
hamid yollara düşmüştür. bu sefer yârine, necmiyesine kavuşmak için. hasretiyle yandığı eşine, dergahına kavuşmak için. o artık yanmış ve diğer kurak gönülleri de yakmak için yollardadır.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/sncxs2edkp8veudj-t.jpg)
hamid aksaray’a, dergahına varmıştır. şeyhi hicaz’a yani hacca gittiğinden dergahta değildir. o sırada avluda bir erkek çocuğunun koşuşturduğunu görür. o çocuk hamid’in oğludur ama hamid bilmez.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/vdka8lnwu6a01q9h-t.jpg)
tam o anda hamid’in eşi necmiye oğluna durmasını söylerken hamid’i görür. oğlu o sırada yanlarına gelir, hamid o çocuğun oğlu olduğunu anlar. oğlunun yanına gider, sarılır, öper, okşar, allaha şükürler eder.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/gatuzhaxaz5udhte-t.jpg)
akşam eşi necmiye hamid’in yanına gider ve aralarında şu duygusal konuşma geçer:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/fcqgctdbe7cuacns-t.jpg)
necmiye: yusuf uyudu, gelmene çok sevindi. hamid’im, sanma ki yusuf yokluğunda sensiz büyüdü. doğduğu andan beri her gün kulağına adını fısıldadım, her gün. ninnilerde seninle uyuttum, uzaklardan sana seslendim. söylenmemiş sessiz cümleler söyledim hasretine. sen benim hem hasretim, hem bekleyişim hem ümidim oldun. hoşgeldin hamid’im, hoşgeldin.
hamid: ay yüzlüm, uzaklarda gece gündüz aşkı ararken sanma ki sen yoktun.. attığım her adımda, aldığım her nefeste, yaşadığım her anda sen vardın, yanımdaydın. aç kaldım, üşüdüm, acı çektim lakin yılmadım. aşkın sırrını aramak için çıktığım bu yolda hem kolum oldun hem kanadım. yalnız gecelerimde gözlerinin hayali ay ışığı oldu bana. titreyen dudaklarım adını andıkça teselli buldu. şimdi burdayım, yanındayım. hasreti vuslata döndüren allahıma şükürler olsun...
necmiye: çok şükür, çok şükür...
ertesi gün hamid ilim halkasında ders verir:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/h2tvlnjwhmrpm6gh-t.jpg)
hamid: dağları,çölleri aştım. kendimi aradım uçsuz bucaksız ovalarda. bir ses istedim, bir nefes. döndüm baktım can evime, gördüm ki hiç olmuşum. kalbinizi temiz tutun yarenlerim. allahın ikramı çoktur.
o sırada ilim halkasına bir yabancı gelir:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/fjqcfnftfytlyfnm-t.jpg)
hamid: hoşgelmişsin.
yabancı: hoşgördük pîrim. adım numan. endürü’den gelirim. adınız bizim oralara kadar ulaşmıştır. onca ilim okudum, aradığımı kitaplarda bulamadım. sohbetinize katılmak isterim, sizden nefes isterim.
hamid: yaz, kış gömlek giyen bir derviş varmış. hayatı, tek bir gömlekle yaşarmış. onun bu halini soranlara cennetin en güzel sofrasının sadece tek gömleği olan fakirlere ayrıldığını söylermiş. yârenlerim, mesele dışı değil içi güzelleştirmektir.
o sırada numan sırtındaki kürklü cübbeyi çıkartıp atar ve sadece gömleyiğle oturu.
hamid konuşmaya devam eder: yârenim, ne gelir elinden?nasıl hizmet edersin bize? bizimle ekmek yapar mısın? ziyaretin bizleri sevindirdi, bayram sevinci yaşattı. bundan böyle adın bayram olsun. bizimle una bulan, ekmek dağıt, gönüllere ulaş, hacı bayram ol.
bu yabancı ilerleyen zamanlarda, şeyh hamid-i velî’nin talebesi hacı bayram-ı velî’dir.
akşam, hamid hacı bayramla karşılaşır.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/ahe9cpwmag2io8lt-t.jpg)
hamid: ne yazarsın bayramım?
bayram: derste anlattıklarınızı yazmak isterim.
hamid: maksadın nedir?
bayram: ömrüm nice alimlerin sözlerini yazmakla geçti. her sözlerini bu deftere yazdım ve yazdığım her sözde yüreğime dolan soruların cevaplarını aradım. sırrı bilen, âşinâ dillerden müjdeler bekledim.
hamid: okudun, yazdın bunca zaman. aradığını buldun mu?
bayram: pek çok geceyi uykusuz geçirdim. aradım durdum fakat aradığımı kitaplarda bulamadım.
hamid: öyleyse kalemi, kağıdı terk et bayram. aşkı kalem yazmaz ki. unutma, beklediğin o haber de sensin, müjde de. bundan böyle duyduklarını kağıda değil kalbine nakşet.
bayram: pîrim, bunca ilim, bunca arayış boşuna mıdır?
hamid: tabii ki boşuna değil yârenim. ilimle gidilmeyen her yolun sonu karanlıktır. şimdiye kadar öğrendiklerin ilim yolunda en büyük yardımcın olucak. ilim, aşk yolunda sana rehberlik edicek.
bayram: eyvallah pîrim.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/v0icdx1b80pruvo6-t.jpg)
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/oukh5obnsuc1pdpy-t.jpg)
şeyh hamid-i veli hacı bayramla birlikte bursanın yolunu tutarlar. bursa’ya vardıklarında bir ocakbaşına gelirler. burda şeyh hamid-i veli’yi kimse kendi kimliğinde bilmez, onu “somuncu baba” olarak, “buyrun müminler, somunlar” diyerek insanlara yaptığı lezzetli ekmekleri pazar yerinde dağıttığını bilirler. bu pazardaki durum emir sultan’ın dikkatini çeker.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/cu8ebpgmbhzqaw3t-t.jpg)
emir sultan bir gün somuncu babanın fırınına gelir:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/izwfy43cimiswf5q-t.jpg)
emir sultan: selamün aleyküm baba.
hamid: aleyküm selam evlat. buyur?
emir sultan: ekmekçi baba, şu çömleği fırına versek de yemeği pişirsek, ne dersin?
hamid: evlat, benim ellerim hamurludur. gel de sen sür fırına.
emir sultan çömleği koyucakken fırında ateşin yanmadığını görür ve şaşkınlık içinde kalır.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/lgigfisehog8mbhg-t.jpg)
hamid: (çömlek için) bekle evlat bekle, birazdan pişer.
emir sultan: fakat, ocak...
hamid: evlat, müsade buyur da somunlarımızı fırına sürelim.
o sırada küçük bir kız çocuğu gelir:
çocuk: somuncu baba, sıcak somunun var mı?
hamid: sen istersin de olmaz mı, var. ama dikkat et, sıcaktır somunlar elin yanmasın. al bakalım.
emir sultan ocağın yanına gider ve ocak ateşle yanmadığı halde çömleğe dokunur dokunmaz eli yanar.
emir sultan: şeyhim, affet beni. nasıl olur? ocağa şimdi baktım ateş yanmazdı. efendi hazretleri, kusurumu bağışlayın, büyüklüğünüzü bilemedim.
hamid: evlat, bizler ekmekçiyiz. ekmek pişirip gönüllere ulaşırız. asıl büyüklük bizlerde değil, asıl büyüklük paylaşmayı bilen gönüllerdedir.
o sırada yıldırım beyazıd niğbolu zaferinin kazanılmasına karşılık allah’a bir şükür nişanesi olarak ulu camii yapılmaktadır. somuncu baba da hacı bayramla birlikte bu inşatta işçi olanlara somun götürüp camiinin inşasına katkıda bulunurlar.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/8filvakk6rokfusz-t.jpg)
gün gelip çatar ulu camii’nin inşası bitmiş, bir cuma günü cuma namazıyla açılışı yapılıcaktır. yıldırım beyazıd camii’nin açılış hutbesini emir sultan’ın yapmasını istemiştir lakin emir sultan bunu reddetmiştir:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/15xgghybr8zrrwg0-t.jpg)
yıldırım beyazıd: emir’im, hadi hutbemizi okuyun, namazımızı kıldırın, birlikte dua edelim.
emir sultan: sultan baba, ilim ve irfanda zamanın en büyük âlimi aramızdayken bize hutbe okumak düşmez. müsade buyurursanız onu davet edelim, o okusun hutbemizi.
yıldırım beyazıd: kimsen bahsedersin emir’im? kimdir bu zat?
emir sultan: halkın somuncu baba diye bildiği aksaraylı şeyh hamid-i veli’dir. cami yapımında ekmek dağıtmış, büyük bir âlim, ulu bir bilgedir. kendini saklar, halka hizmet eder. lakin ekmeklerini pişirdiği fırında ilmini de barındırır.
yıldırım beyazıd: iyi, o halde söyleyin hutbemizi okutsun, namazımısı kıldırsın.
emir sultan: emredersiniz sultanım.
emir sultan, hamid-i velinin yanına gider:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/zqe54h4olqwltrnb-t.jpg)
emir sultan: şeyh hazretleri, sultanımız ulu camiimizin açılış hutbesini sizin okumanızı ister.
hamid: ah emirim.. sırrımızı açığa çıkardın. hutbeyi okuruz okumasına lakin gidiş beratımızı verdin.
hamid, ayağa kalkıp minbere çıkar. ve hutbeyi yapmaya başlar:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/mhkie72hbj2buoia-t.jpg)
hamid: rahman ve rahim olan allah’ın adıyla. alemlerin rabbi olan allah’a hamd olsun. ey bütün kapıları açan rabbim! fatiha’nın serinliğiyle büyüt umudumuzu. ey suskunluğun sahibi! dilsiz, dudaksız sana dua ederim. bilirim ki derde derman, yaraya merhem olan sensin. ey bütün yolların sahibi! bizi sevdiklerinin yoluna ilet ve nimet verdiklerinin.. hamd, alemlerin rabbi olan allah’a mahsustur....
diyerek fatiha’nın tefsirini hutbe verir.
burda küçük bir kitap alıntısında bulunacağım:
“derkenar
yıldırım beyazid, inşası biten ve bütün eksiklikleri tamamlanan ulu camii’nin bir cuma günü açılmasına karar vererek ilk hutbeyi ve ilk cuma namazını kıldırmasına da emir sultan’dan ister. açılış günü ulu cami iğne atacak yer kalmamacasına dolmuştur. cemaat hutbe okuması için emir sultan’ın minbere çıkmasını beklemektedir. o sırada beklenmedik bir şey olur. emir sultan kendi yerine hutbe okuması için somuncu baba’yı gösterir. cemaat şaşkınlık içindedir. bütün gözler, o zamana kadar sadece somuncu baba olarak tanıdıkları ve güzel ekmeklerini kapış kapış yedikleri zata çevrilir. somuncu baba, mahcup bir şekilde ayağa kalkar, minbere doğru yürür ve emir sultan’ın yanından geçerken şöyle fısıldar:”ne ettin emir’im, niye ele verdin bizi?” somuncu baba yahut ekmekçi koca diye tanınan şeyh hamid-i veli, okuduğu son derece tesirli hutbesinde fatiha suresini tefsir eder. somuncu baba’yı büyük bir vecd içinde dinleyen bursa kadısı molla fenârî, kendini tutamayıp yüksek sesle cemaate şöyle demiştir: “şeyh hamid-i veli burada bize hikmetler saçıyor, ululuğunu gösteriyor. fatiha’nın tefsirini cemaatten herkes anladı. ikinci tefsiri buradakilerden ancak bazıları çözebildi. üçüncü tefsiri ise çok az kimse anlayabildi. dördüncü ve ondan sonra gelen tefsirler bizim idrakimizin dışındadır. bunları yalnız kendisi anlayabilir.”...
(bkz: âmâ)
(bkz: fatih duman)
hamid-i velî’ye, onun gerçek kimliği ortaya çıkıp ne kadar büyük bir zât ve şeyh olduğu anlaşılınca bursa’da kalması için teklifte bulunurlar:
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/rklqjziwfkgfsfg5-t.jpg)
emir sultan: sultanımız yıldırım han ve tüm cemaat hutbenizle mest oldu. şeyhim, varlığınız bize güç verir. eğer kalırsanız tüm bursa minnettar olucaktır.
hamid: davetiniz bizleri sevindirir. fakir gönlümüz bir parça ekmekle paylaşır sevgiyi. tek derdimiz, ekmeğin tadıyla halka ulaşmaktır. lakin sırrımız açığa çıktı. nefesimizden üfledik, artık gitme vaktidir. zira bizim sırrımız, sır olmaktır.
emir sultan: o halde yolunuz açık olsun. bursa sizi hiç unutmayacak. dağıttığınız ekmeğin kokusu bu fırında, tadıysa kalbimizde kalıcaktır.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/4jjdaljzw9tn3kf4-t.jpg)
şeyh hamid-i veli, hacı bayramla birlikte yine aksaray’ın yolunu tutar. orda hacı bayram velî’yi hem ilmi hem de dünyevi olarak yetiştirir.
hamid: bayram’ım, sana bir müjdem var. artık gitme vaktin geldi. var git endürü’ye. bizden aldıklarını dağıt. iyilik, güzellik, hoşgörü ve sevgi tohumlarını ek.
hacı bayram: eyvallah pîrim. bunca zamandır yanınızdayım. dergahınıza gönül verdim, size bağlandım, ateşinizle yandım, ocağınızla piştim. anladım ki ocakta yanan ateş, benlik hırkasını yakan aşk ateşiymiş.
hamid: eyvallah. biliriz ki bayram, kalbinde yanan ateş sevgiye susamış gönüllere ulaştıkça daha da büyüyecek. öyle bir hal alacak ki o ateş, bu diyarlarda senin adınla parlayacak.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/9vdjmyhu05wfbyqz-t.jpg)
o sırada içeri bir derviş girer:
derviş: selamün aleyküm
hamid: aleyküm selam. çekinme evlat seni dinlerim.
derviş: efendim, ismim hamid. kayseri'den gelirim. adınız, sözleriniz bizim oralarda herkesin dilindedir. sizden nasip almak için çıkıp geldim.
hamid: hamid, ne gelir elinden hamid?
derviş: nasıl buyurursanız öyle hizmet ederim.
hamid: hamid, bize ekmek yapar mısın?
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/sgbwcmymedu4wj7l-t.jpg)
filmin sonunda mustafa ceceli'nin mükemmel söylediği filmin jenerik müziğiyle şöyle bir yazı geçer:
somuncu baba şeyh hamid-i veli, tevazu, hoşgörü ve aşkın sırrına ulaşan felsefesi ile ilahi sevgiyi arama yolunda efsaneleşti.
somuncu baba’nın öğrencisi hacı bayram-ı veli, akşemseddin’in, akşemseddin ise yeni bir devrin kapılarını aralayan fatih sultan mehmed’in hocası oldu.
somuncu baba, anadolu’nun ortasından aksaray’dan yaktığı sevgi ateşini bir somun ekmek tadıyla günümüze kadar ulaştırdı.
çünkü somuncu baba “aşkın sırrı”ydı...
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/04/07/tolgwviondtbzppd-t.jpg)
somuncu baba, yani şeyh hamid-i veli bizler için nefisle savaşın, kibirle mücadelenin, aşkın sırrını arayışın bir nişanesidir. asırlar sonra bile gerek nefsini terbiye etmekteki öncülüğüyle, gerek hakla birlikte halka karışmasıyla, o lezzetli somunları fırın ateşiyle değil allah aşkıyla pişirerek gösterdiği kerametle hala gönüllerin ilacı aşkın sırrını bulma şevkini gönüllerimizde hissettirebilmekte. allah ondan razı olsun.
somuncu babayla ilgili akıcı ve feyz dolu bir roman okumak isterseniz, gönül rahatlığıyla (bkz: fatih duman - âmâ) kitabını önerebilirim.
aynı zamanda buradan somuncu baba: aşkın sırrı filmini bu mübarek ramazan ayında maneviyatlarımıza dokunması ve kendimize dönüp "ben bu yolda ne kadar dertliyim, iştiyaklıyım?" diye sordurmak için izleyebilirsiniz.
devamını gör...