yazar : ayhan geçgin
yayım yılı : 2011
ali ihsan, nam-ı diğer alisan, yaşamı bir zaruret görüp, keyif almadan, çabalamadan sadece görevini yerine getirmekte, yaşamaktadır. küçük yaşta ebeveynlerini kaybetmiş, babaannesiyle yaşamaktadır. üniversiteyi de yarım bırakmıştır. yıllar sonra bir zamanlar göç sebebiyle ayrılmak zorunda kaldıkları eski köyüne bu kez bir haftalığına dönmek zorunda kalır ve olayların yönü değişir.
yayım yılı : 2011
ali ihsan, nam-ı diğer alisan, yaşamı bir zaruret görüp, keyif almadan, çabalamadan sadece görevini yerine getirmekte, yaşamaktadır. küçük yaşta ebeveynlerini kaybetmiş, babaannesiyle yaşamaktadır. üniversiteyi de yarım bırakmıştır. yıllar sonra bir zamanlar göç sebebiyle ayrılmak zorunda kaldıkları eski köyüne bu kez bir haftalığına dönmek zorunda kalır ve olayların yönü değişir.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "ivan dimitriç" tarafından 23.04.2021 17:22 tarihinde açılmıştır.
1.
2010 yılında yayınlanan ayhan geçgin kitabıdır.
kitaptaki ikinci tekil şahıs hitabını ilk başta yadırgasam da çok hızlı bir şekilde adapte oldum. kitabın son kısmındaki siyasi gönderme oturmamış gibi geldi hikayeye. yani keşke daha detaylı anlatılsaydı ya da hiç yer almasaydı bu hikayenin içinde.
camus'nun yabancı kitabındaki hazzı aldım desem çok demiş olmam. o ilk başta yadırgadığım sen hitabı, zaman geçtikçe içime içime sorular soran acımasız bir savcı oldu sanki.
"bazen kendin için bir gelecek hayal etmeye çalışıyorsun, ama gözünün önünde yalnızca titreyen bir koyuluk, dalgalanan bir karanlık beliriyor. ya gerçekten gelecek çoktan olup bitti, ya da sen hayal etme gücünden yoksunsun. o karanlıkta koyu bir leke görüyorsun: rüzgarda çırpınan siyah bez parçası, ya da yüzeyde sürüklenen kara bir yelken paçavrası gibi bir şey.
gelecek, diyorsun, içinde benim olmadığım, asla olamayacağım, bana asla gelmeyecek olan gelecek..."
"gelecek bir yaşam hayali kurduğun yok. ne de her şey başka türlü olsaydı şimdi başka bir yaşamının olabileceğine inanıyorsun. dahası: bin farklı türde yaşama şansın olsaydı bile içindeki duygunun yine bu, ağızda bu berbat tadı, bu pas tadını bırakan kaçınılmazlık duygusu olacağını düşünüyorsun."
"gitmek, ama nereye? gidecek bir yer yok, adım atacak bir yer yok, öyle hissediyorsun ki senin için her yer hiçbir yere dönüşmüş."
kitaptaki ikinci tekil şahıs hitabını ilk başta yadırgasam da çok hızlı bir şekilde adapte oldum. kitabın son kısmındaki siyasi gönderme oturmamış gibi geldi hikayeye. yani keşke daha detaylı anlatılsaydı ya da hiç yer almasaydı bu hikayenin içinde.
camus'nun yabancı kitabındaki hazzı aldım desem çok demiş olmam. o ilk başta yadırgadığım sen hitabı, zaman geçtikçe içime içime sorular soran acımasız bir savcı oldu sanki.
"bazen kendin için bir gelecek hayal etmeye çalışıyorsun, ama gözünün önünde yalnızca titreyen bir koyuluk, dalgalanan bir karanlık beliriyor. ya gerçekten gelecek çoktan olup bitti, ya da sen hayal etme gücünden yoksunsun. o karanlıkta koyu bir leke görüyorsun: rüzgarda çırpınan siyah bez parçası, ya da yüzeyde sürüklenen kara bir yelken paçavrası gibi bir şey.
gelecek, diyorsun, içinde benim olmadığım, asla olamayacağım, bana asla gelmeyecek olan gelecek..."
"gelecek bir yaşam hayali kurduğun yok. ne de her şey başka türlü olsaydı şimdi başka bir yaşamının olabileceğine inanıyorsun. dahası: bin farklı türde yaşama şansın olsaydı bile içindeki duygunun yine bu, ağızda bu berbat tadı, bu pas tadını bırakan kaçınılmazlık duygusu olacağını düşünüyorsun."
"gitmek, ama nereye? gidecek bir yer yok, adım atacak bir yer yok, öyle hissediyorsun ki senin için her yer hiçbir yere dönüşmüş."
devamını gör...
2.
çok çok sevdiğim bir kitap. bugün bitirdim ve beni ters köşe yaptı. tam bir yerli sartre okuyorum dedim başladığımda. bir insan bu kadar mı karamsar olur, bu kadar mı yaşamak için bir isteği ve amacı olmaz. varlığını ağır bir yük gibi nasıl taşır böyle diye okudukça üzüldüm ve biraz da anladım alisan'ı.
alisan yani asıl adıyla ali ihsan üniversiteye başlayıp ailesinden ayrılınca hayatının değişeceğine inanan umutlu bir genç. ama bir süre sonra hayata karşı umduğunu bulamayan, beklediği değişimin asla gerçekleşmeyeceğini anlayıp üniversiteyi yarım bırakan, gelip geçici işlerde çalışıp hayatını sürdüren bir adama dönüşüyor. babası ve annesini de erken kaybedince üvey babaannesi ile aynı evde ömür tüketiyorlar. evet tam bir ömür tüketme. bir yaşlı ile hayatı paylaştığı ev onun yükünü daha da arttırıyor.
böyle bir karakterin yapmak zorunda hissettiği bir yolculukla aslında insanın bu varoluşsal sorgulamalarının ne kadar önemsiz olduğunu bize anlatan bir kitap. alisan batıdan doğuya gittikçe hayatın gerçekleriyle yüzleşiyor. bambaşka bir dünya ile karşılaşıyor. en kötü anında bile demek ki ben bunları şu an yaşayayım diye bunca sene ömür tüketmişim diye de kafasındaki seslerden vazgeçemiyor. bu kadar yaşama sebebi olmayan bir insan kesin kitabın sonunda intihar eder dedim ama sonu beklemediğim şekilde ve çok hoşuma giderek bitti.
mutlaka okuyun.
alisan yani asıl adıyla ali ihsan üniversiteye başlayıp ailesinden ayrılınca hayatının değişeceğine inanan umutlu bir genç. ama bir süre sonra hayata karşı umduğunu bulamayan, beklediği değişimin asla gerçekleşmeyeceğini anlayıp üniversiteyi yarım bırakan, gelip geçici işlerde çalışıp hayatını sürdüren bir adama dönüşüyor. babası ve annesini de erken kaybedince üvey babaannesi ile aynı evde ömür tüketiyorlar. evet tam bir ömür tüketme. bir yaşlı ile hayatı paylaştığı ev onun yükünü daha da arttırıyor.
böyle bir karakterin yapmak zorunda hissettiği bir yolculukla aslında insanın bu varoluşsal sorgulamalarının ne kadar önemsiz olduğunu bize anlatan bir kitap. alisan batıdan doğuya gittikçe hayatın gerçekleriyle yüzleşiyor. bambaşka bir dünya ile karşılaşıyor. en kötü anında bile demek ki ben bunları şu an yaşayayım diye bunca sene ömür tüketmişim diye de kafasındaki seslerden vazgeçemiyor. bu kadar yaşama sebebi olmayan bir insan kesin kitabın sonunda intihar eder dedim ama sonu beklemediğim şekilde ve çok hoşuma giderek bitti.
mutlaka okuyun.
devamını gör...