söz uçar

başrolde özgür çevik - funda eryiğit ve serkan keskin gibi tanınmış isimlerin yer aldığı kısa film; tufan taştan tarafından yönetilen filmin hikayesini ise yazar barış bıçakçı yazmıştır.


gündüz izlemiştim ama hemen yazmak istemedim çünkü biraz sindirmek istedim, akşama kadar düşündüğüm bir kısa film oldu.

bir kitapçı (serkan keskin) radyosunu açmış ve kitabını okurken içeri bir grup insan ya da direnişçi canhıraş giriveriyor, tek suçları ise devletin okumalarını istemedikleri kitapları okumak, ya da muhalif olmak, tabi buna suç denebilirse.

kitapçı adam kadına bir kitap gösteriyor ve kadın ona dokunduğunda kitaptaki harfler kendisine geçiyor, daha sonra üçü de aniden ilginç bir şekilde yok oluyorlar.

polisler kitapçıya girip; "burada olduklarını biliyoruz, neredeler? diye sorar.

kitapçının verdiği cevap ise takdire şayan ve hayli etkileyiciydi.

dedi ki, "onları bulmak istiyorsanız buradaki bütün kitapları okumanız gerekecek..."

beni düşündüren şey bu söz olduğu kadar başka bir durum daha var, bir insanı onun okuduğu bütün kitapları okumadan tam anlamıyla tanımış sayılır mıyız?

onun hayata bakış açısını, ruhunu etkileyen en önemli şeylerden biri kitaplar iken onu anlamak için onun okuduğu kitapları okumanın gerekliliği, galiba düşündüğüm buydu.

birini bulmak, anlamak için onun okuduklarını okumanın elzem oluşu hususu kısa filmi daha etkileyici kılan faktörler arasındaydı.

tanınmış isimleri görünce daha da severek izlediğim bir kısa film oldu, farklı ve etkileyici bir kısa filmdi.

"onu anlamak için onun okuduğu bütün kitapları okumanız gerekecek."