şut çekerken ayakkabısı fırlayan adam
başlık "insan olun biraz" tarafından 26.10.2024 12:11 tarihinde açılmıştır.
1.
biz çocukken ve de mahallede top oynarken hiçliğin içinden çıkıp sisleri yara yara bize yaklaşan, dudağının kenarında bir adet sigara bulunan ve bu sigaradan çıkan duman yüzünden bir gözü kapalı olan, elbette yumurta topuk ayakkabı giyen ve bize sürekli yeğenim diyen adamdır.
bu adamlardan hala var mı, bilmiyorum. ve bu adamlardan biri olmamak için büyük çaba sarf ediyorum. zira bu adamlar genelde orta yaşlı olurlar. ki ben de artık orta yaşlı bir adamım. ve genelde futbolu çok severler ya da öyle davranırlar. ki ben de futbolu çok seviyorum ya da öyle davranıyorum.
olmaktan korktuğum yerde olan bu adamlar çocukların oynadığı çift kale ya da tek kale maçlarda bir anda ortaya çıkarlar. fangorn ormanında bir anda belirlen gandalf gibi, bütün olaylar bitince siren çalarak gelen amerikan polisi gibi ya da herkes uyuduktan sonra melek hanıma görünen gulyabani gibi.
bu abiler göbeklerini hoplatarak ve sigaralarının dumanını sheldon cooper'ın çok sevdiği trenlerin dumanı gibi salarak sahaya girer ve hemen topu isterler. top isteme cümlesi bu adamlara özel bir kurs ile öğretilmiştir:
- at abinin kıllı göğsüne yeğenim. keh keh keh!
sadece top isteme cümlesi değil bu keh keh keh diye gülme şekli de bir ders konusudur. sanırım üçüncü hafta gevrek gülüş dersi verilir bu adamlara.
oynayan çocuklar, yani o zamanlar biz, önce bu anlamsız istek ve rahatsız edici gülüşten şaşkınlığa düşer ama mekanik bir şekilde topu abinin kıllı göğsüne doğru atardık. adam yüksekten gelen topu üzerine basarak durdurmak için hamle yapıp topun üstüne basar ve ön doğru londra köprüsü gibi yıkılır gibi olsa da sonradan toparlayıp topu kontrol ederdi.
topu kontrol ettiği anda kafasını kaldırıp biz çocuklara bakar ve hayranlık nidaları çıkarmamızı beklerdi zira bu onun gözünde bir zinedine zidane top kontrolü idi.
istediğini alamayınca bize bilmediğimiz bir şey öğreterek hak ettiği hayranlığı kazanmak için bir şut tekniği anlatma ve de gösterme niyetine düşerdi eskiden eşkin market bayır turbanspor da oynamış olan bu orta yaşlı adam.
önce ayağının iç yan tarafını göstererek:
- topa burayla vurmayın yeğenim. ayakkapları yırtarsınız. babanız da çükünüzü keser. keh keh keh.
bu, yüzünü ebenezer scrooge'a benzeten gülüşten sonra da ayakkabısının, sivriliği ilkokul çocuklarının çöp başında konu uzadığı için açıla açıla anduil'e benzeyen kalem uçlarını andıran ön tarafını göstererek:
- burayla vurun yeğenim. pis burun. top daha sert gider. bunu gören kaleci yaprağı bitmiş dana gibi bakar. keh keh keh.
bu sözlerden sonra biz önce ayak içi vuruşların en önemli ismi olan tanju çolak'ın ne kadar büyük hatalar yaptığını düşünür. sonra da tehlikeye giren çüklerimiz için dertlenirdik.
dikkatimizi çektiğini düşünen ve bize bu dersi verdikten sonra okeye dördüncü olacak olan adam aklında çift okeyin dayanılmaz hafifliği ile uygulamalı eğitime geçmeye karar verirdi.
uygulamalı eğitime geçmeden önce bizden sıraya geçmemizi isteyen kafasındaki çok miktarda briyantinin arasına saç serpiştirmiş olan adam hemen acun ılıcalı'ya dönüşerek şöyle derdi:
- tek tek kaleye geçin. ben şut atacağım. sonra da size puan vereceğim. kazanana niğde gazozu benden. keh keh keh.
her durumda yerli malı haftası hariç niğde gazozu yerine coca cola tercih eden bizler sıraya girerdik hipnotize olmuş şekilde.
adam şut öncesi son bir hazırlık olarak eline tüh diye tükürür sonra tükürüğü iki eline yayacak şekilde ellerini birbirine sürter ve bunun anlamsızlığını fark etmezdi. sonra kırıcı olmaktan çok tespit yapmak niyetiyle aramızdan birini seçer ve şöyle derdi:
- tombalak yeğenim. ilk sen geç kaleye. keh keh keh.
tombalak yeğenim buna hiç şaşırmadan kaleye doğru yönelir. iki tarafa direk niyetine yığılmış olan taşlara doğru önce sağa sonra sola sonra tekrar sağa bakarak doğrucu ahmet gibi hazırlığını yapardı.
üç adım gerilen ve yaka cebinde maltepe sigarası intihar etmek üzereymiş gibi duran adam topa doğru gelir ve ya allah diyerek topa vururdu.
işte bu anda başlıkta yazacağımı vaat ettiğim adam ortaya çıkardı. pis burunu vurduğu anda roberto carlos'un fabian barthez'e attığı o efsane şutun aldığı kavisten peş peşe üç dört tane alan ve ne yana gideceğine karar veremeyen toptan çok adamın ayağından fırlayan ve hiç riske girmeden taca doğru giden ayakkabı dikkatimizi çekerdi.
ayakkabısı ayağından uçan adam bembeyaz çorabı kirlenmesin diye önce çoraplı ayağını diğer bacağına dayayıp denge bulmaya çalışır. sonra da tek ayağı üzerinde seke seke ayakkabıyı almaya giderdi.
biz kaleyi bulmayan, dolayısıyla tombalak yeğenime puan kazandırmayan şutu unutur, ayakkabısının peşine düşen adamın tek tek basaraktan, bade süzerekten gidişini izlerdik.
ayakkabısına ulaşan ve ayağına giymeden önce ayakkabısını gölgelerin gücü adına havaya kaldıran adam keh keh keh diye gülmeye devam ederek sorusunu sorardı:
- gol oldu mu yeğenim?
kendisini hafiften gariban osman durumuna düşürmemek için hep bir ağızdan gol diye bağırırdık.
mutlu olan ve kahveye doğru yürümeye başlayan adam niğde gazozu sözünü unutur ve yanındaki adamı taşlama hevesiyle ve hızlı adımlarla giderdi.
bu adamların hala var olup olmadıklarını bilmiyorum. bunu yazının başlarında da söylemiştim. ama ülke mozaiğinin nadide bir rengi olan bu adamların ülkeye katkısı her zaman çok büyük olmuştur. bugünün arda güler'leri, kenan yıldız'ları o adamların eseridir.
var olsunlar.
bu adamlardan hala var mı, bilmiyorum. ve bu adamlardan biri olmamak için büyük çaba sarf ediyorum. zira bu adamlar genelde orta yaşlı olurlar. ki ben de artık orta yaşlı bir adamım. ve genelde futbolu çok severler ya da öyle davranırlar. ki ben de futbolu çok seviyorum ya da öyle davranıyorum.
olmaktan korktuğum yerde olan bu adamlar çocukların oynadığı çift kale ya da tek kale maçlarda bir anda ortaya çıkarlar. fangorn ormanında bir anda belirlen gandalf gibi, bütün olaylar bitince siren çalarak gelen amerikan polisi gibi ya da herkes uyuduktan sonra melek hanıma görünen gulyabani gibi.
bu abiler göbeklerini hoplatarak ve sigaralarının dumanını sheldon cooper'ın çok sevdiği trenlerin dumanı gibi salarak sahaya girer ve hemen topu isterler. top isteme cümlesi bu adamlara özel bir kurs ile öğretilmiştir:
- at abinin kıllı göğsüne yeğenim. keh keh keh!
sadece top isteme cümlesi değil bu keh keh keh diye gülme şekli de bir ders konusudur. sanırım üçüncü hafta gevrek gülüş dersi verilir bu adamlara.
oynayan çocuklar, yani o zamanlar biz, önce bu anlamsız istek ve rahatsız edici gülüşten şaşkınlığa düşer ama mekanik bir şekilde topu abinin kıllı göğsüne doğru atardık. adam yüksekten gelen topu üzerine basarak durdurmak için hamle yapıp topun üstüne basar ve ön doğru londra köprüsü gibi yıkılır gibi olsa da sonradan toparlayıp topu kontrol ederdi.
topu kontrol ettiği anda kafasını kaldırıp biz çocuklara bakar ve hayranlık nidaları çıkarmamızı beklerdi zira bu onun gözünde bir zinedine zidane top kontrolü idi.
istediğini alamayınca bize bilmediğimiz bir şey öğreterek hak ettiği hayranlığı kazanmak için bir şut tekniği anlatma ve de gösterme niyetine düşerdi eskiden eşkin market bayır turbanspor da oynamış olan bu orta yaşlı adam.
önce ayağının iç yan tarafını göstererek:
- topa burayla vurmayın yeğenim. ayakkapları yırtarsınız. babanız da çükünüzü keser. keh keh keh.
bu, yüzünü ebenezer scrooge'a benzeten gülüşten sonra da ayakkabısının, sivriliği ilkokul çocuklarının çöp başında konu uzadığı için açıla açıla anduil'e benzeyen kalem uçlarını andıran ön tarafını göstererek:
- burayla vurun yeğenim. pis burun. top daha sert gider. bunu gören kaleci yaprağı bitmiş dana gibi bakar. keh keh keh.
bu sözlerden sonra biz önce ayak içi vuruşların en önemli ismi olan tanju çolak'ın ne kadar büyük hatalar yaptığını düşünür. sonra da tehlikeye giren çüklerimiz için dertlenirdik.
dikkatimizi çektiğini düşünen ve bize bu dersi verdikten sonra okeye dördüncü olacak olan adam aklında çift okeyin dayanılmaz hafifliği ile uygulamalı eğitime geçmeye karar verirdi.
uygulamalı eğitime geçmeden önce bizden sıraya geçmemizi isteyen kafasındaki çok miktarda briyantinin arasına saç serpiştirmiş olan adam hemen acun ılıcalı'ya dönüşerek şöyle derdi:
- tek tek kaleye geçin. ben şut atacağım. sonra da size puan vereceğim. kazanana niğde gazozu benden. keh keh keh.
her durumda yerli malı haftası hariç niğde gazozu yerine coca cola tercih eden bizler sıraya girerdik hipnotize olmuş şekilde.
adam şut öncesi son bir hazırlık olarak eline tüh diye tükürür sonra tükürüğü iki eline yayacak şekilde ellerini birbirine sürter ve bunun anlamsızlığını fark etmezdi. sonra kırıcı olmaktan çok tespit yapmak niyetiyle aramızdan birini seçer ve şöyle derdi:
- tombalak yeğenim. ilk sen geç kaleye. keh keh keh.
tombalak yeğenim buna hiç şaşırmadan kaleye doğru yönelir. iki tarafa direk niyetine yığılmış olan taşlara doğru önce sağa sonra sola sonra tekrar sağa bakarak doğrucu ahmet gibi hazırlığını yapardı.
üç adım gerilen ve yaka cebinde maltepe sigarası intihar etmek üzereymiş gibi duran adam topa doğru gelir ve ya allah diyerek topa vururdu.
işte bu anda başlıkta yazacağımı vaat ettiğim adam ortaya çıkardı. pis burunu vurduğu anda roberto carlos'un fabian barthez'e attığı o efsane şutun aldığı kavisten peş peşe üç dört tane alan ve ne yana gideceğine karar veremeyen toptan çok adamın ayağından fırlayan ve hiç riske girmeden taca doğru giden ayakkabı dikkatimizi çekerdi.
ayakkabısı ayağından uçan adam bembeyaz çorabı kirlenmesin diye önce çoraplı ayağını diğer bacağına dayayıp denge bulmaya çalışır. sonra da tek ayağı üzerinde seke seke ayakkabıyı almaya giderdi.
biz kaleyi bulmayan, dolayısıyla tombalak yeğenime puan kazandırmayan şutu unutur, ayakkabısının peşine düşen adamın tek tek basaraktan, bade süzerekten gidişini izlerdik.
ayakkabısına ulaşan ve ayağına giymeden önce ayakkabısını gölgelerin gücü adına havaya kaldıran adam keh keh keh diye gülmeye devam ederek sorusunu sorardı:
- gol oldu mu yeğenim?
kendisini hafiften gariban osman durumuna düşürmemek için hep bir ağızdan gol diye bağırırdık.
mutlu olan ve kahveye doğru yürümeye başlayan adam niğde gazozu sözünü unutur ve yanındaki adamı taşlama hevesiyle ve hızlı adımlarla giderdi.
bu adamların hala var olup olmadıklarını bilmiyorum. bunu yazının başlarında da söylemiştim. ama ülke mozaiğinin nadide bir rengi olan bu adamların ülkeye katkısı her zaman çok büyük olmuştur. bugünün arda güler'leri, kenan yıldız'ları o adamların eseridir.
var olsunlar.
devamını gör...
2.
merak ettiğimiz, bu durum kaleciyi şaşırtıp ayakkabıya plonjonla sonuçlanırsa, atış tekrar ettiriliyor mu.. var'a gidiliyor mu.. adam bi temiz dövülüp öteki ayakkabısı da alınıp kovalanıyor mu..
devamını gör...