1994 yılında gitaristleri michael romeo tarafından kurulmuş aşmış progresif metal grubudur. vokalistleri baya iyidir. tadımlık bir parçalarını şuraya bırakıp kaçtım
devamını gör...
iki albümlerinin arasının en çok uzadığı dönemde olan, müthiş progresif metal grubu. (7 seneye yaklaştı galiba.)

kurucuları, beyinleri ve gitaristleri michael romeo'nun yeni solo albümü de çıktığına göre artık çok da beklemeyeceğiz gibi görünüyor. arada bir tek turneler kaldı. 2022 sonları veya 2023'de 10. albümleri gelir. albümün adını x koyarlar mı diye düşünmeden edilemiyor yeni albümün. 5. albümlerinin ismi v (: the new mythology suite) idi. x de roma rakamıyla 10 olduğuna göre...
devamını gör...
son entry'yi ben girmişim ama daha sözlükte yeni olduğum zamanlardı. şimdi favori grubumla ilgili detaylı bir şeyler yazmak istedim.

90'ların ilk yarısından günümüze gelen önemli progressive metal gruplarından biridir. 8 senedir albüm çıkarmıyorlar ama dağılmış da değiller. hatta yeni bir albüm üzerinde çalıştıklarını da açıklamışlardı. ben bu zamanlar (2023 sonları) yeni albüm gelir diyordum fakat daha bekleyeceğiz gibi görünüyor.

ilk albümlerinden son albümlerine; her işi kaliteli ve sürprizli bir gruptur kanımca, symphony x. bir tek paradise lost isimli, 2007 çıkışlı albümlerine olumlu anlamda şaşıramadım ama onda da the walls of babylon isimli epik bir parça var.

öncelikle grubun 90'lar dönemine girelim.

1994'te kendi isimleriyle çıkarttıkları ilk albümlerindeki vokalist rod tyler her ne kadar russell allen kadar iyi olmasa da, masquerade parçasına onun sinsi ve karanlık sesini daha fazla yakıştırıyorum. bana göre sx'in en iyi şarkılarından biri o ve russell ile de yeni bir versiyonunu sundular lakin ben orijinalini alayım mümkünse; hem vokaller hem de gitar soloları daha nefis bence orijinalinde.

sonrasında 1995'te the damnation game albümü geldi. russell'lı ilk albümleri. çok iyi bir albüm bence ama her parçasına bayılmıyorum eserin. the edge of forever, a winter's dream (part i-ii) gibi harikalıklar var elbette bu işte. ayrıca albüme ismini veren şarkı ve dressed to kill de fevkaladedir.

gelgelelim, the divine wings of tragedy ile 1996'da ilk dev adımını atmıştır amerikalı grup; bir sonraki albümüyle yani. bu albüm baştan sona harikuladedir. out of the ashes, the accolade ve albüme ismini veren parça ekstra güzel olanlarıdır.

sonra 1998'de gelen albüm twilight in olympus sanki ufak bir geri adım gibi olsa da bu da çok iyidir aslında. jason rullo'nun kendisine sakladığı gerekçelerle gruptan ayrılmasıyla tom walling* baget sallama işini devralmıştır burada ki hiç de fena bir iş çıkartmamış olsa da rullo'suz symphony x çok da yahşi değil. neyse, through the looking glass (part i-ii-iii) başta olmak üzere bu albümdeki şarkılar da çok iyidir.

ve 90'lar bitiyor, 2000'ler başlıyor... v: the new mythology suite albümlerini 2000 senesinde çıkarttılar ve ben de bu sene ve bu albümle kendileriyle tanışmıştım zaten. ilk dinlememde sound'unu çok tuhaf bulup, "bi daha dinlemem herhalde..." demiştim ama elimde başka fazla yeni cd olmadığından bir iki kere daha dinledim ve müzik algım değişti diyebilirim. hala da en sevdiğim iki albümden biridir v. diğeri için, bakınız: beyond twilight - for the love of art and the making. v albümleri cidden mükemmel ve kusur içermeyen tek albümleri diyebilirim, kendi adıma. başkaları farklı düşünebilir bu hususta elbette. epik oğlu epik bir albümdür v. yani ne yazsam eksik kalır. gene de fallen ve rediscovery (part ii) - the new mythology parçalarına özel dikkat çekebilirim. ha, bu albümle davulcu rullo gruba geri dönmüştür ve thomas miller yerine mike lepond basçı olarak gruba dahil olmuştur, bu arada.

2002 senesinde ise the odyssey geliyor. bu albümün sound'una çok ısınamıyorum ama gene de bu da aşırı epik bir albüm. grubu neredeyse mainstream'e çıkaran işleri budur diyebilirim. emin gibiyim ki topluluk bundan sonra 5 sene albüm çıkarmamazlık yapmasaydı ve 1-2 sene sonrasında bir albüm daha çıkarsalardı metal müziğin en tanınan gruplarından biri olabilirlerdi. the odyssey ile birlikte çok konser veren, turneden turneye koşturan bir grup oldular. v sonrasındaki albümlerinin tümünde aslında canlıda iyi tınlayacak şarkılar ve sound'lar seçtiklerini/yarattıklarını söyleyebilirim. albüme ismini veren final parçası cidden de destansıdır. bunu eklemesem olmazdı. bir de awakenings isimli muhteçem şarkı... ya da incantations of the apprentice ve inferno'yu da mı eklesem. haha.

2007'de paradise lost çıktı... işte o çok da ısınamadığım işleri bu. bunun temel sebebi ise, gavurların deyişlerinin dilimize çevirisiyle, "masaya yeni bir şey getirmemeleri" diyebilirim. sx, her yeni albümünde teorik bağlamda inovasyonlar, yenilikler yaptı. paradise lost'tan benim tek aldığım şey gaz, gaz, gaz... yani hiç şaşırmadım bu albümdeki herhangi bir fikirlerine ve bu ilk kez oldu. gene de sağlam albümdür. hatta çoğu sx hayranı da bu albümle ilgili görüşlerime katılmaz.

2011'de ise iconoclast geldi. açılış şarkısı (albüme ismini veren parça) öküz gibi iyi. hakikaten yıkıp geçiyorlar. en sevdiğim sx parçalarından biridir bu. albüm ise... yani... az sevdiğim işlerinden biri diyebilirim total olarak baktığımda. gene de iconoclast parçası cidden hükmediyor!

şimdilik son albümleri olan underworld ise 2015 senesinde çıktı. ben bayağı sevdim bu albümü valla. kiss of fire gibi ultra-gaz bir parça da var pakette, without you gibi şehirli ballad'ı da var. kapanış şarkısı legend ise epik bir sonlandırış. diğer parçalarını da severek dinliyorum şahsen albümün. run with the devil'ın gitar solosu beni uçuruyor mesela.

symphony x, çok istikrarlı ve az ama öz albümlar çıkartmış bir topluluk. eleman değişikliği de pek yaşamadılar. v'dan önce grupta çalan basçı mesela "kişisel meseleler" yüzünden gruptan gitmedi diye biliyorum. veya ilk albümdeki vokalist. böyle şeker gibi insanlar bunlar; öyle bir izlenim veriyorlar en azından. hiçbir skandala falan karışmışlıkları da yok. michael pinnella mesela. şahane bir klavyeci olmasının yanında dünyanın en mütevazı insanı falan olabilir. ahaha. michael romeo gibi bir "boss" ile çalışmaya kimsenin hayır diyebileceğini de düşünmüyorum açıkçası.

seviyorum ülennn bu grubu!

symphony x rocks & rules!

not: paldır küldür yazdım valla. bir kere bile google amcaya danışmadım bunları yazarken. *
devamını gör...
30 ağustos 2024'te istanbul'da konser vereceğini açıklamış grup.

www.facebook.com/share/p/pw...

en sevdiğim gruptur ama en sevmediğim şeylerden biri konser izlemek olduğu için gitmeyeceğim. direkt uykum geliyor benim konserlerde ve bu benle alakalı. yani cidden buna engel olamıyorum. grubun fanıysam da, sahnede çok iyilerse bile esnemelerden bir hal oluyorum konser izlerken. bu sebeple asırlardır hiç konsere gitmedim ve bundan sonra da gitmem herhalde.

bu sene cradle of filth geldi ve bruce dickinson da geliyor ve onlarla da ilgilenmemiştim bu yüzden.

gene de büyük olay. ülkemize ilk kez geliyor symphony x!

cradle ve bruce'un (yani solo olarak) da ilk gelişleri... aman tanrıaam, neler oluyor ülkemizde?! *
devamını gör...
accept'in gitaristi wolf hoffman ile yaptığı şu çalışma ile tanıdığım topluluk. klasik müzik enstrümanlarıyla nasıl güzel metal müzik yapılır, harmanlanır en iyi şekilde gösteriyor adamlar.
devamını gör...
dün gece tr'deki ilk konserini başarıyla vermiş olan grup. şu tanımımda epey detay vermiştim: #3147688

başka videolar da attı sol önden izleyen ve videolar çeken dostum. grubun konser sonunda seyirciyi selamlama videosu gözlerimi doldurdu. çok memnun kalmışlar seyirciden, belli ki.

bu da setlist (fotoğraftaki eller o dostuma ait. romeo'nun ayağının dibindeki setlist yazılı kağıdı alıp fotosunu çekmişler. ahahs.):

sonunda bir de sea of lies şarkısını çalmışlar, setlist'i tamamladıktan sonra.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
grupla aynı adı taşıyan ilk albümünü tamı tamıma 30 yıl önce bugün çıkaran süpersonik progressive metal grubudur.

grupla ve benim için nasıl bir değeri olduğuyla ilgili birçok şey yazmıştım zaten üstteki tanımlarımda.

şimdi geçenlerde öğrendiğim bir şeyi aktarayım. çoook eskiden, yani 2000'lerin başlarında grubun 1994'te kurulduğunu "biliyorduk". sonra birileri, 1993'te kuruldu, şahitlerim var falan deyince ben de inanıp 1993'te kurulmuş demek ki demiştim. bunu söyleyen eleman, grubun kurucusu michael romeo'yu tanıyor muymuş, bir şeyler...

ancak... geçenlerdeki bir röportajında romeo net olarak grubun 1994'te kurulduğunu söyledi. romeo'nun üstün yeteneklerini keşfeden caponlar kendisine telefonla ulaşmış ve bir grubun var mı falan diye sormuşlar. yani bir nevi çekik gözlülerden gelen "size albüm yapmaya hazırız" teklifi gibi bir şey. romeo da röportajda hafif utangaç bir tavırla "var dedim" diyor ama yokmuş anladığım kadarıyla. askdjlkdsjlakj. görünene göre hemen toplamış elemanları ve o sene bir albüm hazır etmişler ve japon plak şirketi zero corporation etiketiyle tam 30 yıl önce çıktı ilk albümleri.

şu röportajdan bahsediyorum:


yani grubun 1994'te kurulduğunun kafamda netleşmesinin üzerinden 1.5 ay falan geçti.
devamını gör...
en sevdiğim grup resmen 10 senedir yeni albüm çıkarmıyor olacak yakında. 2015 temmuzunda çıkarmışlardı son albümlerini. öyle normalde serzenişte falan bulunmam böyle konularda da bu birazcık(!) fazla uzun bir süre olmadı mı ya?..

ister misin şimdi bunu yazmamın üstüne, çat diye birkaç gün içinde bir single salsınlar ortalığa ve yeni albüm 2025 ilkbaharında çıkacak diye resmi bir açıklama yapsınlar. ben isterim valla. oluyor ya böyle şeyler bazen. bu sefer de olsun lütfen. niye olmasın çünkü. hehe.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"symphony x" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim