#ödüllü filmler
drama / yerli
9 / 10
puan ver

öne çıkanlar | diğer yorumlar

filmde tarikatların paratransferi, şirket gelirleri gibi konular ile aslında ne kadar tehlikeli ve güçlü gruplar olduğunu anlatır. filmin yönetmenliğini özer kızıltan yaparken, senaryosu önder çakar'a aittir.
devamını gör...
"bilir misin dergahımızın çarkı nasıl döner, çorbamız nasıl kaynar" gibi bir girizgah yapmıştır şeyh, muharrem'i ikna etmek (kandırmak) amaçlı yaptığı ilk sohbetinde.

dergah, sohbet-evi, ilim konağı gibi provakasyon merkezlerinde hard dinci kesimin en sık kullandığı yöntem budur. takva, bunun gibi onlarca ayrıntıyı yakalamasıyla, türünün örnekleri arasından yükselip kültleşmiştir.

sadece uhrevi konulara yoğunlaşan insana dünya gereksiz gelir. bu mantıkla, değer verdiği bir --sözde-- ilim insanını dinlemeye giden cemaat, dünyanın da ahiret kadar önemsenmesi gerektiğini, işte bu cümlelerle hatırlar.

- ahiret önemli ama, bu dünyada da çorbamız...
- dünya malı dünyada kalır ama, iyi bir nesil yetiştirmek için de işlerimizi aksatmamamız...
- insan tüm varlığın, şehvetin, zenginliğin geçici olduğunu bilmeli, ama efendimiz buyuruyor ki...

inandığı allah ile arasına sürekli birilerini sokmaya gayret eden bu -kendi kendine yetersiz- güruh, bu laflar olmasa, yanaklarına şiş sokup halejullahhhh diye inleyecek kadar konsantredir değerli kültür yumağı fransız sinemacılarım.

onları , "x kuran kursuna çimento" "camimize klima" diye ikna etmenin yolu, dünya malının önemini, ahiret sohbetinden "sonra" özet geçmektir.

5 yılda bitmeyen kütüphaneler, asla alınmayan avizeler için insanları kandırmak her adama nasip olmaz.

bu küçük detayların, erkan can faktörüyle birleşimi takva adlı başyapıtı güzel kılar.
devamını gör...
erkan can'ın oyunculuğuna şapka çıkardığımız, siyasal islamın ne demek olduğunu çok iyi anlatan bir film.
ileride belki çok uzun bir yazı yazarım üzerine.
sinemada izlemiştim. o zamanlar 2006 filandı. dinsel temalı film bekleyen cemaatçiler, bir anda salonu terk etmişlerdi.
filmi tek başıma izledim dersem yeridir.
dinsel, ekonomik ve siyasal islam nedir? ahlak anlayışı nasıldır?
herkeslere tavsiye ederim

''
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel''
devamını gör...
tarikatlar nedir? cemaatler ne işe yarar gibi soruların cevaplarını çok net bulabileceğiniz bir film. filmi yeni izlediğim için üzerine bir şeyler yazmak istedim. açıkça söylemek gerekirse filmde beni hiçbir şey şaşırtmadı. dünya nimetlerinden elini eteğini çekmiş hayatta kimse tarafından adam yerine konmayan kendi halinde bir tip olan bu çok masum muharrem efendi şeyhin dikkatini çekmiş ve ateşe atılacak kişi olarak görülmüştür. muharrem efendi hiç evlenmemiş anne babasının ölümü üzerine yıllarca bir evde tek başına yaşayan kumaş tüccarının çırağıdır. daha öncede belirttiğim gibi dünya nimetlerinden elini eteğini çekmiş iyi bir insan olmanın dini kurallara uyarak olabileceğini zanneden saf bir adamdır.

dini konulardaki hassasiyeti ile o çevrede çok etkin olan bir tarikata gitmeye başlamıştır (tabii ne kadar süredir gittiği bize filmde anlatılmıyor) tarikatın içerisinde çok da etkin olmaması etrafında birilerini sürükleyemeyecek biri olması gibi kriterler şeyh tarafından faydalı olarak görülmüştür. resmen tarikatın yatak odasına girecek bir adam yeri geldiğinde çok net harcanabilecek biri olmalıdır nihayetinde. aynı zamanda kendi çıkarına çalışamayacak kadar da saf aklı ticarete basmayan bir tip olmalıydı ve şeyh bunun farkındaydı. bu yüzden kendisini seçmiştir.
neden rauf efendiyi seçmediğini anlatmama gerek yok herhalde kendisi muharrem efendide olmayan her şeye sahip bir adam kafası ticarete basıyor, dünya işlerinden elini filan çekmemiş bir adam, etrafından birilerini sürükleyebilecek tarikattaki kişilerle arası iyi olan hitabeti güçlü bir adam şeyhin ikinci adamı. bu yüzden şeyh rauf efendiye vermiyor bu işi.

şeyh bir gün muharrem efendiyi alıp fatih camiinde yanında namaz kıldırması tüm cemaate bakın bu adam önemli biridir ve benim yanımdadır mesajını vermek içindir. rauf efendinin seçildiği iş son derece basit bir iştir aslında fakat dışarıdan tarikatı kendi çıkarlarına kullanabilecek çapta bir adam şeyhin tüm sistemini bozar. dünya işlerinden elini eteğini çekmiş muharrem efendi dünya nimetleriyle karşılaşmaya başlar ve bundan cehennem ateşiyle karşılaşmış gibi korkar. avm'lere girer bankalarda ayakta karşılanır şehrin belediye başkanı kendisini odasında ağırlar. hem sokaklarda karşılaştığı kadınlar hem itibar görmesi ilk başlarda muharrem efendiyi o kadar da çok etkilemez.

fakat daha sonra sürekli bastırdığı cinsel duyguları başına bela olmaya başlar. (ilk kiraları topladığının gecesi gördüğü rüya yüzünden rüyalanması ve abdest almaya giderken şeyh ve rauf efendi ile karşılaşıp şeyhin rauf efendiye dönüp gülücük atması aslında her şeyin tam da beklendiği gibi gittiği imajını verir bize filmde)

ayrıca filmdeki aklını kaybetmiş olan bir adam vardır muharrem efendinin süt kardeşi mi babasının süt kardeşi mi öyle bir şey olması lazım aklımda tam kalmadı orası affola. buradaki o meczup adam anladığım kadarıyla kendinden önce bu işleri yapan adamdır kendisi de aynı şekilde kafayı yemiştir. muharrem efendi eğer kimse dokunmasa sıradan bir hayat yaşayıp ölüp gidecek bir adamdı fakat karşısına böyle büyük bir sınav çıktı. cemaat nedir? tarikat nedir?

gir bir gör öğren bakalım sınavı. kendisinin aklı bunları almaya yetmedi. saf olarak gördüğümüz bu adam aslında bir şeyleri sorgulamaya başlamıştı fakir ailelere tolerans gösterilmesi hatta bazı zekatların bu ailelere verilmesini teklif dahi etmişti fakat şeyh boş adam değil yıllarca çalışmadan geçinmeyi başarmış bunu din adına yapmış kafası çalışan bir tip zaten hazırdı böyle bir sorgulamaya ve hemen tarikattaki adamları hatta çocukları bahane edip savuşturdu muharrem efendiyi.

kapana kısılıp kalmıştı muharrem efendi aslında şeyhi onun sorununu bilmişti ve çözecekti de fark etmişti cinsel olarak kendini bastırdığını bu yüzden kendisine kızını verecekti burada hesaplamadığı bir şey oldu ilki rauf efendinin mesajı istediği gibi götürmemesi oldu. sonuçta kendisi ikinci adamdı ve muharrem eğer ki şeyhin kızını alırsa kendisi geri plana itilecekti. bu yüzden mesajı yarım yamalak götürdü ve kestirip atması üzerine hiç üstelemedi.

oysaki muharremin en çok ihtiyacı olan şey buydu. evlilik olsaydı muharrem bastırdığı tüm bu hislerini açığa çıkaracak ve karşımıza dini mis gibi kullanan bunu ticarete dönüştürmeyi bilen (genelde bizim nefret ettiğimiz) zengin varlıklı akıllı bir adam çıkacaktı. istediği her şeye bu kadar yakınken muharrem bir olamayışın öyküsü oldu ve sürekli rüyasında gördüğü kişinin altıncı da döviz bozdururken rastlayıp takip ettiği şeyhin kızı olduğunu da öğrenince devreleri yaktı ve sonunu getirdi muharrem. muharrem olamayışın bir öyküsü yazık oldu adama.

hayatları gereği dini konulara uzak olan ya da hayatı boyunca dindar bir ailede yaşayıp asla sorgulamayan insanların içinde bulunmuş güzel dostlarımızın izlemesi gereken bir filmdir. zaman zaman tarikatlara ve cemaatlere tepkileri görüyorum ve gülüyorum çünkü bu tarikatlar ideolojik ve dini anlamda eleştiriliyor oysa burada dönen pastadan hiç bahsedilmiyor.

asıl mevzu bu tarikatların pastalarıdır unutmayın düşmanınızı bitirmek istiyorsanız nereden beslendiğine odaklanmalısınız orayı elinden alabilirseniz düşmanınız zaten ölecektir. bu tarikatlar ve cemaatleri ayakta tutan başlıca sebepler: dine inanan saf başkası tarafından kullanılmaya açık tipler, yapılan yardımlar ve bu yardımların makbuzsuz yapılması (ki burada para sistemden çıkıyor ve bu parayı sisteme sokmak için bir tüccara ihtiyaç oluyor. neden kiralar bankalara yatırılmıyor sanıyorsunuz. ve neden müteahhitler esnaflar bu tiplerin peşi sıra geziyor ona muharrem gibilere saygı duyuyor sanıyorsunuz), çocuklar ki bunlar buraların yüzünü aklaştıran yerlerdir. geleceğimiz için dindar bir nesil yetiştiriyoruz fikri her dindarı buraya para vermeye çok rahat ikna eder.

sonuçta ne kadar da güzeldir kuranı kerim okuyan öğrenen gencecik çocukların olması değil mi? kim istemez ki? hangi müslüman istemez ki?, fakirlerdir bir de onlar da ayrı bir meşruiyet oluşturur tarikatlara. eğer ki bu tiplerden rahatsızsanız ve ülkenizde bu tip yapıların olmasını istemiyorsanız beslendiği kaynakları yok etmelisiniz. neyse film analizinden çok ülkede tarikatları nasıl bitiririz yazısına döndürdüm canım metnimi buraya kadar sabredip okuduğunuz için teşekkür ederim umarım hoşunuza gitmiştir yazım.
devamını gör...
bir özer kızıltan filmidir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
filmin yönetmeninin kayda değer başka bir filmi yoktur benim gözümde ancak filmin senaryosunu yazan önder çakar gemide, lalelide bir azize ve dar alanda kısa paslaşmalar filmlerinin de yazarıdır ve değerlidir. filmi başrollerinde ise bu filmde harikalar yaratıp altın portakal kazanan erkan can ve güven kıraç oynamaktadır.

inanmak güzel şey. neye olduğu da önemli değil. bir şeylere inanmış bir insanın duyduğu o güven duygusu, o aidiyet hissi hiçbir şeye değişilmez. ama işte öyle bir dünyada yaşıyoruz ki çok yakın zamanda çok sevdiğim bir insanın söylediği gibi “ hayat o kadar acımasız ki aklımız çıkıyor.

tam hakkıyla, tertemiz bi duygu ile bir şeylere inanmaya başlıyoruz ki aslında inandığımız şeyin inanılır gibi olmadığı çıkıyor ortaya. ondan sonra ne bizde inanacak güç ne de dünyada dönecek kudret kalıyor.

inancınız bir kere darbe aldığında ya bu dünyada hiçbir şeye inanmayan bir insan olarak yaşar gidersiniz ya da ermişler katına çıkar bir başka ölüme yaklaşırsınız.
devamını gör...
hazır youtube'da full versiyonuna denk gelmişken, bir yandan bilmem kaçıncı kez izleyip, bir yandan da şurada bir iki cümle edelim.

öncelikle senaryo, gemide filminin senaryosunu yazan önder çakar'a ait. aynı zamanda laleli'de bir azize filminin senaryosu da kendisinin. yönetmen ise özer kızıltan. özer kızıltan'ın başka ses getiren bir işi yok açıkçası. tüm yapım, kendilerine yeni sinemacılar diyen bir gruba ait. hala aktif olarak iş yapıyorlar mı bilmiyorum. ama o dönem için epey aktiflerdi.

kadroya gelirsek de erkan can, güven kıraç, meray ülgen, engin günaydın ve settar tanrıöğen derken şampiyonlar ligi gibi. bu kadroyu boş bir odaya koysak sohbetine doyamayız. o yüzden kötü bir iş çıkmasının imkanı yok.

bir dip not da ödül ile ilgili. bu filmin en iyi film ödülü alamamasının nedeni, aynı yıl zeki demirkubuz'un kader filmi ile yarışıyor olması. ödül tabii ki kader filmine gitti. kıyaslamak doğru olmaz ama takva da en az kader kadar iyi bir film.

hikayeye gelirsek de sadece iyi bir adam olmak isteyen muharrem'in hayatına odaklanıyoruz. muharrem, tek başına yaşayan, hayatı iş, ev ve dergah arasında geçen saf bir adam. bir gün şeyh, muharrem'den dergahın gayrimenkullerinin hesabını tutmasını ve paraları toplamasını ister. o günden sonra muharrem'in hayatı hiç tahmin etmediği bir şekilde değişir. muharrem, bu yeni hayatına adapte olmaya çalışırken, kalbinin sesinden oldukça uzaklaşacaktır.

film, dergah ve tarikatların etrafında dolanırken hiçbir şekilde taraf tutmaz. doğru ya da yanlış ayırt etmeden, iyi ya da kötü diye yorumlamadan yalın bir dille yaşananları anlatır. aslında anlattığı şey sadece muharrem'in hayatı değil, muharrem'in hayatına odaklanırken, bu kültürde yaşananları da gözümüze sokar. türk sinemasının yakın dönemdeki en özel işlerinden biridir.

son olarak şeyhin muharrem hakkında söylediği ve filmin en kilit repliklerinden birini hatırlayalım. "o'na, sıradanlığının sıra dışı olduğunu anlatmak gerek"
devamını gör...
filmi çok değer verdiğim arkadaşlarımla birlikte 4-5 saatte izledik
ilk baştaki zikir sahnesi benim bacaklarımı uyuşturdu çok etkşlendim ama hemen sonrasındaki sahne geçişi çok aşırıydı ve neyle karşılaşacağımı anlamış oldum
aslında filmin başında ilimi yeterli değil ama güvenilir gibisinden birşey söylemişti
neyse film hakkında çok yazasım vardı ama çok da konuşmak istemiyorum çünkü yordu beee ... swh
küçük ayrıntılara dikkat etmemişler bu beni üzdü biraz.
devamını gör...
2006 yılında gösterime girmiş, aşırı tribe sokan bir filmdir. gerçekten de aldığı bütün ödüllerini hak etmiş. muharrem'in değişimi, girdiği sıkıntılı süreç ilmek ilmek işlenmiş. psikolojik gerilimi yükseklerde yaşatıyor. filmde en sevdiğim tirat şuydu:



cevapsız soruları kendine sormaktan vazgeç. bırak, koy ver gitsin. başta sonu bilmek yeter sandım. sonda ne var, ölüm. ölümden sonra... işte bunu bildiğinde tamamsan. yaradanın korkusu, onun korkusu beni düzene sokar sandım. ben sadece iyi bir insan olmak istedim muhittin. sadece iyi bir insan. o her zaman ve her yerde var. yaradan her zaman ve her yerde var. onun dediklerini yaparsan, onun istemediklerini yapmazsan. hem bu dünyada iyi bir insan olursun, hem de öbür dünyada rahat edersin. ama olmadı, olmuyor. şeytan her zaman var. belki de şeytan dediğimiz bizzat kendimiziz.

devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"takva (film)" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim