1.
uçaktayım. uzaktan tanıdığım birinin tanıdıkları da var. (bkz: ihsan oktay anar) ın (bkz: galîz kahraman) kitabını okuyorum. yazarın okuduğum ilk romanı, çok da sardı. bu tanıdığın tanıdığı elimdeki kitabı kaptı. kitabın dili eskidir, ilginçtir. tam çözemedi. "sen bunun yerine
risale-i nur" oku dedi. "haa" diye cevap verip kitaba döndüm. sanırım bir 15 dakika daha konuştu ama ben kitaba bakıyordum.
sanırım başka tarikatın kitabını okuduğumu sandı.
risale-i nur" oku dedi. "haa" diye cevap verip kitaba döndüm. sanırım bir 15 dakika daha konuştu ama ben kitaba bakıyordum.
sanırım başka tarikatın kitabını okuduğumu sandı.
devamını gör...
2.
çocuğunu tarikat yurduna göndermek.
devamını gör...
3.
tarikatına sokayım gibi nahoş bir cümle kurmanıza sebep olabilir.
devamını gör...
4.
sabah akşam ne zaman aklıma gelse sokuyorum zaten.
hem de nerelerine sokuyorum var ya yoldaş izin verse de bir gün küfür dağarcığınızı gıdıgıdı okşasam.
hem de nerelerine sokuyorum var ya yoldaş izin verse de bir gün küfür dağarcığınızı gıdıgıdı okşasam.
devamını gör...
5.
bence herkes sokmalı. hatta bi kaç kez gir çık yaparsak, daha şey olur.
devamını gör...
6.
damacana kıskanır
sokma tarikata
sokacaksan damacana
sokma tarikata
sokacaksan damacana
devamını gör...
7.
kemalizm tarikatı bayağı ilgi çekiyor bu aralar!
devamını gör...
8.
bir yönüyle içgüdüseldir.
çünkü tarikat olgusu bir kolektif iman denemesidir.
kolektif ise kutsal kanla kurulur. tam da bu nedenle türkiye’deki tarikatların tamamına yakını her ne hikmetse seyyid’dir. şerif olanlarsa sadece şerif değil, hem seyyid, hem şeriftir. yani ya hz. hüseyin soyundan gelirler yahut iki farklı koldan hem hz. hüseyin hem hz. hasan soyundan gelirler. bir diğer deyişle; tarikat lideri kureyş kabilesi’nin haşimi kolundandır (!)
(iran şia’sına göre, hz. hüseyin’in acem (pers) eşinden olan çocukları vasıtasıyla imamet şia’dan sürmektedir.)
bu yalanlar kanın kutsallığı ile tarihsel bağ kurabilmek için önem arz eder.
kolektif imanın olmazsa olmaz şartı budur.
kan ve akrabalık bağına kutsiyet yüklemek hiyerarşinin inşaasını sağlar. bu meşruiyet, kutsal kan sahibine, diğerlerine şefaat etme veya onları kolektif’in dışına atma hakkı verir.
böylelikle kolektif iman ortaya çıkar. iman’ın derecesi kolektif’e bağlılıkla ölçülür: mürşit elinde mürid, gassal elinde meyyit gibi olmalıdır. çarkı döndüren en önemli güç budur.
peki islam’da, böyle bir hiyerarşi ve kolektif’i meşru kılacak herhangi bir kaide var mıdır?
- islam’da iman bireyseldir. bir kişinin imanı, diğerine fayda etmez. her insan iman yönünden sadece allah’a karşı sorumludur. onun imanını da sadece ve sadece allah bilir.
- hz. peygamber’in kızına “fatıma çalış, ben seni kurtaramam” dediği bilinir. peygamber soyundan gelmeyi bırak, peygamber’in öz kızı için bir garanti yoktur.
kısacası, islam’da kutsal kan ve ruhbanlık yoktur.
çünkü islam ‘kara kadının oğlu’nun da dinidir.
tarikat olgusu ise kendini bu realitenin reddi üzerine inşaa eder. bu nedenle hiçbir zaman kendi içinde devinemez, sürekli yeni mürid arar. bu, sadece sağım için değil, kendi kendini teyit için de önemlidir.
herhangi bir mürid içsel olarak bu teyide muhtaç olduğu için tarikat propagandasına teşnedir.
çünkü tarikat olgusu bir kolektif iman denemesidir.
kolektif ise kutsal kanla kurulur. tam da bu nedenle türkiye’deki tarikatların tamamına yakını her ne hikmetse seyyid’dir. şerif olanlarsa sadece şerif değil, hem seyyid, hem şeriftir. yani ya hz. hüseyin soyundan gelirler yahut iki farklı koldan hem hz. hüseyin hem hz. hasan soyundan gelirler. bir diğer deyişle; tarikat lideri kureyş kabilesi’nin haşimi kolundandır (!)
(iran şia’sına göre, hz. hüseyin’in acem (pers) eşinden olan çocukları vasıtasıyla imamet şia’dan sürmektedir.)
bu yalanlar kanın kutsallığı ile tarihsel bağ kurabilmek için önem arz eder.
kolektif imanın olmazsa olmaz şartı budur.
kan ve akrabalık bağına kutsiyet yüklemek hiyerarşinin inşaasını sağlar. bu meşruiyet, kutsal kan sahibine, diğerlerine şefaat etme veya onları kolektif’in dışına atma hakkı verir.
böylelikle kolektif iman ortaya çıkar. iman’ın derecesi kolektif’e bağlılıkla ölçülür: mürşit elinde mürid, gassal elinde meyyit gibi olmalıdır. çarkı döndüren en önemli güç budur.
peki islam’da, böyle bir hiyerarşi ve kolektif’i meşru kılacak herhangi bir kaide var mıdır?
- islam’da iman bireyseldir. bir kişinin imanı, diğerine fayda etmez. her insan iman yönünden sadece allah’a karşı sorumludur. onun imanını da sadece ve sadece allah bilir.
- hz. peygamber’in kızına “fatıma çalış, ben seni kurtaramam” dediği bilinir. peygamber soyundan gelmeyi bırak, peygamber’in öz kızı için bir garanti yoktur.
kısacası, islam’da kutsal kan ve ruhbanlık yoktur.
çünkü islam ‘kara kadının oğlu’nun da dinidir.
tarikat olgusu ise kendini bu realitenin reddi üzerine inşaa eder. bu nedenle hiçbir zaman kendi içinde devinemez, sürekli yeni mürid arar. bu, sadece sağım için değil, kendi kendini teyit için de önemlidir.
herhangi bir mürid içsel olarak bu teyide muhtaç olduğu için tarikat propagandasına teşnedir.
devamını gör...