orijinal adı : buddha in the attic
yazar : julie otsuka
yıl : 2011
japonya'dan evlilik vaadiyle amerika'ya gelerek köle olarak yaşamlarına devam eden kadınların öyküsünü anlatan eserdir.
yazar : julie otsuka
yıl : 2011
japonya'dan evlilik vaadiyle amerika'ya gelerek köle olarak yaşamlarına devam eden kadınların öyküsünü anlatan eserdir.
natıonal book award 2011 finalisti
pen faulkner 2012 en iyi roman ödülü
“yılın en iyi kitabı” vogue boston globe
pen faulkner 2012 en iyi roman ödülü
“yılın en iyi kitabı” vogue boston globe
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "insan olun biraz" tarafından 10.06.2021 11:18 tarihinde açılmıştır.
1.
bir julie otsuka romanıdır.
bir tanımımda bahsetmiştim aslında. ama hangisi olduğundan emin değilim. unutmamanız gereken şeylerden biri “ itirazın iki şartı” idi. şöyle bir şeydi adını andığım nevzat çelikşiiri:
çok olmadığımız kesin
çok olan tarafta değiliz
çok olan tarafta olmayacağız
türkiye'de kürt olacağız
kürtlerde ermeni
ermenilerde süryani
gidip almanya'da türk olacağız
hollanda'da surinamlı
fransa'da cezayirli
iran'da azeri
amerika'da zifiri zenci olacağız
çoğalan zencide mutlaka kızılderili
israil'de filistinli
köpeğin karşısında kedi
kedinin karşısında kuş olacağız
kuşun karşısında börtü böcek
hakemler hep karşı takımı tutacak
ve biz hep yedi kişiyle tamamlayacağız maçı çiçeklerden kamelya olacağız
az kolumuzun tarafında
solda olacağız
bu itirazın ilk şartı
solda da az olacağız
devrimi çoğaltırken çünkü
bir başka devrime hızla azalacağız
bu da itirazın ikinci şartı
daha önce hiç duymadığım bir azınlık hikayesini anlattı bana julie otsuko, ki kendisi hala amerika’da bir azınlık olarak yaşamakta. ama bu hikayede anlatılan azınlık olma durumu çifte kavrulmuş. zira bu insanlar hem amerika’ya göç eden japon’lar hem de erkekler tarafından kandırılarak göçe zorlanmış insanlar.
kadınların zaten zor bir hayat sürdükleri konusunda herkes hemfikirdir sanırım. ancak uğradıkları cinsiyetçi ayrımcılık ve baskılara bir de başka bir ülkede başka bir ırktan olarak maruz kaldıkları itilmişliği de eklersek ne demek istediğim anlaşılır sanırım.
yalan dolan bir amerikan rüyasını yaşamak için aldatılıp yeni dünya topraklarına ayak basan japon kadınlar uykularından sıçrayarak, korku ve ter içinde uyanır. biz de bu kitabı okurken azınlıklar içinde kadın olmanın ne kadar zor olduğunu, bu saçma dünya düzeninde hala değiştirmeye gücümüzün yetmediği haksızlıklar olduğunu sessizce okuyoruz. ses çıkarmamız gerekirken.
bir tanımımda bahsetmiştim aslında. ama hangisi olduğundan emin değilim. unutmamanız gereken şeylerden biri “ itirazın iki şartı” idi. şöyle bir şeydi adını andığım nevzat çelikşiiri:
çok olmadığımız kesin
çok olan tarafta değiliz
çok olan tarafta olmayacağız
türkiye'de kürt olacağız
kürtlerde ermeni
ermenilerde süryani
gidip almanya'da türk olacağız
hollanda'da surinamlı
fransa'da cezayirli
iran'da azeri
amerika'da zifiri zenci olacağız
çoğalan zencide mutlaka kızılderili
israil'de filistinli
köpeğin karşısında kedi
kedinin karşısında kuş olacağız
kuşun karşısında börtü böcek
hakemler hep karşı takımı tutacak
ve biz hep yedi kişiyle tamamlayacağız maçı çiçeklerden kamelya olacağız
az kolumuzun tarafında
solda olacağız
bu itirazın ilk şartı
solda da az olacağız
devrimi çoğaltırken çünkü
bir başka devrime hızla azalacağız
bu da itirazın ikinci şartı
daha önce hiç duymadığım bir azınlık hikayesini anlattı bana julie otsuko, ki kendisi hala amerika’da bir azınlık olarak yaşamakta. ama bu hikayede anlatılan azınlık olma durumu çifte kavrulmuş. zira bu insanlar hem amerika’ya göç eden japon’lar hem de erkekler tarafından kandırılarak göçe zorlanmış insanlar.
kadınların zaten zor bir hayat sürdükleri konusunda herkes hemfikirdir sanırım. ancak uğradıkları cinsiyetçi ayrımcılık ve baskılara bir de başka bir ülkede başka bir ırktan olarak maruz kaldıkları itilmişliği de eklersek ne demek istediğim anlaşılır sanırım.
yalan dolan bir amerikan rüyasını yaşamak için aldatılıp yeni dünya topraklarına ayak basan japon kadınlar uykularından sıçrayarak, korku ve ter içinde uyanır. biz de bu kitabı okurken azınlıklar içinde kadın olmanın ne kadar zor olduğunu, bu saçma dünya düzeninde hala değiştirmeye gücümüzün yetmediği haksızlıklar olduğunu sessizce okuyoruz. ses çıkarmamız gerekirken.
devamını gör...