h. p. lovecraft'ın eserinden uyarlanmış 1991 yapımı korku filmidir. eşinin yapmış olduğu deneylerden şüphelenen bir kadın olayları araştırması için bir dedektif tutar. charles ve yardımcısı ölüleri diriltmek için deneyler yapmakta olduğu ortaya çıkar ve ikisi de tutuklanır. araştırmak yapmak için charles'ın eşi ve dedektifler laboratuvara gider ve korkunç bir maceraya adım atarlar.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "dahlvier" tarafından 06.11.2022 15:18 tarihinde açılmıştır.
1.
bir 90'lar sineması klasiği olamamış olsa da lovecraft'ın karanlığını iyi yansıtan bir eser
1991'de gösterilmiş, kanada'dan ekranlarımıza ulaşan bir filmidir; ülkemizin beyaz perdelerinde göründüğünü hiç zannetmiyorum. bir h.p. lovecraft uyarlamasıdır. sadık bir uyarlamadır. * sadık derken, yani tam da sadık değil aslında. filmdeki "günümüz", 90'lardır; lovecraft'ın yaşadığı zamanlar değildir. bu bence hem iyi hem de filmin yapılmasında kolaylık sağlayan bir tercihtir. yani şimdi 1900'lerin ilk yarısında geçseydi yapım, ona göre kostümler, dekorlar, binalar vs. ile uğraşmak zorunda kalacaklardı. zaten uzakça geçmişte geçen kısımları var. bir ekstra yüke daha hiç lüzum yok.
kanada, beğenilerim ve izlediğim filmleri ekseninde çok nadiren süper korku filmi çıkartabilen (bkz: shadow builder), yine nadiren berbat korku filmi yapan (bkz: pontypool) ve genelde iyi veya kötü korku filmi yapıtları sunan bir ülke. demem o ki, ben kanada yapımı korku filmlerini ya beğeniyorum ya da beğenmiyorum normalde; bu ikisi eşit gibi benim için; çok nadiren bayıldığım veya nefret ettiğim korku filmleri üretiyor bu ülke.
the resurrected (diriltilmiş), beğendiğim korku filmlerinden biri oldu kanadalıların. lovecraft ve 90'lar denince aklıma ilk in the mouth of madness gelir. john carpenter'ın bu başyapıtı aslen bir lovecraft uyarlaması değildir ama "lovecraftian" bir eserdir. burada tanıttığım film ise, 90'ların karanlığının henüz tam çökmediği 1991 senesinden selamlıyor bizi. bol kontrastlı bir görselliği olan 90'ların karanlık filmlerinin en iyi örneklerinin çoğu, bu on yılın ikinci yarısında bizlerle buluştu bana sorarsanız. gene de, buna rağmen bu tam bir 90'lar filmidir de diyebilirim. daha yapıtın açılışındaki karanlık görsellik ve müziklerden bile bu bellidir. 80'lerin sonunda da batman filmi çıkmıştı gerçi, 90'ların karanlığını yansıtan... veya müjdeleyen mi demeliydim? valla sanatta karanlık işleri çok seviyorum. benim için "müjdeleyen" olur bu; sizin için bilemem.
bu filmin müziklerinden sorumlu olan richard band'i daha önce duymuş muydum hatırlamıyorum ama kendisi inanılmaz bir iş çıkartmış burada. sadece bir kısımda danny elfman'ın batman müziklerinden bir melodi araklayıp biraz modifiye etmiş ama onun dışında müthiş müzikler yapmış bu film için adam. 80'lerin ruh yükselten müziklerini ayrı bir yerde, 90'ların ise karanlık temalı müziklerini ayrı bir yerde tutarım. 90'ların bu tür karanlık ve mistik tınılarını seviyorsanız bu filmin müziklerine mutlaka bir kulak kabartmalısınız. özellikle filmin açılışındaki tınılara inanmakta güçlük çektim; harikulade!
the case of charles dexter ward kitabından uyarlanan bu yapıtta en çok dikkati çeken şey aynı isimli karakteri canlandıran chris sarandon'ın oyunculuğu kesinlikle; en azından benim için bu öyle oldu. romanı okuyanlar bilir, okumayanlara spoiler; aslında iki tane aynı "tipte" insan * var burada. yani chris, burada iki kişiyi oynuyor ve ikisini de süper oynuyor.
romanın/filmin konusundan bahsetmeyeceğim zira yazım, önceden düşündüğümden daha uzun oldu ve çok uzun tanıtımlar yapmayı sevmiyorum. şundan bahsedeyim ama; filmdeki grotesk görünümlü yaratıklar gayet ilginç ayrıca dönemine (ve bütçesine) göre yapımın görsel efektleri hiç de fena değil. the resurrected'ın, gavurların deyişiyle "underrated" bir iş olduğunu düşünüyorum. eğer siz de bir lovecraft fanıysanız ve/ya 90'ların korku filmlerini seviyorsanız bu filmi mutlaka izleyin derim. belki de izlemiş olanlarınız da vardır tabii. bir ben miyim az bilinen filmleri izleyen, diğ mi azizim?.. haha.
1991'de gösterilmiş, kanada'dan ekranlarımıza ulaşan bir filmidir; ülkemizin beyaz perdelerinde göründüğünü hiç zannetmiyorum. bir h.p. lovecraft uyarlamasıdır. sadık bir uyarlamadır. * sadık derken, yani tam da sadık değil aslında. filmdeki "günümüz", 90'lardır; lovecraft'ın yaşadığı zamanlar değildir. bu bence hem iyi hem de filmin yapılmasında kolaylık sağlayan bir tercihtir. yani şimdi 1900'lerin ilk yarısında geçseydi yapım, ona göre kostümler, dekorlar, binalar vs. ile uğraşmak zorunda kalacaklardı. zaten uzakça geçmişte geçen kısımları var. bir ekstra yüke daha hiç lüzum yok.
kanada, beğenilerim ve izlediğim filmleri ekseninde çok nadiren süper korku filmi çıkartabilen (bkz: shadow builder), yine nadiren berbat korku filmi yapan (bkz: pontypool) ve genelde iyi veya kötü korku filmi yapıtları sunan bir ülke. demem o ki, ben kanada yapımı korku filmlerini ya beğeniyorum ya da beğenmiyorum normalde; bu ikisi eşit gibi benim için; çok nadiren bayıldığım veya nefret ettiğim korku filmleri üretiyor bu ülke.
the resurrected (diriltilmiş), beğendiğim korku filmlerinden biri oldu kanadalıların. lovecraft ve 90'lar denince aklıma ilk in the mouth of madness gelir. john carpenter'ın bu başyapıtı aslen bir lovecraft uyarlaması değildir ama "lovecraftian" bir eserdir. burada tanıttığım film ise, 90'ların karanlığının henüz tam çökmediği 1991 senesinden selamlıyor bizi. bol kontrastlı bir görselliği olan 90'ların karanlık filmlerinin en iyi örneklerinin çoğu, bu on yılın ikinci yarısında bizlerle buluştu bana sorarsanız. gene de, buna rağmen bu tam bir 90'lar filmidir de diyebilirim. daha yapıtın açılışındaki karanlık görsellik ve müziklerden bile bu bellidir. 80'lerin sonunda da batman filmi çıkmıştı gerçi, 90'ların karanlığını yansıtan... veya müjdeleyen mi demeliydim? valla sanatta karanlık işleri çok seviyorum. benim için "müjdeleyen" olur bu; sizin için bilemem.
bu filmin müziklerinden sorumlu olan richard band'i daha önce duymuş muydum hatırlamıyorum ama kendisi inanılmaz bir iş çıkartmış burada. sadece bir kısımda danny elfman'ın batman müziklerinden bir melodi araklayıp biraz modifiye etmiş ama onun dışında müthiş müzikler yapmış bu film için adam. 80'lerin ruh yükselten müziklerini ayrı bir yerde, 90'ların ise karanlık temalı müziklerini ayrı bir yerde tutarım. 90'ların bu tür karanlık ve mistik tınılarını seviyorsanız bu filmin müziklerine mutlaka bir kulak kabartmalısınız. özellikle filmin açılışındaki tınılara inanmakta güçlük çektim; harikulade!
the case of charles dexter ward kitabından uyarlanan bu yapıtta en çok dikkati çeken şey aynı isimli karakteri canlandıran chris sarandon'ın oyunculuğu kesinlikle; en azından benim için bu öyle oldu. romanı okuyanlar bilir, okumayanlara spoiler; aslında iki tane aynı "tipte" insan * var burada. yani chris, burada iki kişiyi oynuyor ve ikisini de süper oynuyor.
romanın/filmin konusundan bahsetmeyeceğim zira yazım, önceden düşündüğümden daha uzun oldu ve çok uzun tanıtımlar yapmayı sevmiyorum. şundan bahsedeyim ama; filmdeki grotesk görünümlü yaratıklar gayet ilginç ayrıca dönemine (ve bütçesine) göre yapımın görsel efektleri hiç de fena değil. the resurrected'ın, gavurların deyişiyle "underrated" bir iş olduğunu düşünüyorum. eğer siz de bir lovecraft fanıysanız ve/ya 90'ların korku filmlerini seviyorsanız bu filmi mutlaka izleyin derim. belki de izlemiş olanlarınız da vardır tabii. bir ben miyim az bilinen filmleri izleyen, diğ mi azizim?.. haha.
devamını gör...