terrence malick'in yönettiği ve senaryolaştırdığı, hames jones'un aynı adlı romanından uyarlanan 1998 yılında gösterilmiş olan amerikan yapımı film.
film; 1942 yılında, ikinci dünya savaşı sırasında, bir grup askerin japon mevzilerine düzenlediği saldırının ve onların bu olaya karşı tutumlarını işliyor.
film; 1942 yılında, ikinci dünya savaşı sırasında, bir grup askerin japon mevzilerine düzenlediği saldırının ve onların bu olaya karşı tutumlarını işliyor.
berlin uluslararası film festivali - altın ayı ( terrence malik) / şeref ödülü (john tall)
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "gustav klimt" tarafından 18.02.2021 00:33 tarihinde açılmıştır.
1.
müzikleri (tabii ki hans zimmer) ve savaş psikolojisini efsane bir oyunucu kadrosuyla anlatması yönüyle listemin kült filmlerinden biridir.
dünya "the thin red line" günü falan olmalı ve o gün tüm insanlara savaşın farklı bir yüzünü göstermek için izletilmeli.
ana karakter etrafında gelişen yan hikâyeler filmi daha derin bir psikolojik film yapıyor.
sadece sahnelerdeki jestleri ve mimikleri farklı bir gözle görmek için oturup bir daha izlenir.
ekleme: aynı isimli romandan uyarlanarak çekilen film.
dünya "the thin red line" günü falan olmalı ve o gün tüm insanlara savaşın farklı bir yüzünü göstermek için izletilmeli.
ana karakter etrafında gelişen yan hikâyeler filmi daha derin bir psikolojik film yapıyor.
sadece sahnelerdeki jestleri ve mimikleri farklı bir gözle görmek için oturup bir daha izlenir.
ekleme: aynı isimli romandan uyarlanarak çekilen film.
devamını gör...
2.
filmografisinde days of heaven ve badlands gibi görsel açıdan tablo gibi kusursuz filmler yer alan efsane yönetmen terrence malick'in 1998 yapımı underrated savaş filmi. saving private ryan ile aynı dönemde vizyona girmenin talihsizliğini yaşadı demek yanlış olmaz ancak bunun dışında her ne kadar çoğu otoriteden olumlu geri dönüş alsa da genel izleyici tarafından beklenenden daha az ilgi görmüş olması da kaçınılmaz bir gerçekti çünkü film kısmen durağan ilerleyen, savaşa rağmen tüm güzelliği ve tehlikesi ile yaşamaya devam eden doğa ananın gölgesinde; parçalanmış uzuvlar ve yere saçılmış iç organların arasında şuurunu ve insanlığını yitirme korkusu taşıyan askerlerin hikayesiydi, bir kahramanın veya çetin geçen tek tarafı haklı bir mücadelenin öyküsü değil. tamamen felsefi yanı baskın muhteşem bir 3 saat vadediyor terrence malick. oyuncu kadrosu ise şampiyonlar ligi gibi; sean penn, john travolta, adrien brody, john cusack, jim caviezel ve adını saymadığım onlarca oyunculuk dersi vermiş iyi oyuncu. açılış sekansı ise bana göre filmin etkileyiciliğinin ne denli yüksek olduğunun kanıtı gibidir.
"what's this war in the heart of nature? why does nature vie with itself, the land contend with the sea?"
bu filmi bu kadar iyi yapan bir diğer etken; savaşı bir taraf tutmadan, ucuz bir kahramanlık satmadan ve vahşeti haklı çıkarmadan anlatabiliyor oluşu. çoğu film ve kitap bahsetmese bile savaş kahramanlığı çoğu zaman korkudan altına yaptığın, bırakıp gitmekle kalmak arasında sürüncemede olduğun, parçalanmış cesetlerin arasında delirmemek için nefesini tuttuğun bir şeydir. kitaplar ve filmler cesetlere bakıp kustuğun, korkudan altına ettiğin, zalimce davrandığın, kaçmaya çalıştığın veya bunu dilediğin hiçbir andan söz etmezler. zalimliğin ve hırsın da kahramanlık diye pazarlandığı olur çoğu zaman oysa savaş bir kahraman bulunacak en son yerlerden biridir çünkü çift taraflı bir hayatta kalma oyununda kahraman diye bir şey yoktur. malick bunu filme öyle güzel yedirir ki, doğa ananın göbeğinde av ve avcının sürekli yer değiştirdiği hatta bazen hırsları uğruna sizi avlayanın sizden olduğunu en doğal biçimde aktarır.
rudyard kipling'in tommy* şiirinden:
"what's this war in the heart of nature? why does nature vie with itself, the land contend with the sea?"
bu filmi bu kadar iyi yapan bir diğer etken; savaşı bir taraf tutmadan, ucuz bir kahramanlık satmadan ve vahşeti haklı çıkarmadan anlatabiliyor oluşu. çoğu film ve kitap bahsetmese bile savaş kahramanlığı çoğu zaman korkudan altına yaptığın, bırakıp gitmekle kalmak arasında sürüncemede olduğun, parçalanmış cesetlerin arasında delirmemek için nefesini tuttuğun bir şeydir. kitaplar ve filmler cesetlere bakıp kustuğun, korkudan altına ettiğin, zalimce davrandığın, kaçmaya çalıştığın veya bunu dilediğin hiçbir andan söz etmezler. zalimliğin ve hırsın da kahramanlık diye pazarlandığı olur çoğu zaman oysa savaş bir kahraman bulunacak en son yerlerden biridir çünkü çift taraflı bir hayatta kalma oyununda kahraman diye bir şey yoktur. malick bunu filme öyle güzel yedirir ki, doğa ananın göbeğinde av ve avcının sürekli yer değiştirdiği hatta bazen hırsları uğruna sizi avlayanın sizden olduğunu en doğal biçimde aktarır.
rudyard kipling'in tommy* şiirinden:
devamını gör...