titanik faciası

sebebiyle ilgili birçok teorinin bulunduğu faciadır.

öncelikle ilk tanımda da bahsedildiği gibi bir iletişim sorunu söz konusuydu. bu sorunla ilgili de iki iddia vardı. birincisi, iletişimin bilinçli olarak kesildiği yönündeydi. yüksek yolcu kapasitesi ve çok fazla yolcunun şahsi görüşmelerini bu ağ üzerinden gerçekleştirmek istemesi üzerine yaşanan yoğunluk sebebiyle ağın kapatılması şeklindeydi. ikinci teori ise operatörün bulunması gereken yerde bulunmadığı yönündeydi. diğer bir iddia ise telgrafın arızalanması ve iletilmeye çalışılan mesajın operatör tarafından anlaşılamaması yönündeydi. bu olay titanik filminin silinen sahnelerinden birinde de canlandırılmıştır:


bir diğer iddia ise gözcülerin buzdağını çok geç fark etmesiydi. çünkü dürbünleri yoktu. gemi yolculuğa çıkmadan önce üçüncü kaptandavid blair’in aceleyle gemiden ayrılması gerekti ve kadere bakın ki dürbünlerin de bulunduğu teçhizat odasının anahtarı blair’de kalmıştı. böylede gözcüler buzdağını olması gerektiğinden çok geç fark ettiler, artık gerekli manevrayı yapacak zaman kalmamıştı.

manevra ile ilgili bir diğer sıkıntı ise pervanelerin yetersiz olmasıydı. 269 metre ve 52 ton ağırlığındaki gemiye göre pervaneler oldukça küçüktü bu sebeple kısıtlı zamanda yeterli manevrayı yapacak güç yoktu.
ayrıca açık hava ve sakin deniz nedeniyle gece de hız hiç kesilmemişti çünkü white star line ihtişamlı gemisini, varış noktası olan new york’a planlanandan daha erken bir zamanda ulaştırmayı ve reklamını iki katına çıkarmayı hedefliyordu. pervanelerin gücü, geminin hızından dolayı da yetersizdi.

başka bir iddia ise yola çıkmadan birkaç hafta önce titanik’in makine dairesinde çıkmış olan yangındı. yani gemi yola çıktığında zaten hasarlıydı. daha sonra gazeteci senan molony geminin sefere çıkmadan birkaç hafta önce çekilmiş olan fotoğraflarında, açıkça görülebilecek şekilde geniş bir alanda büyük bir karartı fark edecekti.
ancak firma white star line olayı görmezden gelip gemiyi ilk ve son seferine çıkardı. titanik’in buzdağına çarptığında aldığı 90 metrelik hasar tam da yangının çıkmış olduğu ve metalin zayıf olduğu kısımdı.

bir başka şaşırtıcı iddia ise aslında titanik’in hiç batmamış olmasıydı. iddiaya göre aslında batan gemi titanik değil, aynı firmaya ait olan olympic’ti. olympic (yani titanik) hasar almıştı, bu şekilde yola çıkması mümkün değildi ancak bu durumda firma batma riskiyle karşı kaşıyaydı. bu yüzden sigortadan para alabilmek için geminin adını değiştirerek, gemiyi ilk ve son seferine çıkarmaya karar verdiler ve kontrollü bir batış planladılar. fakat sonuçta olay büyük bir facia ile sonuçlandı.

geminin batışından sonra ortaya çıkan başka bir durum ise titanik’e yardım edebilecek durumdaki californian gemisinin yardım çağrılarını görmezden gelmesiydi.
titanik batmaya başladığında yardım çağrıları göndermeye başladı ancak ışık kırılmasından dolayı etrafındaki gemiler çağrıları fark edemedi. bu noktada californian adlı geminin aslında çağrıları gördüğü ancak yardıma gitmediği söyleniyor. çünkü californian diğer gemilere kıyasla titanik’e çok yakındı fakat hızını kesmeden yoluna devam etti. çünkü 52 tonluk dev gemi batmaya başladığında etrafındaki diğer cisimleri de aşağı çekecekti.
sağ kurtarılan yolculardan birinin verdiği röportajda bu kısımla ilgili bir konuşma da vardı ancak videoyu bulamadım maalesef.

bir saat tanım yazdım ve sayfa kendini birden yenileyince iki-üç yılda kullanıp tüketebileceğim kadar sabrımı toplayıp tekrar yazdım. sinirliyim. titanik gibi batayım da kurtulayım bu hayattan. teşekkürler.

titanic metafizik olaylar çerçevesinde batmıştır.
yani, titaniğin batmasında allahın öfkesi ve batırmak için müdahalesi vardır.

titanic sefere çıkmadan önce aristokratlardan birisi ''bu gemiyi tanrı bile batıramaz.'' demişti.
allahın huyudur biliyorum, çünkü kuran ı kerimde allahın hangi durumlarda ne gibi karşılık verdiği bir çok ayetlerde yazılıdır.
allah şanını ayaklar altına aldırmaz.
densiz bir kafir, gazetelere boy boy demeçler verecek, tanrı bile batıramaz diye allahı aşağılayacak, milyon adet gazeteleri milyonlarca kul okuyacak, tanrı acaba batırabilecekmi yoksa gerçekten batıramazmı diye şüpheye düşecek ve allah buna seyirci kalacak.
ve nitekim bu densizliğe seyirci kalmamış.

titanic yeni tip bölmeli gemilerdendi.
bu tip bölmeli gemiler, kaza sırasında bölmeler arasındaki kapakları kapatırlar ve yara alan bölmeden, diğer bölmelere su geçemez ve gemi batmaz.

titanic de 7 bölme vardı.
eğer nöbetçi gözcü buzdağını hiç görmeseydi ve titanic buzdağına bodoslamadan çarpsaydı, öndeki birinci bölme yara alırdı.
kaza sebebiyle bölme kapakları kapanır ve sular ikinci bölmeye geçemezdi.
bir bölmesi yara alan titanic, diğer sağlam 6 bölmesi sayesinde su üstünde kalır ve sağ salim amerikaya ulaşırdı.

işte burada allahın mucizesi devreye giriyor.

nöbetçi gözcü ''buzdağı'' diye bağırınca, dümen hemen iskeleye doğru çevriliyor.
gemi az bir şeyde olsa, sol tarafa doğru dönüyor.
burnunu buzdağına çarpmaktan kurtuluyor.
fakat geminin sağ tarafı ise buzdağının sınırlarından kurtulamıyor.
tam gaz giden titanic, olanca hızıyla, geminin sağ tarafını buz dağına sürterek yoluna devam ediyor.
bu sürtünme sırasında geminin birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü bölmeleri buz dağı tarafından yırtılıyor.
ve gemi 4 bölmeden birden su almaya başlıyor.
geminin 4 bölmesi de sular altında kalıyor.
eğer titanic'in 3 bölmesi yırtılsaydı, kalan sağlam 4 bölme titanici su üstünde tutar ve batmadan amerikaya varırdı.
haliyle 4 bölmesi su alan titanici, kalan sağlam 3 bölme su üstünde tutamıyor ve batıyor.

allahta ince hesap bitmez.
allahın ilmiyle başa çıkılamaz.

dinsiz ve ateistsen kendi halini kendin bil.
allahla restleşmenin alemi yok.

her zaman söylerim, jack ölmemeliydi arkadaş!
yürekleri dağlayan faciadır. o araba sahnesi de yani... neyse.