1.
kurt vonnegut'un 1959'da yayınlanan bilim kurgu romanıdır.
kitapta, daha iyi bir dünya yaratabilmek için, farklı bir uygarlık yaratan bir adamın, winston niles rumfoord'un hikayesini de anlatır.
refah içinde yaşayan malaki constant ve gelecekteki ailesini de...
aslında bir bilim kurgu romanı olmasına rağmen, aynı zamanda felsefik bir romandır.
hikaye hem dünya hem mars'da geçer ağırlıkla.
tanıtım yazılarında hep insanlığın yaşam amacı vs ile işkillendirilmiş. bilgi vermek adına ben de bu bilgiyi ekleyeyim.
bunun haricinde, yazar her bir karakteri ilmek ilmek dokumuş. muhteşem bir bütünlük ve açıklık var. herhangi bir karakterin nerede ne yapacağını bile bilecek noktaya geliyorsunuz.
bu noktadan sonra yazılacaklar spoiler tadında olacağından konuyu burada kesiyorum.
*
yazarın okuduğum ilk kitabıydı. belki kurt vonnegut'a başlama rehberinde ilk kitap değildir fakat yine de diğer kitaplarını okumak için yeterli isteği doğurmayı başardı.
sonuyla beni olduğu kadar sizi de şaşırtacağını düşünüyorum ama ana karakterlerden birini daha çok şaşırtıyor.
ve hayal kırıklığına uğratıyor.
mars'da devşirilen onca insan, sadece dünyada iyi bir yaşam olsun diye harcanırken, insana bu durum çok tanıdık geliyor.
dünya üzerinde bir yerler korunup iyi olsun diye ne çok topluluk gözden çıkarılıyor...belki yazar bunu kastetmemiştir ama ben böyle anladım.*
winston niles rumfoord, her şeyi kendi isteklerine göre planladığını zannederken, kitabın sonunda öğrendiği bilgilerle nasıl tüm hayatının bir yanılgıdan ibaret olduğunu anlıyor. güzel ve ilginç bir sondu.
takip etmesi çok keyifli bir hikaye ve içine alıyor bunu söyleyebilirim.
kafamdaki kelimleri cümle haline en fazla bu kadar getirebildim.
kendimi de gömdüğüme göre tanımı bitirebilirim
kitapta, daha iyi bir dünya yaratabilmek için, farklı bir uygarlık yaratan bir adamın, winston niles rumfoord'un hikayesini de anlatır.
refah içinde yaşayan malaki constant ve gelecekteki ailesini de...
aslında bir bilim kurgu romanı olmasına rağmen, aynı zamanda felsefik bir romandır.
hikaye hem dünya hem mars'da geçer ağırlıkla.
tanıtım yazılarında hep insanlığın yaşam amacı vs ile işkillendirilmiş. bilgi vermek adına ben de bu bilgiyi ekleyeyim.
bunun haricinde, yazar her bir karakteri ilmek ilmek dokumuş. muhteşem bir bütünlük ve açıklık var. herhangi bir karakterin nerede ne yapacağını bile bilecek noktaya geliyorsunuz.
bu noktadan sonra yazılacaklar spoiler tadında olacağından konuyu burada kesiyorum.
*
yazarın okuduğum ilk kitabıydı. belki kurt vonnegut'a başlama rehberinde ilk kitap değildir fakat yine de diğer kitaplarını okumak için yeterli isteği doğurmayı başardı.
sonuyla beni olduğu kadar sizi de şaşırtacağını düşünüyorum ama ana karakterlerden birini daha çok şaşırtıyor.
ve hayal kırıklığına uğratıyor.
mars'da devşirilen onca insan, sadece dünyada iyi bir yaşam olsun diye harcanırken, insana bu durum çok tanıdık geliyor.
dünya üzerinde bir yerler korunup iyi olsun diye ne çok topluluk gözden çıkarılıyor...belki yazar bunu kastetmemiştir ama ben böyle anladım.*
winston niles rumfoord, her şeyi kendi isteklerine göre planladığını zannederken, kitabın sonunda öğrendiği bilgilerle nasıl tüm hayatının bir yanılgıdan ibaret olduğunu anlıyor. güzel ve ilginç bir sondu.
takip etmesi çok keyifli bir hikaye ve içine alıyor bunu söyleyebilirim.
kafamdaki kelimleri cümle haline en fazla bu kadar getirebildim.
kendimi de gömdüğüme göre tanımı bitirebilirim
devamını gör...
2.
üstteki tanıma binaen bir kaç şey söyleyerek başlayayım; aslında ilk okuduğunuz kitabın bu olması kanımca yerinde olmuş. misal daha önce ''kedi beşiği''ni okusaydınız, kronolojik anlamda bir sıkıntı yaşayabilirdiniz. zira benzer kurgulardır. artı kurt vonnegut'un mizahi dili en iyi kullandığı kitabıdır diyebilirim. hatta sonrasında okuyacağınız kitaplarında bu dilin dozajının biraz daha düştüğünü görürsünüz. karakter analizleri ciddi anlamda kusursuza yakındır. ama yazarı çok iyi tanımayanlar açısından bunun sorun olduğunu da görebiliyorsunuz. karakter analizlerinden ve karakterlerin ayrıntılı işlenmesinden bunalan arkadaşlarım oldu. oysa karakterlerin bu şekilde yoğun ve insan bilincine yerleşebilecek düzeyde işleniyor olması özellikle kurgu romanlar açısından bir nimet. ancak okurların tercihleri farklı olabiliyor, bazı okurlar salt olay örgüsünün akıp gitmesini tercih eder. karakterlerin ilmek ilmek dokunması ve onlar üzerindeki analizler olay örgüsünden uzaklaşmalarına neden olur. bu tarz okurların ''titanların sirenleri''ni okumasını salık vermem. zira bu tarz bir tercihe sahipseniz kopuşlar yaşamanız kuvvetle muhtemel olacaktır. ve sirenler sizin için çalacaktır.
aynı zamanda bu kitap biraz da puzzle'dır. puzzle'ın parçalarını birleştirirken malaki denen dümbükle aramızda bazı ahlaki çatışmalar yaşadık ama olsun. sevemedim ben o hergeleyi bir türlü. pek çok bilim kurgu üstadının başarı ile yaptığı insanoğluna ve onun varoluş hikâyesine dair göndermeler noktasında kurt amca da gayet başarılı bir iş çıkarmış. kara mizahın tavan yaptığı bir kurgu olması ve bunun felsefi sorgulamaları da beraberinde getirmesi ziyadesiyle keyifli. bu arada rumfoord'un hali ahvali kul nesimi'nin şu dizelerini aklıma getirir; ''gah çıkarım gökyüzüne seyrederim alemi...'' * ya işte bilim kurguyu da nesimi'ye bağladım ya helal olsun bana. hatta ''gah inerim yeryüzüne seyreder alem beni.'' kısmı da mevcut ama oraya girmiyorum ki halat ucu vermiş olmayayım.
hülasa; özellikle kurgu severler açısından muhakkak okunması gereken bir kitap olduğunun altını çizmem gerekir. tabi bu arada bir kaç ukde yaratmak açısından farklı bir noktaya değineyim. satürn'ün uydusu titan'ın bilim kurgu üstatları açısından önemli bir yeri var. misal heinlein'ın puppet masters'ında asimov'un first law'ın da kendisine ziyadesiyle muhabbet beslenmiştir. arkalarından da kurt amca gelmiştir.
aynı zamanda bu kitap biraz da puzzle'dır. puzzle'ın parçalarını birleştirirken malaki denen dümbükle aramızda bazı ahlaki çatışmalar yaşadık ama olsun. sevemedim ben o hergeleyi bir türlü. pek çok bilim kurgu üstadının başarı ile yaptığı insanoğluna ve onun varoluş hikâyesine dair göndermeler noktasında kurt amca da gayet başarılı bir iş çıkarmış. kara mizahın tavan yaptığı bir kurgu olması ve bunun felsefi sorgulamaları da beraberinde getirmesi ziyadesiyle keyifli. bu arada rumfoord'un hali ahvali kul nesimi'nin şu dizelerini aklıma getirir; ''gah çıkarım gökyüzüne seyrederim alemi...'' * ya işte bilim kurguyu da nesimi'ye bağladım ya helal olsun bana. hatta ''gah inerim yeryüzüne seyreder alem beni.'' kısmı da mevcut ama oraya girmiyorum ki halat ucu vermiş olmayayım.
hülasa; özellikle kurgu severler açısından muhakkak okunması gereken bir kitap olduğunun altını çizmem gerekir. tabi bu arada bir kaç ukde yaratmak açısından farklı bir noktaya değineyim. satürn'ün uydusu titan'ın bilim kurgu üstatları açısından önemli bir yeri var. misal heinlein'ın puppet masters'ında asimov'un first law'ın da kendisine ziyadesiyle muhabbet beslenmiştir. arkalarından da kurt amca gelmiştir.
devamını gör...