paul verhoeven'in yönettiği, philip k. dick'in "we can remember ıt for you wholesale" kısa hikayesine dayanan, ronald shusett, dan o'bannon ve gary goldman'ın senaryolaştırdığı, 1990 yılında gösterilmiş olan amerikan yapımı film.
douglas quaid, 2084 yılında kolonileştirilmiş mars'ı ziyaret etmeyi hayal eden canı sıkılmış bir inşaat işçisidir. mars'ın heyecanını oraya seyahat etmeden yaşamak için insanların beyinlerine yanlış anılar yerleştiren bir şirket olan "recall"ı ziyaret eder. ancak işlem sırasında bir şeyler ters gider; quaid, tüm yaşamının aslında sahte bir anı olduğunu ve bunu kafasına yerleştirenlerin şimdi onun ölmesini istediğini keşfeder.
douglas quaid, 2084 yılında kolonileştirilmiş mars'ı ziyaret etmeyi hayal eden canı sıkılmış bir inşaat işçisidir. mars'ın heyecanını oraya seyahat etmeden yaşamak için insanların beyinlerine yanlış anılar yerleştiren bir şirket olan "recall"ı ziyaret eder. ancak işlem sırasında bir şeyler ters gider; quaid, tüm yaşamının aslında sahte bir anı olduğunu ve bunu kafasına yerleştirenlerin şimdi onun ölmesini istediğini keşfeder.
yönetmen:
paul verhoeven
oyuncular:
arnold schwarzenegger
rachel ticotin
sharon stone
michael ironside
paul verhoeven
oyuncular:
arnold schwarzenegger
rachel ticotin
sharon stone
michael ironside
akademi ödülleri - özel başarı ödülü
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "kedi yiyen fare" tarafından 13.01.2021 02:12 tarihinde açılmıştır.
1.
arnold schwarzenegger, sharon stone gibi isimlerin rol aldığı 1990 yapımı bir film. film 1991 yılında oscar ödülüne layık görülmüştür. film 2084 yılında geçiyor. arnold schwarzenegger'in canlandırdığı quaid'in beynine farklı bir hayat yükleniyor. beyninde canlanan hayata göre sharon stone'un canlandırdığı lori ile evlidir ve inşaatta çalışıyordur.
quaid bir gün rüyasında mars gezegenine gittiğini görür. bunun üzerine insanları sanal olarak mars tatiline yollayan bir şirketten tatil satın alır. fakat bir arıza gerçekleşir ve quaid şirketten ayrılır. daha sonra bir takside uyanan quaid, aslında tamamen bir rüya gördüğünü sanır. taksiden indiğinde iş arkadaşı harry ve diğer birkaç arkadaşı yolunu keserler. arkadaşları quaid'i sorgulamaya başlayınca quaid aniden hepsine saldırıp öldürür. daha sonra eve dönüp her şeyi karısına anlatır. karısı lori ise ona tuzak kurup öldürmeye çalışır. fakat quaid, lori'yi köşeye sıkıştırıp sorgulamaya başlar. bu sırada birkaç adam onu yakalayıp öldürmek için gelir. fakat quaid kaçıp gizlenir. daha sonra kendisini eskiden beri tanıyan biri onu arar ve belgelerle dolu bir çanta verir. çantanın içinde para, sahte kimlik belgeleri ve beynine yüklenen vericiden kendisini kurtaracak küçük bir cihaz vardır.
film büyük bir başarı elde etmiş ve bu yüzden devam filmi de (total recall 2) çekilmiştir.
quaid bir gün rüyasında mars gezegenine gittiğini görür. bunun üzerine insanları sanal olarak mars tatiline yollayan bir şirketten tatil satın alır. fakat bir arıza gerçekleşir ve quaid şirketten ayrılır. daha sonra bir takside uyanan quaid, aslında tamamen bir rüya gördüğünü sanır. taksiden indiğinde iş arkadaşı harry ve diğer birkaç arkadaşı yolunu keserler. arkadaşları quaid'i sorgulamaya başlayınca quaid aniden hepsine saldırıp öldürür. daha sonra eve dönüp her şeyi karısına anlatır. karısı lori ise ona tuzak kurup öldürmeye çalışır. fakat quaid, lori'yi köşeye sıkıştırıp sorgulamaya başlar. bu sırada birkaç adam onu yakalayıp öldürmek için gelir. fakat quaid kaçıp gizlenir. daha sonra kendisini eskiden beri tanıyan biri onu arar ve belgelerle dolu bir çanta verir. çantanın içinde para, sahte kimlik belgeleri ve beynine yüklenen vericiden kendisini kurtaracak küçük bir cihaz vardır.
film büyük bir başarı elde etmiş ve bu yüzden devam filmi de (total recall 2) çekilmiştir.
devamını gör...
2.
ilk olarak 90'ların başlarında tv'den izlediğim, az önce ise 30+ sene sonra ikinci kez izlediğim * kült bilim kurgu filmi. philip k. dick uyarlamalarının başarılılarından biridir kanımca; minority report'la aynı seviyede başarılı görüyorum bu yapımı. bu arada favori dick uyarlaması filmim epey az bilinen radio free albemuth'tur. blade runner konusuna girmeyeceğim zira o filmi yetişkinliğimde bir kere daha izlemem lazım öncelikle. total recall'u, dick uyarlamalarından en çok impostor'a benzetebilirim. ikisinde de baskın bir başrol-merkezcilik (protagonist-centrism) ve bombol aksiyon sahnesi var. fakat, total recall, bilim kurgu mahiyetinde çok daha "inandırıcı" diyebilirim; yani aslında inandıcırı olmamak... bu nasıl oluyor?.. demem o ki, impostor'da "başka bir dünya" hissini tam alamamıştım. cgi, efektler gibi teknik konulara nazaran o "hava" yok gibiydi. yani farklı dekorlarla bildiğimiz dünyada geçiyor diye algılamıştım o filmi. total recall'da ise cidden "tuhaf" bilim kurgusal hava gayet izleyiciyi içine alıcı.
çocukken bu filmi abimle seyretmiştik ve filmin bir yerinde, "bu yaşadıklarının hepsi kafanın içinde / bunların hepsi bir rüyaydı" şeysine küfürler yağdırmıştık biraderimle. o ana kadar zevkten zevke koşuyorduk filmdeki sahnelerle. az önce izlerken konunun özünü hatırladığım için bu "rahatsızlığı" yaşamadım elbette ama bu sefer de filmin 2 saate yakın süresi beni "baydı". başrol-merkezcilik ve sürekli aksiyon olan bir yapım bana göre bu kadar sürmemeli. örneğin minority report filmi neredeyse 2.5 saat olsa da orada sayısız tema, sekans geçişleri vesaire vardı. total recall'da bu yok ve bu sebeple bana göre 20-30 daakika daha kısa olmalıymış bu iş.
filmin çok fazla artısı ve az eksisi var nazarımda. arnold, başrol için süper bir seçim, öncelikle. diğer karakterler de sırıtmıyor. totalde gayet iyi bir kasting seçimi olmuş. özel efektler, cgi, plastik makyajlar, dekorlar, kostümler, araçlar... tüm bu detaylar ilgi celbedici seviyede iyi. aksiyon sekansları çok başarılı. dövüşler, kovalamacalar, silahlı çatışmalar falan hep çok klas. kurgu katman katman açılıyor ve birçok yerde beni olumlu bağlamda şaşırtabilmeyi başardı. eksilere gelirsek... öncelikle işte fazla uzun. bir yerden sonra bu filmi biraz "gevşetmiş" (çok sıkı bir film olmasını belli oranda engellemiş). ekrana yapışıp izlenesi bir filmken bir yerden sonra devasa bir ilgi kaybı yaşatmasa da biraz da çuvallıyor bu bakımdan. sahne sahne gidersek ufak olumsuzluklardan da bahsedebilirim ancak buna gerek yok. bir tek arnold'un hologramına ateş ettikleri sahne tırt olmuş diyebilirim. çapraz ateşe alınan bir "şeyin" bir hologram mı gerçek fiziksel bir şey mi olduğunu anlarsın ya. kurşunlar karşı taraftan hedefi (yani hedefte cismani bir şey yoksa) vuramadığından birbirinize girer, yerden seker vesaire... neyse, olan olmuş diyelim. hehe.
total recall'da dikkatimi çeken şeylerden biri the matrix'e ilham olan şeyleri oldu. the matrix'in; dark city gibi, they live gibi, ghost in the shell (1995) gibi yapımlardan etkilenimlerini biliyordum ama bu filmden aldıkları daha da barizmiş. kırmızı hapı alma alegorisi; brunette, readhead repliği... bunlar direkt alınmış. gerçekliğin sorgulanması, hala rüyada mı olunduğu yoksa yaşanan gerçekliğin hakikat mi olduğu, "ajanlar" tarafından kovalanma hadiseleri falan da akla direkt the matrix'i getiriyor. sözü açılmışken, bu tür filmlerden favorim nirvana'dır (1997) (bkz: nirvana (film)) sonra da existenz (1999) gelir. total recall, çıktığı yıl baz alındığında bunlara ilham olmuştur herhalde ama 70'lerden gelen welt am draht hepsinin atasıdır belki de. gene de 90'lar sinemasının apayrı bir karanlık havası var ve bu yeterince özgünlük katıyor bu yapımlara bence. bu tür filmler iyidir ya. izleyelim, izlettirelim. *
benden helalinden bir 8.5/10 geliyor total recall'a.
çocukken bu filmi abimle seyretmiştik ve filmin bir yerinde, "bu yaşadıklarının hepsi kafanın içinde / bunların hepsi bir rüyaydı" şeysine küfürler yağdırmıştık biraderimle. o ana kadar zevkten zevke koşuyorduk filmdeki sahnelerle. az önce izlerken konunun özünü hatırladığım için bu "rahatsızlığı" yaşamadım elbette ama bu sefer de filmin 2 saate yakın süresi beni "baydı". başrol-merkezcilik ve sürekli aksiyon olan bir yapım bana göre bu kadar sürmemeli. örneğin minority report filmi neredeyse 2.5 saat olsa da orada sayısız tema, sekans geçişleri vesaire vardı. total recall'da bu yok ve bu sebeple bana göre 20-30 daakika daha kısa olmalıymış bu iş.
filmin çok fazla artısı ve az eksisi var nazarımda. arnold, başrol için süper bir seçim, öncelikle. diğer karakterler de sırıtmıyor. totalde gayet iyi bir kasting seçimi olmuş. özel efektler, cgi, plastik makyajlar, dekorlar, kostümler, araçlar... tüm bu detaylar ilgi celbedici seviyede iyi. aksiyon sekansları çok başarılı. dövüşler, kovalamacalar, silahlı çatışmalar falan hep çok klas. kurgu katman katman açılıyor ve birçok yerde beni olumlu bağlamda şaşırtabilmeyi başardı. eksilere gelirsek... öncelikle işte fazla uzun. bir yerden sonra bu filmi biraz "gevşetmiş" (çok sıkı bir film olmasını belli oranda engellemiş). ekrana yapışıp izlenesi bir filmken bir yerden sonra devasa bir ilgi kaybı yaşatmasa da biraz da çuvallıyor bu bakımdan. sahne sahne gidersek ufak olumsuzluklardan da bahsedebilirim ancak buna gerek yok. bir tek arnold'un hologramına ateş ettikleri sahne tırt olmuş diyebilirim. çapraz ateşe alınan bir "şeyin" bir hologram mı gerçek fiziksel bir şey mi olduğunu anlarsın ya. kurşunlar karşı taraftan hedefi (yani hedefte cismani bir şey yoksa) vuramadığından birbirinize girer, yerden seker vesaire... neyse, olan olmuş diyelim. hehe.
total recall'da dikkatimi çeken şeylerden biri the matrix'e ilham olan şeyleri oldu. the matrix'in; dark city gibi, they live gibi, ghost in the shell (1995) gibi yapımlardan etkilenimlerini biliyordum ama bu filmden aldıkları daha da barizmiş. kırmızı hapı alma alegorisi; brunette, readhead repliği... bunlar direkt alınmış. gerçekliğin sorgulanması, hala rüyada mı olunduğu yoksa yaşanan gerçekliğin hakikat mi olduğu, "ajanlar" tarafından kovalanma hadiseleri falan da akla direkt the matrix'i getiriyor. sözü açılmışken, bu tür filmlerden favorim nirvana'dır (1997) (bkz: nirvana (film)) sonra da existenz (1999) gelir. total recall, çıktığı yıl baz alındığında bunlara ilham olmuştur herhalde ama 70'lerden gelen welt am draht hepsinin atasıdır belki de. gene de 90'lar sinemasının apayrı bir karanlık havası var ve bu yeterince özgünlük katıyor bu yapımlara bence. bu tür filmler iyidir ya. izleyelim, izlettirelim. *
benden helalinden bir 8.5/10 geliyor total recall'a.
devamını gör...
3.
bir incelemesine denk gelince açıp izleyeyim dedim çocukluğumuzda televizyonda izleyip ufkumuzu açan filmlerden biri olduğunu görmüş oldum. özellikle mars işin içinde olunca benim açımdan çok güzel geldi. bu kadar eski filmlerde bile bunlar varken şimdilerde bunlar daha az bence. filme bakıyorum benim doğduğum günlerden bile önce çekilmiş bir film ama fikir olarak zamanın çok ötesinde kesinlikle.
marsta çok eski zamanlarda marsta yaşayan canlılar tarafından kurulmuş bir makinenin marsı yöneten adam tarafından bulunduktan sonra kendi işini baltalayacağı için onu insanlardan saklaması ile başlayan ve kendisine karşı çıkanları öldürmek için büyük bir plan yapan adamın en sonunda planının ters tepmesi sonrası kazandığını sandığı savaşta mağlup olması temalı film. farklı bir bakış açısıyla anlattım film normalde böyle değil ama sonda yaşananlara bakınca olan biten bu.
fikir açısından harika bir film olduğunu söylemek gerekir. çekildiği tarihe bakılınca da düşünüp bize göstermeye çalıştıkları şeylere bakınca hayranlıkla izledim. benim açımdan çok güzel film her ne kadar incelemede arnold schwarzenegger oyunculuğuna biraz takılsalar da benim için sorun yok fikir harika sonuçta. izleme tavsiyem ile birlikte ben kaçarım iyi seyirler.
marsta çok eski zamanlarda marsta yaşayan canlılar tarafından kurulmuş bir makinenin marsı yöneten adam tarafından bulunduktan sonra kendi işini baltalayacağı için onu insanlardan saklaması ile başlayan ve kendisine karşı çıkanları öldürmek için büyük bir plan yapan adamın en sonunda planının ters tepmesi sonrası kazandığını sandığı savaşta mağlup olması temalı film. farklı bir bakış açısıyla anlattım film normalde böyle değil ama sonda yaşananlara bakınca olan biten bu.
devamını gör...
4.
oyuncu listesinde arnold schwarzenegger, sharon stone, michael ıronside, rachel ticotin, ronny cox, dean norris, marshall bell, lycia naff, mel johnson jr., debbie lee carrington, sasha rionda, michael champion, ray baker, roy brocksmith ve monica steuer gibi oyuncuların olduğu 1990 aksiyon/bilim kurgu türündeki filmin yönetmenliğini ise paul verhoeven yapmıştır.
film güzel bir hayatı ve güzel bir eşi olan adamın sabah uyandığında gördüğü rüya aklına takılır bunu eşine belli etmek istemese de bir reklam görünce onlara gidip bir rüya tatili planlar. rüya tatilinde bir ajan olacağı ve marsı kurtaracağı falan söyleniyor ki uyutulmaya çalışırken bir anda uyanıp ortalığı birbirine katınca adamın gerçekte de hafızasının silindiğini ve buraya gönderildiğini anladıklarında onu uyutup taksiye bindirip evine yollarlar. adam yolda ne olduğunu anlamaya çalışırken arabadan inince iş arkadaşı gelip onu bir yere götürmek isterken hengame olur adamları öldürüp onlardan kaçar eve geldiğinde ışıkları kapatır eşine peşinde birilerinin olduğunu söyler. yüzünü yıkayıp içeri girdiğinde biri ona ateş etmeye başlar öldürmek için hem de. ateş edeni boynundan tutup ışığı açtığında bunu yapanın eşi olduğunu ve neden yaptığını sorar. o da onlardan biridir tabii bir süre birbirlerini pataklarlar ama adam kadını bertaraf eder. oturup konuşurlarken kadın onu oyalamak ister ama adam bunu anlar ve evden kaçar. adamlardan kaçarken biri ona bir çanta vereceğini ve çantayı ona kendisinin verdiğini söyler. gidip çantayı alır adamların onu gittiği her yerde bulmaması içinde adamın kendisine söylediği ıslak bir havlu kafasına sarar ve oradan ayrılır. döküntü bir yerde çantayı açıp başında bulunan çipi çıkarması gerektiğini çantanın içindeki bir videodan öğrenir. çipi çıkardıktan sonra oradan da kaçar adamlar onu oraya kadar da takip etmiştir tabii bir şekilde. marsa gideceği sırada küçük bir oyun sergiler ama oyunu elinde patlasa da yine de biraz şansı ile son anda kendini marsa atar. orada bulması söylenen şeyleri bulup oradan da bir kadına gider ve rüyasında gördüğü kadın ile sonunda tanışır. mars işin içine girince biraz fantastik bir film oluyor tabii ve marsta yaşayan insanları hava karşılığında sömüren hatta kendisine köle haline getiren adamın tekerine çomağı sokmak için orada bulunan insanların yanına gider ve onların başında bulunan adamın yanına gider hafızasını okuması için tabii çünkü hafızası silinip dünyaya gönderilmiştir adam. uzaylımız adamın hafızasını okuduktan sonra marsta bulunan bir makinenin çalıştırılınca marsın dünya gibi bir atmosfere sahip olabileceğini yani havaya ihtiyaç duyan insanların sömürülmekten kurtulacağını öğrenince makineyi çalıştırması gerektiğini anlar ama adamlar yine yerlerini bulur ve direnişin başını öldürüp herkesi yakalarlar. daha sonra da adamın hafızasını neden sildiklerini açıklar büyük patron. aslında adamımız büyük patronun ortağıymış onunla birlikte bu planı yapmış direnişin liderini öldürmek için. bunu başardığı için hafızasını normale çevirmek için onu makineye sokarlar yanındaki kadınında hafızasını silip adamın yanında sevgilisi olması için silecekleri sırada adam onlardan bir şekilde kurtulur ve büyük patronun planını mahveder. bütün adamları öldürdükten sonra makineyi çalıştırmak için gittiğinde büyük patron makineyi çalıştıracak olan butonu bomba ile yok etmek isteyince adamımız bombayı alıp bir yere fırlatır ama bomba patlayınca bir delik açılır ve herkes dışarı çekilmeye başlar. tabii ki zorda olsa adamımız o butona basar ve marsı kurtarır butona bastıktan sonra adam ve kadında dışarı çekilir onlarında dışarda havasızlıktan öleceklerini izleyeceğimiz sırada plan başarılı olur ve kurtulurlar herkesle birlikte. masmavi bir gökyüzü olur marsımız ve filmimiz biter.
hayal ile gerçek kavramını bize güzel bir şekilde sorgulatan film olduğunu söyleyebilirim. ne gerçek ne değil anlamak biraz zor olsa da film çok eski bir film olduğu için bu yönü bugünden bakıldığında bile halen bizi biraz zorluyordur. tabii eski olması onu biraz zamanının gerisinde gibi gösterse de yine de iyi olduğunu söylemek gerekir. iyi seyirler.
film güzel bir hayatı ve güzel bir eşi olan adamın sabah uyandığında gördüğü rüya aklına takılır bunu eşine belli etmek istemese de bir reklam görünce onlara gidip bir rüya tatili planlar. rüya tatilinde bir ajan olacağı ve marsı kurtaracağı falan söyleniyor ki uyutulmaya çalışırken bir anda uyanıp ortalığı birbirine katınca adamın gerçekte de hafızasının silindiğini ve buraya gönderildiğini anladıklarında onu uyutup taksiye bindirip evine yollarlar. adam yolda ne olduğunu anlamaya çalışırken arabadan inince iş arkadaşı gelip onu bir yere götürmek isterken hengame olur adamları öldürüp onlardan kaçar eve geldiğinde ışıkları kapatır eşine peşinde birilerinin olduğunu söyler. yüzünü yıkayıp içeri girdiğinde biri ona ateş etmeye başlar öldürmek için hem de. ateş edeni boynundan tutup ışığı açtığında bunu yapanın eşi olduğunu ve neden yaptığını sorar. o da onlardan biridir tabii bir süre birbirlerini pataklarlar ama adam kadını bertaraf eder. oturup konuşurlarken kadın onu oyalamak ister ama adam bunu anlar ve evden kaçar. adamlardan kaçarken biri ona bir çanta vereceğini ve çantayı ona kendisinin verdiğini söyler. gidip çantayı alır adamların onu gittiği her yerde bulmaması içinde adamın kendisine söylediği ıslak bir havlu kafasına sarar ve oradan ayrılır. döküntü bir yerde çantayı açıp başında bulunan çipi çıkarması gerektiğini çantanın içindeki bir videodan öğrenir. çipi çıkardıktan sonra oradan da kaçar adamlar onu oraya kadar da takip etmiştir tabii bir şekilde. marsa gideceği sırada küçük bir oyun sergiler ama oyunu elinde patlasa da yine de biraz şansı ile son anda kendini marsa atar. orada bulması söylenen şeyleri bulup oradan da bir kadına gider ve rüyasında gördüğü kadın ile sonunda tanışır. mars işin içine girince biraz fantastik bir film oluyor tabii ve marsta yaşayan insanları hava karşılığında sömüren hatta kendisine köle haline getiren adamın tekerine çomağı sokmak için orada bulunan insanların yanına gider ve onların başında bulunan adamın yanına gider hafızasını okuması için tabii çünkü hafızası silinip dünyaya gönderilmiştir adam. uzaylımız adamın hafızasını okuduktan sonra marsta bulunan bir makinenin çalıştırılınca marsın dünya gibi bir atmosfere sahip olabileceğini yani havaya ihtiyaç duyan insanların sömürülmekten kurtulacağını öğrenince makineyi çalıştırması gerektiğini anlar ama adamlar yine yerlerini bulur ve direnişin başını öldürüp herkesi yakalarlar. daha sonra da adamın hafızasını neden sildiklerini açıklar büyük patron. aslında adamımız büyük patronun ortağıymış onunla birlikte bu planı yapmış direnişin liderini öldürmek için. bunu başardığı için hafızasını normale çevirmek için onu makineye sokarlar yanındaki kadınında hafızasını silip adamın yanında sevgilisi olması için silecekleri sırada adam onlardan bir şekilde kurtulur ve büyük patronun planını mahveder. bütün adamları öldürdükten sonra makineyi çalıştırmak için gittiğinde büyük patron makineyi çalıştıracak olan butonu bomba ile yok etmek isteyince adamımız bombayı alıp bir yere fırlatır ama bomba patlayınca bir delik açılır ve herkes dışarı çekilmeye başlar. tabii ki zorda olsa adamımız o butona basar ve marsı kurtarır butona bastıktan sonra adam ve kadında dışarı çekilir onlarında dışarda havasızlıktan öleceklerini izleyeceğimiz sırada plan başarılı olur ve kurtulurlar herkesle birlikte. masmavi bir gökyüzü olur marsımız ve filmimiz biter.
devamını gör...