orijinal adı: der zug war pünktlich
yazar: heinrich böll
yıl: 1949
nobel ödüllü yazarın ikinci dünya savaşının hemen ardından yazdığı bu kitap, yazarın ilk romanıdır ve bütün dünyada büyük bir yankı uyandırmıştır. olay bir trende geçmektedir ve genç bir askerin cepheye giderken yaşadığı korkuyu, ümitsizliği ve çaresizliği konu almaktadır.
yazar: heinrich böll
yıl: 1949
nobel ödüllü yazarın ikinci dünya savaşının hemen ardından yazdığı bu kitap, yazarın ilk romanıdır ve bütün dünyada büyük bir yankı uyandırmıştır. olay bir trende geçmektedir ve genç bir askerin cepheye giderken yaşadığı korkuyu, ümitsizliği ve çaresizliği konu almaktadır.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "karahindiba" tarafından 06.10.2021 09:17 tarihinde açılmıştır.
1.
orijinal adı der zug war pünktlich olan heinrich böll romanı. kitapta andreas adlı piyade erinin doğu cephesi'ne giden bir trende yaşadıkları anlatılıyor. romanı okurken savaşın beraberinde getirdiği olağanüstü psikolojiyi genç ve saf bir askerin zihninden takip etme şansı elde ederiz. gerçek yaşamda ikinci dünya savaşı'na katılmış olan heinrich böll, kitapta aktardığı ağır psikolojiyi gerçek hayatta muhtemelen defalarca yaşamıştır.
ölüme doğru yol almanın verdiği huzursuzluğu andreas iliklerine kadar hisseder. trendeki diğer askerlerden bazıları benzer duygulara sahipken, bazıları ise tam bir kayıtsızlık içindedir. cepheye adım adım giden bir tren aracılığıyla alman insanının 1940'lardaki panoraması başarıyla resmedilir. ahlaki çöküş, yozlaşma, umursamazlık ve isyan göze çarpan başlıca kavramlardır. kısa oluşuna ters orantılı biçimde etkisi uzun sürecek türden bir eserdir. ama herkese hitap ediyor mu, bilemem. bazıları gibi "oo kör baykuş mükemmel, okuyun okuyun!" deyip sonra kulağımın çınlatılmasını istemem.
bir de alıntı yaparak bitireyim tanımımı:
"neden binmiyorsun?" diye sordu katolik rahip, ere korkuyla
"neden mi?" dedi er hayretle. "belki de kendimi tekerleklerin altına atmak istiyorum da ondan. belki de askerden kaçmak istiyorum. olamaz mı? ne zorun var benimle? belki, belki de delirmek istiyorumdur. hakkım değil mi yani? delirmek hakkımdır. ölmeye niyetim yok, işin korkunç tarafı da bu, ölmek istemiyorum."
ölüme doğru yol almanın verdiği huzursuzluğu andreas iliklerine kadar hisseder. trendeki diğer askerlerden bazıları benzer duygulara sahipken, bazıları ise tam bir kayıtsızlık içindedir. cepheye adım adım giden bir tren aracılığıyla alman insanının 1940'lardaki panoraması başarıyla resmedilir. ahlaki çöküş, yozlaşma, umursamazlık ve isyan göze çarpan başlıca kavramlardır. kısa oluşuna ters orantılı biçimde etkisi uzun sürecek türden bir eserdir. ama herkese hitap ediyor mu, bilemem. bazıları gibi "oo kör baykuş mükemmel, okuyun okuyun!" deyip sonra kulağımın çınlatılmasını istemem.
bir de alıntı yaparak bitireyim tanımımı:
"neden binmiyorsun?" diye sordu katolik rahip, ere korkuyla
"neden mi?" dedi er hayretle. "belki de kendimi tekerleklerin altına atmak istiyorum da ondan. belki de askerden kaçmak istiyorum. olamaz mı? ne zorun var benimle? belki, belki de delirmek istiyorumdur. hakkım değil mi yani? delirmek hakkımdır. ölmeye niyetim yok, işin korkunç tarafı da bu, ölmek istemiyorum."
devamını gör...