#ödüllü filmler
1993 yılı yapımı,quentin tarantino'nun yazıp, tony scott'ın yönettiği film. tarantino filmlerinden alışık olduğumuz şiddet sahneleri bu filmde de mevcut. clarence, bir fahişe olan alabama'ya aşık olur ve evlenirler. ama alabama'nın geçmişi kendilerini rahat bırakmayacaktır. imdb: 7,9/10.
yönetmen: tony scott
yazar : quentin tarantino
oyuncular :
christian slater
patricia arquette
dennis hopper
val kilmer
gary oldman
brad pitt
christopher walken
yazar : quentin tarantino
oyuncular :
christian slater
patricia arquette
dennis hopper
val kilmer
gary oldman
brad pitt
christopher walken
london critics circle film awards 1994
yılın yeni geleni- quentin tarantino
yılın yeni geleni- quentin tarantino
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "personanongrata" tarafından 02.01.2021 13:01 tarihinde açılmıştır.
1.
senaryosunu tarantino'nun yazdığı yönetmenliğini tony scott'ın yaptığı 1993 çıkışlı film. oyuncu kadrosu şampiyonlar ligi gibidir. christian slater, patricia arquette, gary oldman, brad pitt filmde oynayan oyunculardan bazıları. ayrıca filmin bir sahnesinde james gandolfini de gözükür.
devamını gör...
2.
t: senaristliğini quentin tarantino'nun yaptığı, ergenken izlediğimde inanılmaz gaza getiren, birkaç yıl önce izlediğimde güldüren/eğlendiren, geçen gece izlediğimde ise üzen, maalesef ismi "çılgın romantik" olarak çevrildiği için insanlarca standart bir romantik-komedi filmi zannedilen, birçok sahnesi efsanevi olan, oyuncuları rollere cuk diye oturan ve son olarak bir adet de patricia arquette barındıran film.*
meşhur sicillian sahnesi:
meşhur sicillian sahnesi:
devamını gör...
3.
quentin tarantino'nun yazdığı bir aşk filmidir. tarantino ve aşk filmi ne kadar bağdaşıyor ise film de o kadar aşk filmidir.
eski bir polisin, daha yeni adam öldürmüş oğluna ''stay out of trouble'' diye nasihat verdiği film.
eski bir polisin, daha yeni adam öldürmüş oğluna ''stay out of trouble'' diye nasihat verdiği film.
devamını gör...
4.
quentin tarantino nun maddi sebeplerden dolayı senaryosunu sattığı ama film haline getirildikten sonra sattığına pişman olduğu ama benim çok sevdiğim ve defalarca izlediğim aşk filmi. tarantino nun dediğine göre kendi senaryosunun sonunda christian slater karakteri ölüyormuş efendim.
devamını gör...
5.
öncelikle uzun ve yer yer spoiler içeren bir tanım olacak. bunu bilerek okumanız, önemle rica olunur.
bir ilişki, bir kadın isterse başlar inanışının, beyaz perde'de kendine yer bulmuş hali. filmin konusu'na baktığım tüm sitelerde, adamın önce aşık olduğu gibi bir anlatım sunmuşlar ama değil. kadın önce aşık oluyor ve ilişkiyi başlatan oku da ilk, o atıyor.
filmi, izlemeden mi konu yazıyorlar, böyle kopyala yapıştır yoksa adam*, kadını * kabullenip yoluna devam ettiği için mi adam, aşık olmuş oluyor? bilmiyorum, iki türlü de saçmalık. ikinci ihtimal, ilkinden daha da büyük saçmalık. çünkü ikincisinde; sınıfsal ayrım ve kadının aşağılanması durumu var. iğrenç!*
bu arada film, çok eski. çok çok eski.1993 yapımı. öneri üzerine izlediğim bir filmdi. herkes çok genç. oyuncuların bu kadar genç olmalarına, o dönemi izlediğine gerçekten şaşıracaksın demişlerdi; şaşırdım gerçekten.
hoş, o oyunculardan brad pitt hala genç de, neyse...
brad pitt de mi filmde var?
evet, brad pitt de filmde var. ona sen söyle dur demişler. başka bir şey yapmıyor. öyle duruyor...
ben, clarence karakterini, daha doğrusu simaen, tipini sevmedim. bu yüzden filmi izlemek, işkenceye dönüştü bende ama alabama karakteri, her erkeğin (!) hayalindeki (!) kadın. * hatta alabama rolünü canlandıran patricia arquette'yi* bizden biraz deniz sipahi'ye* benziyor. ha filmde yaşanan olaylar da, tamamiyle her erkeğin hayalini kurduğu olaylar da, bakmayın siz; değilmiş gibi yapmak, hoşlarına gidiyor.* bu arada filmin birkaç yerinde, eğer
"biz alabama ile evlendik" demeseler, belediye meclisinden çıktıklarını hayatta anlamazdım. hele "kocacığım", "karıcığım" konuşmaları, bana hiç çıtlatmadı. çok zorsun ahir zaman. *
yine karı-kocanın, evli olduklarını dile getirmelerine rağmen hala sevgili gibi olmaları ve etraflarından da böyle görünmeleri, gerçekten harika bir bakış açısı...
cidden böyle çiftler vardır. evlilerdir ama sevgili gibi görünür ve hissederler, ne hikmetse. o flört olayı hiç bitmez. nedense...*
ve filmden bırakacağım repliğe gelelim. bence filmin de mottosu;
hızlı yaşa, genç öl; cesedin, yakışıklı olsun.
benim de hayat mottom.* hatta belki birçoğumuzun... bir dönemin rockçı mottosu imiş. öğreten film. eski dedik ya. e, o kadar olsun/du.
...
film, warner bros. yapımı. warner bros filmlerinin öyle çirkin olduğuna pek rastlamadım. o yüzden başlar başlamaz bi rahatlama geldi. tamam, izlerken biraz sıkıldım ama onun dışında, güzeldi. çoğu klişenin başlama filmi aslında.* ancak warner bros dа, warner bros... size, iyi bi senaryo ile karşı karşıyayız hissini, ta baştan aşılıyor.
nitekim ilk gol, daha filmin başında geldi. gerçekten çok iyiydi ve filme olan merakımı biraz daha ateşledi. muhabbetin içeriği de, monroe'ya yapılan ithamların ve dönemin magazinine olan göndermenin, en güzel kanıtıydı.* dostum, magazini filmlerde iyi kullanmalısınız. çok gişe getirir. sonrası izlenmelerde de, adından söz ettirir.
hadi size bir magazin olayı daha: filmin senaryosu quentin tarantino tarafından yapılmış. e yapılsın, ne var? buraya kadar her şey normal, di mi?.. ı ım. değil... nasıl değil? çünkü tarantino'nun takıntıları var ve bu, filme yansımış.*
şöyle ki;
filmde clarence'ın babası ölüyor. ölmeye de bilirdi ama ölüyor. neden? çünkü tarantino'nun takıntısı, öyle istiyor.
başlarda clarence alabama'yı, babasıyla tanıştırdığında bi tuhaflık olduğunu seziyorsunuz.
evet, bi tuhaflık var. alabama ve clarence'ın babası vedalaşırken bu tuhaflık gün yüzüne çıkıyor ve izleyici de, senarist de, clarence da rahatlıyor. çünkü izleyiciye clarence'ın, bunu fark etmesi baskısı kurulmuş o sahnelerin her anında... dolayısıyla izleyici, rahatlıyor fakat kafada bir soru işareti kalıyor. bu soru işareti de tarantino'nun, babayı ortadan kaldırması ile son buluyor.
takıntı bir.
takıntı iki ise; ki daha çok var ancak sadece ikisini ele almak istedim. çünkü yoruldum. filmi izleyin. ne demek istediğimi anlayacaksınız.*
yine clarence'ın arkadaşları da, merak konusu... film ama zihinlere ateş bırakılmış, alevlenmesi beklenmiş.. ah tarantino, ahh. sen de bir erkeksin ve erkekleri, en iyi sen bilirsin. biz de, bilmezden geliyoruz işte.*
her neyse filmin sonunda, ne clarence'ın arkadaşları var ne de ortak tanıdıklar... dolayısıyla tarantino, sağlamak istediği şeyi sağaltmış... ah tarantino, içi kurtlu (!) üzümlü kekim. takıntını iyileştirdin. izleyiciyi de, iyileştirmeyi başardın ve filmi, öyle bitirdin.* dönemin en büyük özelliği de, izleyicinin sinemadan, gönül rahatlığıyla çıkmış olması... bunun yansıtıldığı filmlerden biri ayrıca...
filmdeki sahneler, ilerleyen hollywood filmlerine örnek olmuş. özellikle son sahnede
mafya, uyuşturucu satıcıları ve alıcıların ve polislerin birbirine girip, sadece bağırıp ateş etmek için uzunca bir sürenin geçtiği, hatta ateş edildikten sonra ikinci bi dalganın başladığı o komik sahne, hem hollywood'un hem de amerika'nın özeti resmen ve çok taklit edilmiş. aynı zamanda komikti de bu. bizde de az taklit edilmedi. son örnek çghb 1'deki skeçti. skeci bulabilseydim atacaktım ama maalesef bulamadım. resmen kopyasıydı. ama ilgili video kaldırılmış. bulursam, şuraya bir yere eklerim...
başlangıç ve bitiş müziği de hayli ilginç. tın tı tın yapan, evet. *. madagascar'da benzeri yapılmıştı... komple taklit edilen hadi örnek alınan filmdir diyelim biz buna.
izlenir mi? evet, izlenir. ancak yaşınız gençse; size klişe gibi gelebilir. halbuki 20 senelik bu film, o klişelerin ilki olma özelliğini taşıyor. başlangıç bu yani. hayli taklit edilmiş. asıl klişe, bizim izlediklerimizdir diyebiliriz. bu ilk yapım sayılabilir.
bu arada ve son olarak; rahmetli tarantino* filmin senaryosunu yazarken
acaba kendi çevresinden mi yararlandı, etkilendi?
hani o sahneler, olaylardan bazıları (!) gerçek miydi?
filmin, gerçek kurum ve kuruluşlarla ilgisi var mı yani? diye de aklınıza getirmeden edemiyorsunuz.
her halükarda güzeldi. uzun, biraz sıkıcı ama güzeldi. izlenir. off gününüzde değerlendirebilirsiniz. çünkü bir klasik... hem elvis'i ben de severim. ama monroe'yla...
ahh ah elvis - monroe... keşke erken ölmeseydiniz.
yahu yoksa, yoksaa?..*
bir ilişki, bir kadın isterse başlar inanışının, beyaz perde'de kendine yer bulmuş hali. filmin konusu'na baktığım tüm sitelerde, adamın önce aşık olduğu gibi bir anlatım sunmuşlar ama değil. kadın önce aşık oluyor ve ilişkiyi başlatan oku da ilk, o atıyor.
filmi, izlemeden mi konu yazıyorlar, böyle kopyala yapıştır yoksa adam*, kadını * kabullenip yoluna devam ettiği için mi adam, aşık olmuş oluyor? bilmiyorum, iki türlü de saçmalık. ikinci ihtimal, ilkinden daha da büyük saçmalık. çünkü ikincisinde; sınıfsal ayrım ve kadının aşağılanması durumu var. iğrenç!*
bu arada film, çok eski. çok çok eski.1993 yapımı. öneri üzerine izlediğim bir filmdi. herkes çok genç. oyuncuların bu kadar genç olmalarına, o dönemi izlediğine gerçekten şaşıracaksın demişlerdi; şaşırdım gerçekten.
hoş, o oyunculardan brad pitt hala genç de, neyse...
brad pitt de mi filmde var?
evet, brad pitt de filmde var. ona sen söyle dur demişler. başka bir şey yapmıyor. öyle duruyor...
ben, clarence karakterini, daha doğrusu simaen, tipini sevmedim. bu yüzden filmi izlemek, işkenceye dönüştü bende ama alabama karakteri, her erkeğin (!) hayalindeki (!) kadın. * hatta alabama rolünü canlandıran patricia arquette'yi* bizden biraz deniz sipahi'ye* benziyor. ha filmde yaşanan olaylar da, tamamiyle her erkeğin hayalini kurduğu olaylar da, bakmayın siz; değilmiş gibi yapmak, hoşlarına gidiyor.* bu arada filmin birkaç yerinde, eğer
"biz alabama ile evlendik" demeseler, belediye meclisinden çıktıklarını hayatta anlamazdım. hele "kocacığım", "karıcığım" konuşmaları, bana hiç çıtlatmadı. çok zorsun ahir zaman. *
yine karı-kocanın, evli olduklarını dile getirmelerine rağmen hala sevgili gibi olmaları ve etraflarından da böyle görünmeleri, gerçekten harika bir bakış açısı...
cidden böyle çiftler vardır. evlilerdir ama sevgili gibi görünür ve hissederler, ne hikmetse. o flört olayı hiç bitmez. nedense...*
ve filmden bırakacağım repliğe gelelim. bence filmin de mottosu;
hızlı yaşa, genç öl; cesedin, yakışıklı olsun.
benim de hayat mottom.* hatta belki birçoğumuzun... bir dönemin rockçı mottosu imiş. öğreten film. eski dedik ya. e, o kadar olsun/du.
...
film, warner bros. yapımı. warner bros filmlerinin öyle çirkin olduğuna pek rastlamadım. o yüzden başlar başlamaz bi rahatlama geldi. tamam, izlerken biraz sıkıldım ama onun dışında, güzeldi. çoğu klişenin başlama filmi aslında.* ancak warner bros dа, warner bros... size, iyi bi senaryo ile karşı karşıyayız hissini, ta baştan aşılıyor.
nitekim ilk gol, daha filmin başında geldi. gerçekten çok iyiydi ve filme olan merakımı biraz daha ateşledi. muhabbetin içeriği de, monroe'ya yapılan ithamların ve dönemin magazinine olan göndermenin, en güzel kanıtıydı.* dostum, magazini filmlerde iyi kullanmalısınız. çok gişe getirir. sonrası izlenmelerde de, adından söz ettirir.
hadi size bir magazin olayı daha: filmin senaryosu quentin tarantino tarafından yapılmış. e yapılsın, ne var? buraya kadar her şey normal, di mi?.. ı ım. değil... nasıl değil? çünkü tarantino'nun takıntıları var ve bu, filme yansımış.*
şöyle ki;
filmde clarence'ın babası ölüyor. ölmeye de bilirdi ama ölüyor. neden? çünkü tarantino'nun takıntısı, öyle istiyor.
başlarda clarence alabama'yı, babasıyla tanıştırdığında bi tuhaflık olduğunu seziyorsunuz.
evet, bi tuhaflık var. alabama ve clarence'ın babası vedalaşırken bu tuhaflık gün yüzüne çıkıyor ve izleyici de, senarist de, clarence da rahatlıyor. çünkü izleyiciye clarence'ın, bunu fark etmesi baskısı kurulmuş o sahnelerin her anında... dolayısıyla izleyici, rahatlıyor fakat kafada bir soru işareti kalıyor. bu soru işareti de tarantino'nun, babayı ortadan kaldırması ile son buluyor.
takıntı bir.
takıntı iki ise; ki daha çok var ancak sadece ikisini ele almak istedim. çünkü yoruldum. filmi izleyin. ne demek istediğimi anlayacaksınız.*
yine clarence'ın arkadaşları da, merak konusu... film ama zihinlere ateş bırakılmış, alevlenmesi beklenmiş.. ah tarantino, ahh. sen de bir erkeksin ve erkekleri, en iyi sen bilirsin. biz de, bilmezden geliyoruz işte.*
her neyse filmin sonunda, ne clarence'ın arkadaşları var ne de ortak tanıdıklar... dolayısıyla tarantino, sağlamak istediği şeyi sağaltmış... ah tarantino, içi kurtlu (!) üzümlü kekim. takıntını iyileştirdin. izleyiciyi de, iyileştirmeyi başardın ve filmi, öyle bitirdin.* dönemin en büyük özelliği de, izleyicinin sinemadan, gönül rahatlığıyla çıkmış olması... bunun yansıtıldığı filmlerden biri ayrıca...
filmdeki sahneler, ilerleyen hollywood filmlerine örnek olmuş. özellikle son sahnede
mafya, uyuşturucu satıcıları ve alıcıların ve polislerin birbirine girip, sadece bağırıp ateş etmek için uzunca bir sürenin geçtiği, hatta ateş edildikten sonra ikinci bi dalganın başladığı o komik sahne, hem hollywood'un hem de amerika'nın özeti resmen ve çok taklit edilmiş. aynı zamanda komikti de bu. bizde de az taklit edilmedi. son örnek çghb 1'deki skeçti. skeci bulabilseydim atacaktım ama maalesef bulamadım. resmen kopyasıydı. ama ilgili video kaldırılmış. bulursam, şuraya bir yere eklerim...
başlangıç ve bitiş müziği de hayli ilginç. tın tı tın yapan, evet. *. madagascar'da benzeri yapılmıştı... komple taklit edilen hadi örnek alınan filmdir diyelim biz buna.
izlenir mi? evet, izlenir. ancak yaşınız gençse; size klişe gibi gelebilir. halbuki 20 senelik bu film, o klişelerin ilki olma özelliğini taşıyor. başlangıç bu yani. hayli taklit edilmiş. asıl klişe, bizim izlediklerimizdir diyebiliriz. bu ilk yapım sayılabilir.
bu arada ve son olarak; rahmetli tarantino* filmin senaryosunu yazarken
acaba kendi çevresinden mi yararlandı, etkilendi?
hani o sahneler, olaylardan bazıları (!) gerçek miydi?
filmin, gerçek kurum ve kuruluşlarla ilgisi var mı yani? diye de aklınıza getirmeden edemiyorsunuz.
her halükarda güzeldi. uzun, biraz sıkıcı ama güzeldi. izlenir. off gününüzde değerlendirebilirsiniz. çünkü bir klasik... hem elvis'i ben de severim. ama monroe'yla...
ahh ah elvis - monroe... keşke erken ölmeseydiniz.
yahu yoksa, yoksaa?..*
devamını gör...
6.
inanılmaz sevdiğim film. aşırı fazla izlediğim bir film
halychtidae çok güzel bir sürü şey anlatmış.
benim tavsiyem üzerime izlemişti kendisi. hiçbir şey eklmeyeceğim.
ama 'the sicilian scene''e bir göz atın.
halychtidae çok güzel bir sürü şey anlatmış.
benim tavsiyem üzerime izlemişti kendisi. hiçbir şey eklmeyeceğim.
ama 'the sicilian scene''e bir göz atın.
devamını gör...