türkiye'de inançsızlığın artması

özet:

z kuşağının yüzde 15.7'si dini ibadetlerini yerine getirirken, yüzde 55.8'i dinsel tabanlı olayları yerine getirmediklerini ve yüzde 28.5'i inançsız olduğunu ifade etti. yine z kuşağının yüzde 82.2'si farklı din ve mezhepten insanlarla evlenebileceğini belirtmiş olup, bu oran önceki kuşakta yüzde 32.8'dir.

haberin tamamı:

z kuşağı insan hakları, hayvan hakları, cinsiyet ayrımcılığı gibi konularda duyarlılığı ön planda olan, haklar konusunda eşitlik temelli bir anlayışa sahip. z kuşağının yüzde 45 gibi oldukça önemli bir oranı herkesin eşit ve benzer haklara sahip olduğu görüşünü savunuyor.

bu çerçevede bu kuşak için ırk, cinsiyet, din, dil, mezhep gibi unsurlar düşük bir öneme sahip.

örneğin ‘farklı bir din veya mezhebe ait biriyle evlenebilirim' diyenlerin oranı bundan önceki nesilde yüzde 32.8 iken, z kuşağı içinde yer alanlarda bu oran yüzde 82.2.

bu değerler, z kuşağı için din ya da mezhep farkının önceki kuşaklara göre büyük ölçüde önemsiz kaldığını gösteriyor. bu kuşağın yüzde 15.7'si namaz kılma, oruç tutma gibi dini inançlarının gerekliliklerini yerine getirdiğini söylerken, yüzde 55.8'si ise bu gereklilikleri yerine getirmediğini söyledi. yüzde 28.5'i de inançsız olduğunu ifade etti.

www.sozcu.com.tr/2020/gunde...

z kuşağı için din ya da mezhep farkının önceki kuşaklara göre büyük ölçüde önemsiz olduğu inkar edilemez bir gerçektir.

doğru bir tespittir. ancak ne götürür, ne getirir bilinmez.

özgürlük gibi algılanıyor olabilir. bu noktada insanların değer yargısının değişmesi bir çok sorunu da beraberinde getirecektir.

herhangi bir hassasiyeti olmayan toplumun nasıl bir toplum olacağını, ne getireceğini, ne götüreceğini bilemeyiz.


belki de bu hassasiyet kaybolduğu için, milliyetçi damar ön plana çıkarılıyordur.

şimdi asıl soru şu;

milliyetçi damar mı toplumun gelişmesi için gereklidir?

yoksa dini bağlayıcılık mı?

eğer öldürülmez de sağ kalırsak bu kapsayıcı bakış açısı ve sahiplerinin varlığı türkiye'nin geleceği adına umut vericidir.

din ülkelere özgü değil bireylere özgü bir şey olduğu için önemi olmayan varsayımdır.

sadece türkiye'de değil tüm dünya'da böyle, hatta en dindar ülkeler bile daha seküler hale geliyor yavaşça. şartlar bunu gerektiriyor çünkü artık. dindar insanlar olsa bile herkesin bunu bireysel olarak yaşamasını istiyor yeni dünya'da insanlar.

bu şaşırılacak bir şey değil aslında. insanları ezdiler her konuda ama kendileri yaptılar. bu ülkede insanlar yaşam hevesini kaybederken bu gerçekten hiç şaşılası değil.

inançlıları göre göredir.

yeni dünya düzeni: monarşileri ve ulus devletleri yıkmak, dini inançları yok edip milliyet kavramını ortadan kaldırılıp totaliter tek bir dünya devletinin kurulması.
farkındaysanız bunlar bütün dünyada artış gösteren şeyler. sadece inanç değil, artık cinsiyetler bile ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. bütün ırklar birbirine yakınlaştırılıyor ve bunlara uymayan ırkçı olarak gösterilip saldırıya uğruyor blm gibi protestolardan bahsediyorum. şu an kendisini müslüman veya hristiyan diye tanıtan birisi bile gerici olarak görülüyor "medeni" ortamlarda. ilerleyen yıllarda sıra milliyetlere geldiğinde herkesin insan olduğunu, bir olduğumuzu söyleyecekler. kendisini türk, alman, ingiliz diye tanıtan insanlara da saldıracaklar, ırkçı sayacaklar ve zamanla bunlar da bitecek. bu gidişatı sezmek için dahi olmaya gerek yok kabak gibi ortada.

akepenin açık ara yaptığı en güzel iştir.

düzgün ve saygıyla yaşadıktan sonra inanç kişinin kendisini bağlar, o yüzden inana da inanmayana da "sen mal mısın amigo?" demek saçmalıktır.

sözde dincilerin her şeye dini karıştırarak, millete baskı uygulayarak inançsızlığa yol açtıklarını düşünüyorum.

her işe dalavere karıştırmak yetip de artıyor.