türkiye solundaki fraksiyonlara bölünme hastalığı
başlık "düz adam" tarafından 24.11.2024 14:47 tarihinde açılmıştır.
1.
bir hastalık.
o oportünist , bu revizyonist , şu sosyal faşist diye diye ortada sol bir parti kalmıyor ittifak yapacak.
bakın sağa , sağcılar öyle mi?
adamlar her koşulda birleşebiliyor. aynı fikirde olmaları da gerekmiyor.
neyse yahu ben liberalim. bırakalım onu da solcular düşünsün.
düşünürken de fraksiyonlara ayrılmasalar bari.*
o oportünist , bu revizyonist , şu sosyal faşist diye diye ortada sol bir parti kalmıyor ittifak yapacak.
bakın sağa , sağcılar öyle mi?
adamlar her koşulda birleşebiliyor. aynı fikirde olmaları da gerekmiyor.
neyse yahu ben liberalim. bırakalım onu da solcular düşünsün.
düşünürken de fraksiyonlara ayrılmasalar bari.*
devamını gör...
2.
iktidar mücadelesini , fraksiyonel bölünme olarak algilayan , rant icin genel baskanlik icin tipki sağ cenahta olduğu gibi oportünizme yönelen türkiye solunun muzdarip olduğu rahatsizliktir.ancak gene de elbette istisnalar vardir.bizim dediklerimiz genel duruma dair.
devamını gör...
3.
solun birleşmeden zafer kazanamayacağı gerçeğini idrakta zayıflık gösteren ve yahut ta tıpkı mezhepçi islamcılar gibi mahalle değil evinin konforunu düşünen tutucu fanatizmin içine düştüğü cendere.
devamını gör...
4.
mikro milliyetçi. ne bölünmesi?
devamını gör...
5.
iki tane hipotezim var bu konu hakkında:))
birincisi determinizm. düşünme biçimleri öyle. yani ondan o olur, bundan bu olur o halde şöyle yapmalıyız diyor biri. ve buna kati şekilde inanıyor. onun vardığı sonuç kesin. peki herşey bu kadar net olduğu halde diğerleri niye farklı düşünüyor? çünkü diğerleri ajan:))
ikincisi ise olmayan iktidarın mücadelesi. herşey kesin zaten ya, haliyle devrim de kesinlikle olacak. bu kozmosun emri:))
peki ekmeğini kim yiyecek? aslında tartışma buradan çıkıyor.
birincisi determinizm. düşünme biçimleri öyle. yani ondan o olur, bundan bu olur o halde şöyle yapmalıyız diyor biri. ve buna kati şekilde inanıyor. onun vardığı sonuç kesin. peki herşey bu kadar net olduğu halde diğerleri niye farklı düşünüyor? çünkü diğerleri ajan:))
ikincisi ise olmayan iktidarın mücadelesi. herşey kesin zaten ya, haliyle devrim de kesinlikle olacak. bu kozmosun emri:))
peki ekmeğini kim yiyecek? aslında tartışma buradan çıkıyor.
devamını gör...
6.
devamını gör...
7.
sağ ideolojiler, daha çok bireysel çıkar ve kazanç amaçlı olduğu için, iktidara uzak kalamamak, aslan payını alamasa da (ondan yemlenmeyi hedef olarak aldıkları için) bölünmüşlüklerinin altını çizip dillendirmeden, iktidara destek ve sessiz stepne olmayı bir yanlış olarak görmezler. seçimden seçime ana avrat tersleşilse bile, seçim sonrası iktidar sofrasının bir kıyısından tutunmayı marifet sayarlar.
ama sol, bu konuda olaya ideolojik ve düşünsel açıdan baktığı, günübirlik çıkar, ihale, komisyon vs kaygıları taşımadığı için pervasızca ayrımlarını tartışır, bir devrim yaratabilecek örgütsel büyüklüğe kendileri ulaşamadığından da parçalanmışlığı dikkat çeker. çok geniş kitlelerin iktidar talep ve yürüyüşleri aşamasında belki etkinlik rolleri ve anlayışları değişir.
kaldı ki türkiyede sol sağ ayrımları gerçek sınıf dinamiklerinden de kaynaklanmaz. kapitalizm kendi iç dinamikleriyle değil, dış zorlama yoluyla ithal olunmuştur. ulusal demokratik devrime öncülük edebilecek ilerici burjuvazi, feodal işbirlikçi komprador kesimle sınıf savaşını farklı koşullarda yürütmek zorunda kalırlar. işte bu gerçekte ideolojik solu geniş kitlelere uzak düşürür.
kısaca, türk solunun reel resmi, aslında kendine değil, sınıflar dinamiğini zorlayan uluslararası sermayeyle olan bağımlılığına aittir..bu gerçekliğe uygun program yürütebilecek örgütsel gelişim de zorla bastırılıp engellendiği için, aslında her kesim eksik ve yanlışını halının altına süpürüp biriktirir. günü geldiğinde bundan en çok zarar görecek olanlar da kendileridir. çünkü işbirlikçiler kasalarını alıp kaçmakta sakınca görmezler..(vahdettin efendiyi hatırlayın.)
ama sol, bu konuda olaya ideolojik ve düşünsel açıdan baktığı, günübirlik çıkar, ihale, komisyon vs kaygıları taşımadığı için pervasızca ayrımlarını tartışır, bir devrim yaratabilecek örgütsel büyüklüğe kendileri ulaşamadığından da parçalanmışlığı dikkat çeker. çok geniş kitlelerin iktidar talep ve yürüyüşleri aşamasında belki etkinlik rolleri ve anlayışları değişir.
kaldı ki türkiyede sol sağ ayrımları gerçek sınıf dinamiklerinden de kaynaklanmaz. kapitalizm kendi iç dinamikleriyle değil, dış zorlama yoluyla ithal olunmuştur. ulusal demokratik devrime öncülük edebilecek ilerici burjuvazi, feodal işbirlikçi komprador kesimle sınıf savaşını farklı koşullarda yürütmek zorunda kalırlar. işte bu gerçekte ideolojik solu geniş kitlelere uzak düşürür.
kısaca, türk solunun reel resmi, aslında kendine değil, sınıflar dinamiğini zorlayan uluslararası sermayeyle olan bağımlılığına aittir..bu gerçekliğe uygun program yürütebilecek örgütsel gelişim de zorla bastırılıp engellendiği için, aslında her kesim eksik ve yanlışını halının altına süpürüp biriktirir. günü geldiğinde bundan en çok zarar görecek olanlar da kendileridir. çünkü işbirlikçiler kasalarını alıp kaçmakta sakınca görmezler..(vahdettin efendiyi hatırlayın.)
devamını gör...