türkler deveye biniyor zannetmek

yabancıların türklere sorduğu sorulardan bir tanesiymiş. bir çok yabancıyla konuştum. gerçi bana böyle bir soru soran olmadı ama türklerin genelde din birliği hasebiyle arap zannedilmeleri, seküler türklerin de arap olarak bilinmeye dair tepkisel bir durumu var. yalçın küçük'ün bir kitabında okumuştum. ortalama bir kemalist-batıcı türk'ün doğu hakkındaki bilgisi acınacak yanlışlarla doludur diyordu. gelelim deve konusuna.

tarihi belgesellere oldukça meraklı birisiyim ve yabancı dilde belgesellere de youtube üzerinden bazen bakıyorum. seneler önce meşhur pathe şirketinin ingiltere şubesi olan british pathe'nin bir kısa belgeselini izledim. belgeselin tarihi 1950 veya 51. anıtkabir'in inşa süreci ekseninde genç türkiye'nin başkenti ankara'ya panoramik bir bakış atılıyor. belgesel genel manada bu kadar fakir bir ülkenin neden böyle masraflı bir anıt mezar inşasına giriştiğine dair eleştirel bir dil içeriyor. o esnada mamak sırtları olacak çarşaflı kadınlar, oynayan çocuk görüntülerinin arasında iki adet devenin indiği görülüyor. sırtlarına da zerzavat yüklenmiş. belli ki bostancılar, mallarını pazarda satmaya götürüyorlar. 1950 dediğin uzak bir. tarih değil. demek ki türkler deveye biniyorlarmış.

turklerin araplarla asimile olmus olmasindan oyle zannedilmesi normaldir. konudan bagimsiz deve guzel hayvandir.

çok büyük bir yanılgıdır. türklerde 15 dklık deve turu yapacak para mı kaldı. eskiden olsa turistik yerlerde falan merak eden binerdi. türkler artık ata bile binemiyor.

onları böyle düşünmeye zorlayan develer yüzünden.. develeri vitrinden alabilirsek kimse böyle düşünmez. düşünmüyordu zaten..

buradaki komik olan akıl yürütme şu: araplar medeniyetsiz ve deveye biniyorlar. aman allahım, türkler araplar gibi medeniyetsiz değil ve asla deveye binmezler. coğrafi şartlardan ötürü kullanımı yaygın olan bir hayvan üzerinden medeniyet/non-medeniyetsiz dikotomisi kuruluyor. kaldı ki türkler de araplar kadar yaygın olmasa da gayet deve kullanıyorlardı. var olan ve olmuş olanı yani realiteyi reddedip ne var kardeşim bunda diyemedikleri için şizofrenik bir kurguyu durmadan yeniden üretiyorlar. adamlara çıkış yolu gösteriyoruz, ne var lan bunda de diyoruz, yine de kulaklarını tıkıyorlar. kurtarılamaz bir durumdalar. uydurulmuş kültürel semboller hapishanesinde müebbet yemişler, affı reddediyorlar. tabii bu karşı koyuş sadece s..tir lan demekle olmuyor, ardında ekonomik bir destek yok. sözün geçmiyor, kimse bunları ipine kuşağına takmıyor bile. memleketleri virane olmuş, biz arap değiliz haa nidaları atıyorlar. biz, vatan bizim elimize geçene kadar vatan haini olacaklar bunlara ettiğimiz hakaretlerde mütevazı davranıyoruz, her seferinde daha üst perdeden hakaret etmek gerekiyor, belki akılları başlarına gelir.

deve bizsek doğru.

harita bilgin var mı? türkiye'nin haritadaki konumunu biliyor musun? hangi yarım kürede ve kuşakta? söyle şimdi evladım türkiye yengeç dönencesinde mi?
deve hangi iklim şartlarında yaşar? evet, hem soğuk hem sıcak çöllerde.
rusya da bile vardır ama orta kuşak dört mevsim bir ülkede pek görülmez işte. sıcak ya da daha kurak steplerde görülür. hem binmek isteyen de biner yahu ne sakıncası var? sadece türkiye'nin çöl olduğunu düşünenlerin fazla olduğunu biliyorum. hollywood filmleri sağ olsun!

ben zannetmiyodum kim olum oyle diyen. bi de su var: insan neden turk deveye biniyormus ya da amerikali timsah yiyormus bilgisiyle beynine gereksiz data yük bindirir. salla birani gec amk isteyen deniz kizina binsin.