üzgünken yapılmaması gereken şeyler
başlık "ağzındakikanısilipişteşimdikızandövüşçü" tarafından 19.04.2022 22:03 tarihinde açılmıştır.
1.
markete gitmek.
geçmiş zaman, üzgün olduğum bir gün, üzgünlüğümden bağımsız, almam gereken bir kaç şey olduğu için gittim markete. market arabasını aldım, başladım bir yerden alışverişe. yani niyetim oydu.
ilk önce aynı yerden ikinci kez geçtiğimi farkedip, kafamın orada olmadığını anladım. "saçmalama" dedim "burada olmaz". hissediyorum geliyor gelmekte olan.
silkelendim, almam gerekenleri düşündüm. ilk ürünü attım arabaya; süt. bu kolaydı. fazla oyalanmam gerekmedi. her zamanki markayı elime alıp, s.k. tarihine bakıp koydum arabaya.
yürümeye devam.
temizlik ürünlerinin olduğu reyondaydım. bu reyon tehlikeli benim için. koku yoğun. aklımın karışması kaçınılmaz. zaten alacak bir şey de yoktu oradan. niye dolanıyorum ki burada? hem de 3 tur...
tehlike çok yakın.
bir şekilde çıktım ordan.
kendi alacaklarım yetmez gibi evdekilerde bir iki şey sipariş etmişti. neydi ya? hah evet; kardeşim yapacağı tatlı için krema, annem siyah zeytin istemişti.
kaçıncı tur hatırlamamakla birlikte dolanıyorum hala.
kardeşimin siparişini arabaya attım. benim alacaklarım arabada. bir tek zeytin kaldı.
reyona doğru gidiyorum. gözüme yeni çıkmış, ya da benim yeni gördüğüm bir bisküvi takıldı. paketli abur cuburlarla aram pek yok. eskiyse bile ben bilmiyorum. çikolata dolgulu bir kurabiye.
incelemek istedim. aldım elime, içeriğini okuyacağım. hiç mi okumadım, ya da okumaya başladım mı farkında değilim. kafam iyi değilken, kitap okurken de okurum ama asla bir kelime bile hatırlamam. öyle olmuş olabilir.
bir kaç saniye sonra elime gözyaşım damlayınca, aha dedim bitti her şey. geri dönüşü yok.
his yok sadece ağlıyorum. durmuyor. pakete de düştü gözyaşları. o an düşündüğüm şey şu; "gözyaşım damladı, geri konulmaz yerine ayıp olur, bunu almalıyım".*
yerimden kımıldamıyorum, birileri beni öyle görecek diye kafamı sağa sola bile çevirmiyorum.
"sakin" ağlama bitti, hisler vücuduma dağılmaya başladı. artık içli içli, hıçkırarak ağlıyorum. durmuyor.
normal insan ne yapar acaba bu durumda? büyük ihtimalle arabayı öylece bırakır çıkar dışarı.
ama ben bunu yapar mıyım? tabii ki hayır.
attım bisküviyi arabaya. almam gereken tek şey zeytin.
zeytin hastasıyım. kırmızı çizgim. tadına bakmadan paketli zeytin asla almam.
hala içli içli ağlıyorum. zeytinlerin olduğu yerdeyim öylece. görevliyle bakışıyoruz. adama baka baka ağlıyorum. adam şaşkın ne diyeceğini bilmiyor. sonra kendisini toplayıp ne istediğimi soruyor. "zeytin alacağım" diyorum. "ama tadına bakmam lazım". ağlaya ağlaya üç çeşit zeytinin tadına bakıp, beğendiğimden alıyorum. hissediyorum adamın gözleri hala bende. arkamdan bakıyor. normal bir görüntü değil takdir edersiniz ki.
sanki hiç ağlamıyormuş gibi kasada ödeme yapıyorum. kasiyer kız tanıyor beni. şaşkınlıktan o gün sormadığı "abla ne oldu?" sorusunu bir sonraki gidişimde soracak biliyorum.
çıkıyorum nihayet.
eve gidene kadar soğuk hava yiyince kendime geliyorum.
yanlış yerde geldi kriz.
belki de üzgünken markete gitme fikri baştan yanlıştı.
geçmiş zaman, üzgün olduğum bir gün, üzgünlüğümden bağımsız, almam gereken bir kaç şey olduğu için gittim markete. market arabasını aldım, başladım bir yerden alışverişe. yani niyetim oydu.
ilk önce aynı yerden ikinci kez geçtiğimi farkedip, kafamın orada olmadığını anladım. "saçmalama" dedim "burada olmaz". hissediyorum geliyor gelmekte olan.
silkelendim, almam gerekenleri düşündüm. ilk ürünü attım arabaya; süt. bu kolaydı. fazla oyalanmam gerekmedi. her zamanki markayı elime alıp, s.k. tarihine bakıp koydum arabaya.
yürümeye devam.
temizlik ürünlerinin olduğu reyondaydım. bu reyon tehlikeli benim için. koku yoğun. aklımın karışması kaçınılmaz. zaten alacak bir şey de yoktu oradan. niye dolanıyorum ki burada? hem de 3 tur...
tehlike çok yakın.
bir şekilde çıktım ordan.
kendi alacaklarım yetmez gibi evdekilerde bir iki şey sipariş etmişti. neydi ya? hah evet; kardeşim yapacağı tatlı için krema, annem siyah zeytin istemişti.
kaçıncı tur hatırlamamakla birlikte dolanıyorum hala.
kardeşimin siparişini arabaya attım. benim alacaklarım arabada. bir tek zeytin kaldı.
reyona doğru gidiyorum. gözüme yeni çıkmış, ya da benim yeni gördüğüm bir bisküvi takıldı. paketli abur cuburlarla aram pek yok. eskiyse bile ben bilmiyorum. çikolata dolgulu bir kurabiye.
incelemek istedim. aldım elime, içeriğini okuyacağım. hiç mi okumadım, ya da okumaya başladım mı farkında değilim. kafam iyi değilken, kitap okurken de okurum ama asla bir kelime bile hatırlamam. öyle olmuş olabilir.
bir kaç saniye sonra elime gözyaşım damlayınca, aha dedim bitti her şey. geri dönüşü yok.
his yok sadece ağlıyorum. durmuyor. pakete de düştü gözyaşları. o an düşündüğüm şey şu; "gözyaşım damladı, geri konulmaz yerine ayıp olur, bunu almalıyım".*
yerimden kımıldamıyorum, birileri beni öyle görecek diye kafamı sağa sola bile çevirmiyorum.
"sakin" ağlama bitti, hisler vücuduma dağılmaya başladı. artık içli içli, hıçkırarak ağlıyorum. durmuyor.
normal insan ne yapar acaba bu durumda? büyük ihtimalle arabayı öylece bırakır çıkar dışarı.
ama ben bunu yapar mıyım? tabii ki hayır.
attım bisküviyi arabaya. almam gereken tek şey zeytin.
zeytin hastasıyım. kırmızı çizgim. tadına bakmadan paketli zeytin asla almam.
hala içli içli ağlıyorum. zeytinlerin olduğu yerdeyim öylece. görevliyle bakışıyoruz. adama baka baka ağlıyorum. adam şaşkın ne diyeceğini bilmiyor. sonra kendisini toplayıp ne istediğimi soruyor. "zeytin alacağım" diyorum. "ama tadına bakmam lazım". ağlaya ağlaya üç çeşit zeytinin tadına bakıp, beğendiğimden alıyorum. hissediyorum adamın gözleri hala bende. arkamdan bakıyor. normal bir görüntü değil takdir edersiniz ki.
sanki hiç ağlamıyormuş gibi kasada ödeme yapıyorum. kasiyer kız tanıyor beni. şaşkınlıktan o gün sormadığı "abla ne oldu?" sorusunu bir sonraki gidişimde soracak biliyorum.
çıkıyorum nihayet.
eve gidene kadar soğuk hava yiyince kendime geliyorum.
yanlış yerde geldi kriz.
belki de üzgünken markete gitme fikri baştan yanlıştı.
devamını gör...
2.
sözlüğe girmek.
mutsuz, üzgün veya buruk hissederken; sözlüğe girdiğimde yazacak bir şey bulamıyor, daha çok üzülüyorum.
mutsuz, üzgün veya buruk hissederken; sözlüğe girdiğimde yazacak bir şey bulamıyor, daha çok üzülüyorum.
devamını gör...
3.
uyku açıcı eylemler.
üzüntüye en iyi ilaç uykudur.
uykunun iyi gelmediği üzüntüm hiç olmadı.
üzülünce ağlar, zırlar, dua eder uyurum.
üç günde eski ben olurum.
üzüntüye en iyi ilaç uykudur.
uykunun iyi gelmediği üzüntüm hiç olmadı.
üzülünce ağlar, zırlar, dua eder uyurum.
üç günde eski ben olurum.
devamını gör...
4.
üzüntüyü bastırmaya çalışmak kesinlikle yapılmamalıdır. üzüntü dibine kadar yaşanmalıdır efendim. dibe vurulmalı ki yükselişi tam olsun
devamını gör...
5.
galiba babamla konuşmak.
bilmiyorum çocukluğundan beridir böyle, babamla bir sıkıntım hakkında konuşsam daha kötü olurum. ağlama krizine girerim.
babama taşıyacak derecede büyük bir sorunsa zaten beni üzen şey, ne yapsam da fayda etmez.
bilmiyorum çocukluğundan beridir böyle, babamla bir sıkıntım hakkında konuşsam daha kötü olurum. ağlama krizine girerim.
babama taşıyacak derecede büyük bir sorunsa zaten beni üzen şey, ne yapsam da fayda etmez.
devamını gör...
6.
mantikli kararlar verilmeye calisilmamali.
devamını gör...
7.
değilmiş gibi davranmayın valla içiniz dert yuvası olur.
salın gitsin.
salın gitsin.
devamını gör...
8.
sevimli hayalet luci'ye bir mesaj atmak.
hüzün dolu gecelerde görünür, kederi unutturur, sabaha bir daha adını bile hatırlamayacağınız bir gizem. sahi adı neydi dersiniz?
iri memeleriyle hüzün yaşayan her kadına kapım açık. hepsi bu.
misyonum belli, yolum belli. kalp kırmadan. acısız. neşeli.
hüzün dolu gecelerde görünür, kederi unutturur, sabaha bir daha adını bile hatırlamayacağınız bir gizem. sahi adı neydi dersiniz?
iri memeleriyle hüzün yaşayan her kadına kapım açık. hepsi bu.
misyonum belli, yolum belli. kalp kırmadan. acısız. neşeli.
devamını gör...