vampirle görüşme

vampirle görüşme anna rice'ın aynı isimdeki 1976 tarihli romanından sinemaya uyarlanmış bir filmdir. neil jordan'ın yönettiği filmin başrollerini tom cruise, brad pitt, kirsten dunst ve antonio banderas paylaşmaktadır.
dönemin tartışmalı jönleri olan brad pitt ve tom cruise ilk defa aynı filmde rol alarak,sanki birbirlerine hodri meydan demişlerdir.vampir filmlerinin bence en kült ve akılda kalıcı olanlarındandır. kirsten dunst bu film ile popüler olmuş ve sonrasında bir çok filmde yer almıştır.

tırsak fadime olduğum için, tom cruise'un bana göre olmayan tek filmi. daha brad pitt yeni yeni piyasaya çıkmış. sene 1994. sırf tom için izlemeye gidip koskoca sinemada iki üç kişi izleyip, korka korka çıkmıştık.

anna rice'ın the vampir chronicles adlı roman serisinin ilk kitabından uyarlanıp, 1994 yılında neil jordan tarafından çekilen film. filmin oyuncu kadrosu brad pitt, tom cruise, antonio banderas ve kirstan dunst gibi yetenekli oyunculardan oluşmaktadır. filmin konusu'na gelirsek; eşini ve çocuğunu doğum sırasında kaybeden bu sebeple bunalımda olan louis'in (brad pitt), lestat (tom cruise ) tarafında vampire dönüştürülmesini ve bu yeni hayata alışmaya çalışmasını anlatmaktadır. şimdi bile vampir chronicles - diğer adıyla ınterview with the vampir- sinema tarihinin en iyi vampir filmlerinden biri sayılmakta ve halâ daha izlenmektedir. çoğu bilinen vampir konulu filmlerin aksine vampirlerin yalnızlıklarının ve psikolojilerinin üzerinde durması ise filmi etkileyici yapan unsurlardan sadece birini oluşturmaktadır.

bir neil jordan filmidir.

filmin senaryosunu kendi romanından uyarlanan anne rice yazmıştır. filmin başrollerinde ise tüm zamanların en iyilerinden bir olan brad pitt, yaşlanmayan adam tom cruise, antonio banderas, kirsten dunst ve christian slater oynamıştır. film iki küçük dalda oscar adaylığı kazanmıştır. bana göre tüm zamanların en iyi vampir filmidir.

bram stoker ustadan sonra edebiyat ve sinemada kendine bolca yer bulmaya çalışan vampirler genelde çok korkunç katiller ve hayatta kalmak için insanların kanını içmek konusunda derin bir iştah duyan cani yaratıklar olarak resmedilmiştir.

ama bu filminde eşinin kaybından sonra bir başka vampir tarafından ısırılarak vampir yapılan ve sonsuz ve de ölümsüz bir hayata kavuşan bir vampirin içine düştüğü ikilemler ve bunalımlar nefis bir dille anlatılmış.

kana olan sussuzluğunu kanalizasyonlarda sıçan avlayarak gidermeye çalışan vampirlerin de olabileceği fikri bence filmi çok farklı bir alana taşımış.

yıllar önce izlediğim film hala zihnimde çok net kareler barındırmakta ve kesinlikle şu ana kadar izlediğim en iyi vampir filmi olmaya devam etmekte.

bir hunger olmasa da günümüze daha yakın dönemde çekilmiş twilight, underworld falan gibi bomboş vampir filmlerine nazaran über sayılabilecek bir filmdir.