an nescis, mi fili, quantilla sapientia regitur orbis?( akıl mı? şu dünyada bilgelik ne denli nadirdir bilmez misin, oğlum?) ah, değerli wandergood, şu yeryüzünde akıldan bahsetmek, asılmış adamın evinde bahsi urgandan açmaktan daha münasebetizdir!
leonid andreyev -şeytanın günlüğü
sizler efendi erkek olduğunuzu falan mı sanıyorsunuz? bu bilgi sizi üzebilir ama hayır efendi değilsiniz. sırf bir kadına nispeten iyi, kibar davrandığınız için onun sizinle bir ilişkiye girme zorunluluğu olduğunu düşünüyor, böyle bir beklentiye giriyorsanız ve seçilmediğiniz için üç yaşındakiler gibi sinir krizleri geçiriyorsanız siz efendi değilsiniz. sizi seçmediği için hemen o kadının arkasından konuşup, şiddet görmesini bile meşrulaştırıyorsanız bunu ona revâ görüyorsanız sizde o *kötü* adamlardansınızdır. çoğu kadın sizin asıl renginizi fark ettiğinden size yanaşmıyor zaten. şahsen bir tercih yapmak zorunda kalsam efendi erkek taklidi yapan egoist zorbalardansa, direkt rengini belli eden egoistleri tercih ederim. en azından ikinci erkek tipi ilki kadar tehlikeli değil.
ne kadar çok tetiklenmişler ya. sözlük, erkeklerin kadınlar hakkında açtığı *heteroseksüellik* kokan başlıklarla dolu. biriniz gidip "heteroluğunuzu gözümüze niye sokuyorsunuz? sözlükte bu tanımları görmek istemiyoruz." demediniz. sizi gidi gizli homofobikler sizi. yine tutamadınız kendinizi. hemen nefretinizi akıttınız sözlüğe.
yorumlarda bazı cinsiyetçiler hemen kendini belli etmiş. bende nerede kaldı bunlar diyordum. feminizmi anlamayan iki üç kişiyi örnek gösterip tüm feministleri bir tutarsınız ama bir kadın yaşanan cinayetler yüzünden erkeklerden korkuyorum dese "tüm erkekler aynı değil, siz feministler böylesiniz işte" diye ağlarsınız. gerçekten iki yüzlüsünüz. ne dünyadaki kadınların sorunlarından ne de kendi ülkenizdeki kadınların sorunlarından bihabersiniz. belki de bilmiyormuş numarası yapıyorsunuz. kimisi batıda feminizme artık ihtiyaç yok demiş kimisi türk kadınları feminizmi yanlış biliyor demiş. yani bu kadar mı hayattan ve gündemden uzaksınız. interneti sadece oyun oynamak ve toksik maskülen filmler,yayınlar tüketmek için mi kullanıyorsunuz? nasıl bu kadar sığ olabilirsiniz. hepiniz birbirinizin kopyası şeyler söylüyorsunuz. kendi fikriniz bile yok. şurada yazılanların neredeyse tamamını birçok anti-feminist instagram sayfalarında okumuştum zaten. yaptığınız tanımlar,betimlemeler ve hatta kullandığınız üslub bile aynı. doğru düzgün feminizmi araştırmamış ve feminist yazarları okumamış olduğunuzu da görebiliyorum. yukarıda çok güzel açıklamalar yapmış yazarlar var. feminizmin çıkışından tutun da hedeflerine kadar değinmişler. en azından onları okuyun gidin bir internete bu neymiş diye araştırın. çok güzel türkçe kaynaklar var. ama yok "türk kadını erkek düşmanlığı yapıyor, çoğu feminazi. hiçbir şey bilmiyorlar." diyorsanız çok güzel yabancı kaynaklar ve hatta sosyal medya sayfaları var. tiktok ta bile var. öğrenmek bu kadar kolay işte. gidin özellikle feminist *kadınların* araştırmalarına bakın. emin olun bu kafayla devam ederseniz yeni dünya düzenine ayak uyduramazsınız. eninde sonunda bu ataerkil düzen değişmek zorunda kalacak çünkü. hep böyle olmuştur. ezilen,bastırılan eninde sonunda ayaklanmıştır. ne kadar sürer bilemem ama ya güzellikle ya da özellikle süfrajetler tarafından zorla yapılacak bunu tahmin edebiliyorum.
seriyi daha yeni izledim. pek bir beklentim yoktu ama şimdi ikinci sezonu sabırsızlıkla bekliyorum. hikaye, dizide kullanılan renkler ve karakterler çok güzel yansıtılmıştı. bütün bunların yanı sıra benim kişisel olarak en çok sevdiğim şey kadın karakterlerin tasarımlarıydı. kadın karakterlerin neredeyse çoğu(tristana gibi bir kaç istisna karakter var) tek tip fiziksel özelliklere sahipti. oyunu oynayanlar, karakterlerin asıl tasarımlarını bilenler bana katılacaktır. hokka burun,incecik bel, uzun ve incecik kollar, bacaklar, büyük gözler, tertemiz, yaranın ve lekenin olmadığı yüzler, kum saati şeklinde vücutlar... bunların hepsi saçmalık. ve oyun sadece bu saçmalıklarla da kalmıyor. çoğunun topuklu ayakkabı, korse ve etek giyiyor oluşu da saçmalıklar silsilesinin devamı resmen. arcane'deki yeni tasarımları bu yüzden bu kadar beğendim. sonuçta bu kadınlar savaşçı. yukarıda saydıklarım savaşçı olmasalar bile sahip olmaları imkansız olan özelliklerdi. vi'in boksör olduğu için kaslı olması, caitlyn'in kollarının ağır bir silah taşıdığından ötürü daha yapılı olması, ikisininde korse, etek yerine çatışmaya uygun giysiler giymesi beni gerçekten çok memnun etti. dizide farklı aksanların, etnik fiziksel ve kültürel özelliklerin öne çıkarılması diğer etkileyici detaylardandı. erkek karakterlerinde farklı fiziksel özelliklerde olması, hepsinin fit olmaması detayı da güzeldi (viktorun zayıf ve solgun bir ten rengi olması mesela) bahsetmeden geçmek olmaz.
criminal minds çocukluğumdan beri en sevdiğim dizi olmuştur. ortaokulda şans eseri trt'de denk gelmiştim. ezbere bildiğim bölümleri bile vardır. eğer cinayet çözme üzerine kurulmuş yapımları seviyorsanız gidin izleyin pişman olmazsınız.
bu kadınlara cidden üzülüyorum ya. bu tarz kadınlar ailemde de var çünkü. çoğu ailelerinin baskıları yüzünden istemedikleri adamlarla evlendirildiler ya da hiç tanımadıkları adamlara kaçtılar. genç yaşta evlenmiş oldukları için de eğitimleri, kariyerleri ve maddi güçleri yok. hayatları yok kısacası ve kendilerini kandırmaktan başka yapabilecekleri bir şey de yok. bu gerçekten çok üzücü.
yarın o haberlerde katledilen kadınlardan olup olmayacağımız bile belli değil siz hala daha ne konuşuyorsunuz. şort giydi diye toplu taşımada tekmelenen kadını, ölen kadınlarımızın ardından o eteği giymeseymiş, gece dışarıda ne işi varmış dendiğini ne çabuk unuttunuz. ben her gün giyimim yüzünden nasıl bakışlara, sözlere maruz kalıyorum haberiniz var mı? çocukluktan itibaren kadın olduğum için yaşadığım ayrımdan haberiniz var mı peki? hayır! yaşadığım, yaşadığımız hiç bir şeyi bilmiyorsunuz. feminizmin ne olduğunu ne gibi şartlarda ortaya çıktığını, ve çoğu kadına nasıl yardım ettiğini de bilmiyorsunuz ama bilmediğiniz bu konular hakkında ne de çok konuşuyorsunuz. önceleri bu cehaletin sizlerin suçu olmadığını düşünürdüm. yanılmışım hem de çok yanılmışım.
bu korkunç başlıkları gördükten sonra artık emin olduğum bir şey var o da sözlüğün ekşiye dönmüş olduğudur. başımız sağ olsun dostlarım burayı da kaybettik.
"evet, bize yük oldukları için onları suçluyoruz, ama karılarımızın çalışmasına izin verir miyiz? vermeyiz. bu gururumuzu kırar. hep onları zengin evlilikler yaptıkları için suçluyoruz ama parasız bir ahmakla evlenen bir kıza ne diyoruz? sadece zavallı budala, o kadar. ve onlar bunu biliyorlar. "
charlotte perkins gılman-sarı duvar kağıdı ve diğer öyküleri
bu kitabın yeri bende çok ayrıdır. öncelikle yukarıda yazar arkadaşlarımızın bahsettiği kısımları tekrar etmenin aksine kendi düşüncelerimi, hislerimi yazacağımı bilmenizi isterim. yani tabiri caizse biraz fangirl'lük yapacağım. lisenin ilk yıllarında virginia woolf sayesinde jane austen'i tanımıştım. daha sonra şans eseri bu kitabı bir sahafta bulup okumuş ve hayran kalmıştım. o zamana kadar hiç doğru düzgün romantik bir eser tüketmediğimden dolayı gurur ve önyargı resmen benim için büyüleyiciydi. karakterler arasında geçen diyaloglar, birbirleriyle olan ilişkileri bambaşka bir tattı benim için. elizabeth ve darcy benim için o zamana kadar gördüğüm en sağlıklı çift örneğiydi etkilenmemin bir diğer nedeninin de bu olduğunu düşünüyorum. bahsettiğim bu sebeplerle kitabı bu zamana kadar üç kere tekrar tekrar okudum ve iki kere filmini izledim. okuyacak daha başka kitaplarım olmasa gider tekrar okurum. eğer sizde düzgün bir romantik eser tüketmek istiyorsanız gurur ve önyargıyı okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum.
herkes gibi geekyaparı bende sen ne diyon serisi, sinema günlükleri ile tanımıştım ve sıkı bir takipçi haline gelmiştim ama sen ne diyon'a doğru düzgün bir final yapmadıkları ve ana ekibin dağılması gibi sebeplerle kanalı uzun süredir güncel olarak takip etmiyordum. yalnız yeni yaptıkları içerikler sayesinde ( haftalık, keke kek...) kanal tekrar altın çağlarına dönmüş olup, yalnız benim değil bir çok geek'in de gönlünü kazanmış oldu.
geçen yıl ayt sınavından çıktıktan sonra ağlamıştım. eve dönüyoruz yorgunum ve ayt matematikten tek soru yapabildiğim için moralim bozuk, aileme söylüyorum kızmıyorlar ama hayal kırıklığına uğradıkları belli bu yüzden zaten gerginim. istediğim tek şey eve gidip uyumak. giderde sorun olduğu için sınav sırasında evde usta var -tanıdık olduğu için demir kapının anahtarını vermiştik- o arayıp komşunun sorun çıkardığını, işi zorla durdurduğunu söylüyor, zaten gerilmiş babam bunu duyunca iyice geriliyor ve hızlıca eve gidiyoruz. babam niye böyle yaptıklarını sormak için komşuya gidiyor komşu ses yüzünden uyuyamadığını, babamsa gider yüzünden bizim çok sıkıntı yaşadığımızı söylüyor ve kavga çıkıyor. baya baya işler çirkinleşiyor, mahalleli geliyor iki tarafı sakinleştirmeye çalışıyor bende o kadar kavga gürültü ve sınav stresi yüzünden salya sümük ağlamaya başlıyorum. annemle babam sonra beni sakinleştiriyorlar. ama bu ağlama seansında sonra sinir, stres ne varsa kayboluyor.
anna rice'ın the vampir chronicles adlı roman serisinin ilk kitabından uyarlanıp, 1994 yılında neil jordan tarafından çekilen film. filmin oyuncu kadrosu brad pitt, tom cruise, antonio banderas ve kirstan dunst gibi yetenekli oyunculardan oluşmaktadır. filmin konusu'na gelirsek; eşini ve çocuğunu doğum sırasında kaybeden bu sebeple bunalımda olan louis'in (brad pitt), lestat (tom cruise ) tarafında vampire dönüştürülmesini ve bu yeni hayata alışmaya çalışmasını anlatmaktadır. şimdi bile vampir chronicles - diğer adıyla ınterview with the vampir- sinema tarihinin en iyi vampir filmlerinden biri sayılmakta ve halâ daha izlenmektedir. çoğu bilinen vampir konulu filmlerin aksine vampirlerin yalnızlıklarının ve psikolojilerinin üzerinde durması ise filmi etkileyici yapan unsurlardan sadece birini oluşturmaktadır.
annemlerin anlattığına göre, bebekken takıntılı derecede sevdiğim turuncu bir tavşanım varmış. onsuz uyuyamaz, o olmadan bir yere gidemezmişim. bir gün pazarda gezerken -büyük ihtimal- bebek arabasından atmışım ve bir daha da onu bulamamışız. kendisini kaybettiğimde çok ağlamışım. sonra başka bir tavşanla kandırmayı denemişler ama olmamış. kendisiyle çok fotoğrafım vardır.
ah bizim zavallı, uçkuruna sahip çıkamayan erkeklerimiz. yolda dümdüz yürüyen kadından bile tahrik olur ama kendinde değil kadında suç bulur. ah bizim tacizci potansiyeli taşıyan, riyakar erkeklerimiz. bu ülkede damacananın,hayvanların, bebeklerin, tesettürlü kadınlarımızın başına gelenleri unutan aptal erkeklerimiz. sorunun mini etekte, dekoltede değilde kendi beyinlerinde olduğunu algılayamayan erkeklerimiz. kadınlar kendilerini objeleştirmiyor. onları obje gibi gören sizin aptal benliklerinizden başkası değil. ah zavallı, riyakar erkeklerimiz.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.