ikinci dünya savaşı zamanında ülkemizde konulmuş vergilerden biridir. halka ağır bir yük getirmiştir. ancak savaş koşulları, 1929 krizinin etkileri vs düşünülürse yapacak başkaca bir iş de elden gelmezdi.
devamını gör...
keşke şimdi de olsa dediğim vergidir. çünkü artık onun yerine yokluk vergisi alınıyor.
devamını gör...
(bkz: salkım hanımın taneleri)
devamını gör...
demokrat partinin en büyük kozu olmuştur halk vergiden nefes alamıyordu kısaca çok ağır vergilerdi
devamını gör...
1942'de yürürlüğe giren yanlış bir vergi yasasıydı. çiftçiler, müslümanlar ve çoğunluğu gayrimüslimlerden alınan bir vergiydi.
devamını gör...
bu hafta brezilya’da uygulanmaya başlanmış, türkiye’de de uygulanmasını bekleyen ve dillendiren ekonomistler vardır. saçmadır. kişinin bankadaki belirli bir mevduatının bilmem yüzde kaçına vergi getirilir. insanlar da parasını alır yastık altına koyar, ekonomi çarkında nakit akışı eksilir, hırsızlara da gün doğar.
devamını gör...
sukru saracoglu denen pek iyi anamayacagim birinin cikardigi vergidir.

"bu kanun aynı zamanda bir devrim kanunudur. bize ekonomik bağımsızlığımızı kazandıracak bir fırsat karşısındayız. piyasamıza egemen olan yabancıları böylece ortadan kaldırarak, türk piyasasını türklerin eline vereceğiz.bu memleket tarafından gösterilen misafirperverlikten faydalanarak zengin oldukları halde, ona karşı bu nazik anda vazifelerini yapmaktan kaçınacak kimseler hakkında bu kanun, bütün şiddetiyle uygulanacaktır. bazı kaynaklarda sadece müslümanlar için olduğu belirtilen düşük vergiler aslında büyük çiftçilerden alınmıştır ve yasada %5'i geçemeyeceği belirtilmiştir."
devamını gör...
vakti zamanında türkiye'de uygulanan varlık vergisi kanununun resmi gerekçesi, hükûmet tarafından "olağanüstü savaş koşullarının yarattığı yüksek kârlılığı vergilemek" olarak dile getirilmiş ve binlerce gayrimüslim bu vergiye bağlanmıştır. erzurum aşkale'de işçi olarak calıştırılanlar da vardır. ayrıca salkım hanımın taneleri romanı da bu konuya değinmiştir.
devamını gör...
sermayenin el değiştirmesi için yapılan operasyonlardan birisidir.

bu vergiyi ödemekte zorlanan birçok gayrimüslimin işyerlerine ve fabrikalarına çökülmüştür.

bu çökücü ailelerden birisi de uğur dündar'ın ünlü yumruklaşma videosuna konu olan halil bezmen'in ailesidir. dede halil ali bezmen, taranto ailesinin mensucat santral isimli boya fabrikasına çökmüştür.
devamını gör...
11 kasım 1942 de konulan kanun. hedef kitlesi tüccar ve emlak sahipleriydi. konulan vergileri 1 ay içinde ödemeyenlerin mallarına el konulduğu gibi kendileri de erzurum aşkale'de çalışmaya başlayacaktı.
kanun temelde türkiyedeki azınlıkları hedef alıyordu. nazilerin toplama kamplarından esinlenmişti.
vergi listeleri 18 aralık 1942'de açıkladı. vergilerin %87'si gayrımüslim, %7'si müslim mükelleflere bindirildi.
7 ocak ile 3 temmuz 1943 arasında, tümü gayrımüslimlerden oluşan toplam 1229 kişi çalışmak üzere erzurum aşkale'ye yollandı.
bu vergi newyork times'te çıkan bir eleştirel haberden sonra alelacele kaldırılmıştır.
''ama hele bir sor neden yaptım'' diyenlere de sormak lazım. ulan bu ikinci dünya savaşı bir tek gayrimüslümlere mi vardı?
devamını gör...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
türkiye'de günümüzün pek çok zengin ailesi servetini o dönemde özellikle yahudilerden yağmalanan mallarla yapmıştır. çalıştığım bazı firmaların tarihi böyle başlıyordu ve ne yazık ki sahiplerinde haysiyetin h'si yoktur. tarihimizin kara lekelerinden biridir. saraçoğlu gibi karanlık bir şahsiyetten çıkması da şaşırtmamıştır.
devamını gör...
%2,5 oranında gelse aslında şuan fena olmaz. gelir dağılımı aşırı bozuldu ne yazık ki. bir de yurt dışına para kaçıran şerefsizler var ki onları ayrı okşamak gerekiyor.
devamını gör...
işleri daha da içinden çıkılmaz bir hale getirebilecek vergidir. buğdayı taneyle aramak isteyenlere önerilir. yapın yapın istediğinizi yapın sistem tamamen kontrolden çıkınca da kaçıp gidersiniz.
devamını gör...
ırkçı faşist kemalist rejimin "sünni müslüman bir türkiye" projesinin bir parçası olarak müslüman ve türk olmayan yurttaşlarına karşı uyguladığı ekonomik soykırımın bir parçası olarak konulan ve sadece gayrimüslümlerin mallarına çökülmesiyle sonuçlanan vergidir. bir diğer uygulama da (bkz: yirmi kur'a nafıa askerleri)dir.
bu ve benzer uygulamalar, şu son on, on beş yılda, "ne mutlu türküm diyene" sözündeki "efendim orada sözü edilen türklük üst kimliği belirtir" söyleminin ne kadar içi boş, gerçeklerden uzak, düpedüz yalan olduğunun kanıtıdır.
devamını gör...
varlık vergisi zamanın koşullarına göre kaliteli bir adım atılarak çıkarılmış bi vergidir. ülke 2. dünya savaşında yaşanan ekonomik krizi bu şekilde atlatmış ve de sosyalist bir yapıda alınmış bir vergidir. yüksek gelirli kişilerden belli oranla düşük gelirli olan kişiler ayrı tutulmuş eşit bir dağılımla alınmıştır.
devamını gör...
anadolu'nun kalbindeki bir köyde, o zamanlar 14 yaşında olan dedem komşularıyla geçirdiği bir günün ardından eve dönüyordu. ön kapının açık bırakıldığını ve evin içinde yüksek bir gürültü olduğunu gördü. içeri girdiğinde, üç ablasının hıçkırıklarla ağladığını, annesinin divanda kontrolsüzce ağladığını ve babasının masanın yanında kucağında katlanmış bir kağıt parçasıyla oturduğunu gördü. ne olduğunu sorduğunda, babası elindeki faturayı sallayarak, "bu yılın vergileri geldi," diye yanıtladı. "bunu ödemem mümkün değil. geçen yılkilerin üç katı. evimizi ve geçimimizi sürdürmenin tek yolu var o da aşkale'ye gitmemdir." aileyi en çok korkutan şey vergi faturası değil, babalarının ve kocalarının aşkale'ye gidip oradaki zorlu çalışma kamplarında hizmet etmek zorunda kalma ihtimaliydi.

1942 varlık vergisi günlerinde, gayrimüslimlerin üzerine konulan fahiş vergileri ödemek için mallarını satmak zorunda kaldıkları zamanlarda, büyük dedemin ödemeyi tam olarak 15 gün içinde nakit olarak yapması gerekiyordu, aksi takdirde mülk ve eşyaları devlet tarafından el konulacaktı. hane reisinin gitmesiyle eve gelir gelmeyecek ve eve muhtemelen yine el konulacaktı. ama bu dedemin riske atmaya razı olduğu bir riskti. aşkale, soğukluğuyla emek işçilerinin neredeyse kesinlikle ölümüne yol açacağı bir konumda bulunuyordu. bu zaten ermeni soykırımı sırasında üç çocuğunu ve bir kocasını kaybetmiş olan evin annesi için özellikle travmatikti. ikinci kocasını da benzer koşullar altında kaybetme olasılığını düşündükçe kahroldu.

türkiye'nin en zengin vatandaşlarına uygulanması gereken bir vergi politikası olan 1942 varlık vergisi' nde en büyük yükü, %232'lik bir vergi artışı ile ermeniler taşıdı - bu türkiye tarihinde bilinen en ağır vergi oranlarıdır. en ağır etkilenenler ermeniler olmasına rağmen, yahudiler, rumlar ve diğer gayrimüslim etnik gruplar ağır darbe aldı.

politikanın başlıca savunucuları türkiye'nin ikinci dünya savaşı'na olası katılımından önce gayrimüslim azınlıkları ağır vergilendirme fikrini savunan iki adam - cumhurbaşkanı inönü ve başbakan şükrü saracoğlu - idi. bu adamlar bugün türk toplumunda çok saygı görüyor ve türkiye'deki en büyük iki stadyum onların adını taşıyor. ancak azınlıklar için öyle değil zira bu başka bir soykırımın başlangıcıydı.

stalingrad düşerse ve almanya savaşı kazanmış ilan edilirse türkiye azınlıklarını nazi almanyası'nın avrupa'da yaptığı gibi yok edecekti. türkiye almanya gibi bir müttefikin asla kendisini kınamayacağını biliyordu; aksine almanya bunu teşvik ederdi. ayrıca, almanya ile bir ittifak ve sscb'nin çöküşü ile türk hükümeti içindeki milliyetçi grup, orta asya'ya açılan bir koridor konusunda heyecanlıydı. bu anlamda türk hükümeti önceki savaşta tamamlayamadığını tamamlama fırsatı buldu.

hükümetin ana planı ittihatçı jön türklerin birinci dünya savaşı'ndan önce soykırım politikalarını kurduklarına benzer şekilde programlandı: ağır vergilendirme; çalışabilir erkeklerden oluşan iş taburları; toplumun militarizasyonu; ermenilerin yirmi sınıf ya da yirmi kura ihtiyatlar olayı olarak bilinen zorunlu askere alınması ve önlerindeki herkesi yok ederek orta asya'daki kandaşlar ile nihai birleşme.

bu zamana kadar 26 silahlı türk tümeninin ermenistan sınırında saldırı başlatmak için fırsat beklediği bildiriliyordu. bu nedenle almanya stalingrad'da başarılı olursa başka bir sardarabad başlatılacaktı. başka bir deyişle endişeli büyükannemin tarihin tekerrür edeceğine inanmak için her türlü hakkı vardı.

babalarının aşkale'ye gitme kararını duyan dedem evden gözyaşları içinde dışarı fırladı. evin önünde kaldırıma oturdu ve çaresizce ağlamaya başladı. yerel vergi dairesinde çalışan bir türk dedemin ağladığını gördü ve ona yaklaştı. adam dedeme neden ağladığını sordu: dedem babasının aşkale'ye gideceğini ve onu bir daha göremeyebileceğini söyledi.

adam zaten vergileri biliyordu ama zararı önlemek için pek bir gücü yoktu. yine de dedemin kederinden derinden etkilenen adam dedemden vergi formlarını talep etti ve yardımcı olmaya çalışacağını söyledi. mucizevi bir şekilde adam vergi faturasını geçersiz kılmayı başardı ve böylece sadece büyükbabamın değil aynı zamanda evinin ve tüm ailesinin de kesin bir felaketten kurtulmasını sağladı. rahmetli dedem o adamın tanrı tarafından gönderilmiş bir melek olduğuna hep inandı.

bir gazete manşeti "vergi dönemi sona erdi" diye duyuruyor ve ekliyordu: "bu vergiler ödenmezse mallarına el konulacak."

türk hükümeti bu tür el koymalarla rapor edilen 314,900,000 lira (yaklaşık 270 milyon dolar) topladı ki bu, devlet bütçesinin %80'ine denk geliyordu. tıpkı önceki savaşta olduğu gibi, türkiye şimdi savaşı finanse etmek için gayrimüslimlerin - başta ermenilerin - pahasına ihtiyaç duyduğu paraya sahipti. bu, ermeni ve türk ilişkilerinin daha az bilinen bir parçası olabilir ancak bu olaylar bugün hala ailem ve benim üzerimde derin bir etki bırakmıştır. o adam dedemi kaldırımda ağlarken hiç görmeseydi aileme ne olacağını merak ederim... savaşın seyri almanya lehine dönseydi ne olacağını da merak ediyorum. almanya savaşı kazansaydı ailemin savaştan sağ çıkamayacağını düşünmemek elde değil.

bir zamanlar limon gibi sıkılan bir halkın tamamen kurutulmasıyla, böyle soruların artık önemi olmadığını düşünüyorum. ancak bugün türkiye'de birkaç bin kişiye düşen gayrimüslimlerle, olası bir üçüncü dünya savaşında türk hükümetinin bir sonraki vergilendireceği kişilerin kimler olacağını merak etmeden duramıyorum.

konunun koç ailesi ile ilgili kısmına gelirsek, azınlıkların mülkerine ülke genelinde el konuldu. birçok kişi, zorunlu çalışma kamplarından ve aşkale'de olası ölümden kaçınmak için mülklerini gerçek değerlerinin çok altında bir fiyata elden çıkardı. koç ailesi gibi bazı zengin türkler, bu durumu fırsat bildiler ve mülkleri hiç pahasına satın aldılar. (bkz: servet transferi)

ermeniler, rumlar, süryaniler ve yakın zamanda kürtlerin soykırımı ve mülklerine el konulması, adolf hitler'in nazi almanyası'nda yahudileri yok etmek ve mallarına el koymak için kullandığı ilk modern örneklerini modern türkiye cumhuriyeti kuruluş yıllarında vermiştir.

peki bu para nereye gitmiştir?

çalınan mülklerden elde edilen bu kanlı zenginlik, yoksul türk halkına gitmemiştir. 'türk devrimi'nden 100 yıl sonra bile, kişi başına düşen gsyih açısından avrupa ile ilişkili en yoksul ulus olan türk halkı (kişi başına sadece 8.500 usd, bulgaristan'ın gsyih'sından %10 daha düşük ve yunanistan'ın gsyih'sından %60 daha düşük) hala fakir kalmıştır.

soykırıma uğrayan ermeniler, rumlar ve süryanilerden el konulan mülkler kemal atatürk ve onun yakın arkadaşlarına geçmiştir. küçük bir türk zümresi, yeni ulusun zenginliğini kendilerine saklamıştır. geriye kalan türkler ise eğitimsiz ve yoksul kalmış, ellerinde sadece kırmızı bayraklar ve kemal atatürk'ün fotoğraflarını tutmuşlardır.

kemal atatürk, zengin konaklarda yaşama takıntısına sahipken geri kalan türk vatandaşlarının gecekondu mahallelerinde kalmasını rahatlıkla kabul etmiştir. bu, türk 'demokrasisinin' geçmişte olduğu gibi günümüzde de devam eden sorunudur:

yoksulların ezilmesi,
soykırımlar,
farklı etnik kökenli vatandaşların mülklerine el konulması
ve avrupa'daki en ahlaksız servet dağılımı
devamını gör...
lahanayı yerken kıtır kıtır sapına gelince meee diyenlerin ağladığı vergidir. sen ülken elden giderken oturup savaşta bile zenginleş, varlığına varlık kat sıra sana gelince ağla öyle mi? tekalif-i milliye zamanında anadolu halkı ayağındaki pabuçları bile verirken bazı kesimler nasıl bir mucize ise katlanarak zengin olmaya devam etmişlerdir. üstelik üzerinde oturdukları toprakları kurtarmak için anadolu kanını, canını, malını vermişken vergisiz olduğu aşikar gelirleri ile sefa sürmeye devam etmişlerdir.
uygulamada yanlışlıklar olsa da dönemin koşulları ışığında değerlendirilirse osmanlı etkisinin devamı niteliğindeki anlayış hataları yüzünden mağduriyet kasmak çok komik oluyor. savaş döneminde devletin parası olandan vergi talep etmesi garip değildir. kaldı ki uygulamada adaletsizlik görülünce bu vergiden vazgeçilmiştir. senelerce devletin kendi vatandaşına vergiler yağdırdığı dönemde kapitülasyonlar aracılığıyla birçok imtiyaz kazanırken de adaleti gözetiyor muydunuz diye sorarlar adama... bir söz vardır "herkes eşittir ama bazıları daha eşittir" sen ülkeyi iç dış demeden karıştır hem de imtiyazlarının tadını çıkar. vergide, ticarette, her türlü faaliyette paşa gibi yaşa sonra devlet sıra sana geldi deyince bizim mallarımız diye mağduriyet kas. *

ayrıca bu varlıkların devletin hazinesine değil de atatürk ve ona yakın olanlara geçtiği gibi çirkin iddiaları böyle kolayca dile getiremezsiniz. özellikle de atatürk'ün mirasının, mal varlığının nereye gittiği bu kadar ortada iken akıl tutulması yaşamış gibi yazamazsınız.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"varlık vergisi" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim