islam öncesi arap toplumunun kabile anlayışı ve sosyal yapının bir parçası olan, farklı gereklilik ve faydalar gözetilerek uygulanan "yardımlaşma"maksatlı kurulan hükmi bir hısımlık bağı anlaşmasıdır.

coğrafyanın zorlu yaşam koşullarını, hayatta kalabilmek için insanların bir topluluğun parçası olma gereksinimleri, güvenlik gibi ihtiyaçlar düşünülürse bu sözleşmenin sosyal arka planı az çok tahmin edilebilir. bu anlaşma usulü: farklı arap kabileleri, şahısları arasında kurulabildiği gibi, mevali/gayrı arap unsurları da kapsıyordu. bir kişinin mensup olduğu kabile üyelerinin hoşnutsuzluğunu kazanması, kurallara aykırı davranması, suç işlemesi gibi gerekçeler kişilerin sığınacak farklı bir kabile arayışına girmelerine neden olabiliyordu. kabileler arası kan davaları ve dolayısıyla müttefiklik gereksinimlerini karşılamak için de bu yola başvuruluyordu.

yukarıdaki gibi gereklilik ve ihtiyaç durumlarının yanı sıra, fayda ve kazanç sağlamak için de bu yol tercih ediliyordu. peki nasıl? örneğin: mekke'de ticaret yapabilmek için mevaliden tacirlerle kurulan bu bağ ticareti canlandırıyor, geliştiriyor ve karşılıklı yarar sağlıyordu. başka bir örnek ise: kabileler arası kurulan bu bağa dayanarak kendi hakimiyet alanı dışında da toprak mülkiyetine sahip olma, satın alma mümkün olabiliyordu. kureyş kabilesi ve sakif kabilesi arasındaki hilf dolayısıyla kureyşliler taif'te mülk edinme hakkına sahip olmuşlardı. bu hısımlık esnasında evlilikler de gerçekleşebiliyor ve bağlar sıkılaşabiliyordu. kabileler arası hilfler panayırların düzenlenmesine ve ticaretin gelişmesine de katkı sağlıyordu. şair, hatip, savaşçı, tacir gibi farklı zümrelerden ve farklı yeteneklere sahip kişiler de hilf yapma isteğinde bulunabiliyordu. bu tarz insanlarla yapılan hilflerin kişi ve kabilesine kazandıracağı avantajlar ve kabileler arası çekişmelere de neden olabileceği de kolaylıkla görülebilir.

karşılıklı yardımlaşmaya ek olarak: hilf yapan taraflar birbirlerini mirasçı da olabiliyorlardı. sözlü beyan yeterli oluyordu. bunun dışında hilf yapılan kişinin öldürülmesi veya birini öldürmesi durumunda da anlaşmaya riayet edilerek sorumluluk üstlenilmesi de gerekiyordu. kişinin öldürülmesi durumunda diyet hakkı talep edilip alınabildiği gibi tersi de mümkündü, ancak kabileye kan bağıyla bağlı olunmadığı için diyet, kan bağının gerektirdiğinin yarısı kadar (5 deve) oluyor veya birrrini öldürmüşse hilf ile bağlandığı kabileden birinin öldürülmesi karşı tarafca talep edilemiyordu. sık rastlanmasa da da evlat edinme gibi olaylar da yaşanabiliyordu.

islam sonrasında bu anlayış yerini "müminlerin kardeşliği" anlayışına bırakmış ve geçerliliğini yitirmiştir. yeni hilflerin kurulması yasaklansa da, eskileri devam etmiştir. şahsi olarak burada bir toplumun gelenekleri köklü olarak değişir ve yeni bir kimlik oturtulmaya çalışılırken izlenmesi gereken tavır ve yumuşak tutumun nasıl olması gerektiğine örnek teşkil ettiğini düşünüyorum. ayrıca değişimin bir günde olmadığını, değişse de geçmişten izler tadını örnekleme açısından hoş bir emsal.

kaynak:
adnan demircan, arap - mevali ilişkisi islam tarihinin ilk döneminde, s. 18-22.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"velaü'l hilf" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim