#ödüllü filmler
the worst person in the world adıyla da bilinen dram-komedi türündeki filmdir. sorunlu bir aşk hayatına sahip olan julie'nin kariyer yolunda mücadeleleri ve hayallerinin peşinden koşmasını konu alıyor. filmin 19 ödülü ve 8 adaylığı bulunmaktadır. oslo üçlemesi'nin son filmidir.
en iyi uluslararası film, cannes film festivali en iyi kadın oyuncu, chicago uluslararası film festivali en iyi görüntü yönetmeni,
central florida ödülleri eleştirmenler birliği en iyi kadın oyuncu, uluslararası görüntü yönetmenleri film festivali manaki brothers en iyi görüntü yönetmeni, uluslararası sinefil derneği ödülleri en iyi yardımcı erkek oyuncu, lumiere ödülleri en iyi uluslararası ortak yapım (meilleure ortak yapım uluslararası), montclair film festivali (mff) en iyi anlatı özelliği, ulusal inceleme kurulu, abd en iyi beş yabancı film, ulusal film eleştirmenleri birliği ödülleri en iyi yardımcı erkek oyuncu, new york film eleştirmenleri birliği ödülleri en iyi yabancı film, palic film festivali en iyi film, portland eleştirmenler birliği ödülleri ingilizce olmayan en iyi film, sevilla avrupa film festivali efa seçimi, valladolid uluslararası film festivali en iyi film ve resmi bölüm ödülü, vancouver film eleştirmenleri birliği en iyi yabancı film ödülü olmak üzere 19 tane ödülü bulunmaktadır. bunun haricinde 84 dalda adaylığı vardır.
central florida ödülleri eleştirmenler birliği en iyi kadın oyuncu, uluslararası görüntü yönetmenleri film festivali manaki brothers en iyi görüntü yönetmeni, uluslararası sinefil derneği ödülleri en iyi yardımcı erkek oyuncu, lumiere ödülleri en iyi uluslararası ortak yapım (meilleure ortak yapım uluslararası), montclair film festivali (mff) en iyi anlatı özelliği, ulusal inceleme kurulu, abd en iyi beş yabancı film, ulusal film eleştirmenleri birliği ödülleri en iyi yardımcı erkek oyuncu, new york film eleştirmenleri birliği ödülleri en iyi yabancı film, palic film festivali en iyi film, portland eleştirmenler birliği ödülleri ingilizce olmayan en iyi film, sevilla avrupa film festivali efa seçimi, valladolid uluslararası film festivali en iyi film ve resmi bölüm ödülü, vancouver film eleştirmenleri birliği en iyi yabancı film ödülü olmak üzere 19 tane ödülü bulunmaktadır. bunun haricinde 84 dalda adaylığı vardır.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "miko" tarafından 11.02.2022 12:55 tarihinde açılmıştır.
1.
trier ailesinin genç üyesi joachim trier'in son filmi.
filmin ingilizce adı the worst person in the world. 94. akademi ödülleri'nde yönetmene en iyi yabancı film kategorisinde adaylık getiren film oslo üçlemesi'nin son filmi olma özelliği taşıyor. 2006 yapımı reprise ve 2011 yapımı oslo 31. august filmlerinin ardından trier, pandemi sebebiyle çekimlerini ertelemek zorunda kaldığı projesiyle üçlemeyi tamamladı. filmekimi ve başka sinema kapsamında ülkemizde de gösterilen verdens verste menneske, üçlemenin ödül avcısı filmi aynı zamanda. palme d'or adayı oldu,* bafta'da yarışacak 13 mart'ta ardından da oscar kovalayacak dediğim gibi. başrolde oslo 31. august'tan da hatırladığımız renate reinsve var. cannes'da en iyi kadın oyuncu ödülünü de kaptı ablamız bu filmdeki göz dolduran performansıyla. son olarak joachim trier'in bu filmin senaryosu için yine eskil vogt ile çalıştığını (hemen hemen tüm filmlerinde olduğu gibi) söyleyerek teknik bilgileri tamamlayayım. eskil abi'ye dikkat bu arada. son filmi olan the innocents'i henüz izlememiş olsam da ilk filmi blind ile altın lale'yi aldığında listeme eklediğim bir isimdi ve senaristliği kadar yönetmenliği ile de konuşacağımızı düşünüyorum ilerleyen zamanlarda kendisini.
neyyyse, sonunda filme gelebildim; film bir kadın hikayesi. açıkçası benim için "bir joachim trier filmi" olmanın ötesinde bir anlam ifade edemedi. tabi ki sıradan bir film diyemem. özellikle kurgu açısından. anlatım dili tipik bir olay örgüsü anlatımı şeklinde tercih edilmemiş. film bölüm bölüm ilerliyor. geçişler oldukça başarılı. zaten hayatını parça parça yaşayan bir kadın olduğu için julie, tercihin bu şekilde yapıldığı aşikar ancak film kaygısını tam olarak gerçekleştirebilmiş mi? yok. bana göre net bir hayır bu sorunun cevabı. kadının varoluş çabasını, mücadelesini, mutsuzluklarını; umursamazlık, bencillik gibi maskelerin ardına gizlenerek gerçekleştirmeye çalıştığını "eril bir perspektiften" anlatmanın bilinçli bir tercih olduğunu görmemek için kör olmak lazım tamam kabul ediyorum ama şunu söylemezsem de ölürüm; güzel kardeşim bunu yapıyorsun, anladık, geçirdin meseleyi de ancak bunu bu kadar coşkulu bir dille yapamazsın ya... evet ilk bakışta rahatsız edici görünüyor ama söylemek istediğim perdenin arkasını gördüğünde de rahatsız etmeye devam ettiği... hayatının merkezine, kendini var etmek için mutlaka kendisinden başka şeyleri de koymak zorunda gibi görünen ama aslında öyle olmayan bir kadın portesini ters psikolojiden çizmek demek julie'yi bu kadar egzajere anlatmana meşruiyet kazandırmıyor. filme seçilen isimden de çok rahatsız oldum. izleyicim beni anlamayacak, o halde kör göze parmak sokmalıyım. hee salağım ya ben? amcası çok kızmıştır.*
6/10. 7 verilir aslında ama beklentim yüksekti, özür dilemiyorum.
filmin ingilizce adı the worst person in the world. 94. akademi ödülleri'nde yönetmene en iyi yabancı film kategorisinde adaylık getiren film oslo üçlemesi'nin son filmi olma özelliği taşıyor. 2006 yapımı reprise ve 2011 yapımı oslo 31. august filmlerinin ardından trier, pandemi sebebiyle çekimlerini ertelemek zorunda kaldığı projesiyle üçlemeyi tamamladı. filmekimi ve başka sinema kapsamında ülkemizde de gösterilen verdens verste menneske, üçlemenin ödül avcısı filmi aynı zamanda. palme d'or adayı oldu,* bafta'da yarışacak 13 mart'ta ardından da oscar kovalayacak dediğim gibi. başrolde oslo 31. august'tan da hatırladığımız renate reinsve var. cannes'da en iyi kadın oyuncu ödülünü de kaptı ablamız bu filmdeki göz dolduran performansıyla. son olarak joachim trier'in bu filmin senaryosu için yine eskil vogt ile çalıştığını (hemen hemen tüm filmlerinde olduğu gibi) söyleyerek teknik bilgileri tamamlayayım. eskil abi'ye dikkat bu arada. son filmi olan the innocents'i henüz izlememiş olsam da ilk filmi blind ile altın lale'yi aldığında listeme eklediğim bir isimdi ve senaristliği kadar yönetmenliği ile de konuşacağımızı düşünüyorum ilerleyen zamanlarda kendisini.
neyyyse, sonunda filme gelebildim; film bir kadın hikayesi. açıkçası benim için "bir joachim trier filmi" olmanın ötesinde bir anlam ifade edemedi. tabi ki sıradan bir film diyemem. özellikle kurgu açısından. anlatım dili tipik bir olay örgüsü anlatımı şeklinde tercih edilmemiş. film bölüm bölüm ilerliyor. geçişler oldukça başarılı. zaten hayatını parça parça yaşayan bir kadın olduğu için julie, tercihin bu şekilde yapıldığı aşikar ancak film kaygısını tam olarak gerçekleştirebilmiş mi? yok. bana göre net bir hayır bu sorunun cevabı. kadının varoluş çabasını, mücadelesini, mutsuzluklarını; umursamazlık, bencillik gibi maskelerin ardına gizlenerek gerçekleştirmeye çalıştığını "eril bir perspektiften" anlatmanın bilinçli bir tercih olduğunu görmemek için kör olmak lazım tamam kabul ediyorum ama şunu söylemezsem de ölürüm; güzel kardeşim bunu yapıyorsun, anladık, geçirdin meseleyi de ancak bunu bu kadar coşkulu bir dille yapamazsın ya... evet ilk bakışta rahatsız edici görünüyor ama söylemek istediğim perdenin arkasını gördüğünde de rahatsız etmeye devam ettiği... hayatının merkezine, kendini var etmek için mutlaka kendisinden başka şeyleri de koymak zorunda gibi görünen ama aslında öyle olmayan bir kadın portesini ters psikolojiden çizmek demek julie'yi bu kadar egzajere anlatmana meşruiyet kazandırmıyor. filme seçilen isimden de çok rahatsız oldum. izleyicim beni anlamayacak, o halde kör göze parmak sokmalıyım. hee salağım ya ben? amcası çok kızmıştır.*
6/10. 7 verilir aslında ama beklentim yüksekti, özür dilemiyorum.
devamını gör...
2.
joachim trier’in 2006’da reprise (tekrar) başlayan, 2011’de oslo 31 august ile devam eden üçlemesinin son halkası the worst person in the world (dünyanın en kötü insanı) filmi.norveç'in oscar adayı olan ve cannes’da başrol oyuncusu renate reinsve’ye en iyi kadın oyuncu ödülünü getiren film, romantik komedi sevmeyenler için nordik bir romantik komedi. trier’in üçlemesinin ilk iki filminin aksine bu kez başrolde, yakında 30’una basacak olan genç bir kadın olan julie’nin hikayesini izliyoruz. bir tıp öğrencisi olan julie, hala hayattan ne istediğine tam olarak karar verememiş, gitgeller yaşayan oldukça renkli bir karakter. birden psikoloji okumaya karar veriyor, hemen ardından aslında fotoğrafçı olmak istediğine.
yaşasın iskandinav filmleri!
elime bayrak alıp bu sloganla sokaklarda gezmek istiyorum. çekimleri, senaryo her şeyi mükemmel.
filmi izlerken bütün duyguları soğukkanlılıkla hissediyorsunuz. kuzey'in olayları demlenerek kabullenmesi her duygu üzerine yavaş,engin ve dingin düşünüşü filmlerine de yansıyor.
gürültü, bağırış, çağırış olmayan derinlikli bir film.
bir film ne kadar iyi olabilirse o kadar iyi.kendini arayan bir kadının kendini ararken harcadıkları belki de kaybettikleri anlatılıyor.
aksel sen dünyanın en en iyi insanisin.senin arkadaşın, senin kardeşin, komşun sana yakın herhangi biri olmak isterdim.oyle güzel bir karaktersin ki hayatımda senin gibi birine kocaman yer ayırdım.
julie hiçbir şeyi hak etmiyorsun. ne gariptir ki her şeye sahipsin.
filmdeki bazı sözler sizi alıp hırçın dalgalara,sert rüzgarlara, yalçın kayalara çarpıyor, toprakta yüzüstü sürüklüyor.
aksel'in julie'ya söylediği
'bende sana dair senin bile bilmediğin bir sürü şey var ve hepsi benimle birlikte toprak olacak.'
w.allen'in muhteşem sözlerinin yer aldığı bir bölüm var yine.
kanser hastası aksel'den onu terk eden julie'ya
'ben anılarında yaşamak istemiyorum, ben fotoğraflarında yaşamak istemiyorum, ben sanatımla yaşamak istemiyorum, evimde yaşamak istiyorum. evimde seninle yaşamak istiyorum'
devamını gör...
3.
geçen pazar sinemada izlediğim film.film hakkında bir kaç notum var ama ondan önce bu filmin varlığından haberdar olmamı sağlayıp bana eşlik eden bireye bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.( thank you comrade)
julie’nin zamanla her insan gibi fikirlerinin ve hayatının değişmesi, ailesi ile olan ilişkisi, hayatına giren ve çıkan kişiler, kafası güzelken babasının hayalini görmesi ve ona gerçek hayatta gösteremediği tepkiyi gösterebilmesi, aksel’in karikatürlerine tvde ve radyoda yapılan eleştiriler, güzel giden bir ilişkide çocuk yapma beklentisine girilmesi, elvind’le ilk tanıştıkları düğünde sarhoş olup eğlendikleri şeyler hepsi daha ne kadar kolay ve gerçekçi aktarılabilirdi bilemiyorum.
julie’nin zamanla her insan gibi fikirlerinin ve hayatının değişmesi, ailesi ile olan ilişkisi, hayatına giren ve çıkan kişiler, kafası güzelken babasının hayalini görmesi ve ona gerçek hayatta gösteremediği tepkiyi gösterebilmesi, aksel’in karikatürlerine tvde ve radyoda yapılan eleştiriler, güzel giden bir ilişkide çocuk yapma beklentisine girilmesi, elvind’le ilk tanıştıkları düğünde sarhoş olup eğlendikleri şeyler hepsi daha ne kadar kolay ve gerçekçi aktarılabilirdi bilemiyorum.
devamını gör...
4.
bir norveç filmi.
renate reinsve' nin altın palmiye 'den en iyi kadın oyuncu ödülü aldığı film. çok güzel diyaloglarla kurulmuş, değişen şartlara karşı insanların bakışını irdeleyen çok güzel film. film 12 bölümden oluşuyor. bir kitabı okur gibi geçiyor bölümler.
spoiler vermeden filmin sonunda başrolümüz kendisine bu hayatta hiçbir şeyin sonunu getiremediğini söylüyor. kararsızlık çok güzel anlatılmış.
renate reinsve' nin altın palmiye 'den en iyi kadın oyuncu ödülü aldığı film. çok güzel diyaloglarla kurulmuş, değişen şartlara karşı insanların bakışını irdeleyen çok güzel film. film 12 bölümden oluşuyor. bir kitabı okur gibi geçiyor bölümler.
spoiler vermeden filmin sonunda başrolümüz kendisine bu hayatta hiçbir şeyin sonunu getiremediğini söylüyor. kararsızlık çok güzel anlatılmış.
devamını gör...
5.
birkaç yıl sonra 30 yaşında olacak biri olarak beğenerek, kendimden bir şeyler bularak izlediğim bir film.
bir yandan hayat amacını arayan, kendisine saygısı olan bir kadın var. biriyle beraberken bir başkasına aşık oluyor ve diğerine dürüst davranıyor, zor zamanında yanında olmaya devam ediyor. öteki adamsa ''dünya ne halde, insanlar nasıl üreyebiliyor?'' deyip, kızla ayrıl ayrılmaz ürüyor??? kız bunu görüp yıkılıyor mu? hayır. çünkü 30 yaşında, ne istediğini artık bilen, ayakları yere sağlam basan, kendine saygılı ve bir birey. mesaj yerine ulaştı senarist, teşekkürler.
bir yandan hayat amacını arayan, kendisine saygısı olan bir kadın var. biriyle beraberken bir başkasına aşık oluyor ve diğerine dürüst davranıyor, zor zamanında yanında olmaya devam ediyor. öteki adamsa ''dünya ne halde, insanlar nasıl üreyebiliyor?'' deyip, kızla ayrıl ayrılmaz ürüyor??? kız bunu görüp yıkılıyor mu? hayır. çünkü 30 yaşında, ne istediğini artık bilen, ayakları yere sağlam basan, kendine saygılı ve bir birey. mesaj yerine ulaştı senarist, teşekkürler.
devamını gör...
6.
filmin ortasındayım. spoiler verilecektir bu noktadan sonra.
çok klasik değil mi?
julie: aksel konuşmalıyız?
..
aksel: biriyle mi tanıştın sen?
julie: hayır.
..
konuşmanın sonunda ayrılmadan son kez sevişenler. bak bu da klasik *
ayrılık konuşmasına başlayacağı noktada aksel'i mutfakta bulan julie'nin ışığı kapatması. ilişkinin bitiş müziği gibi. ve tabii ağız dolusu bi gülüşle koşarak eve gelişi de yeni ilişkinin/hayatın * heyecanı ile içinizde uçan kelebeklerin kanat sesleri.
..
en içimi acıtan sahne hamile olduğu söyledikten sonra aksel'in söylediği birkaç sözden sonra avucunun içiyle dolan gözünün yaşını silişi oldu.
..
julie: sesin kafamın içinde kaldı hala seninle harika sohbetler ediyoruz.
uzun bir ilişkiden çıkanlar da bunu bilir. hep böyle olur. ona anlatırsın bir süre daha her şeyi. “kimseyle konuşasım yok ama sana evdeki perdeleri bile anlatasım var..” sözü boşuna söylenmemiştir.
..
bana ne mi kaldı filmden? kaygı düzeyi yüksek biri olarak aksel'in söylediği.
“bir şeylerin ters gidebileceğinden endişelenerek çok zaman kaybettim. ama ters giden şeyler hiçbir zaman endişelendiğim şeyler olmadı..”
..
hastane odasında beraber yatakta yatarken aksel'in julie'nin memesini avuçlamasını, julie'nin eli oradan alışını ve aksel'in hafif doğrularak attığı bakışı da kaçırmayın.
iyi seyirler..
çok klasik değil mi?
julie: aksel konuşmalıyız?
..
aksel: biriyle mi tanıştın sen?
julie: hayır.
..
konuşmanın sonunda ayrılmadan son kez sevişenler. bak bu da klasik *
ayrılık konuşmasına başlayacağı noktada aksel'i mutfakta bulan julie'nin ışığı kapatması. ilişkinin bitiş müziği gibi. ve tabii ağız dolusu bi gülüşle koşarak eve gelişi de yeni ilişkinin/hayatın * heyecanı ile içinizde uçan kelebeklerin kanat sesleri.
..
en içimi acıtan sahne hamile olduğu söyledikten sonra aksel'in söylediği birkaç sözden sonra avucunun içiyle dolan gözünün yaşını silişi oldu.
..
julie: sesin kafamın içinde kaldı hala seninle harika sohbetler ediyoruz.
uzun bir ilişkiden çıkanlar da bunu bilir. hep böyle olur. ona anlatırsın bir süre daha her şeyi. “kimseyle konuşasım yok ama sana evdeki perdeleri bile anlatasım var..” sözü boşuna söylenmemiştir.
..
bana ne mi kaldı filmden? kaygı düzeyi yüksek biri olarak aksel'in söylediği.
“bir şeylerin ters gidebileceğinden endişelenerek çok zaman kaybettim. ama ters giden şeyler hiçbir zaman endişelendiğim şeyler olmadı..”
..
hastane odasında beraber yatakta yatarken aksel'in julie'nin memesini avuçlamasını, julie'nin eli oradan alışını ve aksel'in hafif doğrularak attığı bakışı da kaçırmayın.
devamını gör...
"verdens verste menneske" ile benzer başlıklar
menneske
1
