1.
uzun ismiyle william seward burroughs ıı, amerikalı roman ve deneme yazarıdır. jack kerouac ve allen ginsberg ile birlikte beat kuşağı akımı'nı başlatan yeraltı edebiyatına dahil edilmiş yazarlardan biridir.
zannediyorum en sevilen kitabı junkie'dir.
zannediyorum en sevilen kitabı junkie'dir.
devamını gör...
2.
s'si seward olan.
rivayete göre yaşadığı dönemde bilinen tüm uyuşturucuları bilinen tüm yöntemlerle kullanan zat. çıplak şölen'i hususi tavsiyemdir.
rivayete göre yaşadığı dönemde bilinen tüm uyuşturucuları bilinen tüm yöntemlerle kullanan zat. çıplak şölen'i hususi tavsiyemdir.
devamını gör...
3.
1914 doğumlu amerikalı yazar. beat edebiyatı veya beat kuşağı denince akla jack kerouac ve allen ginsberg ile beraber bu dayı geliyor. bi dönem kitaplarını altıkırkbeş yayınevi basmış, bir kısmı sel yayınevi'nden çıkmış, galiba bi dönem bi iki tanesini de ayrıntı yayınevi basmış. son zamanlarda daha ufak tefek metinlerini şenol erdoğan bastı kendi yayınevinde. (bkz: sub press factory) veya subyayın. hani nerde diyene link bıraktık hehe.
ben okudum bikaç kitabını. galiba en bilineni benim henüz okumadığım çıplak şölen. benim okuduklarım içinde favorim tabi junky. queer veya daha eski çevirisini bulursanız top junky'nin devamı gibi diyolla ama bence bağımsız da okunabilir. bu ikisi güzel. içerdeki kedi, kedilerinden bahsedip durduğu bi kitap. beni ağlatmıştı. nesine ağladın mal mısın derseniz, muhtemelen malım. ilk dövmemi de o ağlamalı ilhamla yaptırdım, orjinal dilinde basılan kitapların böyle baya eski basımlarının birinin kapağındaki kediye benzemeyen kedi benim boynumda. her gören soruyo bu ne diye, kedi diyorum. hani nerde diyolar. * neyse, deneysel bi üçlemesi var: yumuşak makine - patlamış bilet- nova ekspresi. bunlara "cut-up üçlemesi" diyolla. sinemada böyle kes birleştir görüntülerden kompozisyon oluşturma olayını neden edebiyatta denemeyeyim ki demiş. hepsi yok bende, yumuşak makine var. okuması imkansız bi metin, denedim, başaramadım. kitap sonsuza dek öyle mi devam ediyo bilemiyorum ama ilk sayfalar birbiriyle alakasız kelimelerin, bakınız cümlelerin de değil kelimelerin yan yana sıralanması ve mantıklı veya mantıksız bi cümle de oluşturmamasından ibaret. vahşi oğlanlar'ı çok hatırlamamakla birlikte sanki anarşi güzellemesi diyesim geliyor. ama dediğim gibi, okuyalı bi 6-7 sene olmuştur. eğer merak ettiyseniz kendisini kendisinden okumanız da mümkün çünkü son demlerinde tuttuğu günlükleri de son sözler adıyla basmış sel. yani bu tanımda bahsi geçen üçlü içerisinde bana en samimi gelen yine bu dayı. ama beat'in en dokunaklısı ve en samimisi kim derseniz tamamen taraf da tutarak ve asla objektif de olmayarak, beat edabiyatına ittir kaktır dahil edilen richard brautigan'dır derim.
ben okudum bikaç kitabını. galiba en bilineni benim henüz okumadığım çıplak şölen. benim okuduklarım içinde favorim tabi junky. queer veya daha eski çevirisini bulursanız top junky'nin devamı gibi diyolla ama bence bağımsız da okunabilir. bu ikisi güzel. içerdeki kedi, kedilerinden bahsedip durduğu bi kitap. beni ağlatmıştı. nesine ağladın mal mısın derseniz, muhtemelen malım. ilk dövmemi de o ağlamalı ilhamla yaptırdım, orjinal dilinde basılan kitapların böyle baya eski basımlarının birinin kapağındaki kediye benzemeyen kedi benim boynumda. her gören soruyo bu ne diye, kedi diyorum. hani nerde diyolar. * neyse, deneysel bi üçlemesi var: yumuşak makine - patlamış bilet- nova ekspresi. bunlara "cut-up üçlemesi" diyolla. sinemada böyle kes birleştir görüntülerden kompozisyon oluşturma olayını neden edebiyatta denemeyeyim ki demiş. hepsi yok bende, yumuşak makine var. okuması imkansız bi metin, denedim, başaramadım. kitap sonsuza dek öyle mi devam ediyo bilemiyorum ama ilk sayfalar birbiriyle alakasız kelimelerin, bakınız cümlelerin de değil kelimelerin yan yana sıralanması ve mantıklı veya mantıksız bi cümle de oluşturmamasından ibaret. vahşi oğlanlar'ı çok hatırlamamakla birlikte sanki anarşi güzellemesi diyesim geliyor. ama dediğim gibi, okuyalı bi 6-7 sene olmuştur. eğer merak ettiyseniz kendisini kendisinden okumanız da mümkün çünkü son demlerinde tuttuğu günlükleri de son sözler adıyla basmış sel. yani bu tanımda bahsi geçen üçlü içerisinde bana en samimi gelen yine bu dayı. ama beat'in en dokunaklısı ve en samimisi kim derseniz tamamen taraf da tutarak ve asla objektif de olmayarak, beat edabiyatına ittir kaktır dahil edilen richard brautigan'dır derim.
devamını gör...
4.
1914/1997 yılları arasında yaşamış amerikalı yazar. beat kuşağının öncü isimlerindedir.

yani öylece bekliyorsun. hep yarın, yarın, yarın... ölene kadar bekleyeceksin...''

yani öylece bekliyorsun. hep yarın, yarın, yarın... ölene kadar bekleyeceksin...''
devamını gör...
5.
deli dedikleri, etrafında neler döndüğünü çözmeye başlamış bir insandır. hepsi bu*
devamını gör...
6.
çağdaş amerikan yazınının hipster kanadında yer alan çıplak şölenin görkemli konuğu.
"peripheral" bir kişilik; açık saçık karabasanlarını ve eksantrik deneyimlerini anlatan bir yergi ustası.
içinde yaşadığımız dünyaya karşı kolay kolay yatışmayacak bir öfke duyan burroughs'ın romanlarında acid rock'ın keskin gücünü çağrıştıran bir başkaldırının varlığı sezilir.
jack kerouac onun için " (bkz: jonathan swift)den bu yana en büyük yergi yazarı" der. amerika'nın yüzüne savrulmuş birer pornografik bedduadır onun romanları. acayip dünyalardan,eylem ve duyguları tedirgin edici ölçüde alışılmadık, bazen ürkütücü, kimi kez de tiksinti verici insanlardan söz eden cehennem haritalarıdır.öylesine kaotiktir ki bu romanlar, onlarla kıyaslandığında gerçek yaşamın çok sakin ve düzenli olduğu görülür.
burroughs, morfin bağımlılığını neredeyse belgesel bir dille anlattığı ilk romanı "junkie"yi william lee adını kullanarak yayınlattı. 50'ler amerikasını "kara roman" üslubuyla anlattığı bu romanı bence en kolay okunabilen romanıydı.
bir süre özel dedektiflik de yapan burroughs,uyuşturucu bağımlılarının yer altı dünyasını çok iyi bilen bir topograftı aynı zamanda.) ve bu dünyanın haritasını junkie'de çizdi, nesnellikle anlattı olan biteni.
morfine şiddetle gereksinim duyan hücrelerden oluşan bir kurbandır junkie denen adam. junk, ilk romanında bir gerçektir; sonraki romanlarında ise soyutlamanın daha yüksek düzeylerinde bir simgeye dönüşecektir.
(bkz: northrop frye), hicvin gerçekliği şeytansı bir yer altı dünyası olarak betimleyen bir tür olduğunu yazar. "çıplak şölen"den başlayarak, burroughs romanları frye'ın tanımına birebir uyar.
beat kuşağının kült romanlarından biri olan "çıplak şölen"*1959'da ilk yayınlandığında, (bkz: robert lowell)ve (bkz: norman mailer) burroughs'ı, usta bir hiciv yazarı ve moralist olarak selamlamışlardı.
burroughs'ın "bunalım ve çılgınlık üzerine ayrıntılı notlar" olarak tanımladığı çıplak şölen'inin alışılmış anlamda bir öyküsü * yoktur. çizgisel bir akıştan yoksundur. karakterler * yalın ve önemsizdir.yazar sanki her an onlardan vazgeçebilir, romanın dışında bırakabilir onları.
gerçeklik belki hala tanınabilir, fakat artık karikatürize edilmiştir. alışılmadık bir coğrafyası vardır. burroughs, uygarlığımızı dev bir karnaval, bir orgy olarak gösterdiğini söyler. uyuşturucu bağımlılığı, iktidar, denetim, köleleşen insan, direniş, soyluluğun yeniden ele geçirilmesi ve özgürlük romandaki başlıca izleklerdir.
burroughs, çıplak şölen ve sonrasında cut up tekniğini kullanmıştır. bu teknikte, daha önce yazmış ve önceki kitaplarında kullanmış olduğu ya da başka yazarlardan aldığı metinleri parçalayarak yeniden düzenler. araya joyce metinlerinden kısımlar, rimbaud imgeleri, popüler bilim kurgu metinleri, shakespeare sonelerinden diziler monte eder.
"cut up" ile kısa tümcelerden oluşan fragmanlar iskambil kağıdı destesi gibi karıştırılır ve sonra gelişigüzel yapıştırılır. ürkütücü imgelerin, ayrıştırılmış bölümlerin, parçalanmış dialogların montajından oluşan romanları, rönesans tiyatrosundan çağdaş şiire, hıristiyanlıktan doğu mistisizmine, hatta madison aveneau jargonuna uzanan değişik kültürlerin yankılarını taşır.
o,dünyanın gidişinden duyduğu umutsuzluğu dile getiren bir "yeni zaman peygamberi" olarak tanımlansa da asla ahlakçı değildir. olsa olsa bir nihilisttir hatta. sansürün tarihçesinde bir dip nottur belki de.
kendisiyle yapılan bir söyleşide, "çağdaş buluşların oluşturduğu yeni çağa ve çevreye uygun düşen bir mitoloji" yarattığını söylemiştir.
ve burroughs, bireyin kişiliğini sonuna dek sömüren çağımızın tüm baskılarını dramatize ederek yaratmıştır bu mitolojiyi.
"peripheral" bir kişilik; açık saçık karabasanlarını ve eksantrik deneyimlerini anlatan bir yergi ustası.
içinde yaşadığımız dünyaya karşı kolay kolay yatışmayacak bir öfke duyan burroughs'ın romanlarında acid rock'ın keskin gücünü çağrıştıran bir başkaldırının varlığı sezilir.
jack kerouac onun için " (bkz: jonathan swift)den bu yana en büyük yergi yazarı" der. amerika'nın yüzüne savrulmuş birer pornografik bedduadır onun romanları. acayip dünyalardan,eylem ve duyguları tedirgin edici ölçüde alışılmadık, bazen ürkütücü, kimi kez de tiksinti verici insanlardan söz eden cehennem haritalarıdır.öylesine kaotiktir ki bu romanlar, onlarla kıyaslandığında gerçek yaşamın çok sakin ve düzenli olduğu görülür.
burroughs, morfin bağımlılığını neredeyse belgesel bir dille anlattığı ilk romanı "junkie"yi william lee adını kullanarak yayınlattı. 50'ler amerikasını "kara roman" üslubuyla anlattığı bu romanı bence en kolay okunabilen romanıydı.
bir süre özel dedektiflik de yapan burroughs,uyuşturucu bağımlılarının yer altı dünyasını çok iyi bilen bir topograftı aynı zamanda.) ve bu dünyanın haritasını junkie'de çizdi, nesnellikle anlattı olan biteni.
morfine şiddetle gereksinim duyan hücrelerden oluşan bir kurbandır junkie denen adam. junk, ilk romanında bir gerçektir; sonraki romanlarında ise soyutlamanın daha yüksek düzeylerinde bir simgeye dönüşecektir.
(bkz: northrop frye), hicvin gerçekliği şeytansı bir yer altı dünyası olarak betimleyen bir tür olduğunu yazar. "çıplak şölen"den başlayarak, burroughs romanları frye'ın tanımına birebir uyar.
beat kuşağının kült romanlarından biri olan "çıplak şölen"*1959'da ilk yayınlandığında, (bkz: robert lowell)ve (bkz: norman mailer) burroughs'ı, usta bir hiciv yazarı ve moralist olarak selamlamışlardı.
burroughs'ın "bunalım ve çılgınlık üzerine ayrıntılı notlar" olarak tanımladığı çıplak şölen'inin alışılmış anlamda bir öyküsü * yoktur. çizgisel bir akıştan yoksundur. karakterler * yalın ve önemsizdir.yazar sanki her an onlardan vazgeçebilir, romanın dışında bırakabilir onları.
gerçeklik belki hala tanınabilir, fakat artık karikatürize edilmiştir. alışılmadık bir coğrafyası vardır. burroughs, uygarlığımızı dev bir karnaval, bir orgy olarak gösterdiğini söyler. uyuşturucu bağımlılığı, iktidar, denetim, köleleşen insan, direniş, soyluluğun yeniden ele geçirilmesi ve özgürlük romandaki başlıca izleklerdir.
burroughs, çıplak şölen ve sonrasında cut up tekniğini kullanmıştır. bu teknikte, daha önce yazmış ve önceki kitaplarında kullanmış olduğu ya da başka yazarlardan aldığı metinleri parçalayarak yeniden düzenler. araya joyce metinlerinden kısımlar, rimbaud imgeleri, popüler bilim kurgu metinleri, shakespeare sonelerinden diziler monte eder.
"cut up" ile kısa tümcelerden oluşan fragmanlar iskambil kağıdı destesi gibi karıştırılır ve sonra gelişigüzel yapıştırılır. ürkütücü imgelerin, ayrıştırılmış bölümlerin, parçalanmış dialogların montajından oluşan romanları, rönesans tiyatrosundan çağdaş şiire, hıristiyanlıktan doğu mistisizmine, hatta madison aveneau jargonuna uzanan değişik kültürlerin yankılarını taşır.
o,dünyanın gidişinden duyduğu umutsuzluğu dile getiren bir "yeni zaman peygamberi" olarak tanımlansa da asla ahlakçı değildir. olsa olsa bir nihilisttir hatta. sansürün tarihçesinde bir dip nottur belki de.
kendisiyle yapılan bir söyleşide, "çağdaş buluşların oluşturduğu yeni çağa ve çevreye uygun düşen bir mitoloji" yarattığını söylemiştir.
ve burroughs, bireyin kişiliğini sonuna dek sömüren çağımızın tüm baskılarını dramatize ederek yaratmıştır bu mitolojiyi.
devamını gör...