1.
dinlendiğine pişman etmeyen, gülmekten yere düşüren fıkralardır.
örnek bir tane hemen aşağıda mevcuttur. (herkesi yarmaya bilir)
bir gün bir hırsızla bir i*ne arkadaş olurlar. beraber yemeğe giderler.
hırsız i*neye "bana i*neliği öğretir misin?" der.
i*ne "sen bana hırsızlığı öğretirsen ben de sana i*neliği öğretirim." der
hırsız hızlı bir hamleyle yan masadaki adamın cüzdanını çalar.
"şimdi sen bana i*neliği öğret" der.
i*ne de "tamam o zaman" der ve yandaki adama dönüp
"amca bu adam senin cüzdanını çaldı." der
örnek bir tane hemen aşağıda mevcuttur. (herkesi yarmaya bilir)
bir gün bir hırsızla bir i*ne arkadaş olurlar. beraber yemeğe giderler.
hırsız i*neye "bana i*neliği öğretir misin?" der.
i*ne "sen bana hırsızlığı öğretirsen ben de sana i*neliği öğretirim." der
hırsız hızlı bir hamleyle yan masadaki adamın cüzdanını çalar.
"şimdi sen bana i*neliği öğret" der.
i*ne de "tamam o zaman" der ve yandaki adama dönüp
"amca bu adam senin cüzdanını çaldı." der
devamını gör...
2.
üniversite yıllarımda aklıma geldikçe güldüğüm fıkradır.
bir gün bir adam trafik kazası geçiriyor ve kolunu kaybediyor. hayatım kaydı ben bu halde ne yaparım diye kara kara düşünüyor ve en sonunda intihar etmeye karar veriyor. bildiği bir inşaata doğru yürürken yolda iki kolu da olmayan bir adam görüyor. ama afam nasıl mutlu bir sağa zıplıyor bir sola.. en sonunda dayanamayıp adamın yanına gidiyor. " kardeşim ben bir kolumu kaybettim intihar etmeyi düşündüm, sen neden bu kadar mutlusun" demiş.
adam da " ne mutlusu kardeşim popom kaşınıyor" demiş.
bir gün bir adam trafik kazası geçiriyor ve kolunu kaybediyor. hayatım kaydı ben bu halde ne yaparım diye kara kara düşünüyor ve en sonunda intihar etmeye karar veriyor. bildiği bir inşaata doğru yürürken yolda iki kolu da olmayan bir adam görüyor. ama afam nasıl mutlu bir sağa zıplıyor bir sola.. en sonunda dayanamayıp adamın yanına gidiyor. " kardeşim ben bir kolumu kaybettim intihar etmeyi düşündüm, sen neden bu kadar mutlusun" demiş.
adam da " ne mutlusu kardeşim popom kaşınıyor" demiş.
devamını gör...
3.
adı türkiye olmayan bir ülkenin meclis genel kurul salonu'nun giriş kapısının tamiri gerekiyormuş.
konuyla ilgili bürokrat, iki ayrı firmadan marangoz davet ederek kapıyı göstermiş ve fiyat istemiş.
birinci marangoz:
“500 tlye olur bu iş” demiş. “200 malzeme, 200 işçilik, 100 kâr.”
bürokrat ikinci marangoza dönmüş:
- siz aynı işi kaça yaparsınız?
- 2,500 lira.
- nasıl olur bu kadar fiyat farkı?
- 1000 bana, 1000 size... 500 de bu arkadaşa veririz kapıyı yapar.
ihale ikinci marangoza verilmiş.
konuyla ilgili bürokrat, iki ayrı firmadan marangoz davet ederek kapıyı göstermiş ve fiyat istemiş.
birinci marangoz:
“500 tlye olur bu iş” demiş. “200 malzeme, 200 işçilik, 100 kâr.”
bürokrat ikinci marangoza dönmüş:
- siz aynı işi kaça yaparsınız?
- 2,500 lira.
- nasıl olur bu kadar fiyat farkı?
- 1000 bana, 1000 size... 500 de bu arkadaşa veririz kapıyı yapar.
ihale ikinci marangoza verilmiş.
devamını gör...
4.
temel almanyaya gider. babası temele bir mektup yazar "oğlum evlâdım, oralarda yalağuzsun olur da gâvur karilarla düşup kalkmayasun allah korisun hastaluk kaparsun. sonra senden karina bulaşur, karindan bana bulaşur, benden anana bulaşur, anandan da bütün köye bulaşur. aman diyeyim kendini koru uşağum!
devamını gör...
5.
okumayı anlamsızca sevdiğim fıkralardır.
bir gün bir ingiliz bir fransız ve bir alman bir uçağa binerler. temel uçağı kaçırdığı için bu sefer hiç bir şey olmaz.
bir gün bir ingiliz bir fransız ve bir alman bir uçağa binerler. temel uçağı kaçırdığı için bu sefer hiç bir şey olmaz.
devamını gör...
6.
genelde çoğu insanı yarmayan fıkralardır.
devamını gör...
7.
--! üst bilgi !--
bu fıkrayı yıllar evvel sanırım ekşi sözlük'te okumuştum, hala güldüğüm için burada da paylaşıyorum.
--! üst bilgi !--
aralarında çok iyi anlaşan bir katolik rahip, bir göz doktoru ve bir makine mühendisi golf oynamaya karar vermişler ama golf sahasına vardıklarında içeri alınmamışlar. neden içeri alınmadıklarını öğrenmek için ise işletme sahibiyle konuşmaya karar vermişler. işletme sahibi bu üç arkadaşı büyük bir hoşgörüyle karşılamış ve şu konuşmayı yapmış:
"beyler, sizleri içeri alamadığım için üzgünüm. bundan tam üç yıl önce sahamızda büyük çaplı bir yangın meydana geldi. neyse ki itfaiyenin zamanında müdahelesi ile yangın kısa sürede söndürüldü lakin pek çok itfaiye eri bu yangın yüzünden görme yetisini kaybetti. biz de onlara minnetimizi sunmak amacıyla haftanın bir günü sahayı kapatıp itfaiye erlerinin hizmetine sunmaya karar verdik. bu sebeple de sizleri bugünlük misafir edemiyoruz."
bu hikayeden çok etkilenen rahip "tanrı her zaman kahramanların yanındadır. hemen büyük bir katedrale gidip rahip arkadaşlarımla bu kahraman itfaiye erleri için dua edeceğim." demiş.
göz doktoru "bu talihsiz insanların tedavi masraflarını üstlenmeleri için hastane vakfıyla görüşeceğim, tedavilerini sağlayıp gözlerinin açacağız." demiş.
mühendis de şöyle bir durup "bu adamlar neden gece oynamıyor?" demiş.
bu fıkrayı yıllar evvel sanırım ekşi sözlük'te okumuştum, hala güldüğüm için burada da paylaşıyorum.
--! üst bilgi !--
aralarında çok iyi anlaşan bir katolik rahip, bir göz doktoru ve bir makine mühendisi golf oynamaya karar vermişler ama golf sahasına vardıklarında içeri alınmamışlar. neden içeri alınmadıklarını öğrenmek için ise işletme sahibiyle konuşmaya karar vermişler. işletme sahibi bu üç arkadaşı büyük bir hoşgörüyle karşılamış ve şu konuşmayı yapmış:
"beyler, sizleri içeri alamadığım için üzgünüm. bundan tam üç yıl önce sahamızda büyük çaplı bir yangın meydana geldi. neyse ki itfaiyenin zamanında müdahelesi ile yangın kısa sürede söndürüldü lakin pek çok itfaiye eri bu yangın yüzünden görme yetisini kaybetti. biz de onlara minnetimizi sunmak amacıyla haftanın bir günü sahayı kapatıp itfaiye erlerinin hizmetine sunmaya karar verdik. bu sebeple de sizleri bugünlük misafir edemiyoruz."
bu hikayeden çok etkilenen rahip "tanrı her zaman kahramanların yanındadır. hemen büyük bir katedrale gidip rahip arkadaşlarımla bu kahraman itfaiye erleri için dua edeceğim." demiş.
göz doktoru "bu talihsiz insanların tedavi masraflarını üstlenmeleri için hastane vakfıyla görüşeceğim, tedavilerini sağlayıp gözlerinin açacağız." demiş.
mühendis de şöyle bir durup "bu adamlar neden gece oynamıyor?" demiş.
devamını gör...
8.
bir fransız, bir alman ve bir türk müzede ‘adem ve havva cennet bahçesinde’ tablosuna bakıyorlarmış.
alman: “bedenlerinin kusursuzluğuna bakar mısınız? adem ile havva mutlaka alman olmalı” demiş.
fransız, alman’a karşı çıkmış: “havva ne kadar güzel, adem ne kadar yakışıklı. bu denli çekici olduklarına göre, hiç kuşkusuz fransız olmalılar.”
türk, tabloyu uzun uzun izledikten sonra kararını vermiş:
“bunlar kesin türk’tür. üstte yok, başta yok, elmadan başka yiyecek yok, ama hâlâ kendilerini cennette sanıyorlar.”
alman: “bedenlerinin kusursuzluğuna bakar mısınız? adem ile havva mutlaka alman olmalı” demiş.
fransız, alman’a karşı çıkmış: “havva ne kadar güzel, adem ne kadar yakışıklı. bu denli çekici olduklarına göre, hiç kuşkusuz fransız olmalılar.”
türk, tabloyu uzun uzun izledikten sonra kararını vermiş:
“bunlar kesin türk’tür. üstte yok, başta yok, elmadan başka yiyecek yok, ama hâlâ kendilerini cennette sanıyorlar.”
devamını gör...
9.
tarihte ilk kez erzurum’a ayna gitmiş.
adamın biri aynayı görüp eline almış.
daha önce hiç kendini görmediği için ölen kardeşine benzetmiş karşısındakini.
adam:- ‘ey gidi gardaşımm.. seni bi daha görmek nasipte varmış’!
aynayı eve götürüp sarılıp uyumuş kardeşine.
karısı bakmış adam bi şeye sarılıp uyuyor.
aynaya bakmış bir kadın! ‘allah belaağı vireee, bu garı da kim?
bi boka da benzese’ diyerek feryat figan evden çıkmış, muhtara gitmiş.
kadın:- mığdar, benim herif beni bu çirkin garıyla aldatii.’
muhtar aynaya bakmış. sonra düşünceli düşünceli:
– ‘yav bu garıdan çok gavata benziir':))
adamın biri aynayı görüp eline almış.
daha önce hiç kendini görmediği için ölen kardeşine benzetmiş karşısındakini.
adam:- ‘ey gidi gardaşımm.. seni bi daha görmek nasipte varmış’!
aynayı eve götürüp sarılıp uyumuş kardeşine.
karısı bakmış adam bi şeye sarılıp uyuyor.
aynaya bakmış bir kadın! ‘allah belaağı vireee, bu garı da kim?
bi boka da benzese’ diyerek feryat figan evden çıkmış, muhtara gitmiş.
kadın:- mığdar, benim herif beni bu çirkin garıyla aldatii.’
muhtar aynaya bakmış. sonra düşünceli düşünceli:
– ‘yav bu garıdan çok gavata benziir':))
devamını gör...
10.
hoca çocuğa ödev olarak potansiyel ve fiiliyat arasındaki farkı sorar.
eve gelen çocuk öğrenmek için eve gitti ve babasına sordu.
-baba potansiyelle fiiliyat arasında ne fark var?
-bak şimdi dinle ‚ dedi ve adam kızına döndü.
-kızım sen bir milyon dolar için brad pittle yatar mısın?
-neee hem bir milyon dolar hem brad pitt. düşünsene baba bu parayla neler yapılmaz. yatarım tabii
- adam karısına döndü ve; hanım sen bir milyon dolar için leonordo di caprioyla yatarmısın?
- neeee. düşünsene be adam bütün borçlarımızı öderiz ve hayat boyu rahat ederiz. yatarım tabiii.
bunu duyan adam büyük oğluna sordu.
- oğlum sen bir milyondolar için chak moriesle yatarmısın?
-baba düşünsene bu parayla hayal ettiğim herşeyi yaparım. yatarım tabii.
cevapları alan baba küçük oğluna döndü ve:-
işte oğlum potansiyel olarak üç milyon dolarımız var. ama fiiliyatta iki o****u bi muallak ile aynı evi paylaşıyoruz..
eve gelen çocuk öğrenmek için eve gitti ve babasına sordu.
-baba potansiyelle fiiliyat arasında ne fark var?
-bak şimdi dinle ‚ dedi ve adam kızına döndü.
-kızım sen bir milyon dolar için brad pittle yatar mısın?
-neee hem bir milyon dolar hem brad pitt. düşünsene baba bu parayla neler yapılmaz. yatarım tabii
- adam karısına döndü ve; hanım sen bir milyon dolar için leonordo di caprioyla yatarmısın?
- neeee. düşünsene be adam bütün borçlarımızı öderiz ve hayat boyu rahat ederiz. yatarım tabiii.
bunu duyan adam büyük oğluna sordu.
- oğlum sen bir milyondolar için chak moriesle yatarmısın?
-baba düşünsene bu parayla hayal ettiğim herşeyi yaparım. yatarım tabii.
cevapları alan baba küçük oğluna döndü ve:-
işte oğlum potansiyel olarak üç milyon dolarımız var. ama fiiliyatta iki o****u bi muallak ile aynı evi paylaşıyoruz..
devamını gör...
11.
üç diyarbekirli tren garına gitmişler.içlerinden biri gişeye yaklaşıp bilet almış ve trenin kalkmasına ne kadar zaman olduğunu sormuş..
- bir saat on beş dakika...
arkadaşlarına dönmüş;
-daha çok var, hadi gidip şu karşıki kafede çay içelim..
oradan buradan derken laf lafı açmış...
birden tren düdüğüyle kendilerine gelmişler ve koşarak dışarı fırlamışlar ama nafile...
tren kaçmış..
memura sormuşlar;
-sonraki tren ne zaman?
-bir buçuk saat sonra...
yine dönmüşler kafeye.yine çay laf derken yine düdük sesi.
yine koşmuşlar ama bu defa da treni kaçırmışlar...
neyseki bir saat sonra bir tren daha varmış.
dönmüşler kafeye..
ama bu kez uyanık duruyorlar.
trenin sesini duyar duymaz kalkıp koşmaya başlamışlar.
-içlerinden biri bir vagona, diğeri başka vagona zar zor yetişmiş...
üçüncüsü ise geride kalarak yetişememiş...
bir süre nefesini toparladıktan sonra başlamış katıla katıla gülmeye.
durumu gören istasyon memuru dayanamayıp sormuş ;
-hem treni kaçırdın hem gülüyorsun !
-abê heyran nasıl gülmiyem?
onlar beni uğurlamaga gelmişdi
- bir saat on beş dakika...
arkadaşlarına dönmüş;
-daha çok var, hadi gidip şu karşıki kafede çay içelim..
oradan buradan derken laf lafı açmış...
birden tren düdüğüyle kendilerine gelmişler ve koşarak dışarı fırlamışlar ama nafile...
tren kaçmış..
memura sormuşlar;
-sonraki tren ne zaman?
-bir buçuk saat sonra...
yine dönmüşler kafeye.yine çay laf derken yine düdük sesi.
yine koşmuşlar ama bu defa da treni kaçırmışlar...
neyseki bir saat sonra bir tren daha varmış.
dönmüşler kafeye..
ama bu kez uyanık duruyorlar.
trenin sesini duyar duymaz kalkıp koşmaya başlamışlar.
-içlerinden biri bir vagona, diğeri başka vagona zar zor yetişmiş...
üçüncüsü ise geride kalarak yetişememiş...
bir süre nefesini toparladıktan sonra başlamış katıla katıla gülmeye.
durumu gören istasyon memuru dayanamayıp sormuş ;
-hem treni kaçırdın hem gülüyorsun !
-abê heyran nasıl gülmiyem?
onlar beni uğurlamaga gelmişdi
devamını gör...
12.
3 komutan aralarında konuşurlarken konuşma konuşmayı açar vede alevlenir.
komutanlar iddiaya girerler. iddianın konusu askerlerin cesaretleridir. komutanlar kendi askerinin daha cesur olduğunu kanıtlayan komutan iddiayı kazanacaktır.
karacı komutan başlar ve askerini çağırır.
askerine tankın paletlerinin altına yatmasını söyler ve tankada hareket etmesini emreder. komutanın emri olduğu gibi uygulanır ve komutan diğerlerine dönerek askerlerinin gözü kapalı ölüme gidebilecek kadar cesur olduğunu gururla anlatır.
sıra havacı komutandadır.
o da askerine havadaki uçaktan paraşütsüz atlamasını emreder. komutanın emri aynen uygulanır ve diğerlerine dönerek kendi askerlerinin ölüme karşı olan bu cesaretini gururla anlatır.
en son denizci komutana sıra gelmiştir.
askerine gemiden köpekbalıklarının gezdiği denize atlamasını emreder. asker bir denize bakar bir komutanına bir denize bir komutana ve döner komutanına der ki;
- yiyiyosa sen atla .mınakoyim!
askerin bu cevabından sonra karacı ve havacı komutanlar gülmekten ve dalga geçmekten kendilerini alıkoyamazlar.
ancak denizci komutan bu cevaptan sonra kahkahayı patlatır ve der ki;
- işte asıl cesaret budur.
komutanlar iddiaya girerler. iddianın konusu askerlerin cesaretleridir. komutanlar kendi askerinin daha cesur olduğunu kanıtlayan komutan iddiayı kazanacaktır.
karacı komutan başlar ve askerini çağırır.
askerine tankın paletlerinin altına yatmasını söyler ve tankada hareket etmesini emreder. komutanın emri olduğu gibi uygulanır ve komutan diğerlerine dönerek askerlerinin gözü kapalı ölüme gidebilecek kadar cesur olduğunu gururla anlatır.
sıra havacı komutandadır.
o da askerine havadaki uçaktan paraşütsüz atlamasını emreder. komutanın emri aynen uygulanır ve diğerlerine dönerek kendi askerlerinin ölüme karşı olan bu cesaretini gururla anlatır.
en son denizci komutana sıra gelmiştir.
askerine gemiden köpekbalıklarının gezdiği denize atlamasını emreder. asker bir denize bakar bir komutanına bir denize bir komutana ve döner komutanına der ki;
- yiyiyosa sen atla .mınakoyim!
askerin bu cevabından sonra karacı ve havacı komutanlar gülmekten ve dalga geçmekten kendilerini alıkoyamazlar.
ancak denizci komutan bu cevaptan sonra kahkahayı patlatır ve der ki;
- işte asıl cesaret budur.
devamını gör...
13.
bir kadın öğretmen sınıfa sorar,
"çocuklar, elinizde bir taş ve dalda duran 3 kuş var. taşı atınca kaç kuş düşer?"
çocuklardan biri cevap verir, ve "hepsi hocam" der.
öğretmen cevap verir: bir taş ile bir kuş düşer, matematik böyledir.
çocuk: hocam taşı attımı bütün kuşlar kaçar ama
öğretmen: doğru değil ama düşünce şeklini beğendim.
bu sefer çocuk dayanamaz ve "hocam bende size bir soru sorabilir miyim" der.
öğretmende kabul eder.
çocuk sorar: hocam, elinde dondurma olan üç kadın vardır. biri yalayarak yiyordur, biri ısırarak, biri de emerek. sizce hangisi evlidir?
öğretmen cevap verir: bilemedim ki, yalayarak yiyen mi.
çocuk: ne alakası var hocam, tabi ki de parmağında yüzük olan evlidir. ama düşünce şeklinizi beğendim.
"çocuklar, elinizde bir taş ve dalda duran 3 kuş var. taşı atınca kaç kuş düşer?"
çocuklardan biri cevap verir, ve "hepsi hocam" der.
öğretmen cevap verir: bir taş ile bir kuş düşer, matematik böyledir.
çocuk: hocam taşı attımı bütün kuşlar kaçar ama
öğretmen: doğru değil ama düşünce şeklini beğendim.
bu sefer çocuk dayanamaz ve "hocam bende size bir soru sorabilir miyim" der.
öğretmende kabul eder.
çocuk sorar: hocam, elinde dondurma olan üç kadın vardır. biri yalayarak yiyordur, biri ısırarak, biri de emerek. sizce hangisi evlidir?
öğretmen cevap verir: bilemedim ki, yalayarak yiyen mi.
çocuk: ne alakası var hocam, tabi ki de parmağında yüzük olan evlidir. ama düşünce şeklinizi beğendim.
devamını gör...
14.
tayyip ile bush ilk buluşmalarında birbirlerine hava atarlar. bush tayyip'e : "bizde öyle bir teknoloji var ki, ölüyü diriltiriz" der. tayyip altta kalmaz ve o da; "bizdeki teknoloji çok farklı, partimizin bütün elemanları 100 metreyi, 3 saniyede koşmayı beceriyor" der. türkiye'ye döndüğünde tayyip'i bir düşünce alır. danışmanlarını çağırır ve attığı palavrayı anlatır; "haftaya bush geliyor, yalanımız ortaya çıkarsa ne yaparız?" diye sorar. danışmanlardan biri hemen cevap verir:
- onlara ölüyü nasıl dirilttiğini sordunuz mu?
- hayır sormadık.
- o halde hiç korkmayın başbakanım, alın bush'u anıtkabir'e götürün ve atatürk'ü diriltmesini isteyin. diriltemezse o rezil olur. yok eğer diriltirse, siz zaten 100 metreyi 3 saniyede koşarsınız!..
- onlara ölüyü nasıl dirilttiğini sordunuz mu?
- hayır sormadık.
- o halde hiç korkmayın başbakanım, alın bush'u anıtkabir'e götürün ve atatürk'ü diriltmesini isteyin. diriltemezse o rezil olur. yok eğer diriltirse, siz zaten 100 metreyi 3 saniyede koşarsınız!..
devamını gör...
15.
kaplumbağalar toplanmış pikniğe gideceklermiş. yürü yürü 15 senede varmışlar piknik alanına. lan örtüyü bi açmışlar tuz ve su yok. ne halt yiyecez derken karar almışlar. aralarında en genci gitsin diye, gence söylemişler. genç,
- ok ben giderim ama ben gelene kadar yemeyeceksiniz, demiş. tamam demişler. kaplumbağa sürüne sürüne çalıların arasından kaybolup gitmiş. aradan 10 sene geçmiş yok, 20 yok, 30 yok gelmiyo kücük kaplumbağa. yaşlı kaplumbağa demiş ki; ben artık ölüyorum bir lokma atayım ağzıma. diğerleri -tamam demiş. tam lokmayı ağzına atarken çalıların arasından küçük kaplumbağa çıkmış ve,
-kimm!! gidersem annemi öpsünler, demiş.
- ok ben giderim ama ben gelene kadar yemeyeceksiniz, demiş. tamam demişler. kaplumbağa sürüne sürüne çalıların arasından kaybolup gitmiş. aradan 10 sene geçmiş yok, 20 yok, 30 yok gelmiyo kücük kaplumbağa. yaşlı kaplumbağa demiş ki; ben artık ölüyorum bir lokma atayım ağzıma. diğerleri -tamam demiş. tam lokmayı ağzına atarken çalıların arasından küçük kaplumbağa çıkmış ve,
-kimm!! gidersem annemi öpsünler, demiş.
devamını gör...
16.
huzurevinde kalan üç yaşlı kadın azrail gelirse canımızı alırsa diye düşünmüş. birisi "buldum bebek taklidi yapalım bizi bebek sanır" demiş, diğerleri de onaylamış. o gece azrail gelmiş. geldiğini anlamışlar. biri "anneee" , biri "mamaaa" , diğeri de "ıngaaa" diye bağırmış. azrailde hadi bakalım attaaa demiş.
devamını gör...
17.
benim şu an yazacağım fıkradır. şimdi birgün dursun almanyadan dönmüş, temelle öpüşmüş görüşmüş hasret gidermiş ağlamışlar zırlamışlar çığlık-çığlığa bu hayata isyan edip sonra bitmiş işte neyse. sonra dursun sormuş ki, "temel kedim nasıl?" temel demiş ki "öldü" dursun şaşırmış, kızmış. temel öyle denir mi bari damdan dama diğer kedilerle koşarken düşüp öldü falan deseydin demiş dursun. temel de tamam birdahakine öyle derim demiş. sonra dursun sormuş ki anam-babam nasıl? temel de demiş ki, anan iyi de, baban damdan dama diğer kedilerle koşarken düşüp öldü demiş. dursun da demiş ki, nasii?!
devamını gör...
18.
bir iskoç fıkrası.
tanrı dünyayı yaratırken iskoçyayı diğer tüm ülkelerden daha güzel yaratmış. bunu üzerine bir melek "tanrım diğer insanlar iskoçyayı kıskanmayacaklarmı" diye sorduğunda tanrı "merak etme onlara ingilizler gibi komşular verdim" demiş.
(bkz: fıkrasına gülünülmeyen adam)
tanrı dünyayı yaratırken iskoçyayı diğer tüm ülkelerden daha güzel yaratmış. bunu üzerine bir melek "tanrım diğer insanlar iskoçyayı kıskanmayacaklarmı" diye sorduğunda tanrı "merak etme onlara ingilizler gibi komşular verdim" demiş.
(bkz: fıkrasına gülünülmeyen adam)
devamını gör...
19.
adam, elinde kocaman bir bıçakla camiye girer:
“ey cemaat içinizde müslüman olan var mı?” diye bağırır.
herkes şaşırır, susarlar ve birbirine bakarlar.
yaşlı bir adam ayağa kalkar,
“ben varım” der.
elinde bıçakla camiye giren adam:
“bir dakika dışarı gelir misin?” diyerek koluna girer.
birlikte bahçeye çıkarlar, ağaca bağlı koyunun yanına gelince:
“bu kurbanı islami kurallara uygun kesmeme yardımcı olur musunuz?” der.
ihtiyar:
“hay hay” dedikten sonra işe girişir…
ama gücü yetmez, her yer kan içinde kalmıştır.
üzüntü ile:
“oğlum, camiye git başka birini getir” der.
adamın da üstü başı da kan olmuştur, tekrar camiye girerek bağırır:
“içinizde başka müslüman var mı ?”
hiç kimsenin tıkı çıkmaz.
çıkmaz da, topluca dönüp imama bakarlar.
imam da, korkuyla:
“bana ne bakıyorsunuz?
iki rekât namaz kıldırdık diye müslüman mı olduk?”
“ey cemaat içinizde müslüman olan var mı?” diye bağırır.
herkes şaşırır, susarlar ve birbirine bakarlar.
yaşlı bir adam ayağa kalkar,
“ben varım” der.
elinde bıçakla camiye giren adam:
“bir dakika dışarı gelir misin?” diyerek koluna girer.
birlikte bahçeye çıkarlar, ağaca bağlı koyunun yanına gelince:
“bu kurbanı islami kurallara uygun kesmeme yardımcı olur musunuz?” der.
ihtiyar:
“hay hay” dedikten sonra işe girişir…
ama gücü yetmez, her yer kan içinde kalmıştır.
üzüntü ile:
“oğlum, camiye git başka birini getir” der.
adamın da üstü başı da kan olmuştur, tekrar camiye girerek bağırır:
“içinizde başka müslüman var mı ?”
hiç kimsenin tıkı çıkmaz.
çıkmaz da, topluca dönüp imama bakarlar.
imam da, korkuyla:
“bana ne bakıyorsunuz?
iki rekât namaz kıldırdık diye müslüman mı olduk?”
devamını gör...
20.
bir grup kadın “kocanızla sevgi dolu bir evlilik yaşayabilirsiniz” konulu bir seminere giderler.
semineri yapan psikolog sorar:
– “kaçınız kocasını seviyor?”
bütün eller kalkar.
psikolog tekrar sorar:
“bunu ona en son ne zaman söylediniz?”
bazıları “bugün” der, bazıları “dün”, bazıları hatırlamaz.
psikolog kadınlara cep telefonlarını çıkarmalarını ve kocalarına “seni seviyorum” mesajı çekmelerini, sonra da telefonlarını birbirleriyle değişmelerini, gelen cevapları okumalarını ister…
kadınlar söyleneni yaparlar ve beklerler.
işte kocalardan gelen cevaplardan bazıları:
– “ne oldu? hasta mı oldun?”
– “ne demek istiyorsun?”
– “?!?”
– “yine arabayı mı çarptın?”
– “yine naptın? bu defa affetmeyeceğim.”
– “kaç para lazım?”
– “beni mi? annen mi geldi?”
– “kimsiniz?”
semineri yapan psikolog sorar:
– “kaçınız kocasını seviyor?”
bütün eller kalkar.
psikolog tekrar sorar:
“bunu ona en son ne zaman söylediniz?”
bazıları “bugün” der, bazıları “dün”, bazıları hatırlamaz.
psikolog kadınlara cep telefonlarını çıkarmalarını ve kocalarına “seni seviyorum” mesajı çekmelerini, sonra da telefonlarını birbirleriyle değişmelerini, gelen cevapları okumalarını ister…
kadınlar söyleneni yaparlar ve beklerler.
işte kocalardan gelen cevaplardan bazıları:
– “ne oldu? hasta mı oldun?”
– “ne demek istiyorsun?”
– “?!?”
– “yine arabayı mı çarptın?”
– “yine naptın? bu defa affetmeyeceğim.”
– “kaç para lazım?”
– “beni mi? annen mi geldi?”
– “kimsiniz?”
devamını gör...