1.
islamiyet öncesi türk destanlarından biridir.
şimdi size yaratılış destanını anlatacağım.
umarım okurken yorulmaz ve beğenirsiniz.
çünkü biraz uzun olacak...
derler ki zamansız çağlarda, göğün 16. katında, her şeyden daha yukarıda, altın bir tahta oturmuş bir tanrı yaşardı.
o ki güneşin, ayın, yıldızların, insanların, bitkilerin hatta ateşin yaratıcısıydı.
biz onu daha çok tanrı ülgen adıyla tanırız.
gelelim şimdi dünyanın ve insanın oluşumuna...
henüz evrenin dahi yaratılmadığı zamanlarda her yer su ile kaplıydı. güneş, ay ve yıldızlar olmadığı için her yer kapkaranlıktı.
ancak bu karanlıklar içinde dahi suyun derinliklerinde ak ana yaşıyordu. o ki tanrı'ya yaratma ilhamı veren ak ana idi.
ülgen, uçsuz bucaksız suların üzerine asılı kalmıştı. ülgen suyun içinden bir sesin kendisine ''önündekini yakala.'' dediğini duydu.
ülgen, sudan çıkan bir taşı yakalamıştı. taşı yakaladığında ak ana suyun yarısına kadar çıktı.
ve şöyle dedi: ''aklına yaratmak hissi düşerse şöyle de: yaptım! yaptığım olacak!''
bunları söyledikten sonra ak ana suda kayboldu ve bir daha hiç görülmedi.
ülgen ise ne yapacağını bilmiyordu. öylece kaldı. ak köpüklerin içinde erlik adlı bir eri yüzerken buldu.
ülgen ''sen kimsin?'' diye sordu.
erlik şöyle yanıtladı: ''ben toprak bulup karayı yaratmak için geldim.''
ülgen bu cevaba sinirlendi. ''benim yaratamadığımı sen nasıl yaratacaksın?'' diye hiddetlendi.
erlik, ülgen'e sinirlenmemesini, ona suyun dibinden toprak bulacağını söyledi ve suya daldı.
suyun altında bir dağdan bir parça toprak alarak ağzına attı. suyun üzerine çıkarak, ağzındaki toprağı ülgen'in avucuna bıraktı.
ülgen, elindeki toprağı suya attı. ve ak ana'nın dediği gibi ''yaptım! yaptığım olacak!'' dedi ve sözü biter bitmez suya attığı toprak büyüdü, büyüdü ve bir kara parçası oluştu.
tanrı ülgen, erliği tekrar suyun dibine gönderdi. fakat erlik'in gönlü kendine ait bir dünya yaratma hissi ile dolmuştu.
böyle bir niyetle suya dalan erlik dağdan toprak aldı ve ağzına attı.
suyun üzerine çıkarak ağzındaki toprağın bir kısmını tanrı ülgen'in avucuna bıraktı. tanrı ülgen bu toprağı da suya atarak ''yaptım! yaptığım olacak!'' dedi. bunu der demez suyun üzerindeki toprak ile beraber erlik'in ağzındaki çamur da büyümeye başladı.
boğulmaktan korkan erlik can havli ile ağzındaki toprağı tükürdü. bu çamur ülgen'in yarattığı yeryüzüne temas edince tepeler ve dağlar oluştu. yeryüzü engebeli hal aldı. bunun üzerine ülgen sinirlendi. ülgen, erlik'in niyetini anladı.
erlik, bir ağaca yaslanmış ağlıyordu. ülgen'den yalnızca bir ağaç bitecek kadar toprak istiyordu.
bunca ağlamaya dayanamayan ülgen, erlik'e bir avuç toprak verdi. erlik birden kayboldu.
ülgen yarattığı dünyaya geri döndü. otları nasıl yaratacağını düşünürken, bir kırlangıç çıkageldi.
kırlangıç ağzındaki otu yere attı. kırlangıç'ın ağzındaki ot yere değince yeryüzü birden yeşillendi.
çimler, çimenler ve ağaçlarla kaplandı. ardından ülgen orman'ı yarattı.
ateşle tutuşturup güneşi yarattı. suya değnek vurup ayı yarattı. en son yıldızları da gökyüzüne astı.
ülgen'in içine insanı yaratma isteği düşmüştü.
ülgen, insanın vücudunu topraktan; kemiklerini ise taştan yarattı.
en son da insanın kaburgasından kadını yarattı ve yarattıklarını yeryüzüne, toprağın üzerine bıraktı.
kadını ve erkeği koruması için tüysüz bir köpek bıraktı ve ruhlarını yaratmak için oradan uzaklaştı tanrı ülgen.
bu sırada her şeyi izleyen erlik yerin altından çıkıp geldi.
kendisine havlayan köpeğe ''ben senin bedenini soğuktan üşümeyesin, sıcaktan üşümeyesin diye tüy kaplamaya, bu iki insana da can vermeye geldim.'' böylece sözlerle köpeği kandıran erlik, kavalından nağme ile insanlara ruh üfledi. erlik sonra kayboldu.
ülgen, yanında ruhlar ile geldi ancak o an erlik tarafından kandırıldığını anladı.
kötü ruh üflenen bu insanları yok etmeyi, yeni insanlar yaratmayı düşündü.
bir kurbağa yanaştı ve şöyle dedi: ''neden onları yok etmek istersin? bırak istedikleri gibi yaşasınlar.''
ülgen, kurbağaya hak verdi. fakat insanlar çıplaktı, soğukta üşüyorlardı ve yiyecekleri çiğdi.
ülgen iki kara taşı birbirine vurarak ateşi yarattı ve bunu iki insana(ece ve törüngey) verdi.
ülgen, bu iki insana bir ağaç hariç tüm ağaçlardan meyve yiyebileceklerini söyledi ve ortadan kayboldu.
ülgen kaybolmadan önce ağacı ve bu iki insanı koruması için yılan yarattı.
erlik tekrar sinsice çıkageldi. türlü hileler ile ece'yi meyveden yemeye ikna etti. ece meyveden bir ısırık aldı. yasak meyve ona o kadar tatlı geldi ki törüngey'e de ikram etti. her ikisi de yasak meyveden yedikleri anda bedenleri çırılçıplak kaldı.
derken ülgen geldi. insanlar ise utandıkları için yanlarına gelemediler.
ülgen seslendi: ''neden gelmiyorsunuz?''
insanlar cevap verdi: ''utanıyoruz.''
ülgen tekrar seslendi: ''utanmayın, gelin.''
iki insan ülgen'in yanına çırılçıplak halde geldiler. tanrı ülgen sinirlenmişti. bu iki insan af dilediler.
''madem beni dinlemediniz şimdi yeryüzüne inin ve orada ölüm saatiniz gelene kadar yaşamaya devam edin. sen ece, bundan sonra çocuk doğuracaksın. canından can ayrılacak. sen törüngey. kadına kandığın için elinin zahmeti ile kendine yiyecek bulacak, sıcak soğuk demeden çalışacak, rızkını kendin kazanacak ve ailene bakacaksın. siz ece ve törüngey, bundan sonra ölümü tadacaksınız.''
böylece sürüldüler ece ve törüngey cennetten. insanlar ece ve törüngey'den türediler.
ürettiler, buğday ektiler, ekmek pişirdiler.
arttılar. savaştılar. ilk kanı döktüler. öldürdüler. aldattılar ve aldandılar.
ölümü tattılar.
şimdi size yaratılış destanını anlatacağım.
umarım okurken yorulmaz ve beğenirsiniz.
çünkü biraz uzun olacak...
derler ki zamansız çağlarda, göğün 16. katında, her şeyden daha yukarıda, altın bir tahta oturmuş bir tanrı yaşardı.
o ki güneşin, ayın, yıldızların, insanların, bitkilerin hatta ateşin yaratıcısıydı.
biz onu daha çok tanrı ülgen adıyla tanırız.
gelelim şimdi dünyanın ve insanın oluşumuna...
henüz evrenin dahi yaratılmadığı zamanlarda her yer su ile kaplıydı. güneş, ay ve yıldızlar olmadığı için her yer kapkaranlıktı.
ancak bu karanlıklar içinde dahi suyun derinliklerinde ak ana yaşıyordu. o ki tanrı'ya yaratma ilhamı veren ak ana idi.
ülgen, uçsuz bucaksız suların üzerine asılı kalmıştı. ülgen suyun içinden bir sesin kendisine ''önündekini yakala.'' dediğini duydu.
ülgen, sudan çıkan bir taşı yakalamıştı. taşı yakaladığında ak ana suyun yarısına kadar çıktı.
ve şöyle dedi: ''aklına yaratmak hissi düşerse şöyle de: yaptım! yaptığım olacak!''
bunları söyledikten sonra ak ana suda kayboldu ve bir daha hiç görülmedi.
ülgen ise ne yapacağını bilmiyordu. öylece kaldı. ak köpüklerin içinde erlik adlı bir eri yüzerken buldu.
ülgen ''sen kimsin?'' diye sordu.
erlik şöyle yanıtladı: ''ben toprak bulup karayı yaratmak için geldim.''
ülgen bu cevaba sinirlendi. ''benim yaratamadığımı sen nasıl yaratacaksın?'' diye hiddetlendi.
erlik, ülgen'e sinirlenmemesini, ona suyun dibinden toprak bulacağını söyledi ve suya daldı.
suyun altında bir dağdan bir parça toprak alarak ağzına attı. suyun üzerine çıkarak, ağzındaki toprağı ülgen'in avucuna bıraktı.
ülgen, elindeki toprağı suya attı. ve ak ana'nın dediği gibi ''yaptım! yaptığım olacak!'' dedi ve sözü biter bitmez suya attığı toprak büyüdü, büyüdü ve bir kara parçası oluştu.
tanrı ülgen, erliği tekrar suyun dibine gönderdi. fakat erlik'in gönlü kendine ait bir dünya yaratma hissi ile dolmuştu.
böyle bir niyetle suya dalan erlik dağdan toprak aldı ve ağzına attı.
suyun üzerine çıkarak ağzındaki toprağın bir kısmını tanrı ülgen'in avucuna bıraktı. tanrı ülgen bu toprağı da suya atarak ''yaptım! yaptığım olacak!'' dedi. bunu der demez suyun üzerindeki toprak ile beraber erlik'in ağzındaki çamur da büyümeye başladı.
boğulmaktan korkan erlik can havli ile ağzındaki toprağı tükürdü. bu çamur ülgen'in yarattığı yeryüzüne temas edince tepeler ve dağlar oluştu. yeryüzü engebeli hal aldı. bunun üzerine ülgen sinirlendi. ülgen, erlik'in niyetini anladı.
erlik, bir ağaca yaslanmış ağlıyordu. ülgen'den yalnızca bir ağaç bitecek kadar toprak istiyordu.
bunca ağlamaya dayanamayan ülgen, erlik'e bir avuç toprak verdi. erlik birden kayboldu.
ülgen yarattığı dünyaya geri döndü. otları nasıl yaratacağını düşünürken, bir kırlangıç çıkageldi.
kırlangıç ağzındaki otu yere attı. kırlangıç'ın ağzındaki ot yere değince yeryüzü birden yeşillendi.
çimler, çimenler ve ağaçlarla kaplandı. ardından ülgen orman'ı yarattı.
ateşle tutuşturup güneşi yarattı. suya değnek vurup ayı yarattı. en son yıldızları da gökyüzüne astı.
ülgen'in içine insanı yaratma isteği düşmüştü.
ülgen, insanın vücudunu topraktan; kemiklerini ise taştan yarattı.
en son da insanın kaburgasından kadını yarattı ve yarattıklarını yeryüzüne, toprağın üzerine bıraktı.
kadını ve erkeği koruması için tüysüz bir köpek bıraktı ve ruhlarını yaratmak için oradan uzaklaştı tanrı ülgen.
bu sırada her şeyi izleyen erlik yerin altından çıkıp geldi.
kendisine havlayan köpeğe ''ben senin bedenini soğuktan üşümeyesin, sıcaktan üşümeyesin diye tüy kaplamaya, bu iki insana da can vermeye geldim.'' böylece sözlerle köpeği kandıran erlik, kavalından nağme ile insanlara ruh üfledi. erlik sonra kayboldu.
ülgen, yanında ruhlar ile geldi ancak o an erlik tarafından kandırıldığını anladı.
kötü ruh üflenen bu insanları yok etmeyi, yeni insanlar yaratmayı düşündü.
bir kurbağa yanaştı ve şöyle dedi: ''neden onları yok etmek istersin? bırak istedikleri gibi yaşasınlar.''
ülgen, kurbağaya hak verdi. fakat insanlar çıplaktı, soğukta üşüyorlardı ve yiyecekleri çiğdi.
ülgen iki kara taşı birbirine vurarak ateşi yarattı ve bunu iki insana(ece ve törüngey) verdi.
ülgen, bu iki insana bir ağaç hariç tüm ağaçlardan meyve yiyebileceklerini söyledi ve ortadan kayboldu.
ülgen kaybolmadan önce ağacı ve bu iki insanı koruması için yılan yarattı.
erlik tekrar sinsice çıkageldi. türlü hileler ile ece'yi meyveden yemeye ikna etti. ece meyveden bir ısırık aldı. yasak meyve ona o kadar tatlı geldi ki törüngey'e de ikram etti. her ikisi de yasak meyveden yedikleri anda bedenleri çırılçıplak kaldı.
derken ülgen geldi. insanlar ise utandıkları için yanlarına gelemediler.
ülgen seslendi: ''neden gelmiyorsunuz?''
insanlar cevap verdi: ''utanıyoruz.''
ülgen tekrar seslendi: ''utanmayın, gelin.''
iki insan ülgen'in yanına çırılçıplak halde geldiler. tanrı ülgen sinirlenmişti. bu iki insan af dilediler.
''madem beni dinlemediniz şimdi yeryüzüne inin ve orada ölüm saatiniz gelene kadar yaşamaya devam edin. sen ece, bundan sonra çocuk doğuracaksın. canından can ayrılacak. sen törüngey. kadına kandığın için elinin zahmeti ile kendine yiyecek bulacak, sıcak soğuk demeden çalışacak, rızkını kendin kazanacak ve ailene bakacaksın. siz ece ve törüngey, bundan sonra ölümü tadacaksınız.''
böylece sürüldüler ece ve törüngey cennetten. insanlar ece ve törüngey'den türediler.
ürettiler, buğday ektiler, ekmek pişirdiler.
arttılar. savaştılar. ilk kanı döktüler. öldürdüler. aldattılar ve aldandılar.
ölümü tattılar.
devamını gör...
2.
(bkz: ülgen)
devamını gör...
3.
altay türklerinin dünyanın oluşma sürecini anlattığı en eski destandır efem...
her yer sularla kaplıdır. ay güneş ve yerin olmadığı uçsuz bucaksız sudan oluşan bir dünya vardır. tanrıların en büyüğü, varlıkların ilk atası tanrı kayra han (ülgen) uçsuz bucaksız bu sudan ve yalnızlıktan canı sıkılmıştı.
birden su dalgalandı ve sudan ak ana görünerek ona yarat dedi.
ak ana: akine olarakta bilinir. kayra(ülgen)'e yaratma ilhamını veren peri mi diyelim ne diyelim?!tr.wikipedia.org/wiki/Ak_Ana
böylece kayra han kendisine benzer bir kişi yarattı.
kişi: erlik han.
sonsuz suyun üzerinde iki kuş gibi uçmaya başladılar.
ancak kişi(erlik han), kayra(ülgen) den daha yükseğe uçmak istedi. (kıskançlık ve aç gözlülük)
onun bu duygusunu sezen kayra, kişi'den uçma gücünü aldı. kişi suya düşerek boğulmaya başladı.
ve kayraya yalvardı. kayra ''yüksel'' dedi ve bir yıldıza oturarak boğulmaktan kurtuldu.
kayra her şeye rağmen yalnızlıktan sıkıldığı için, onun gitmesini istemedi ve kişi için dünyayı yarattı
kişiye''suya dal ve toprak çıkar'' dedi.
kişi elinde bir avuçla su yüzeyine çıktı. ancak aklında kıskançlık ve aç gözlülük olduğundan avucunda toprakla su yüzünden çıkarken, ağzında gizli bir toprak sakladı.
amacı kendisine gizli bir dünya yaratmaktı.
avucundaki toprağı su yüzüne serpti. kayra ''büyü'' dedi ve toprak büyüyerek ''yer''oluştu.
ancak ''büyü'' emriyle kişinin ağzındaki toprakta büyüdü ve doyumsuzluğu yüzünden boğulmaya başladı.
kayraya yalvararak kendisini kurtarmasını istedi. kayra ona ''tükür'' dedi ve toprağı tükürdü.
tükürülen toprak dağlar ve tepeler oldu.
kayra buna çok kızdı ve kendi yarattığı alemden kovarak ona erlik adını verdi.
toprağın üzerinde dalsız ağaçlar büyüdü. bunun güzel görünmediğini anlayan kayra, güzel görünmesi için
ağaçta dokuz dal bitmesini emretti.
kayra her dalın altında bir adam yaratarak "dokuz millet olsun!" dedi. ve böylece insanlar yaratılmış oldu...
erlik bu insanları kıskandı ve tanrıdan onları kendisine vermesini istedi. tanrı buna kızdı ve insanları kendi haline bıraktı ve
erlik‟i lanetleyerek toprak altındaki karanlıklar diyarına gönderdi. kayra ise kendine göğün en üstünde bir dünya yaratarak orada yaşamaya başladı. alt katlarda başka tanrılarda vardır efem.
hikayesi çok uzundur. kısaca altay türklerine göre böyle yaratılmışız.
(bkz: erlik han) #1184603
tr.wikipedia.org/wiki/Yarat...
her yer sularla kaplıdır. ay güneş ve yerin olmadığı uçsuz bucaksız sudan oluşan bir dünya vardır. tanrıların en büyüğü, varlıkların ilk atası tanrı kayra han (ülgen) uçsuz bucaksız bu sudan ve yalnızlıktan canı sıkılmıştı.
birden su dalgalandı ve sudan ak ana görünerek ona yarat dedi.
ak ana: akine olarakta bilinir. kayra(ülgen)'e yaratma ilhamını veren peri mi diyelim ne diyelim?!tr.wikipedia.org/wiki/Ak_Ana
böylece kayra han kendisine benzer bir kişi yarattı.
kişi: erlik han.
sonsuz suyun üzerinde iki kuş gibi uçmaya başladılar.
ancak kişi(erlik han), kayra(ülgen) den daha yükseğe uçmak istedi. (kıskançlık ve aç gözlülük)
onun bu duygusunu sezen kayra, kişi'den uçma gücünü aldı. kişi suya düşerek boğulmaya başladı.
ve kayraya yalvardı. kayra ''yüksel'' dedi ve bir yıldıza oturarak boğulmaktan kurtuldu.
kayra her şeye rağmen yalnızlıktan sıkıldığı için, onun gitmesini istemedi ve kişi için dünyayı yarattı
kişiye''suya dal ve toprak çıkar'' dedi.
kişi elinde bir avuçla su yüzeyine çıktı. ancak aklında kıskançlık ve aç gözlülük olduğundan avucunda toprakla su yüzünden çıkarken, ağzında gizli bir toprak sakladı.
amacı kendisine gizli bir dünya yaratmaktı.
avucundaki toprağı su yüzüne serpti. kayra ''büyü'' dedi ve toprak büyüyerek ''yer''oluştu.
ancak ''büyü'' emriyle kişinin ağzındaki toprakta büyüdü ve doyumsuzluğu yüzünden boğulmaya başladı.
kayraya yalvararak kendisini kurtarmasını istedi. kayra ona ''tükür'' dedi ve toprağı tükürdü.
tükürülen toprak dağlar ve tepeler oldu.
kayra buna çok kızdı ve kendi yarattığı alemden kovarak ona erlik adını verdi.
toprağın üzerinde dalsız ağaçlar büyüdü. bunun güzel görünmediğini anlayan kayra, güzel görünmesi için
ağaçta dokuz dal bitmesini emretti.
kayra her dalın altında bir adam yaratarak "dokuz millet olsun!" dedi. ve böylece insanlar yaratılmış oldu...
erlik bu insanları kıskandı ve tanrıdan onları kendisine vermesini istedi. tanrı buna kızdı ve insanları kendi haline bıraktı ve
erlik‟i lanetleyerek toprak altındaki karanlıklar diyarına gönderdi. kayra ise kendine göğün en üstünde bir dünya yaratarak orada yaşamaya başladı. alt katlarda başka tanrılarda vardır efem.
hikayesi çok uzundur. kısaca altay türklerine göre böyle yaratılmışız.
(bkz: erlik han) #1184603
tr.wikipedia.org/wiki/Yarat...
devamını gör...