1.
öğrenciyken hiç sevilmeyip hep kaçılan, sonrasında ise zaman zaman özlemle anılsa da çocuğum olsa yollamam denilen eğitim kurumu. yalnız yatılı okul arkadaşlıkları çok sağlamdır, o ayrı.
devamını gör...
2.
insanı, pandemi günlerine ve daha nice olağandışı zamanlara pek güzel hazırlamış olandır.
ben gülüyorum her gün üç beş saat dışarı çıkma imkanı olduğu halde isyan eden tiplere. çünkü bilmem kaç sene küçük bir çocuk olarak haftada 1 saat okul bahçesinden çıkma iradesini kazandırmış yatılı okul bana.
ben gülüyorum her gün üç beş saat dışarı çıkma imkanı olduğu halde isyan eden tiplere. çünkü bilmem kaç sene küçük bir çocuk olarak haftada 1 saat okul bahçesinden çıkma iradesini kazandırmış yatılı okul bana.
devamını gör...
3.
henüz liseye giderken gitmek zorunda kaldığım, bir türlü alışamadığım, geriye dönüp baktığımda ayrılık anksiyetesi ve ineklik nedeniyle dışlanma temalarını ağırlıklı olarak gördüğüm yerdir. bizim zamanımızda sabah etütü ve akşam etütleri vardı. ders çalışmanın zorunlu olduğu saatler. sabah aç karınla 7de okula gider bir saat soğuk sınıfta çalışmaya çalışırdık. sonra kahvaltı için yemekhaneye hücum ederdik. akşam yemekleri erken olduğundan geceleri açlık çekerdik.
devamını gör...
4.
cogu ogrenci için sorun olan yer.
devamını gör...
5.
gittik lise için zamanında yatılı okumaya. sonrasında üniversite ve iş hayatı da eklenince aileden uzun süre ayrı kaldım. evet hayatı erken öğrendim, insanları çabucak tanıma ve yoğun stres altında mantıklı kararlar verebilme yetisi kazandım ama aidiyet duygumu kaybettim.
kimsesiz gibi geçen 18 seneden sonra ailemin yanına geri döndüm ve adapte olmakta zorlanıyorum hala. mesela biri hasta olduğunda ne yapmam gerektiğini bilmiyorum, mesafemi ayarlayamıyorum çoğu zaman. karşımdaki babammış, aile büyüğüymüş hiç umursamadan cevap veriyor, baya büyük tartışmalara giriyorum. oysa benden beklenen sessiz olmam, kabullenmem. kabullenmesem bile o an tepki göstermemem ama tutamıyorum kendimi. finalde "bu çocuk neden böyle? niye kimseye saygısı yok" diyorlar.
babamın yanında sigara içiyor olmak bu insanlara göre beni saygısız yapan davranışlarımdan biri. ne yapayım benim gözümde o, sadece yaşı benden biraz büyük biri. arkadaş olamadık, baba-oğul da olamayacağız sanırım bundan sonra ama bi şekilde inatla da ayrılmayacağım yanlarından bir gün belki o ailenin bir parçası gibi hissederim kendimi diye. yoksa kimseye bağlanmadan, aidiyet hissetmeden, sevmeden tek başıma geçecek ömür.
kimsesiz gibi geçen 18 seneden sonra ailemin yanına geri döndüm ve adapte olmakta zorlanıyorum hala. mesela biri hasta olduğunda ne yapmam gerektiğini bilmiyorum, mesafemi ayarlayamıyorum çoğu zaman. karşımdaki babammış, aile büyüğüymüş hiç umursamadan cevap veriyor, baya büyük tartışmalara giriyorum. oysa benden beklenen sessiz olmam, kabullenmem. kabullenmesem bile o an tepki göstermemem ama tutamıyorum kendimi. finalde "bu çocuk neden böyle? niye kimseye saygısı yok" diyorlar.
babamın yanında sigara içiyor olmak bu insanlara göre beni saygısız yapan davranışlarımdan biri. ne yapayım benim gözümde o, sadece yaşı benden biraz büyük biri. arkadaş olamadık, baba-oğul da olamayacağız sanırım bundan sonra ama bi şekilde inatla da ayrılmayacağım yanlarından bir gün belki o ailenin bir parçası gibi hissederim kendimi diye. yoksa kimseye bağlanmadan, aidiyet hissetmeden, sevmeden tek başıma geçecek ömür.
devamını gör...
6.
ilkokuldan sonra benim yatılı okul sürecim başladı. yatılı okulu tek bir kelimeyle özetlemem gerekirse; yatılı okul, "aidiyetsizlik" demektir çünkü ne kaldığın yurda kendini ait hissedersin, ne de arasıra gittiğin ailenin evine... o ev, artık senin evin değildir, evin içinde yaşanan birçok şeyden haberdar değilsindir, zaten gidecek olduğun için çoğu şey senden saklanır, senin olmadığın zamanlarda aile üyeleri kendi aralarında gayet sıkı bir bağ kurmuştur ve sen, onları uzaktan izleyen bir misafir gibisindir. ama yatılı okulda okumanın en güzel yanı, çok sıkı dostluklar kurmak ve insanları tanıma konusunda daha farkındalıklı olmaktır. aileyle kurulamayan bağ, dostlarla kurulur; işte tam da o zamanlarda, kan bağında öte can bağının önemi öğrenilir; hiçbir kan bağı olmamasına rağmen aynı duyguları yaşayan insanların birbirini anlayabildiğini ama kan bağı olsa bile insanların farklı duyguları olunca anlaşamadığını da orada öğrenirsin. bu da sadece ailendeki seni hiçbir zaman anlamayan insanları dikkate alıp tüm insanlığa küsen biri olmanı engeller çünkü bilirsin ki, dünyada iyi insanlar da vardır ve o yüzden en azından insanlığa karşı umudunu kaybetmezsin... bir de sen de bir gün ebeveyn olduğunda çocuğunu asla yatılı okula göndermezsin çünkü ayrılık konusunda biraz hassas olursun ve onlardan bir gün bile ayrı kalmak istemezsin. her sabah çocuklarına sarılarak okula uğurladığın için şükredersin. bu da o günlerde yüreğine işlenmiş olan aidiyetsizlik hissinden dolayı derin bir yalnızlığa mahkum olan içindeki çocuğu iyileştirme çabalarından biridir, kim bilir...
devamını gör...
7.
2003-2007 yılları arasında lisede kaldığım okuldur.
devamını gör...
8.
galp.
benim annemle babam yeni bosanmis. ıkisi de kendi aleminde. kimse ilgilenmiyor benle. ıstanbul da yasarken ben careyi daimi yatili olmakta bulmusum, haftasonlari bile okulda kaliyorum.
dunya iyisi bir cocuk tavladi beni yatili. sevgili olduk. her seyi beraber yapiyoruz. etut saatlerinde hep yalniz ikimiz onun sinifinda oturur, biraz ders calisir, biraz gulusur, biraz dertlesirdik. cok guzel bir sesi vardi. sik sik bana turkuler sarkilar soylerdi.
bir gun yine sinifta bas basayiz. bana ibrahim tatlises ten urfa nin etrafi turkusunu soylemeye basladi:
-ceylan gitme, seni avlarlar. annandan babandan ayri koyarlar.
ben aglamaya basladim. gozyaslarimi sildi. alnimdan optu.
-ben varim, burdayim, hep yanindayim.
gozyaslarim durdu. gulumsemeye basladim.
benim annemle babam yeni bosanmis. ıkisi de kendi aleminde. kimse ilgilenmiyor benle. ıstanbul da yasarken ben careyi daimi yatili olmakta bulmusum, haftasonlari bile okulda kaliyorum.
dunya iyisi bir cocuk tavladi beni yatili. sevgili olduk. her seyi beraber yapiyoruz. etut saatlerinde hep yalniz ikimiz onun sinifinda oturur, biraz ders calisir, biraz gulusur, biraz dertlesirdik. cok guzel bir sesi vardi. sik sik bana turkuler sarkilar soylerdi.
bir gun yine sinifta bas basayiz. bana ibrahim tatlises ten urfa nin etrafi turkusunu soylemeye basladi:
-ceylan gitme, seni avlarlar. annandan babandan ayri koyarlar.
ben aglamaya basladim. gozyaslarimi sildi. alnimdan optu.
-ben varim, burdayim, hep yanindayim.
gozyaslarim durdu. gulumsemeye basladim.
devamını gör...
9.
güçlü arkadaşlık bağlarının filizlendiği, öğrencileri hayata erkenden hazırlayan, bazen katı disiplin kuralları ile adeta cezaevi havası yayan, öğrencinin dershane, yemekhane, yatakhane arasında gidip geldiği eğitim kurumu.
devamını gör...