yazarların anlam veremediği olaylar

ağzımızla “hoh” yaptığımızda sıcak hava çıkarken “hüff” yaptığımızda soğu hava çıkması. ikisi de aynı yerden çıkıyor, nasıl karar veriyorlar sıcak mı soğuk mu çıkacaklarına merak ediyorum. şimdi gidip bu konu hakkında makale okuyacağım.

tenine cok hizli degdigi icin sicagi hissetmiyo olabilirsin ama uzmani degilim bos yorum yapiyor da olabillrm

gün içinde bazı kokular genzime yapışıyo ve her ne koklarsam - hatta her ne yersem - onun aroması geliyo yine damağıma.. hele ki sabah toplu taşımada varoşun biri parfümü boca ettiyse perişanlık.. şu an mesela genzimde hazır çekirdeği çıkarılmış dilimli zeytinlerin tadı var nöbet geçiriyorum..

"bilmem ne yapan/olan kız" başlığı açıp 2 entry girildikten sonra başka bir eylem için "bilmem ne yapan" kız başlığı açmak. komik değil, sohbet edilecek bir yanı yok, yorum yapılacak bir olay yok, bilgi verilecek bir durum yok... birkaç dakika arayla dizi dizi aynı tür başlıklar... anlam veremiyorum.

ilk tanıma cevaben; hohlayınca hava ağzımızı daha geniş bir şekilde açtığımız için doğrudan akciğerden geliyor. vücut ısımızla aynı havayı dışarı veriyoruz. üfleyince ağzımızı daha dar açıyoruz ve daha hızlı şekilde, küçük bir alandan geçen aynı hava dışarı çıkana kadar soğuyor.

anlam veremedim veremiyorum, insanlar yapıyor hep rol.
benim gibi iyiler sayıyor yerinde, kötüler alıyor hep yol.

bana sık sık birtakım şeyler gelir. mesela aniden gelen japonları övme isteği, geleneksel dönerci eleştirme günü gibi.

geçen gün özel sos ayağına dönercilere sallamıştım. yine büyük bir problemim var.
dönerci camiasını şok eden sözler!

sarma kağıdı...

ya kardeşim, birincisi döneri neden 1 kilometre uzunluğunda bir kağıda sarıyorsunuz? ikincisi ve en önemlisi neden yırtılmayan bir kağıda sarıyorsunuz?

benim düzenli olarak gittiğim parayı ödeyip döneri yiyemeden çıktığım dönerci var. usta diyorum şöyle iyice sar ki açamayayım yine yiyemeyeyim diyorum, tabii güzel abim diyor. adam suntaya sarmış ya, yırtılmıyor ki, buna keser lazım açmak için.

döneri açana kadar yoruluyorum. halsiz kalıyorum. büyük mücadele örneği sergiliyorum. etik kuralları asla çiğnemiyorum. kara kutudan daha sağlam bir şey varsa, o da dönercinin sarma kağıdıdır... katiyetle yırtılmaz, kopmaz, sünmez. ulan bari adına kağıt demeyin, insanlarla dalga geçmeyin, kağıt dediğin şey fıcırıt diye hemen yırtılır.

abi diyor döneri yememişsin yine diyor, kıyamadım diyorum.

e devlet bilgilerimiz çalındı mı ? çalınmadı mı ?

insanların hayatı çok kafaya takması

akp'ye oy verip ekonomiden şikayet etmek ama halen akp'yi desteklemek.

bundan çok var ve buna anlam veremiyorum. reisçi olduğu aleni, kendi de kabul ediyor, ülkenin halinden, pahalılıktan, maaş yetersizliğinden şikayet ediyor lakin akp'yi eleştirip, sandıkta hesap soracağım diyemiyor

bu nasıl bir akıl tutulması? bu nasıl bir tapınma? allah'a böyle kul olmadı bunlar.

böylesi bir tipin moron olması dışında bir ihtimal kalmıyor benim mantığıma göre.

ölseler de ülkenin her manada seviyesi biraz yükselse.

gün geçmiyor ki, ben yeni bir şeye daha anlam veremeyeyim.

engin jurnal gibiyim, tüm anlamsızlıklar beni buluyor.



şimdi hepimiz çelik'i biliyoruz, üçlü grup yaptıktan sonra solo çalışmalarıyla daha fazla ses getirdi pop camiasında.

şimdi ben çelik dinlemememe rağmen çelik'in tüm şarkılarını ezbere biliyorum... günlerdir bunun nasıl olabileceğini düşünüyorum...

efendime efeneyim mesela bir ateşteyim ateşte olsun, bir bu şehrin ışıklarının bir yanıp bir de sönmesi olsun, o gözler o kaşlar neye yarar olsun, ah cici kızın cicili bicili giyinmesi olsun, ne bileyim işte taa dongi dongi dongi dongi dongi dongi dooon'a kadar... bak şerefsiz evladıyım en az 20 şarkısı ezberimde.

şimdi hadise şurada sıkıntılı bir hal almaya başlıyor, ben adam akıllı oturup çelik dinlediğimi hatırlamıyorum ki? çelik hayranı filan değildim çocukken. sadece duyarak bu kadar şarkısı nasıl ezberlenir bir şarkıcının?

ben doğduğumda dedem kulağıma ezan okumak yerine çelik şarkıları mı okumuş ne yapmış a.?

düşünsene yani dede bebeği kucağına alıyor, aile bireyleri sanıyor ki içeride kulağına ezan okuyor, halbuki dede meyhaneci sarhoşum bu gece aşığım aşık çal bu gece okuyor... ulan bu torununa yapılır mı be?

allah rahmet etsin günahını almak istemiyorum ama aklıma başka şey gelmiyor...

benim derdimden muzdarip olan varsa onlarla çelikbadi olmak isterim...

gerçekten ama gerçekten çok şaşırdığım, başlığına tekrar yazmak istemediğim ve mevcut girdime not koymak istemediğim bir şey oldu.

hediyenin geri istenebilir bir şey olduğunu okudum. buna maruz kalan insanları, bunu isteyen insanları gördüm.

avrupa yakasında'ki selin gibiyim, oha filan oldum.

birtakım hediye başlıklarına hediyeyle alakadar düşüncelerimi deklare etmiştim.

hediye verilen şey, ödünç değildir. emaneten verilmez. o hediye artık o kişinindir. onun malı olur.

istemek geri? ver demek?

fransızlar kalmaz benim kadar fransız, bu mevzuya.

bir insan, bir insana verdiği hediyeyi, hangi yüzle geri ister?

nasıl ilişkiler bunlar?

şerefime kuranıma dumur oldum. ve şükretttim bu yaşıma kadar böyle bir şey yaşamadığım için.

mitinge gitmek. bir insan neden mitinge gider hiç anlam veremiyorum. hiç zevkli, eğlenceli bir şey gibi durmuyor.

fesli deli hayranlarına bir türlü anlam veremiyorum.

ya kardeşim çok enteresan ya.

şimdi bak mekana gitmişsin hanımefendiyle, artık yani ilhan irem şarkısı gibi, olanlar olmuş, fırını yakmışsın ısınsın diye, mercimekler fırına gireceği ânı bekliyor... dördüncü ya da beşinci buluşma, içten içe ikiniz de diyorsunuz, "şuna yakınlaşsam mı artık, ay kuruduk anacım..." diyorsunuz.

hanımefendi/beyefendi, sen kalk git karşısına otur, yan yana oturmak varken.

kardeşim oldu olacak birimiz 3 masa arkaya oturalım, birbirimize kağıtlar yazalım, uçak yapıp birbirimize atalım, açıp okuyalım, böyle muhabbet edelim.

bazan diyesim geliyor, böyle karşı karşıya oturmuş kikir kikir kikirdiyorlar, kız saçlarını atıyor, oğlan yerinde duramıyor,

diyesim geliyor,

+bana bakın! siz n'apıyorsunuz böyle!
-ne yapıyoruz ya?
+kızım girsene şu oğlanın yamacına. bana bak sakallı çocuk! "gelsene yanıma..." desene! ne biçim gençsiniz, az temas hastası olun, bak ilerde temas istesen de iş içten geçer, çayın altı kaynıyorken içeceksın...

diyesim geliyor.

askerlik arkadaşı gibi oturmuşlar, ay içim şişti ya.

olay denemez ama aşırı saçma oluşuyla burada.

bir litre benzin bir litre biradan nasıl daha ucuz olabilir lan?

sakal tıraşı olduktan sonra yüze şap şap kolonya sürmek.



bence regl açısı abartiliyor, bu ilk temasta çok daha acı... *

tıraş olduktan sonra yüzüme alkol içeren hiçbir şey sürmem. can vermeye çalışan erol taş gibi, hıııhığaaaaaa diye nida attırıyor.

sanki kahpe bizans imparatoruyum da, nihayetinde battal gazi 13 yerimden kılıçlamış beni.

bir sağ surlara yatıyorum bir sol surlara. merdivenlerden yuvalanıp ayağa kalkıyorum, battal gazi bir tane daha saplıyor, haydi tekrar yat kalk. lan bırak da ölelim rahat rahat ya. sokup sokup durma.

abicim sonra bu kolonya bebek poposuna dönen cildi tahriş ediyor, kızartıyor, kızarmış piliç gibi oluyorsun. *

ben hemen hemen gündelik tıraş olduğumdan ötürü, dedim benim çektiğim acılar bana yeter. kolonyayı 16 yaşımda bıraktım.

masoşikliğin alemi yok.

birine bir şey izleteceksin mesela o video açılmaz. bir şey göstereceksin o açılmaz. özellikle pc de yapacağın işlerde her zaman açılan şey açılmaz. kapat aç, 1 dk sonra dene olur.

güzel salata yapmanın wow dedirten bir çekiciliği varmış, buna yıllardır mana bulamıyorum, resmen lüzumsuz bir şov, adeta aldatmaca, yatakta sıradan mutfakta beceriksiz insan övünmesi.

şu sahtekârlığa son verelim. ben artık "çok güzel meze yaparım" diyen karıya da düşmüyorum, insanlar sahte.

şimdi bu salata işi hakikaten tesirli. epey olduydu, burada tablacı salatası şöyle olur böyle olur dedim sadece, bak yapmadım bile, anında 3 sözlük kızı 1 sözlük abilası ve 1 sözlük erkeği düştüydü. erkeğe hoşt, diğerlerine de benden sana yar olmaz çektik tabii ki.

özür dileyecek raddeye geldim. abicim yaylaya soğuk içim çıkılmaz mı ya? bana bunun cevabını biri versin.

yaylaya çıkıp da dandik bir triko gitmeyeceksek, niye çıktık?

soğuk olduğu için çıkmaz mıyız?

şu 3 günlük dünyada, bulduğu her fırsatta başkalarını aşağılayan kibirli insanlara anlam veremiyorum. merak ediyorum, amaçları nedir diye? bir insan neden kendisi gibi olmayanları aşağılamaya çalışır ki?