yazarların itiraf köşesi
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
265
266
267
268
269
270
271
272
273
274
275
276
277
278
279
280
281
282
283
284
285
286
287
288
289
290
291
292
293
294
295
296
297
298
başlık "mırmır" tarafından 14.11.2020 21:09 tarihinde açılmıştır.
1501.
mutluluğa bir adım kala yaşıyoruz… ama neden kala da mutlu değil ?
günler akıp gidiyor. zaman anlayamadığımız kadar hızlı. bu tempoya ayak uydurmak için elimizden geleni yapıyoruz. koşturma içerisinde gözden kaçırdığımız aslında fark etsek hayatımızı güzelleştirecek öyle güzel sırlar var ki. hepimiz biliyoruz bunları. yapıyor muyuz? muallak. bazen gözden kaçıyor, bazen önemsenmiyor, bazen hayatın ağır yükü altında aklımıza bile gelmiyor bunların bize katacakları.
gülümsemiyoruz mesela doyasıya… neden? o mucizevi tılsımı yaysak ya etrafımıza. sabah kalktığımızda yüzümüzü yıkarken tebessüm etsek ya aynaya, ev halkına, ekmek aldığımız bakkal amcaya, kedilere, köpeklere, kuşlara, bindiğimiz dolmuşun şoförüne, yanımıza oturan yaşlı teyzeye, mesai arkadaşlarımıza… bütün bir günü kurtarabilir o aynada gördüğünüz tebessüm ve işin ilginci sadece sizinkini değil. gülümsemek bulaşıcıdır unutmayın ve etkisi buzları eritebilir.
hoş görsek! bırakın çocuğunuz çocukluğunu yapsın, kızmayın hemen. yıkmayın o minnacık yüreğin sizin merhametinize olan inancını. arkadaşınız boşboğazlık mı yaptı, çatın kaşlarınızı belki ama uzatmayın. zedelemeyin arkadaşlığın görünmez bağlarını. eşiniz, sevgiliniz sizi üzecek bir davranışta mı bulundu alın karşınıza konuşun. atmayın içinize, büyütmeyin olayları, derin yaralara çevirmeyin. sevgiden daha yüksek çıkmasın o sorunun sesi. köprüleri atacak kıvama gelmeden bakın gözlerine ilk günkü kadar çok seviyorsunuz yine… insanlardan hoş görüyü esirgemeyin. gereksiz tatsızlıklar ilk önce sizin canınızı sıkar. sonra yine sizin… kin tutmayın. içinizde biriktirdiğiniz bu duygu sizi günden güne kemirir. insanlar için besleyeceğiniz güzel duyguların da önüne geçer. affedin, affetmenin verdiği o huzura erişin. gerektiğinde özür dileyin. korkmayın, küçültmez sizi. değer verdiğinizi gösterin onlara. özür dilemenin verdiği hazzı ilk siz yaşayın ,pişmanlığı karşıdakine bırakın. teşekkür edin. yanınızda oldukları için, sizi sevdikleri için, destek oldukları için… gösterin minnetinizi ,yeri geldiğinde taktir edin. taktir edilmenin verdiği duyguyla daha da sağlamlaşacaktır o dostluk, arkadaşlık ,sevgi ,saygı…
ön yargılarınızı saklayın sandıklara. bu bir erdem değil. sizin sandığınızdan çok başka çıkabilir her şey. her zaman bir örneğiyle karşılaşmışsınızdır. ‘işe yaramaz’ dediğiniz gelir en zor anınızda size destek olur. ‘vay be adam gibi adam’ dersinizde akşamına kalmaz soytarılığının ilanı. herkese bir şans verin. kimseden selamınızı esirgemeyin. selam muhabbetin başlangıcıdır. kalpteki sevgiyi ateşler. kalbinizde biriktirdiğiniz her sevgi kötü duyguların kalpten tasfiyesini sağlar. kalbi temizler.
yardım sevin! evet doğru anladınız. gerektiğinde yardım edilmesine izin verin. her şeyi bilmek zorunda değilsiniz, bilmeyin zaten. küçük dağları ben yarattım edasıyla, her şeyi ben bilirim moduyla konuşmayın insanlarla. insan yalnız bir varlık değil, bu doğasına uygun değil. bırakın size de yardım etsinler. hem emin olun bu sizi insanların gözünde daha da yüceltecektir. insanlarla konuşun, paylaşın, yardım isteyin, sorun, girmek isteyenleri hayatınıza buyur edin. duvarlar, ben biliyorumlar sizi çok daha yorar. eğer bir kabuğa ihtiyacımız olsaydı çekilmemiz gereken, bir ksmlumbağa gibi kabuklu doğardık. biz sosyal bir varlığız. paylaştıkça mutlu olur. yardım aldıkça yardım etmenin güzelliğine varırız. yardım ettikçe insanlığımızla gurur duyar iç huzura yavaş yavaş yaklaşırız.
kendiniz olun. birileri için eğilip bükülmeyin. ya da birilerine benzemeye çalışmayın, herkes kendi kabında güzeldir. kıyaslamayın kendinizi başkalarıyla. ailelerin, çevrenin başlattığı ‘şu şöyle oldu sen hala bir baltaya sap olamadın’ saplığından kurtarın kendinizi. bir kıyas yapacaksanız sizden daha zor durumda olanları düşünün. itilen kakılan en yakınları tarafından bile sevilmeyenleri getirin gözünüzün önüne. bir eviniz, bir aileniz, bir işiniz olduğunu sağlıklı bir ömre sahip olduğunuzu görün.
‘ne demek istedi?’, ‘neden öyle baktı?’ lardan kurtarın kendinizi. bırakın ne demek istediğini siz ne hissediyorsunuz nasıl mutlusunuz ona bakın. size iyi gelmeyen insanlarla ilişkinizi bir kez daha gözden geçirin. haset, kıskanç, çıkarcı, kendinden başka kimseye yararı olmayan ve her fırsatta laflarıyla karşısındakini iğneleyen insanlardan imkan buldukça uzak durun. selamdan öteye geçmemeye çalışın. kendi ruh sağlığınızı ruh sağlığı sağlam olmayan insanlar için bozmayın. hayır demeyi öğrenin. her şeye evet demek, her söyleneni kabul etmek sizi mutlu etmez aksine bir süre sonra mutsuzluğa kapılar açar. içinizde tarifi zor bir tatminsizlik oluşur. ortayı bulmaya çalışsanız da bunu kendinize zarar vermeden yapmaya çalışın.
açık arayıp sürekli hata kollayan insanlar bir süre sonra hiçbir şekilde memnun olmamaya başlar. bunu alışkanlık haline getiren insanlar iç huzurlarını kaybederler. psikiyatrist martin seligman’a göre örneğin vergi müfettişleri günlerini evrakların aralarında açık arayarak geçirdiklerinden evlerine dönünce de özel hayatlarında açık aramaya başlarlar. aynı durum avukatlarda da vardır. bazen bazı durumlarda açıkları görüp insanları eleştirebiliyoruz fakat zamanla bu durum alışkanlık halini alabilir ve insanlar tarafından sevilmeyen ve insanları sevemeyen bir insana dönüşürüz.
evet bir idealiniz olsun ama o ideal olmazsa olmazınız olmasın. gelecek kaygısıyla korkusuyla anı yaşamaktan alı koymasın bizleri. sahip olmak istediklerinize odaklanıp sahip olduklarınızı göz ardı etmeyin o ideal uğruna. sahip olduğunuz her neyse sarılın sıkı sıkı. kıymet bilin. ben içimden seviyorum demeyin, karşınızdakine de yansıtın bunu. durup dururken seni seviyorum, iyi ki varsın deyin ve yaşatın bunu hareketlerinizle. güçlendirin ilişkinizi. çevresindekilerle ilişkileri iyi olan insanlar daha çok mutludurlar. daha çok sevilirler. hayatının her anına her yerine yansır bu durum.
başka uğraşlar bulun kendinize. iş ev arasında mekik dokurken hayatın güzelliklerinden uzaklaşırsınız. negatif enerjinizi atamazsınız. örneğin evde olan bir olay işinize, işte olanda evinize yansır. sizi oyalayacak, kafanızı meşgul edecek, negatif enerjinizi atacak ,hayata daha pozitif bakmanızı sağlayacak bir hobi edinin kendinize. kitap okuyun, başka dünyaların kaplarını açın. yazı yazın, içinizdeki tüm duyguları buna yansıtın, dışarıya taşmasın. kurslara gidin. sosyal etkinliklere katılın. dünyanızı ve bakış açınızı küçültmeyin. hayatımız zaten çok fazla stresli ve sıkıntılı. bunun farkında olup daha eğlenceli tercihlerde bulunun. misal dram filmlerini bırakın bir kenara, entrikalı dizilerle meşgul etmeyin kafanızı, içinizi karartan müzikleri silin gitsin. keyif almak için yaptıklarınız içinizi bulandırmasın bari. mutlu bir yaşam sizi mutlu eden uğraşlardan geçer hüzünlendirenlerden değil.
dua edin. ya da iyi dilekler sunun inandığınız her neyse ona. içinize dolan huzuru o zaman görün işte. mutluluğun asıl kaynağına yönelin. kendinizi yalnız mı hissediyorsunuz açın ellerinizi silinsin o kimsesizlik duygusu. konuşun anlatın içimizi dökün.
baharın rehaveti mi sardı bilinmez herkeste bir huzursuzluk herkeste bir mutsuzluk. sağım solum solgun yüzler… mutlu olduğumuzu bilmediğimiz için mutsuzuz aslında çoğu zaman. hayat o kadar hızlı akıyor ki koşturmacada kendimizi unutuyoruz. sonrası ani bir patlama. ‘neden mutsuzum? , aslında hiçte mutsuz değildim, ne oldu birden?’ söylemleri. yol alırken yaptıklarımıza ya da yapmadıklarımıza dikkat etmeyip sonradan geldiğimiz noktaya şaşırıyoruz. geri dönüş ise bayağı meşakkatli ya kendimizden ya da çevremizden taviz veriyoruz eskiye dönebilmek için. tüm tabiat yenileniyor şimdilerde. ağaçlar filizleniyor, çiçekler tomurcuklanıyor, hayvanlar daha bir neşeli koşturuyor sanki biz neden yenilenmeyelim? neden atmayalım üzerimizde ki ölü toprağı? haydi sıvayın kolları! güzel düşünün, güzeli düşünün tüm mutluluklar sizin olsun… bu bahar yeni bir ‘mutluluk’ olsun…
05.04.2015
bir yerel gazetede yayınlanan köşe yazım.
sonra anlaşamam bazı nedenlerden iptal oldu ve tüm yazılarımı kaldırtmıştım. arvişde buldum az önce. aslında biraz sevindim ve güldüm halime. nasıl sevgi pıtırcığı bir kalple yazılmış ah canım kendim.
neysem zaten yeterince uzun okunacak mı o bile meçhul. daha fazla uzatmayalım.
günler akıp gidiyor. zaman anlayamadığımız kadar hızlı. bu tempoya ayak uydurmak için elimizden geleni yapıyoruz. koşturma içerisinde gözden kaçırdığımız aslında fark etsek hayatımızı güzelleştirecek öyle güzel sırlar var ki. hepimiz biliyoruz bunları. yapıyor muyuz? muallak. bazen gözden kaçıyor, bazen önemsenmiyor, bazen hayatın ağır yükü altında aklımıza bile gelmiyor bunların bize katacakları.
gülümsemiyoruz mesela doyasıya… neden? o mucizevi tılsımı yaysak ya etrafımıza. sabah kalktığımızda yüzümüzü yıkarken tebessüm etsek ya aynaya, ev halkına, ekmek aldığımız bakkal amcaya, kedilere, köpeklere, kuşlara, bindiğimiz dolmuşun şoförüne, yanımıza oturan yaşlı teyzeye, mesai arkadaşlarımıza… bütün bir günü kurtarabilir o aynada gördüğünüz tebessüm ve işin ilginci sadece sizinkini değil. gülümsemek bulaşıcıdır unutmayın ve etkisi buzları eritebilir.
hoş görsek! bırakın çocuğunuz çocukluğunu yapsın, kızmayın hemen. yıkmayın o minnacık yüreğin sizin merhametinize olan inancını. arkadaşınız boşboğazlık mı yaptı, çatın kaşlarınızı belki ama uzatmayın. zedelemeyin arkadaşlığın görünmez bağlarını. eşiniz, sevgiliniz sizi üzecek bir davranışta mı bulundu alın karşınıza konuşun. atmayın içinize, büyütmeyin olayları, derin yaralara çevirmeyin. sevgiden daha yüksek çıkmasın o sorunun sesi. köprüleri atacak kıvama gelmeden bakın gözlerine ilk günkü kadar çok seviyorsunuz yine… insanlardan hoş görüyü esirgemeyin. gereksiz tatsızlıklar ilk önce sizin canınızı sıkar. sonra yine sizin… kin tutmayın. içinizde biriktirdiğiniz bu duygu sizi günden güne kemirir. insanlar için besleyeceğiniz güzel duyguların da önüne geçer. affedin, affetmenin verdiği o huzura erişin. gerektiğinde özür dileyin. korkmayın, küçültmez sizi. değer verdiğinizi gösterin onlara. özür dilemenin verdiği hazzı ilk siz yaşayın ,pişmanlığı karşıdakine bırakın. teşekkür edin. yanınızda oldukları için, sizi sevdikleri için, destek oldukları için… gösterin minnetinizi ,yeri geldiğinde taktir edin. taktir edilmenin verdiği duyguyla daha da sağlamlaşacaktır o dostluk, arkadaşlık ,sevgi ,saygı…
ön yargılarınızı saklayın sandıklara. bu bir erdem değil. sizin sandığınızdan çok başka çıkabilir her şey. her zaman bir örneğiyle karşılaşmışsınızdır. ‘işe yaramaz’ dediğiniz gelir en zor anınızda size destek olur. ‘vay be adam gibi adam’ dersinizde akşamına kalmaz soytarılığının ilanı. herkese bir şans verin. kimseden selamınızı esirgemeyin. selam muhabbetin başlangıcıdır. kalpteki sevgiyi ateşler. kalbinizde biriktirdiğiniz her sevgi kötü duyguların kalpten tasfiyesini sağlar. kalbi temizler.
yardım sevin! evet doğru anladınız. gerektiğinde yardım edilmesine izin verin. her şeyi bilmek zorunda değilsiniz, bilmeyin zaten. küçük dağları ben yarattım edasıyla, her şeyi ben bilirim moduyla konuşmayın insanlarla. insan yalnız bir varlık değil, bu doğasına uygun değil. bırakın size de yardım etsinler. hem emin olun bu sizi insanların gözünde daha da yüceltecektir. insanlarla konuşun, paylaşın, yardım isteyin, sorun, girmek isteyenleri hayatınıza buyur edin. duvarlar, ben biliyorumlar sizi çok daha yorar. eğer bir kabuğa ihtiyacımız olsaydı çekilmemiz gereken, bir ksmlumbağa gibi kabuklu doğardık. biz sosyal bir varlığız. paylaştıkça mutlu olur. yardım aldıkça yardım etmenin güzelliğine varırız. yardım ettikçe insanlığımızla gurur duyar iç huzura yavaş yavaş yaklaşırız.
kendiniz olun. birileri için eğilip bükülmeyin. ya da birilerine benzemeye çalışmayın, herkes kendi kabında güzeldir. kıyaslamayın kendinizi başkalarıyla. ailelerin, çevrenin başlattığı ‘şu şöyle oldu sen hala bir baltaya sap olamadın’ saplığından kurtarın kendinizi. bir kıyas yapacaksanız sizden daha zor durumda olanları düşünün. itilen kakılan en yakınları tarafından bile sevilmeyenleri getirin gözünüzün önüne. bir eviniz, bir aileniz, bir işiniz olduğunu sağlıklı bir ömre sahip olduğunuzu görün.
‘ne demek istedi?’, ‘neden öyle baktı?’ lardan kurtarın kendinizi. bırakın ne demek istediğini siz ne hissediyorsunuz nasıl mutlusunuz ona bakın. size iyi gelmeyen insanlarla ilişkinizi bir kez daha gözden geçirin. haset, kıskanç, çıkarcı, kendinden başka kimseye yararı olmayan ve her fırsatta laflarıyla karşısındakini iğneleyen insanlardan imkan buldukça uzak durun. selamdan öteye geçmemeye çalışın. kendi ruh sağlığınızı ruh sağlığı sağlam olmayan insanlar için bozmayın. hayır demeyi öğrenin. her şeye evet demek, her söyleneni kabul etmek sizi mutlu etmez aksine bir süre sonra mutsuzluğa kapılar açar. içinizde tarifi zor bir tatminsizlik oluşur. ortayı bulmaya çalışsanız da bunu kendinize zarar vermeden yapmaya çalışın.
açık arayıp sürekli hata kollayan insanlar bir süre sonra hiçbir şekilde memnun olmamaya başlar. bunu alışkanlık haline getiren insanlar iç huzurlarını kaybederler. psikiyatrist martin seligman’a göre örneğin vergi müfettişleri günlerini evrakların aralarında açık arayarak geçirdiklerinden evlerine dönünce de özel hayatlarında açık aramaya başlarlar. aynı durum avukatlarda da vardır. bazen bazı durumlarda açıkları görüp insanları eleştirebiliyoruz fakat zamanla bu durum alışkanlık halini alabilir ve insanlar tarafından sevilmeyen ve insanları sevemeyen bir insana dönüşürüz.
evet bir idealiniz olsun ama o ideal olmazsa olmazınız olmasın. gelecek kaygısıyla korkusuyla anı yaşamaktan alı koymasın bizleri. sahip olmak istediklerinize odaklanıp sahip olduklarınızı göz ardı etmeyin o ideal uğruna. sahip olduğunuz her neyse sarılın sıkı sıkı. kıymet bilin. ben içimden seviyorum demeyin, karşınızdakine de yansıtın bunu. durup dururken seni seviyorum, iyi ki varsın deyin ve yaşatın bunu hareketlerinizle. güçlendirin ilişkinizi. çevresindekilerle ilişkileri iyi olan insanlar daha çok mutludurlar. daha çok sevilirler. hayatının her anına her yerine yansır bu durum.
başka uğraşlar bulun kendinize. iş ev arasında mekik dokurken hayatın güzelliklerinden uzaklaşırsınız. negatif enerjinizi atamazsınız. örneğin evde olan bir olay işinize, işte olanda evinize yansır. sizi oyalayacak, kafanızı meşgul edecek, negatif enerjinizi atacak ,hayata daha pozitif bakmanızı sağlayacak bir hobi edinin kendinize. kitap okuyun, başka dünyaların kaplarını açın. yazı yazın, içinizdeki tüm duyguları buna yansıtın, dışarıya taşmasın. kurslara gidin. sosyal etkinliklere katılın. dünyanızı ve bakış açınızı küçültmeyin. hayatımız zaten çok fazla stresli ve sıkıntılı. bunun farkında olup daha eğlenceli tercihlerde bulunun. misal dram filmlerini bırakın bir kenara, entrikalı dizilerle meşgul etmeyin kafanızı, içinizi karartan müzikleri silin gitsin. keyif almak için yaptıklarınız içinizi bulandırmasın bari. mutlu bir yaşam sizi mutlu eden uğraşlardan geçer hüzünlendirenlerden değil.
dua edin. ya da iyi dilekler sunun inandığınız her neyse ona. içinize dolan huzuru o zaman görün işte. mutluluğun asıl kaynağına yönelin. kendinizi yalnız mı hissediyorsunuz açın ellerinizi silinsin o kimsesizlik duygusu. konuşun anlatın içimizi dökün.
baharın rehaveti mi sardı bilinmez herkeste bir huzursuzluk herkeste bir mutsuzluk. sağım solum solgun yüzler… mutlu olduğumuzu bilmediğimiz için mutsuzuz aslında çoğu zaman. hayat o kadar hızlı akıyor ki koşturmacada kendimizi unutuyoruz. sonrası ani bir patlama. ‘neden mutsuzum? , aslında hiçte mutsuz değildim, ne oldu birden?’ söylemleri. yol alırken yaptıklarımıza ya da yapmadıklarımıza dikkat etmeyip sonradan geldiğimiz noktaya şaşırıyoruz. geri dönüş ise bayağı meşakkatli ya kendimizden ya da çevremizden taviz veriyoruz eskiye dönebilmek için. tüm tabiat yenileniyor şimdilerde. ağaçlar filizleniyor, çiçekler tomurcuklanıyor, hayvanlar daha bir neşeli koşturuyor sanki biz neden yenilenmeyelim? neden atmayalım üzerimizde ki ölü toprağı? haydi sıvayın kolları! güzel düşünün, güzeli düşünün tüm mutluluklar sizin olsun… bu bahar yeni bir ‘mutluluk’ olsun…
05.04.2015
bir yerel gazetede yayınlanan köşe yazım.
sonra anlaşamam bazı nedenlerden iptal oldu ve tüm yazılarımı kaldırtmıştım. arvişde buldum az önce. aslında biraz sevindim ve güldüm halime. nasıl sevgi pıtırcığı bir kalple yazılmış ah canım kendim.
neysem zaten yeterince uzun okunacak mı o bile meçhul. daha fazla uzatmayalım.
devamını gör...
1502.
küçük kardeşe büyük bir hayat dersi!
küçük bir çocukken abim radyodan dinlediği bir olayı anlatmıştı. bir genç otobüste yolculuk yaparken yanına orta yaşlı bir kadın oturur. bir süre sonra gence saati sorar. saati söyledikten sonra gencin gözü kadının kolundaki saate takılır. kadın fark eder ve saatinin yanlış olduğunu ayarlamayı bilmediğini söyler. genç şaşırır. ‘ama nasıl olur, saat ayarlamayı herkes bilir’ der ve hafiften kadını küçümser bir gülücük atar. kadın mahçup bir edayla ‘ona henüz sıra gelmedi’ der. sohbete başlarlar genç artık daha çok şaşkındır. kadının çok iyi bir üniversitede profesör olduğunu öğrenir. ve ekler kadın; ‘o kadar yoğun bir hayatım oldu ki böyle ufak ayrıntıları öğrenmeye zamanım olmadı. bunlara kafa yoramadım. evdeki tv’yi açamıyorum. telefonumun bazı ayarlarını beceremiyorum hala. aile toplantılarında anlatılan uzaktan akrabanın kızının, oğlunun maceraları ilgimi çekmiyor. kazara gittiğim düğünlerde ki kıyafet şaşasına yetişemiyorum. işin özü ufak şeylere yetişemiyorum. geri kalıyorum. o kadar yıl okudum, o kadar kitap yazdım, onca derse girdim, konferans verdim… gel gelelim hayatın detaylarına yetişemedim…’
abim bu hikayeyi bana ben çok ufakken anlatmıştı. daha o yaşta anlamamı istiyordu. küçük insanların küçük olaylarla ilgileneceğini. eğer büyük insan olmak istiyorsan hedeflerin büyük olsun diyordu. bazen rastgele bir hikaye, bir mimik, bir hareketin nasihatten daha çok işe yarayacağını biliyordu. gözlerimin içine bakıp ‘ya gördün mü koca prof. saat ayarlayamıyor’ diyordu. ayıplamıyor özendiriyordu. tabi bu şu demek değil. bırakın saatler ayarsız kalsın, tv’ler açılmasın bu işin özünü kavramak amaçlı anlatılmış bir hikaye . asıl mesele şuydu. küçük olayların gölgesinden sıyrılırsan büyük insan olursun. ya da o büyük saydığın hedeflere ulaşırsın.
birde işin küçük insanlar boyutu var. tabi ben şimdi kimseye küçük insan yaftası vurmayacağım. biliyorum ki küçük insan yok. küçük hedefler, küçük amaçlar, küçük uğraşlar, küçük dünyalar var… bunları küçük kılan düşüncelerimiz. kendi hayatımızı kendimiz küçültüyoruz çoğu zaman. bir arkadaşımız iş hayatında bir başarımı elde etmiş onunla mutlu olmak yerine onu delice kıskanmak küçüklük. komşumuz bir araba mı almış hayırlı olsun komşum demek yerine ala ala şu kıytırık arabayı almış bizim jep’in çeyreği bile etmez demek küçüklük. iş yerinizde yeni başlayan iş arkadaşınıza işi öğretmek, destek olmak yerine bilgi saklamak açık aramak küçüklük. akrabalarla, komşularla iyi geçinip aile gibi olmak varken onun lafını buna bununkini şuna taşımak küçüklük. herkesle anlaşamazsın tabi, bunu kimse beceremez ama senin düşmanın bellediğinin dostunun aklını çelmeye çalışmak, düşmanının düşmanıyla dost olmaya çalışmak küçüklük.
bile isteye niyetliyse bir insan küçük davranmaya yapacak bir şey yoktur. ama bazen insan tamamıyla içten taşan duygularla hareket eder işte buradaki büyüklük bunu fark edip duygularına hakim olup doğruyu fark etmektir. duygular bizi değil biz onları yönetmeliyiz. kontrol bizde olmazsa duygu yoğunluğu ve karışıklığıyla baş edemeyip hem kendi canımızı hem de çevremizdekilerin canlarını fena yakabiliriz.
abim büyüdüğümde küçük heveslere, küçük hesaplara, küçük duygulara kapılabileceğimi düşünmüş ya da çevremdekilerin bu tarz yönelişlerde bulunup beni üzebileceklerini hissetmiş olmalı. erken bir uyarıyla beni gerçek dünyaya hazırlamaya çalıştığı çok açık.
aldanma! aldırma! sen hedefini belirle koş koşabildiğin kadar. yanında olanlar seninle, olmayanlar geride kalır… büyük ol! büyüklük yap! belki dünyayı değiştiremezsin. ama dünyanı ve çevrendekilerin dünyasını değiştirebilirsin. tıpkı abimin kendi dünyasını ve benim dünyamı değiştirdiği gibi. teşekkürler abim. güzel uyu…
05.15.2015 yerel bir gazetedeki köşe yazım.
şuan yayında değil.
küçük bir çocukken abim radyodan dinlediği bir olayı anlatmıştı. bir genç otobüste yolculuk yaparken yanına orta yaşlı bir kadın oturur. bir süre sonra gence saati sorar. saati söyledikten sonra gencin gözü kadının kolundaki saate takılır. kadın fark eder ve saatinin yanlış olduğunu ayarlamayı bilmediğini söyler. genç şaşırır. ‘ama nasıl olur, saat ayarlamayı herkes bilir’ der ve hafiften kadını küçümser bir gülücük atar. kadın mahçup bir edayla ‘ona henüz sıra gelmedi’ der. sohbete başlarlar genç artık daha çok şaşkındır. kadının çok iyi bir üniversitede profesör olduğunu öğrenir. ve ekler kadın; ‘o kadar yoğun bir hayatım oldu ki böyle ufak ayrıntıları öğrenmeye zamanım olmadı. bunlara kafa yoramadım. evdeki tv’yi açamıyorum. telefonumun bazı ayarlarını beceremiyorum hala. aile toplantılarında anlatılan uzaktan akrabanın kızının, oğlunun maceraları ilgimi çekmiyor. kazara gittiğim düğünlerde ki kıyafet şaşasına yetişemiyorum. işin özü ufak şeylere yetişemiyorum. geri kalıyorum. o kadar yıl okudum, o kadar kitap yazdım, onca derse girdim, konferans verdim… gel gelelim hayatın detaylarına yetişemedim…’
abim bu hikayeyi bana ben çok ufakken anlatmıştı. daha o yaşta anlamamı istiyordu. küçük insanların küçük olaylarla ilgileneceğini. eğer büyük insan olmak istiyorsan hedeflerin büyük olsun diyordu. bazen rastgele bir hikaye, bir mimik, bir hareketin nasihatten daha çok işe yarayacağını biliyordu. gözlerimin içine bakıp ‘ya gördün mü koca prof. saat ayarlayamıyor’ diyordu. ayıplamıyor özendiriyordu. tabi bu şu demek değil. bırakın saatler ayarsız kalsın, tv’ler açılmasın bu işin özünü kavramak amaçlı anlatılmış bir hikaye . asıl mesele şuydu. küçük olayların gölgesinden sıyrılırsan büyük insan olursun. ya da o büyük saydığın hedeflere ulaşırsın.
birde işin küçük insanlar boyutu var. tabi ben şimdi kimseye küçük insan yaftası vurmayacağım. biliyorum ki küçük insan yok. küçük hedefler, küçük amaçlar, küçük uğraşlar, küçük dünyalar var… bunları küçük kılan düşüncelerimiz. kendi hayatımızı kendimiz küçültüyoruz çoğu zaman. bir arkadaşımız iş hayatında bir başarımı elde etmiş onunla mutlu olmak yerine onu delice kıskanmak küçüklük. komşumuz bir araba mı almış hayırlı olsun komşum demek yerine ala ala şu kıytırık arabayı almış bizim jep’in çeyreği bile etmez demek küçüklük. iş yerinizde yeni başlayan iş arkadaşınıza işi öğretmek, destek olmak yerine bilgi saklamak açık aramak küçüklük. akrabalarla, komşularla iyi geçinip aile gibi olmak varken onun lafını buna bununkini şuna taşımak küçüklük. herkesle anlaşamazsın tabi, bunu kimse beceremez ama senin düşmanın bellediğinin dostunun aklını çelmeye çalışmak, düşmanının düşmanıyla dost olmaya çalışmak küçüklük.
bile isteye niyetliyse bir insan küçük davranmaya yapacak bir şey yoktur. ama bazen insan tamamıyla içten taşan duygularla hareket eder işte buradaki büyüklük bunu fark edip duygularına hakim olup doğruyu fark etmektir. duygular bizi değil biz onları yönetmeliyiz. kontrol bizde olmazsa duygu yoğunluğu ve karışıklığıyla baş edemeyip hem kendi canımızı hem de çevremizdekilerin canlarını fena yakabiliriz.
abim büyüdüğümde küçük heveslere, küçük hesaplara, küçük duygulara kapılabileceğimi düşünmüş ya da çevremdekilerin bu tarz yönelişlerde bulunup beni üzebileceklerini hissetmiş olmalı. erken bir uyarıyla beni gerçek dünyaya hazırlamaya çalıştığı çok açık.
aldanma! aldırma! sen hedefini belirle koş koşabildiğin kadar. yanında olanlar seninle, olmayanlar geride kalır… büyük ol! büyüklük yap! belki dünyayı değiştiremezsin. ama dünyanı ve çevrendekilerin dünyasını değiştirebilirsin. tıpkı abimin kendi dünyasını ve benim dünyamı değiştirdiği gibi. teşekkürler abim. güzel uyu…
05.15.2015 yerel bir gazetedeki köşe yazım.
şuan yayında değil.
devamını gör...
1503.
bazen kapağında 5. sınıf fotom ve altında bu günlüğü izinsiz okumayın yazılı günlüğümu üzerinden 10 sene geçmesine rağmen açar okur, şimdiki halimden de notlar alarak o küçük halime duygulanıp aglarim. sanki beraber oturmusuz ben okuyorum o küçük kiz beni dinliyor. hemen yanı basimda beni izliyor. her sayfada o küçük beni tekrar tekrar severim. yazdığım bazı cümlelerde gerçekten kocaman olmama rağmen hala çocuk gibi ağlarım. muhtemelen bir 10 sene sonra da o küçük benle birlikte oturup o günlüğü gözlerim dolu dolu okuyacagim. değişik bir terapi.
devamını gör...
1504.
çamur gibi yaptığın kahveni bile özledim.
devamını gör...
1505.
dün gece beni birasının yanına ince ince doğrayıp meze yapan kadın az önce arayıp o melek(!) gibi sesi ile halimi hatırımı sorup günaydın dedi, bağzı kadınlar çok zalim!*
devamını gör...
1506.
bu soruyu ilk defa en yakın kadın arkadaşıma sordum. neden kimse bana aşık olmuyor?. normalde bu durum umurumda pek değil. sadece meraktan sordum. kadınlar senin gibi erkeklerden korkar dedi. harika bir adamsın. fazlasıyla sevilmeyi hakediyorsun. hatta ideal erkeksin bile diyebilirim. ancak öyle bir sınırın var ki aslında sınır değil sen kapıları kapatıp kilidi vurup o anahtarı kırmış bir insansın. lütfen şu sertliğini hata affetmez yaşam tarzını geriye çek. hiç bir insan en ufak hatasında kapının önüne konma korkusu ile yaşamak istemez. durdum bir düşündüm. tespit mükemmeldi. düşündüm. sevgi neydi? en azından ben aşık olduğum kadınlara karşı korkusuzca yaklaştım. emek verdim. yormadım bunaltmadım. el üstünde tuttum. olduğu gibi kabul ettim. kötü huylarını bile sevdim. hayatımı ortaya koydum. sonuç ne oldu? defalarca hüsran. kimse kimseyi artık sevmiyor. sadece yüzeysel ve çıkara dayalı tüketme odaklı sevgiler. ben buna yokum arkadaş. içimde hala sevgi var ve ben bunun tüketilmesine izin vermem diye düşündüm. sonra dedim ki boşver. benim sevme ve sevilme anlayışım artık bu dünya üzerinde geçerli değil. metroyu sevmiyorum ama ne kadar serin değil mi deyip konuyu kapattım. tek bir şey demedi üstüne. o da biliyordu haklı olduğumu.
devamını gör...
1507.
çok fazla hoş kadın var. tüm bu seçmece mevzuları ziyadesiyle başımı döndürüyor çocuklar.
hoşuma giden her kadının içinde sonlanmak istiyorum. kadınlar anlayamıyor bu durumu. meme salatası resmen. gece tanıştığım hatunlarla sabah nişanlıymışız gibi kalkmaktan bıktım. ben sana ait değilim diyorum bayan. beni yanlış anladınız ben birinizden çok herbirinize aitim. bu çağın bir gereksinimi. canavarsınn senn!! diyollaa “kötü kalplisin” diyollaaa
üzülüyorum... üç nokta koydum vurgu olsun diye. üzülüyor muyum? yoo.
tüm bunları yapabiliyorum. sadece yapabildiğim için yapıyorum. ohhh canıma değsin. cup cup.
hoşuma giden her kadının içinde sonlanmak istiyorum. kadınlar anlayamıyor bu durumu. meme salatası resmen. gece tanıştığım hatunlarla sabah nişanlıymışız gibi kalkmaktan bıktım. ben sana ait değilim diyorum bayan. beni yanlış anladınız ben birinizden çok herbirinize aitim. bu çağın bir gereksinimi. canavarsınn senn!! diyollaa “kötü kalplisin” diyollaaa
üzülüyorum... üç nokta koydum vurgu olsun diye. üzülüyor muyum? yoo.
tüm bunları yapabiliyorum. sadece yapabildiğim için yapıyorum. ohhh canıma değsin. cup cup.
devamını gör...
1508.
ekşisözlük yazarlığım olmasına rağmen genelde burada takılıyorum.
devamını gör...
1509.
dünyaya bir daha gelirsem, ne kadar tank, tüfek ve silah varsa hepsini eritip saz, zurna ve cümbüş yapacağım.
devamını gör...
1510.
insanları çıkarlarım olmadığı zaman sevmiyor ve gereksiz görüyorum.
devamını gör...
1511.
daha 2 gün önce ağlamamış mıydım ben, demek ki daha içimdeki zehir bitmemiş ki gözyaşlarım hala akmakta ısrarcı. akın arkadaşım ben sizi silerim. eğer akıp gitmezseniz benim içim çürür gerçi böyle de çürümediği ne malum. düşündüm, ben bu insanlara ne yaptım da bunlar başıma geldi? kötülük mü ettim, canlarına kast mı ettim hayır hiçbir şey yapmadım. ee o zaman neden üzülüyorum, neden ben her zaman tek başıma ağlıyorum ve acımı içime atıp geceleri gözyaşlarımla birleştiriyorum? bazen ölmeyi istemek çok güzel bir şey ama isteyip de ölmemek fena bir şey. bilmiyorum böyle yaşamak gerçekten zor. herkes neden birbirine karşı düşüncesizce davranmalı ya da kırıcı kelimeler kullanmalı anlam veremiyorum. herkes demeyeyim bu evdekiler. ya ben sorunluyum ya da böyle olması gerekiyor. gerçekten allah dayanma gücü versin hepimize.
bi de canım yazar arkadaşlarım, sevdiklerinize "nasılsın?" diye gözlerinin içine bakarak sorun olur mu?
bi de canım yazar arkadaşlarım, sevdiklerinize "nasılsın?" diye gözlerinin içine bakarak sorun olur mu?
devamını gör...
1512.
zar zor yürüyen teyzenin ağır fransız aksanını anlamamam ve teyzeyi yanlış reyona göndermem, kadın 90 yaşında vardı, abv benim, yaşlı kadını bilmiş bilmiş gönderdik nerelere.
devamını gör...
1513.
birkac sayfa okudum, bebelerin yazdiklarini pas gectim, yasitlarim veya yasi bana yakin olanlar neler yazmis lan oyle dedim. ailemin ve akil sagligimin bi kere daha degerini bildim. kotu anisi olan herkese gecmis olsun dileklerimi birakiyorum.
ne rahat yetistirilmisim be, yedigim onumde yemedigim arkamda derken bi itirafta bulunayim madem, bu rahati birakip yurtdisinda hayat surmek icin bi kac sene agzima s.cildi ama hizli gecti, hani olan biteni kafaya takan biri olsam muhtemelen eski rahatima sip diye donerdim ama zorlanmakta yani hayatta tutunmaya calisip, baska ulkelerde tek basima mucadele etmekte beni guclu daha guclu yapti diyebilirim.
ne rahat yetistirilmisim be, yedigim onumde yemedigim arkamda derken bi itirafta bulunayim madem, bu rahati birakip yurtdisinda hayat surmek icin bi kac sene agzima s.cildi ama hizli gecti, hani olan biteni kafaya takan biri olsam muhtemelen eski rahatima sip diye donerdim ama zorlanmakta yani hayatta tutunmaya calisip, baska ulkelerde tek basima mucadele etmekte beni guclu daha guclu yapti diyebilirim.
devamını gör...
1514.
kelimelere fetişim var. etimolojisine bakmadan duramıyorum çoğu zaman.
devamını gör...
1515.
bi yerlerde benim de bir söz hakkım olmalıydı.
etrafımda bir sürü şey uçuşuyor, bunlar bana ait diyorum değil diyorlar.
onlar istediği sadece varsın sen, onlar senden sıkılıp gittiğinde tek kelime etme şansın da yok, buna karşılık kendini savunma hakkın da, öylece otur seyret kendini..
arkada mana mou ellas çalıyor, onun da başlığı bile yok daha, nicedir açacağım açamadım..
etrafımda bir sürü şey uçuşuyor, bunlar bana ait diyorum değil diyorlar.
onlar istediği sadece varsın sen, onlar senden sıkılıp gittiğinde tek kelime etme şansın da yok, buna karşılık kendini savunma hakkın da, öylece otur seyret kendini..
arkada mana mou ellas çalıyor, onun da başlığı bile yok daha, nicedir açacağım açamadım..
devamını gör...
1516.
kafam sürekli çalışıyor. arzularımı ve dürtülerimi kontrol etmekte zorlanıyorum. dışarıdan nazik, sakin gözüken ama içinde fırtınalar kopan bir insan oldum. ilaçlar ile kontrol altındayım. bir tanesini bir gün içmediğim zaman neler olabileceğini deneyimledim. bunu kabul ettim. ancak bazen o öfkeli, kural tanımaz, gözü kara eski beni çok özlüyorum. ama şu an hayatımı ve kendimi toplamam için dengeli ve sakin bir eaurogue gerekiyor. her şeyi düzene sokunca öfke hariç o eski beni bulacağıma inanıyorum.
devamını gör...
1517.
ben bu kişiyi seviyorum bayağı. böyle nasıl desem üzülüyorum, ağlıyorum zaman zaman. arıyor, yüzümü güldürüyor. sesi, gülüşü, bakışı her şeyi çok tatlı geliyor bana. sevdikçe de daha da mı tatlı oluyor yoksa bana mı öyle geliyor bilmiyorum. kışın zalimdi bu. bensizlik ona yaramamış. o'nsuzluk da bana yaramıyor. kötü şeyler oldu yazar arkadaşlarım. aileme sığınamadım, beni hiç yalnız bırakmadı, ilk defa bu kadar "yanındayım." diyen birine inandım. hissettim çünkü yanımdaydı. benim için şöyle bir yerde: şöyle bir yer dediğim "kalbimin güzel köşelerinin birini o'na verdim, mutlu." sonra telefon çalıyor o arıyordur diye mutlu oluyorum, telefonum yanımda değilse aramış mı diye bakıyorum, sanki kalbimdeki o olmasa ben bir evin çatısı yok olur ya ben de öyle olurum gibi geliyor, dünyanın o'nsuz tadı tuzu yokmuş gibi. kariyer yaparım, paralarım, evim olur ama sevdiğim kişi yoksa anlamsız gibi olur bence. benim bazen yavrum oluyor, bazen güçlü bir kuşun kanadı altında güvende hissettiğim kişi...
benim hayatıma çok kişi girmedi ama ben hiç böyle güzel sevmedim,sevilmedim.
...
mutluluklar bizimle olsun canım yazar arkadaşlarım.
benim hayatıma çok kişi girmedi ama ben hiç böyle güzel sevmedim,sevilmedim.
...
mutluluklar bizimle olsun canım yazar arkadaşlarım.
devamını gör...
1518.
günün anlam ve önemine binaen itirafım şudur: hayatımda hiç kurban kesmedim.
devamını gör...
1519.
bi sinek var resmen beraber yaşıyoruz artık ona karşı bi şeyler hissetmeye başladım yarın sabah kapının önüne biraz su ve b rh+ kan bırakıcam gerçekten verdiği emek için üzülüyorum gözümün önünde büyüdü kocaman oldu kerata yavaş yavaş evermek de lazım bunu sineğin var derdin var..
devamını gör...
1520.
içimdeki çocuğu ben öldürdüm.
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
265
266
267
268
269
270
271
272
273
274
275
276
277
278
279
280
281
282
283
284
285
286
287
288
289
290
291
292
293
294
295
296
297
298