orijinal adı: the time machine an ınvention
yazar: h. g. wells
yayım yılı: 1895
19.yüzyıl sonunda kaleme alınan bu roman zaman gemisiyle gelecekte yolculuk yapan birinin döndüğünde gördüklerini anlatmaya başlamasıyla şekillenir. yazarın baskın bir şekilde sınıfsal eleştirilerini de deneyimlemek mümkün.
yazar: h. g. wells
yayım yılı: 1895
19.yüzyıl sonunda kaleme alınan bu roman zaman gemisiyle gelecekte yolculuk yapan birinin döndüğünde gördüklerini anlatmaya başlamasıyla şekillenir. yazarın baskın bir şekilde sınıfsal eleştirilerini de deneyimlemek mümkün.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "armysuzy" tarafından 07.07.2021 00:39 tarihinde açılmıştır.
1.
h.g. wells'in yazmış olduğu harika bir kitap. başlamamla bitirmem bir oldu. oldukça akıcı bir kitap. 'zaman gezgini' , icadı olan zaman makinesiyle 802 701 yılına giderek iki farklı insan türünün olduğu yerdeki anılarını arkadaşlarına anlatıyor. bende çok merak uyandırdı ve bazı şeyleri hayal etmeden duramadım. tavsiye edilir.
devamını gör...
2.
kafa sözlük kitap edebiyat kulübü ile birlikte okuduğumuz ve toplantısını gerçekleştirdiğimiz ilk kitap.
herbert george wells fazlasıyla bilgili ve haddim olmayarak belirteceğim üzere vizyon sahibi biri. 1895'te yazılan bir kitabın 2021 yılında rahatça okunması ve şu an bile ilgi çekici olması yazar hakkında ve kitabı düşündüğümde beğendiğim yönlerden biriydi. h.g. wells'in okuduğum ilk kitabı olmasına rağmen farklı bakış açısı ve bilgisi rahatlıkla geçti zihnime.
kitabın konusuna kısaca değinecek olursam, adından da anlaşılacağı üzere zaman yolcusunun 4. boyut olarak kabul edilen zamanda, geleceğe yani ileriye doğru hareket etmesini konu alıyor. tabii önce arkadaşlarıyla paylaşıyor ''zaman makinesi'' tasarısını fakat kendisine pek inanılmıyor. çünkü kitapta da geçtiği gibi zaman yolcusu ne kadar yetenekli ve zeki de olsa tavırlarından kurnaz olduğu çıkarımı yapılabilecek ve tam olarak kavranamayacak kişilerden. ''ondan daha az yetenekli bir adamı meşhur edecek şeyler onun elinde birer hileydi sanki. her şeyi kolaylıkla yapabilmek bir hatadır.''
zaman yolcusu bu tasarısını gösterdikten bir süre sonra akşam yemeğine davet ediliyor ve geç kalıyor. geldiğinde masanın başındakiler onu görünüş olarak yıkılmış olarak buluyor. ve zaman yolcusu yaşadıklarını anlatmaya başlıyor, bence kitap da aslında burada başlıyor.
yazarın fikirlerini direkt olarak yazıyla aktarması farklı bir deneyimdi. mesaj vermeye çalışmıyordu, direkt iletiyordu o mesajı, hatta açıklıyordu. betimlemeleri de yazıldığı zamana göre gerçekten sağlam ve ileri görüşlü olabilecek nitelikteydi. kitabı okurken zihnimde öyle görüntüler oluştu ki, kitap toplantısında kitapla ilgili paylaşılan gelecekteki insanların (eloiler ve morlocklar) görselleriyle zihnimdeki kesinlikle uyuşmuyordu.
kitabın pek sevmediğim yönü, bazı zamanlarda beni içine fazlasıyla çekerken bazen de odaklanmakta güçlük çekmem oldu.
ve kısa bir kitap olmasına rağmen bir günde hemen okuyup bitirilecek bir kitap gibi gelmedi bana. dolu bir kitaptı.
aslında söylenecek ve değinecek çok şey var fakat tat kaçıran bir bilgi vermek istemiyorum. iyi okumalar.
herbert george wells fazlasıyla bilgili ve haddim olmayarak belirteceğim üzere vizyon sahibi biri. 1895'te yazılan bir kitabın 2021 yılında rahatça okunması ve şu an bile ilgi çekici olması yazar hakkında ve kitabı düşündüğümde beğendiğim yönlerden biriydi. h.g. wells'in okuduğum ilk kitabı olmasına rağmen farklı bakış açısı ve bilgisi rahatlıkla geçti zihnime.
kitabın konusuna kısaca değinecek olursam, adından da anlaşılacağı üzere zaman yolcusunun 4. boyut olarak kabul edilen zamanda, geleceğe yani ileriye doğru hareket etmesini konu alıyor. tabii önce arkadaşlarıyla paylaşıyor ''zaman makinesi'' tasarısını fakat kendisine pek inanılmıyor. çünkü kitapta da geçtiği gibi zaman yolcusu ne kadar yetenekli ve zeki de olsa tavırlarından kurnaz olduğu çıkarımı yapılabilecek ve tam olarak kavranamayacak kişilerden. ''ondan daha az yetenekli bir adamı meşhur edecek şeyler onun elinde birer hileydi sanki. her şeyi kolaylıkla yapabilmek bir hatadır.''
zaman yolcusu bu tasarısını gösterdikten bir süre sonra akşam yemeğine davet ediliyor ve geç kalıyor. geldiğinde masanın başındakiler onu görünüş olarak yıkılmış olarak buluyor. ve zaman yolcusu yaşadıklarını anlatmaya başlıyor, bence kitap da aslında burada başlıyor.
yazarın fikirlerini direkt olarak yazıyla aktarması farklı bir deneyimdi. mesaj vermeye çalışmıyordu, direkt iletiyordu o mesajı, hatta açıklıyordu. betimlemeleri de yazıldığı zamana göre gerçekten sağlam ve ileri görüşlü olabilecek nitelikteydi. kitabı okurken zihnimde öyle görüntüler oluştu ki, kitap toplantısında kitapla ilgili paylaşılan gelecekteki insanların (eloiler ve morlocklar) görselleriyle zihnimdeki kesinlikle uyuşmuyordu.
kitabın pek sevmediğim yönü, bazı zamanlarda beni içine fazlasıyla çekerken bazen de odaklanmakta güçlük çekmem oldu.
ve kısa bir kitap olmasına rağmen bir günde hemen okuyup bitirilecek bir kitap gibi gelmedi bana. dolu bir kitaptı.
aslında söylenecek ve değinecek çok şey var fakat tat kaçıran bir bilgi vermek istemiyorum. iyi okumalar.
devamını gör...
3.
kafa sözlük kitap edebiyat kulübüyle beraber incelemesini yaptığımız ilk kitap. kendim de ayrıca bir inceleme yazmak uzun zamandır aklımdaydı aslında fakat şimdiye fırsat bulabildim.
öncelikle kitabı edebi yönden incelemeden önce yazıldığı dönemin tarihsel zeminine bir göz atmak lazım diye düşünüyorum. zira kitaptaki bazı noktaları anlyabilmek için o dönemin tarihsel koşullarını bilmek gerekiyor bence.
kitap sanayi devrimi ingilteresinde yazılmış. sanayi devrimi sömürge faaliyetleriyle elde edilen kaynaklar sayesinde üretimin arttığı, fabrikalaşmanın başladığı, makineleşmenin yaygınlaştığı bir dönem. bu dönemde iki farklı sınıfın öne çıktığını görüyoruz: sömürü faaliyetleri ve yapılan üretimlerle gittikçe zenginleşen burjuva sınıfı. ve burjuva sınıfının açtığı fabrikalarda çalışan işçi sınıfı. burjuvanın sömürü faaliyetleri sadece diğer ülkelerle sınırlı değil bu arada, işçi sınıfının da o dönemlerde yoğun bir sömürüye maruz kaldığını söyleyebiliriz. o dönemde insan hakları, ekonomik haklar, siyasi haklar gibi temel haklardan mahrum kalan işçi sınıfı 20 saate kadar varan acımasız ve sağlıksız iş koşullarında düşük ücretler karşılığında çalıştırılıyordu. üstelik sendikalaşma ve grev hakları da bulunmuyordu. dolayısıyla haklarını savunamayan işçiler karın tokluğuna çalışırken onların iş verenleri olan burjuvalar gittikçe zenginleşiyordu. haliyle bu iki sınıf arasındaki ekonomik ve toplumsal uçurum gittikçe büyüyordu. bu durumu gören wells bu iki sınıfın geleceğine dair ön görülerini bilim kurguyla süsleyerek aktarıyor okura. bunu yaparken darwinin evrim teorisidende etkilendiğini düşünüyorum.
kitapta işçi sınıfının geleceği morlocklar, burjuva sınıfının geleceği eloilar tarafından temsil ediliyor.
morlocklar zorlu yaşam koşulları nedeniyle vahşileşmiş, hayvansallaşmış bir tür iken eloilar çocuk gibi tasvir edilen, zihinsel gelişimlerini tamamlayamamış bir tür. eloiların böyle olmasının sebebini ise yazar şu şekilde tarif ediyor:
"değişimin, tehlikelerin ve güçlüklerin altından zihinsel çokyönlülükle kalkılması görmezden geldiğimiz bir doğa yasasıdır. çevresiyle tam bir uyum sağlamış hayvan kusursuz bir düzenektir. alışkanlık ve iç güdü işe yaramaz hale gelmedikçe, doğa zekâya hiçbir zaman başvurmaz. değişiimin ve değişim gereksiniminin olmadığı yerde zekâ da olmaz. ancak çok çeşitli gereksinimleri ve tehlikeleri gidermek zorunda kalan hayvanlar zekâdan yararlanırlar."
kitaptaki zaman yolcusu karakteri iki defa zaman yolculuğu yapıyor. ilk gittiğimde bahsettiğim eloi ve morlocklar ile karşılaşıyor. ikincisinde ise çok daha ileri bir tarihe gidiyor ve
insanlığın tamamen ortadan kalktığı bir döneme denk geliyor. öyle bir anlatmış ki o dönemi bir an korku kitabı okuyormuş gibi hissettim
wells edebi olarak çok iyi bir yazar değil aslında. zaten bilim kurgunun yeni yeni yeşerdiği, bilimin yeni yeni gelişmeye başladığı o dönemlerde iyi bir bilim kurgu kitabı beklemek kendisine haksızlık olur diye düşünüyorum. fakat ön görülerinin oldukça kuvvetli olduğunu söyleyebilirim. ayrıca ondan sonra senelerce işlenecek olan zaman makinesi fikrini ortaya atan ilk kişi olması bakımından da vizyonu oldukça geniş birisi bence.
özetle benim okumaktan keyif aldığım bir kitap oldu zaman makinesi. muhteşem bir kitap değil belki fakat dönemine göre iyi yazılmış olduğunu düşünüyorum. okumak isteyenlere de rahat rahat önerebilirim.
öncelikle kitabı edebi yönden incelemeden önce yazıldığı dönemin tarihsel zeminine bir göz atmak lazım diye düşünüyorum. zira kitaptaki bazı noktaları anlyabilmek için o dönemin tarihsel koşullarını bilmek gerekiyor bence.
kitap sanayi devrimi ingilteresinde yazılmış. sanayi devrimi sömürge faaliyetleriyle elde edilen kaynaklar sayesinde üretimin arttığı, fabrikalaşmanın başladığı, makineleşmenin yaygınlaştığı bir dönem. bu dönemde iki farklı sınıfın öne çıktığını görüyoruz: sömürü faaliyetleri ve yapılan üretimlerle gittikçe zenginleşen burjuva sınıfı. ve burjuva sınıfının açtığı fabrikalarda çalışan işçi sınıfı. burjuvanın sömürü faaliyetleri sadece diğer ülkelerle sınırlı değil bu arada, işçi sınıfının da o dönemlerde yoğun bir sömürüye maruz kaldığını söyleyebiliriz. o dönemde insan hakları, ekonomik haklar, siyasi haklar gibi temel haklardan mahrum kalan işçi sınıfı 20 saate kadar varan acımasız ve sağlıksız iş koşullarında düşük ücretler karşılığında çalıştırılıyordu. üstelik sendikalaşma ve grev hakları da bulunmuyordu. dolayısıyla haklarını savunamayan işçiler karın tokluğuna çalışırken onların iş verenleri olan burjuvalar gittikçe zenginleşiyordu. haliyle bu iki sınıf arasındaki ekonomik ve toplumsal uçurum gittikçe büyüyordu. bu durumu gören wells bu iki sınıfın geleceğine dair ön görülerini bilim kurguyla süsleyerek aktarıyor okura. bunu yaparken darwinin evrim teorisidende etkilendiğini düşünüyorum.
kitapta işçi sınıfının geleceği morlocklar, burjuva sınıfının geleceği eloilar tarafından temsil ediliyor.
morlocklar zorlu yaşam koşulları nedeniyle vahşileşmiş, hayvansallaşmış bir tür iken eloilar çocuk gibi tasvir edilen, zihinsel gelişimlerini tamamlayamamış bir tür.
"değişimin, tehlikelerin ve güçlüklerin altından zihinsel çokyönlülükle kalkılması görmezden geldiğimiz bir doğa yasasıdır. çevresiyle tam bir uyum sağlamış hayvan kusursuz bir düzenektir. alışkanlık ve iç güdü işe yaramaz hale gelmedikçe, doğa zekâya hiçbir zaman başvurmaz. değişiimin ve değişim gereksiniminin olmadığı yerde zekâ da olmaz. ancak çok çeşitli gereksinimleri ve tehlikeleri gidermek zorunda kalan hayvanlar zekâdan yararlanırlar."
kitaptaki zaman yolcusu karakteri iki defa zaman yolculuğu yapıyor. ilk gittiğimde bahsettiğim eloi ve morlocklar ile karşılaşıyor. ikincisinde ise çok daha ileri bir tarihe gidiyor ve
insanlığın tamamen ortadan kalktığı bir döneme denk geliyor. öyle bir anlatmış ki o dönemi bir an korku kitabı okuyormuş gibi hissettim
wells edebi olarak çok iyi bir yazar değil aslında. zaten bilim kurgunun yeni yeni yeşerdiği, bilimin yeni yeni gelişmeye başladığı o dönemlerde iyi bir bilim kurgu kitabı beklemek kendisine haksızlık olur diye düşünüyorum. fakat ön görülerinin oldukça kuvvetli olduğunu söyleyebilirim. ayrıca ondan sonra senelerce işlenecek olan zaman makinesi fikrini ortaya atan ilk kişi olması bakımından da vizyonu oldukça geniş birisi bence.
özetle benim okumaktan keyif aldığım bir kitap oldu zaman makinesi. muhteşem bir kitap değil belki fakat dönemine göre iyi yazılmış olduğunu düşünüyorum. okumak isteyenlere de rahat rahat önerebilirim.
devamını gör...
4.
herbert george wells tarafından yazılmış olan ve 1895 yılında zamanı 4. boyut olarak ele almasıyla bilim insanlarının da takdirini kazanan kitap.
şöyle ki;
kitaptaki zaman yolcusu, bir zaman makinesi icat etmiştir ve arkadaşlarını, onu incelemeleri için davet etmiştir. uzaydaki geometrik boyutlar üzerine konuşmaya başlarlar. burada zaman yolcusu, zamanın da dördüncü boyut olduğundan ve benliğimizin bu boyut içerisinde kesintisiz şekilde hayat boyu sürüklendiğinden bahseder.
ardından icat ettiği zaman makinesinin küçük bir versiyonu üzerinden arkadaşlarını bilgilendirir. 2 kolu bulunan bu model, kollardan biri çekilince ortadan kaybolur. zaman yolcusu, onun geçmişe gittiğini söyler.
sonra arkadaşlarını gerçek makinenin yanına götürür. makineye binerek onu geleceğe götürecek olan kolu ve sonra da durdurucu kolu çeker. 1 saniye süren bu eylemin ardından saate bakar ve saatin 1 saniye öncekine kıyasla birkaç saat daha ileride olduğunu görür. makine gerçekten çalışmaktadır. gelecek kolunu tekrar tekrar çekerek birkaç yüz bin yıl ileriye gider. burada 2'ye ayrılmış insan türü ile birtakım kötü hatıralar yaşadıktan sonra onlardan kaçarak daha da ileriye gider zamanda. bu kez insanların ve hatta tüm memeli neslinin tükendiğini görür.
bundan sonraki adım 30 milyon yıl ileriye gitmektir. artık dünyada bitkilerden başka yaşam izi yoktur. ne olduğu pek de anlaşılamayan tek bir yaratık türü dışında... sonunda yolcumuz arkadaşlarının yanına geri döner. onlarla biraz konuşur, gelecekten getirdiği bir kanıtı onlara gösterir. sonra makineye tekrar binerek gözden kaybolur ve bir daha da geri dönmez.
her ne kadar kitabın ana amacı bilim yapmak olmasa da, içeriği dikkat çekici. büyük ihtimalle yazar, kendisiyle aynı dönemde yaşamış olan matematikçi hermann minkowski'nin, albert einstein'ın çalışmalarına da esin kaynağı olan minkowski uzayı kavramını incelemiş ve bunu romanında kullanmış diye düşünüyorum. eğer o çalışmadan habersiz şekilde kendi fikrini yansıttıysa, bu kişinin bir yazar olması bilim adına büyük bir kayıp olmuş diyebilirim.
şöyle ki;
kitaptaki zaman yolcusu, bir zaman makinesi icat etmiştir ve arkadaşlarını, onu incelemeleri için davet etmiştir. uzaydaki geometrik boyutlar üzerine konuşmaya başlarlar. burada zaman yolcusu, zamanın da dördüncü boyut olduğundan ve benliğimizin bu boyut içerisinde kesintisiz şekilde hayat boyu sürüklendiğinden bahseder.
ardından icat ettiği zaman makinesinin küçük bir versiyonu üzerinden arkadaşlarını bilgilendirir. 2 kolu bulunan bu model, kollardan biri çekilince ortadan kaybolur. zaman yolcusu, onun geçmişe gittiğini söyler.
sonra arkadaşlarını gerçek makinenin yanına götürür. makineye binerek onu geleceğe götürecek olan kolu ve sonra da durdurucu kolu çeker. 1 saniye süren bu eylemin ardından saate bakar ve saatin 1 saniye öncekine kıyasla birkaç saat daha ileride olduğunu görür. makine gerçekten çalışmaktadır. gelecek kolunu tekrar tekrar çekerek birkaç yüz bin yıl ileriye gider. burada 2'ye ayrılmış insan türü ile birtakım kötü hatıralar yaşadıktan sonra onlardan kaçarak daha da ileriye gider zamanda. bu kez insanların ve hatta tüm memeli neslinin tükendiğini görür.
bundan sonraki adım 30 milyon yıl ileriye gitmektir. artık dünyada bitkilerden başka yaşam izi yoktur. ne olduğu pek de anlaşılamayan tek bir yaratık türü dışında... sonunda yolcumuz arkadaşlarının yanına geri döner. onlarla biraz konuşur, gelecekten getirdiği bir kanıtı onlara gösterir. sonra makineye tekrar binerek gözden kaybolur ve bir daha da geri dönmez.
her ne kadar kitabın ana amacı bilim yapmak olmasa da, içeriği dikkat çekici. büyük ihtimalle yazar, kendisiyle aynı dönemde yaşamış olan matematikçi hermann minkowski'nin, albert einstein'ın çalışmalarına da esin kaynağı olan minkowski uzayı kavramını incelemiş ve bunu romanında kullanmış diye düşünüyorum. eğer o çalışmadan habersiz şekilde kendi fikrini yansıttıysa, bu kişinin bir yazar olması bilim adına büyük bir kayıp olmuş diyebilirim.
devamını gör...
5.
1895 yılında h. g. wells tarafından kaleme alınan bir bilimkurgu romanıdır. bilimkurgu romanları içinde de önemli bir yer tutar. aynı zamanda bu kitabın bir de filmi vardır.
hepimiz bir gün zaman makinesi ile yolculuk yapmayı hayal etmez miyiz ?
yazarımız o dönemin şartlarına ve ilk bilimkurgu kitabı olmasına rağmen bile gayet akıcı ve güzel bir üslubla yazmıştır.
bence okunması gereken başyapıtlardan bir tanesidir.
biraz spoiler verebilirim*
•zaman yolcusu bir mecliste icat ettiği makinesini tanıtır ancak kimse ona inanmaz.
aralarında birçok aydının olduğu bu mecliste zaman makinesi diye bir gerçekliğin olmayacağını savunurlar.
zaman yolcumuz son işlemlerinin sonucunda zaman makinesine girer ve bir anda kendini victoria döneminin daha ilerisinde olan "802701" yılında bulur. başta kendisine çok şehvetli gelen bu yaşam zamanla kendisini bu duygudan uzaklaştıracaktır. ilk başlarda eloiler diye insanımsı varlıklarla karşılaşır. bunlar kırılgan narin ve barışçıl canlılardır. eloiler toplu yaşarlar ve karanlıktan korkan varlıklardırlar. kahramanımız onların dilini bilmemekte ve zorluk çekmektedir. etrafta keşif yapmaya başlar ve çevresini tanımaya çalışır. bu sırada zaman makinesi ortadan kaybolur . yolcumuz makinesine aramak için bu sefer etrafı aramaya başlar. ve tam o sıralarda morlock'lara rastlar. bu varlıklar ise eloi'lerin tersine daha vahşi, çirkin, yamyamsı ve kötü varlıklardır. bunlar yeraltında çalışan işçilerdir aynı zamanda. onlar da ışığa karşı zayıftırlar. ve eloi'lerin karanlıktan korkma sebebleri de budur galiba. bu süre zarfında zaman yolculuğumuz bir gün boğulan bir eloi'yi kurtarır ve zamanının çoğunu bu eloi'yle geçirir.bu eloi'mizin ismi weena'dır. weena zaman yolcumuza karşı birtakım hisler beslemektedir.
zaman yolculuğumuzun 802.701 yılında başına bir takım olaylar gelir.
peki bazı zmanlar kendini o kadar çaresiz ve tutsak hisseden zaman yolcumuz geri dönebilecek mi?
...
gerçekten okunmasını tavsiye ettiğim bu romanı sizin de beğeneceğinizden eminim. kendinizi o kitabın içerisinde hissedecek ve zaman yolcusu'nun bizzat kendiniz gibi hissedeceksiniz.
• biraz kitabın üzerine düşünülünce insanın zamanla teknoloji sayesinde ne kadar da tembel bir varlık olacağını görüyoruz. bir insan tembelleştikçe kırılganlaşmaya ve daha narin bir hal almaya başladığını da görmekteyiz.
•kitapların en sevdiğim yönü de budur galiba; içinde verilmeyen ve gizli tutulan bazı şeyleri kitap bittikten sonra kafanı yastığa koyup tavanı izleyerek bunun hakkında düşünmeleridir.
hepimiz bir gün zaman makinesi ile yolculuk yapmayı hayal etmez miyiz ?
yazarımız o dönemin şartlarına ve ilk bilimkurgu kitabı olmasına rağmen bile gayet akıcı ve güzel bir üslubla yazmıştır.
bence okunması gereken başyapıtlardan bir tanesidir.
biraz spoiler verebilirim*
•zaman yolcusu bir mecliste icat ettiği makinesini tanıtır ancak kimse ona inanmaz.
aralarında birçok aydının olduğu bu mecliste zaman makinesi diye bir gerçekliğin olmayacağını savunurlar.
zaman yolcumuz son işlemlerinin sonucunda zaman makinesine girer ve bir anda kendini victoria döneminin daha ilerisinde olan "802701" yılında bulur. başta kendisine çok şehvetli gelen bu yaşam zamanla kendisini bu duygudan uzaklaştıracaktır. ilk başlarda eloiler diye insanımsı varlıklarla karşılaşır. bunlar kırılgan narin ve barışçıl canlılardır. eloiler toplu yaşarlar ve karanlıktan korkan varlıklardırlar. kahramanımız onların dilini bilmemekte ve zorluk çekmektedir. etrafta keşif yapmaya başlar ve çevresini tanımaya çalışır. bu sırada zaman makinesi ortadan kaybolur . yolcumuz makinesine aramak için bu sefer etrafı aramaya başlar. ve tam o sıralarda morlock'lara rastlar. bu varlıklar ise eloi'lerin tersine daha vahşi, çirkin, yamyamsı ve kötü varlıklardır. bunlar yeraltında çalışan işçilerdir aynı zamanda. onlar da ışığa karşı zayıftırlar. ve eloi'lerin karanlıktan korkma sebebleri de budur galiba. bu süre zarfında zaman yolculuğumuz bir gün boğulan bir eloi'yi kurtarır ve zamanının çoğunu bu eloi'yle geçirir.bu eloi'mizin ismi weena'dır. weena zaman yolcumuza karşı birtakım hisler beslemektedir.
zaman yolculuğumuzun 802.701 yılında başına bir takım olaylar gelir.
peki bazı zmanlar kendini o kadar çaresiz ve tutsak hisseden zaman yolcumuz geri dönebilecek mi?
...
gerçekten okunmasını tavsiye ettiğim bu romanı sizin de beğeneceğinizden eminim. kendinizi o kitabın içerisinde hissedecek ve zaman yolcusu'nun bizzat kendiniz gibi hissedeceksiniz.
• biraz kitabın üzerine düşünülünce insanın zamanla teknoloji sayesinde ne kadar da tembel bir varlık olacağını görüyoruz. bir insan tembelleştikçe kırılganlaşmaya ve daha narin bir hal almaya başladığını da görmekteyiz.
•kitapların en sevdiğim yönü de budur galiba; içinde verilmeyen ve gizli tutulan bazı şeyleri kitap bittikten sonra kafanı yastığa koyup tavanı izleyerek bunun hakkında düşünmeleridir.
devamını gör...
6.
h.g. wells’in , çağın ilerisinde olan bilim kurgu kitabı; aynı zamanda yazarın okuduğum ilk kitabı.
dönemimizi baz alırsak silik kalacak olsa da , yazıldığı zamanı düşünürsek kesinlikle etkileyici bir kitap. ismini bilmediğimiz ve kitapta sadece ‘zaman gezgini’olarak anılan bir bilim insanının, icat ettiği bir zaman makinesiyle 800 binli yıllara gitmesini konu alıyor. tabi artık bilim kurgu edebiyatı ilerlediği için okuyacaklara sıkıcı gelebilir. ama kitabın birçok filme ve kitaba esin kaynağı olduğunu atlamamız gerekir.
kitapta her şeyden öte yazarın gelecek ile ilgili öngörüsünü görüyoruz. insanlar artık doğayı ehlileştirmiş, bütün hırslarından kurtulmuş, işsizlik diye bir şey kalmamış,toplumsal huzur oluşturulmuştur. bu durumda artık insanın savaşacağı bir şey kalmamıştır. öyle bir dünya ki, değişim yok,sürpriz yok,güçlük yok. durum böyle olunca zekanın gelişmesi için gerekli ortam yok demektir. yazarın bahsettiği gibi:
alışkanlık ve içgüdü işe yaramaz hale gelmedikçe,doğa zekaya hiçbir zaman başvurmaz
yani yazarın gittiği çağda insanlar evrim geçirmiş, sürekli mutlu ama zekadan yoksun hale gelmiştir. burada da bir sınıf var tabi: aşağıdakiler ve yukarıdakiler. toplumsal huzur adına bir kısım insan yeraltına itilmiş bir kısım insan da yeryüzünün keyfini çıkarmıştır. yani toplumsal huzur (!) yine eşitsizlikle olmuştur. yazarın gelecek öngörüsü, şu anki gelecek öngörümüzden hayli farklıdır. çoğumuz gelecekteki insanların bizden daha zeki olacağını düşünürken, yazar bambaşka bir bakış açısıyla yaklaşmış olaya.
kitabı genel değerlendirirsem, yazar kitabı belki biraz daha uzun tutabilirdi. biraz daha heyecan yaratılabilecek yerler kısa kısa geçilmiş. weena’nın ölümünü de iyi yansıtamamış, orası bana zorlama geldi ve o duygu bana geçmedi. ama tasvirleri yerindeydi; anlatım dili bana göre harikaydı. okunur mu evet okunur bir kitap. o tarihlerde yazılan kitaplara ayrı bir hayranlığımdan olsa gerek severek okudum. büyük beklentiye girmezseniz ve yazıldığı dönemi göz önüne alırsanız severek okursunuz.
dönemimizi baz alırsak silik kalacak olsa da , yazıldığı zamanı düşünürsek kesinlikle etkileyici bir kitap. ismini bilmediğimiz ve kitapta sadece ‘zaman gezgini’olarak anılan bir bilim insanının, icat ettiği bir zaman makinesiyle 800 binli yıllara gitmesini konu alıyor. tabi artık bilim kurgu edebiyatı ilerlediği için okuyacaklara sıkıcı gelebilir. ama kitabın birçok filme ve kitaba esin kaynağı olduğunu atlamamız gerekir.
kitapta her şeyden öte yazarın gelecek ile ilgili öngörüsünü görüyoruz. insanlar artık doğayı ehlileştirmiş, bütün hırslarından kurtulmuş, işsizlik diye bir şey kalmamış,toplumsal huzur oluşturulmuştur. bu durumda artık insanın savaşacağı bir şey kalmamıştır. öyle bir dünya ki, değişim yok,sürpriz yok,güçlük yok. durum böyle olunca zekanın gelişmesi için gerekli ortam yok demektir. yazarın bahsettiği gibi:
alışkanlık ve içgüdü işe yaramaz hale gelmedikçe,doğa zekaya hiçbir zaman başvurmaz
yani yazarın gittiği çağda insanlar evrim geçirmiş, sürekli mutlu ama zekadan yoksun hale gelmiştir. burada da bir sınıf var tabi: aşağıdakiler ve yukarıdakiler. toplumsal huzur adına bir kısım insan yeraltına itilmiş bir kısım insan da yeryüzünün keyfini çıkarmıştır. yani toplumsal huzur (!) yine eşitsizlikle olmuştur. yazarın gelecek öngörüsü, şu anki gelecek öngörümüzden hayli farklıdır. çoğumuz gelecekteki insanların bizden daha zeki olacağını düşünürken, yazar bambaşka bir bakış açısıyla yaklaşmış olaya.
kitabı genel değerlendirirsem, yazar kitabı belki biraz daha uzun tutabilirdi. biraz daha heyecan yaratılabilecek yerler kısa kısa geçilmiş. weena’nın ölümünü de iyi yansıtamamış, orası bana zorlama geldi ve o duygu bana geçmedi. ama tasvirleri yerindeydi; anlatım dili bana göre harikaydı. okunur mu evet okunur bir kitap. o tarihlerde yazılan kitaplara ayrı bir hayranlığımdan olsa gerek severek okudum. büyük beklentiye girmezseniz ve yazıldığı dönemi göz önüne alırsanız severek okursunuz.
devamını gör...
7.
herbert george wells 'in 1895'te yayımlanan, adından pek söz edilmeyip "zaman yolcusu" olarak adlandırılan bir bilim adamının -kendince- muhteşem buluşu olan zaman makinesi ile 802701. yıla ışınlanmasını ve gittiği zamanda yaşadıklarını (daha çok hayal kırıklığı) anlatan kitap.
bilim kurgusal tarafını bir yana bırakırsak, duygusal açıdan insanı ileri bir zamanda farklı bir duygu denizinde yüzdürüyor kitap.
kitapta belki de en etkileyen karakter sanırım "weena" adındaki, okuyanın gözünde küçük savunmasız bir çocuk imgelemi yaratan varlık olsa gerek. kitabın ortasından itibaren aslında weena ile ilgili olarak; çaresizce babasından ayrılmak istemeyen minik bir çocuğun yaşadıklarını hissedebiliyorsunuz. ikili arasında -her ne kadar zaman yolcusunun geri dönüş için her şeye rağmen büyük çabaları olsa da- aslında bir tutunuş hikayesi var gibi.
çünkü finale doğru, zaman gezgininin bir şekilde bu yolculukta ruhunun bir yarısını başka bir zamanda bırakmışlık duygusu ile baş başa kalıyorsunuz.
okunmasını (naçizane) tavsiye ettiğim kitaptan bazı alıntılar :
"belki de tepesinde kanat çırpan bir atmacanın üstüne çullanacağını bilen bir kuş kendini havada nasıl hissederse ben de kendimi öyle hissediyorum."
"insanın kafasını karıştıran bir sürü bilinmeyenin ortasında oturup durmak bir işe yaramaz. sonunda bunu takıntı haline getirirsin. bu dünyayla yüzleş. yolunu yordamını öğren, dikkatle izle, anlam çıkarmak için çok acele tahminlerde bulunmaktan kaçın. önünde sonunda tümünün ipuçlarını bulacaksın."
"yollarını öğren, izle, bu dünyayla yüzleş. anlamına dair acele tahminlerden kaçın, sonunda her şeyi çözen ipuçlarını bulacaksın."
"yanımda bir dostum olsa her şey farklı olacaktı. ama yapayalnızdım."
bilim kurgusal tarafını bir yana bırakırsak, duygusal açıdan insanı ileri bir zamanda farklı bir duygu denizinde yüzdürüyor kitap.
kitapta belki de en etkileyen karakter sanırım "weena" adındaki, okuyanın gözünde küçük savunmasız bir çocuk imgelemi yaratan varlık olsa gerek. kitabın ortasından itibaren aslında weena ile ilgili olarak; çaresizce babasından ayrılmak istemeyen minik bir çocuğun yaşadıklarını hissedebiliyorsunuz. ikili arasında -her ne kadar zaman yolcusunun geri dönüş için her şeye rağmen büyük çabaları olsa da- aslında bir tutunuş hikayesi var gibi.
çünkü finale doğru, zaman gezgininin bir şekilde bu yolculukta ruhunun bir yarısını başka bir zamanda bırakmışlık duygusu ile baş başa kalıyorsunuz.
okunmasını (naçizane) tavsiye ettiğim kitaptan bazı alıntılar :
"belki de tepesinde kanat çırpan bir atmacanın üstüne çullanacağını bilen bir kuş kendini havada nasıl hissederse ben de kendimi öyle hissediyorum."
"insanın kafasını karıştıran bir sürü bilinmeyenin ortasında oturup durmak bir işe yaramaz. sonunda bunu takıntı haline getirirsin. bu dünyayla yüzleş. yolunu yordamını öğren, dikkatle izle, anlam çıkarmak için çok acele tahminlerde bulunmaktan kaçın. önünde sonunda tümünün ipuçlarını bulacaksın."
"yollarını öğren, izle, bu dünyayla yüzleş. anlamına dair acele tahminlerden kaçın, sonunda her şeyi çözen ipuçlarını bulacaksın."
"yanımda bir dostum olsa her şey farklı olacaktı. ama yapayalnızdım."
devamını gör...