zaman tüneli

ilçe.

meyve.

şehir.

isvicre'den (bkz: lugano) ve (bkz: como) üzeri gidilebilen italyan sehri. ısvicre'den giderken yüksek daglarin arasindan düzlüge inersiniz. sehre yaklasinca da italyan halkinin araba sürmeyi bilmedigini ve akresif oldugunu gözlemleyebilirsiniz.

bence milano'dansa lugano ve como taraflari daha güzel. cennetten bir parca gibi.
milano ise baya büyük bir sehir. avrupa'da her büyük sehirde oldugu gibi merkezinde katedral vardir. etrafta dönerci falan ararsaniz, genelde hintliler bu isi yapiyor. sehir pek tekin bir yer degil. arabanizi saglama almanizi öneririm.

milano'nun tek hosuma giden yani kahveleri. tadi gercekten cok güzeldi.
sehirde siyahi orani da baya fazla. afrika'nin bir sehri gibiydi.

eyalet....
eyalet
eyalet
eyalet
eyalet

sade hâli çok yumuşak, çok yağlı ve bu yüzden ağır geliyor. bu kadar yumuşak ve kaygan yüzeylerin hissinden nefret ediyorum.
bazen balla bazen de limonla tercih edildiğini gördüm. ben limonlusunu denemiştim. kuzenim dilimleyip limon ve karabiber eklemişti. ilkte yanaşmamıştım ama ısrardan tadınca devamı gelmişti. ve sevdim.
yetiştirilme şartlarına bakınca bölgede yetişebileceğini gördüm. sonra daha detaylı araştırma yaptım. çok türü var ama en fazla yetiştirilip bilinen tür sayısı:7
yediğimin şekli ve rengine uygun olanına bakındım sonra, çünkü değişiklik gösteriyor. hem yeşil hem de siyah renklisi vardı.
meyvenin çekirdeğinden nasıl kök çıkarılır ona baktım (birkaç video izledim.) ekildikten 2-3 yıl sonra meyve veriyor. ve meyve vermesi için aşılama gerekli. aşılama olayını da araştırdım. kalem denilen o verimli sapı diğeriyle bir bütün hâline getiriyor ve silikonlu ince bantla sarılıyor çünkü hava alırsa olmazmış.
şansa benim araştırma yaptığım akşam b. abim eve 2 tane almıştı. ve ben yatmaya yakın görüp mutluluktan sekerek odasına gitmiştim. "yaa avokado gördüm sen mi aldın, niye aldın?"
"gelişe bak, sanki milyoner olmuş. halbuki avokadoya bu kadar seviniyor. -sessiz bir şekilde - ya sabır, anne için aldım." dedi. "ne kadar gıcıksın ya, mutluyum işte bozmasana. ve teşekkür ederim. onların çekirdeklerine talibim. kim yiyecekse atmasın kök çıkarmayı deneyeceğim. avokado ağacım olsun istiyorum." deyip kafasını sevip yanaklarını sıkmıştım. ders başında oturduğu için rahattım. (: "senin bu kafana yetişemiyorum. çok tuhaf şeyler istiyorsun. çek ahtapot elleriniii." deyip sonda kızarken "sevimsiz tipsizzzz, şu boya, şu tipe bak aynı maymun totosu hıh. iki dk sevmeye de gelmiyorsun." deyip triple çıkarken "dersten sonra o maymun k.çı ağzına sı.acak." dediğinde "kapa çeneni eksik kromozommm!!" demiştim. modumun içine etmişken beni korkutabileceğini düşüneceğine kendi benden korksun.
bugün çekirdeği kök için hazırladım ve videosunu da çektim bir arkadaşıyla. (: mor lahana üzerine de çalışmalar yapıyorum. bakalım nasıl olacaklar...

bu el adam olmaz...

1 saatte 10 km yolu anca gidebildim.

gözün aç, perdeyi kaldır

sataşmak, bulaşmak, diklenmek, sıkıntı çıkarmak anlamı da vardır.

mete özgencil'in 2001 yılında çıkardığı ilk ve tek albümüdür.
albümdeki şarkılar doğal olarak kendisine aittir.


open.spotify.com/album/5jq5...

*insanların yaptığı en büyük hata, yanında olmayan kişilerin aklında olmasına izin vermesidir.

*insanın en büyük hatası sevmek değil, sevmeye layık olmayan birinden sevilmeyi beklemektir."

paul auster

zamaninda baskenti olan (bkz: madison)'da 3 ay dil kursuna gittigim eyalet. genelde alman kökenliler yasiyor. cogunun soyismi almanca kökenli. ayrica demokrat bir eyalet ama nedense siyahi orani cok düsük.
kisin gercekten soguktu. madison sehri de iki tane göl arasinda bulunur. kano kiralayip göle acilabilirsiniz. göl kenarinda bira icmek gercekten harika.
ayrica (bkz: university of wisconsin) de madison'dadir. o yüzden ögrenci sehridir denilebilir.

üzerinizden ego kasan insanlar.

git ötede konuş ya,
kendi kendine.
senin fikirlerin benim nezdimde makul bir zemine oturmadı ya mesela,
he işte, çünkü zorunda değil.

beslenme aliskanligiyla da ilgili olabilendir. bagirsak ikinci beyin olarak bilinir. alinan besinlerin kalitesinin iyi olmasinin ve cesitliliginin depresyonu ve yorgunlugu önledigi bilinir.
ayrica (bkz: burnout)

değnek, tüfek, kılıç gibi uzun şeylerden birkaçını, tepelerinden birbirine çapraz biçimde dayayarak durdurmak...
ocak yapmak için bir meyil vermek gerekir taşlara, birbirine yaslayarak sağlanır bu eğim, köprü yapmak gibi...evliliğin bir sembolüdür...

izlanda'nın güneybatı kıyısında bulunan bir balıkçı ve turizm kenti. 3700 kişilik bir nüfusu vardır. vardı.
şehir büyük bir hızla boşaltılmaktadır. çünkü meydana gelen bir depremden sonra şehrin bir bölümü bir metre kadar çökmüştür. bunun nedeni de o bölümün altında bir magma odası oluşmuş olmasıdır. çıkan gazlar, sıcak sular yakın gelecekte volkanik bir patlama olacağına işaret etmektedir.

o zaman çay.
renk.

evet yeşilçam filmlerinden ana karakter oyuncularını seslendiren o müthiş dublaj seslerini ve arka planda çalan fon müziklerini çıkarırsanız yeşilçam çok şey kaybederdi, öyle ki bazen sadece filmin arka fonunda çalan müziğini duyduğunuzda bile direkt aklınıza filmin gelmesi tesadüf değil