son_nefes_çiçeği yazar profili

son_nefes_çiçeği kapak fotoğrafı
son_nefes_çiçeği profil fotoğrafı
rozet
karma: 6691 tanım: 656 başlık: 23 takipçi: 16

son tanımları | başucu eserleri


adieu tristesse

zazie- hoşça kal acı
ilkte anlamını bilmeden dinledim. öncelik hissettirdikleri. ve ben içinde huzur/huzursuzluk, üzüntü, rahatlatma, öfke hissi veren sakinlik ve sessizliğin baş ağrıtan gürültüsünü hissetmiştim. ölmeye yakın sevgi. ve cidden öylemiş. ve "dostum" kısmı bence dosttan fazlası ama...
(fransızca)


gideceğim, git dostum
je vais m'en aller, aller, mon ami

hayatımı diğer tarafta yaşayacağım
je vais m'en aller vivre ma vie de l'autre côté

şüphe ekeceğim ve yolculuğuma devam edeceğim
je vais semer le doute et reprendre ma route

ve yoluma geri dön
et reprendre ma route
seni çok sevdim, sevdim dostum
je t'ai tant aimé, aimé, mon ami

seni o kadar sevdim ki hayatımda yuvanı kurdun
je t'ai tant aimé que dans ma vie tu as fait ton nid

yine de uçup gidiyorum
je m'envole quand même

elveda üzüntü, senden ayrılmak zorundayım
adieu tristesse, il faut que je te laisse
çok fazla gözyaşına, gözyaşına, düşmesine izin verdim
j'ai laissé autant de larmes, larmes, couler

geminin alabora olmasına, incinmesine izin verdim
que j'ai laissé le navire chavirer, blessée

dalga tarafından, dalga, sürüklenip götürüldü
par la vague, vague, emportée

evet, kahkahalarımın boğulmasına izin verdim
oui, j'ai laissé mes rires se noyer
ayrılıyorum
je m'en vais

gözyaşlarımı, gözyaşlarımı, kurutacağım
je vais mes larmes, larmes, sécher

evet senden uzaklaşıyorum acım
oui je m'en vais loin de toi, ma peine

eğer ayrılıyorsam bunun nedeni fırtınanın, fırtınanın geçmesidir
si je m'en vais c'est que l'orage, orage, est passé

çünkü mutlu olmanın buna değer olduğunu biliyorum
c'est que je sais qu'être heureux vaut la peine
ben gidiyorum güzel düşmanım
je vais m'en aller, ma belle ennemie

hayatımı diğer tarafta yaşayacağım
je vais m'en aller vivre ma vie de l'autre côté

şüphe ektin ve ben yanlış yola girdim
tu as semé le doute et j'ai fait fausse route

ve yanlış yola gittim
et j'ai fait fausse route
sana çok şey verdim, acımı verdim
je t'ai tant donné, donné ma peine

o kadar yıl ki kendimi sürüklüyorum
tant et tant d'années que je me traîne

sana mahkûm oldum, yine de kaçıyorum
a toi condamné, je m'évade quand même

elveda üzüntü, senden ayrılmak zorundayım
adieu tristesse, il faut que je te laisse
pek çok hayalin, hayalin geçmesine izin verdim
j'ai laissé autant de rêves, rêves, passer

bana bu kadar zarar vermene izin verdim
je t'ai laissé me faire tout ce mal

ve buzlu rüzgar ve kışlar, kışlar geçti
et le vent glacé, et les hivers, hivers, ont passé

sonra yelkenimin kumaşını yırttım
puis déchiré le tissu de ma voile
gidiyorum, gidiyorum, limandan ayrılıyorum
je m'en vais, je vais quitter, quitter le port

evet senden uzaklaşıyorum acım
oui je m'en vais loin de toi, ma peine

eğer gidersem bunun nedeni rüyanın hâlâ rüyada olmasıdır
si je m'en vais c'est que le rêve rêve encore

çünkü mutlu olmanın buna değer olduğunu biliyorum
c'est que je sais qu'être heureux vaut la peine
gideceğim, git dostum
je vais m'en aller, aller, mon ami

gidip hayatımı yaşayacağım
je vais m'en aller vivre ma vie

rüzgâr döndü, nefret ekti
le vent a tourné, il a semé la haine

birbirimizi sevdiğimizi unutuyoruz
on oublie que l'on s'aime

birbirimizi sevdiğimizi unutuyoruz
on oublie que l'on s'aime
ekeceğim, acımı ekeceğim
je m'en vais semer, semer ma peine

dört rüzgara, vakit varken ekin
aux quatre vents, semer tant qu'il est temps

arkamda bıraktığım çocuğu sevme arzusu
l'envie de s'aimer à l'enfant que je laisse

elveda üzüntü, bizi terk etmelisin
adieu tristesse, il faut que tu nous laisses
en azından bana zaman ver, denemem için zaman
laisse moi au moins le temps, le temps d'essayer

evet bana bir şans daha ver
oui laisse moi encore une chance

ah evet en azından bana zaman ver, bulmam için zaman
oh oui laisse moi au moins le temps, le temps de trouver

beni kurtaracak küçük parçam
le peu de moi qui me sauvera
gidiyorum, yelken açıyorum, yelken açıyorum, yine
je m'en vais, je mets les voiles, voiles, encore

evet senden uzaklaşıyorum acım
oui je m'en vais loin de toi, ma peine

ve kötü rüzgarlar, soğuk rüzgarlar ve kuvvetli rüzgarlar
et du vent mauvais, des vents froids et des vents forts

o kadar biliyorum ki mutlu olmak buna değer
tant je sais qu'être heureux vaut la peine
evet gidiyorum, sakinleşmek, sakinleşmek, bulmak istiyorum
oui je pars, je veux le calme, calme, trouver

evet senden uzakta sakin olacağım
oui, loin de toi, je serai sereine

ve ben deniz feneriyim ve kendimin yönlendirilmesine izin vermeliyim
et je suis le phare et je n'ai qu'à me laisser guider

mutlu olmanın buna değer olduğuna inanmalısın
ıl faut croire qu'être heureux vaut la peine
evet ayrılıyorum ve onu bulmanın huzuru
oui je pars, et le calme qu'à le trouver

evet senden uzakta sakin olacağım
oui, loin de toi, je serai sereine

ve deniz feneri olacak ve sadece kendimin yönlendirilmesine izin vermem gerekecek
et serai le phare et n'aurai qu'à me laisser guider

mutlu olmanın buna değer olduğuna inanmalısın
ıl faut croire qu'être heureux vaut la peine
devamını gör...

boş ver be

skapova'nın şarkısı. sesi içimi etkiliyor, baya bağırmasına rağmen iğrenç değil harika geliyor. (normalde bu tarz kafamın ağrısını arttırır.)
"boş ver be dönmesin, boş ver be sevmesin, boş ver be görmesin bu aşk bana yeter,
kaç gündür neredesin, benden çok öndesin..."
o kısmı ben "benden çok kimlesin?" diyorum.

şarkılarını benden esinlenmişçesine yazıyor gibi. bütün şarkılarını biliyorum sadece "özür dilerim" olanı bana hitap etmiyor. özür hatalı olanın ama yanlışlarda dilenmeye çalışılıyor. yanlışta silinir...
devamını gör...

enneagram

9 kişilik tipine göre sorular ve cevaplardan sonuçlar çıkıyor.
benim yaptığım yabancı bir sayfaydı ve dilimleme yönetimini kullanmış.
en baskın 1,
4-5-8 bunlar 1'den daha az olanlar ve neredeyse 3'ü aynı oranda.
en düşüğü 9 ve 3. tip çıktı...
yazdıktan sonra numara anlamlarına bakma kararı aldım. 4 tanesi neredeyse baskın. umarım deli çıkıyorumdur. :)
devamını gör...

masonlar

iklim yasasıyla bağdaştırılıyorlar. (içinde bill gates, elon musk' u da almışlar. dsö...)
oradan bazı şeyler için araştırmaya başladım ve konu bunlara kadar geldi.
kendilerini seçilmiş ırk sanan yahudilerin diğerlerini kölesi olarak görüp kullanması. bunu da hegel'in diyalektiği ile başardığını söylemiş. siyonist, katliamcı ve bankacı yahudi olan nicholas rockefeller.
bir link bırakacağım orada neler yaptıklarını daha iyi anlatıyorlar. güzel aydınlanma oldu. (içine celal bayar'ı, turgul özal'ı vs. alıp kuklaları hâline getirmişler.) atatürk için edilen lafları da var. türkiye'nin de iplerini ellerine almalarını atatürk engellemiş. peki şu an öyle bir engel var mı sizce? bir okuyun, gelin...
buradan
devamını gör...

yalnız insanlar hasta olunca kim bakıyor sorunsalı

bir şekilde sürünüyor ya da çok ağır bir şekilde hasta olmaktan kaçınıyordur.
ölseler bir tek kendileri farkında olacak bu durumun.
komşu olan tek ve normal insana benzeyenler arada soruluyor, yemek/tatlı yollanıyor. güzel bir insansa bazen oturmaya/yemeğe davet ediliyor veya arada hem cinsinizse ona gidebiliyorsunuz. mesafeliyse sadece gönderme işlemi.
çünkü tek olmanın herkes zorluğunu bilir. özellikle bir de yaşlıysa.
orta yaşlı abla var mesela burada. bazen ekmek açmaya yardıma giderdik, bayram temizliği yapacaksa yine aynı şekilde. bir de boyu kısa çoğu zaman beni perdeleri için çağırırdı (eğer tanıdıkları ziyaret etmemişse ve yakınındaki komşulardan birini/çocuğunu görmemişse.)
bazen film gecesi yapardık, gök gürültüsunden korkuyor diye bazen onda yatardık ya da onu bize çağırırdık.
içinizdeki ölen iyilikle insanlığınız da öldü. yalnız olup böyle ilişkilere imreneceksiniz belki ama zor. insanlar birbirini sevip saygı duymak yerine korkuyor? keskin bir bozukluk var. ve daha insanlar sevdikleri için böyle iyimser değil. bir komşunun böyle içten, cömert, yardımsever bir şekilde davranması imkansız duruyordur. çünkü bu kadar yokluk içindesiniz. size üzülüyorum ve o bozukluk halkasında kalabalık olanlara da acıyorum.
devamını gör...

kadınlara değer vermenin çok da şey olmaması

çokta ne?
gerekli mi değil, önemli mi değil?..
sen kendine ne kadar değer veriyorsan karşındakine de o kadar değer verip sayarsın. ve cinsiyete bakmaksızın. öncelik insanlık sonuçta.
kadınlardan da pek haz etmezken erkeklerden haz etmiyorum. ama insani yönden değerleri var. ve bu sevip sevmememe bakan bir durum değil. biraz varlıkla hak edilen bir şey. o kişiyi aşağılamamak, değersizleştirmemek, küçük düşürmemek, incitmemek, ortamda utanç olacak şeyle açık verince kapatmak vs. bunlar değer verme değil bunlar normalde olması gereken.
değer anlayışınız çok dip. normalde ya da altında kalıyor. sen normal üstüne çıkınca değer vermiş olursun. değer olayı bu.
ve ben/biz sizden değer görmeyi beklemiyoruz sadece normal bir şekilde davranmanızı bekleriz.
değerinizi, o güzel(!) değer anlayışınızı kendinize verin veya saklayın bize ne.
devamını gör...

evlatlık olduğunuzu öğrenseniz biyolojik ailenizi arar mısınız sorunsalı

evde doğmamış olsam bu bilgi belki sevindirici olabilirdi.
ve diyelim böyle. neden verilmişim ilk ona bakardım sonra kim olduklarına ve nasıl hayat sürdüklerine. sebep ne olursa olsun ilk adımı ben atmazdım. çünkü bırakılan benim ve gerçek bir bağ oluşturmuş olsalardı onlar bir şekilde yolunu bulurdu. ortada kurulan bağ yoksa (sevgi, ilgi vs.) o zaman hiç gerek yok.
yapımda emeği geçmiş ya da doğurmuş diye gerçek ebeveyn sayılmıyorlar. anne ya da baba yerine koymak için yeterli sebepler değil ve abuk sabuk ebeveynlerse "canları cehenneme." der yoluma bakardım. karakteri veya ahlakı bozuk insanlara hiç tahammül edemiyorum. bu kim olursa olsun.
doğru düzgüne benziyorlarsa da oldukları gibi devam etsinler bana ne. çünkü o kadar zamandır tek başımayken her şey olmuşum kendime. eksik yanım yok bu yüzden tamamlanamam. bir parça doldurulmazsa bağda oluşmaz bu bariz...
insan tanımak istemiyorum, sevmiyorum. çoğu vakit, emek ve duygu israfı. ve ben tasarruflu bazen ise çok tasarruflu bir insanım...
ayrıca bu kişi açısından biraz zor bir durum. umarım gerçeği yaşamak göründüğünden daha basit olur...
devamını gör...

atatürk'ün dinsiz olduğu iddiası

benim bir dinim yok ve bazen bütün dinlerin denizin dibini boylamasını istiyorum. hükümetini ayakta tutmak için dini kullanmaya gerek duyanlar zayıf yöneticilerdir, adeta halkı bir kapana kıstırırlar. m. kemal (kaynak: andrew mango, atatürk, s 447.)
buradan mı dinsiz olduğuna varıyorsunuz? dinin yanlış yönlendirmelerle halkı uyuttuğunu, kandırdığını, dinin oyuncak hâle getirildiğini, dine bürünen düşmanların varlığından haberdar oluşundan ve bu yüzden dini kullanmayacağının imasıyla "benim bir dinim yok." demiş olabilir. ve kesitin biraz öncesini de okumak isterdim.
"efendiler,
dinsiz bir milletin idamesine imkan yoktur.
islam dini öyle yüce bir dindir ki,’ilim çin’de de olsa alınız’ diyen bir peygamberin ümmetiyiz.
biz islam olduğumuz için geri kalmadık.
yüce dinimize ne zaman ki hurafeler ve biatlar ilave yapıldı;
o zaman gerçek islam’dan uzaklaştırıldık, onun için bu hallere düştük..”
mustafa kemal atatürk – 1924
"din gibi saf ve temiz bir şeyi kirli ve pis siyasete alet etmek olmaz." gibi bir sözü vardı.
kendisi dini oyuncak etmedi, dini halka dayatıp baskı kurmadı veya yanlış yönlendirmedi. her zaman gerçek bilgilerle ve ileriye yönelik adımlar attı. halkı hiç kandırmadı. zekası ve karakteri her zaman iyiliğe ve geleceğe ışık tutmuş.
benim için o herkese ve her şeye rağmen müslüman. bazı müslümanlardan bile daha müslüman.
ve onu sevmem için dininin olup olmaması umrumda olmazdı. her şeye rağmen saygıyı ve değeri hak eden bir adam. çok kötülük ve çok karaktersizlik yapmış olsun ben yine severdim, yine saygı duyardım. o zamanda ülkeyi o şekilde kurması ve padişah olmayı eliyle itmesi benim için yeterli. kadınlara erkeklerle eşit haklar tanıması vs.
bu adam berbat hâliyle bile asla nefret edilesi olamaz. sen gerçekten bu vatanın bir parçasıysan nankörlüğü ona yapmaktansa kendine nankör olmayı seçerdin. mustafa kemal atatürk'ten yana sıkıntısı olanlar bu vatanın gerçek sahipleri değildir. türk milletine eşsiz bir armağan. ne yazık ki değeri bilinmiyor. çok yazık...
içinde atatürk sevgisi olmayanın türk'e de sevgisi olmaz. türk dediğim sadece türkler değil. türk halkı içinde olan emanetin gerçek sahipleri; türk, kürt, sünni, çerkez, alevi vs. ama bunların da sahtesi var. kurt postuna giydirilmiş kuzu postları. (: o kadar kolay manipüle olunmamalıydı...
devamını gör...

ailesinden gördüğü baskıyı anlatan 21 yaşındaki kız

böyle olan çokça kız var ve onların ebeveynlerinin yumuşatılması ve iyileştirilmesi için yapılan bir şey yok gibi ama?
21 yaşında ve eve hapis?
lise öğrencisi ama okumasına izin yok.
ortaokul ama gönderilmiyor vs.
okula şeytan gözüyle bakan ebeveynler o istekte bile şiddet uyguluyor?
sosyal medyada binlerce örneği var. hiç o sosyal medya hesabının baz alınıp o kızlara ve ailelerine ulaşılmaya çalışıldığını düşünmüyorum.
fesatlıkla ve yobazlıkla kaplı zihniyetlerinden ötürü böyle davranıyorlar.
sözde baba, sözde anne, sözde müslüman vs.
eğitime "çocuğun bozulduğu yer", "şeytan yuvası" gibi bakanlar ilk ayetin 3 kez "oku" olduğunu bilmiyor mu?
okumayan veya okutulmasına izin vermeyen ne kadar müslüman?..
"bana bir harf öğretinin kırk yıl kölesi olurum." deyip öğrenimin önemini ve değerini ortaya koyanlar aynı dinden ha? sizin ki nasıl bu kadar farklı?..
devamını gör...

yazarların en son okuduğu kitap

güneşi uyandıralım
hayatımda uyanmadı. hani diyor ya "yetişkinler güneşi nasıl uyandırabilir? onlar için bir şey var mı?" gibisinden.
portakal ağacı, portuga, öğretmeni, kurbağa, oyuncu...
15-16 yaşına kadar kurbağası/hayali babası olmuş. benim kurbağam yerine "görünmez melek" dediğim vardı. ve o daha erken yaşlarda gitti. (10-12) içimden çıkıp gitmedi, içimde bir yerlere kaçarken küçüldü en son yok olmuş gibi. o kurbağadan çok portakal ağacına benziyordu. öğretici değil serüvene çıkarıcı.
kolayca ve hep güldüğüm, hevesimin ve mutluluğumun olduğu, hayat için neşe ve istek barındırdığım son yıllardı o yıllar.
bazen geçmişe bakınca "o çocuğun layık olduğu bir kadın oldum mu veya ona hak ettiği yaşamı verdim mi?"diye sorgulardım kendimi.
videolarımdan birine denk gelince ağlamıştım. çünkü 7-8 yaşındaki kız çok mutluydu. ses tonundan, mimiklerinden, bakışlarından, gözlerinin içinden hep saf mutluluk, enerji ve canlılık akıyor. 17-18 iken o videoya denk gelip o sorgulamaya girmiştim ve berbat bir cevap yüzünden ağladım. bir süre aynada kendime bakmama sebep olmuştu. fotoğraflardaki gülümseme ya da kahkahalarıma bakıyordum. insan gülerken bile acılı ve mutsuz olabiliyormuş onu anlamıştım. yorgun gülümseme.
bu şeyler büyüme işte ve çok boktan.
o kızın layık olduğu biri değilim ve hayatımda değil. çünkü ilk olarak ailemi ben seçmedim, ikincisi de yakın duranların yaptığı şerefsizliklerden de ben sorumlu değilim.
daha fazla zarar görme diye herkese yüksek ve kapkalın duvarlar ardından bakıyorum. o duvarların üstünden inemiyorum. içeriye de alamıyorum. bu düzelebilecekse sadece ikimizle olabilir. bunun bilincine vardığımdan (16) beri daha iyisin. ama bundan daha da iyi olamayacaksın. daha iyi olma olayları hep risk barındıracak. daha kötü olma ihtimalin de var olacak. değer mi hayır. insanların berbat ve hep kötü zihniyetiyle baş edemezsin. büyürken aslında küçük kaldın. bu yüzden saf salaksın çoğu şeyde. büyüdükçe berbatlığı da büyüyüp artan canlıya dönüşüyorlar. insan desem degiller. yaratık desem değil. ne oldukları belli değil işte. ama sen bellisin ve değişmezsin. çok zorlanırsın ve emin ol ki değmez. olduğun yerde ve olduğun gibi kal. daha ben gitmedim o yüzden dışarıyı ya da birini içeri almayı aklına dahi getirme. ben tam ölmeden kimseden medet umma. bunu ihanet olarak algılar seni kapı dışarı ederim. sınırlarımda ve ikazlarımda ne kadar koruyucu ve ne kadar dediğim dedik olduğumu biliyorsun. ve kimseyi kayırmayacağımı da? öyle bir aptallık yaparsan varlığını silerim dibine kadar ve acımadan.
kendini orada gizliyorsun ve benden başka kimseye açmıyorsun. açma aptallığını bir kere yaptın ve ilkinden akıllandın ama akıllanmış kalmakta önemli.
seni öldürmeye çalışıyorlar sen iste beyaz gül atma derdine düşüyorsun. bu dönem için saf ve salak olduğunu söyledim. o yüzden bu konularda fikir dahi belirtemezsin. kararlar ise asla.
sen yerde ölü gibi yatarken zar zor gözünü açmıştın. çokça yer gördün ve sana hep el oldum, duvar oldum, kol değnekleri oldum, dağ oldum vs. iyileştirmek için olabileceğim her şeyi oldum. ve sen başka insanlar yüzünden tekrar yeri boylamayı bırak tökezleyemezsin bile. sana bu sağlamlığı ve gücü ben sağladım. elimi çeksem yere düşen şekerlikteki o taneler gibi olursun.
erken büyüttükleri "yeni asra" böyle, çoğu şeyde onlardan bile büyük. ama onlar bunu göremeyecek kadar küçük ve tek tük kıvrımlara sahip veya düzlüğe. bu insanlar arasında olmaya tahammül edemiyorum.
bugün 23 oldun. güneşi uyandıralım'ı bitirdiğin gün. "senin güneşinin artık uyanması mümkün değil. çocuk yaşlarda büyüktün şimdilerde ise gerçekten büyüyorsun ve senin için elden gelen bir şey yok." deniliyor gibi.
annemlerleyken ayrı kaldım ve kutlanmasına bile müsade edemeyeceğim kadar beni delirtti. bu kadın bugünde nefretimi kazandı. bugünü pek önemsemediğimi biliyorsun ama o önemsediğini dile getirip böyle basit ve iğrenç davrandı. sonra yüzsüz gibi bir de kutlayacaktı? sen, anne hanım bundan sonra benim hiçbir özel günümde yer alamayacaksın. yaptığın büyük saygısızlıktı. ve bu saygısızlığın diğerlerine de sıçradı ama umrumda değil niye biliyor musun çünkü onlarda senin benzerlerin. hani sıçrasa haklarına girmiş sayılmam ya da kötü hissettirmez bana.
sen aile olmak için doğurduğun çocuğun ailesinin hiçbir şekilde üyesi değilsin artık! bugün sana senin özel günlerinin içine etme kararını verdim. bunu çok erken hak ediyordun ama kendimi tutmayacağım bunda ve iyi günüm olsa dahi içine etmek için çabalatacağım. sen iğrenç bir annesin! en az kendin kadar iğrenç birini hak ediyorsun aslında! insan senle yaşarken 4/4'lük olamıyor. senle yaşamak beni bozuyor. seviyene biraz düştüğüm hâlde kendimi b.ktan hissettiriyorsun. çünkü benim aslım bu değil! ama özel günleri sıradanlaştırmayı bırak en berbat olarak hatırlamana neden olacağım. bu sefer fena tersime geldin ve seni affetmiyorum!
mutluluğumun nasıl içine ediyorsan edeceğim. pastama bile el sürme diye kendim yaptım. çilekli yapacağımı söylediğim hâlde muzlu yapma kararı almışsınız. kime göre size? bu da bahanem oldu, teşekkür ederim.
sen var ya sen, benim için zerre bir şey yapacak olsan midemi bulandırıyor ve istemiyorum! sinirlerim bozuluyor. niyetin iyi de olsa kötü de fark etmiyor. benim alanımda ve benle ilgili şeylerde senin varlığının izini istemiyorum. mümkünse bana değme bile.
o kutlama olsaydı sarılıp öpecektin?
insanın ağzından söz yerine boklar fışkırıyormuş gibi iğrenç ve mide bulandırıcı. samimiyetsizligi kaldıramazken böyle samimiyetsiz yakınlıkları hiç kaldıramıyorum. sevmiyorum sarılmanı, sevmiyorum öpmeni. hayatımda olmanı sevmiyorum. hayatında olmamı sevmiyorum. bugün taziye günü gibi acı çekiyordum. basım ağrıyordu, halsizdm. biraz daha kalsaydım hasta olacaktım.
bugün dediğim gibi çok fena tersime denk geldin ve normalde umursamayacağım şeyi umursayıp ödeşme isteği duyacak kadar. sen bana üst üste bunu yapmayacaktın. seni dün akşamdan uyardım sabah aynı şey. gör bakalım bundan sonra özel günler nasıl zehir edilir ve nasıl karşımızdaki boka batmış bir böceğin estetikliğine(!) indirgenir?
çok aşağılıksın. düşmanlara bile saygı duyabiliyorum bazen, sana ise içimden gelmiyor. o yüzden sadece yabancı gibi davranıyorum. kısa kesiyorum, aynı ortamda bulunmaktan kaçınıyorum.
senin yüzünden tekrar intihar etmeye kalkıp bu sefer başarırsam cehenneminde yanman için ilk kibriti ben çakmak isterim. sönmeyecek ateşinin başlangıcında rol almak isterim. sebebi de hiç unutma diye. o kadar yanacaksın duracaksın, yanacaksın, yanacaksın. her şeyi unutabilirsin ama o an'ı asla. ve ailede cehennemimi ilk başlatan da sensin. buna da say...
devamını gör...

la casa de papel

izlemeyen nadir insanlardan olabilirim.
sebebi; çok patladı ve ne hevesim ne de merakım vardı. ben böyle trend olan şeylere yönelemiyorum.
hâlâ da yönelemedim o hissin geçmesini bekliyorum. belki biraz unuturlarsa ya da o kadar zamandır konuşmaktan biraz susmak isterlerse o zaman izlemeyi düşünüyorum...
devamını gör...

evlilikte tecavüz var mıdır sorunsalı

bazı evliliklerin tecavüz olaylarının meşrulaştırılmış hâli olduğunu sonralarda düşünmüştüm. o an "yuh yani evlensen bile kurtulmuyorsun. bu nasıl iş? hep ve her yerde?!" demiştim.
düşünme sebebim; "kocan ne isterse/derse o." bakış açısıydı. sonra bir genişçe ele aldık konuyu. ee buraya kadar geldi. o yüzden öyle bir tepki verdim. yemin ediyorum öğrendiğim bu tarz şeyler hiç aydınlanma içermiyor. hep karanlık ve kan dondurucu.
kendimi ne kadar uzağa atsam da konuyu çekenlere denk gelmekten nefret ediyorum. "açma, sevmiyorum(mide bulandırıcı)." veya "girme, ilgilenmiyorum ve konuşmakta istemiyorum." kadın/erkek açmasın yani cidden tahammül edemiyorum. haberlerden dolayı içimde çokça kusmuk birikmiş her an birinde patlayabilirim o derece.
"sen istemediğin takdirde kocan bile sana dokunsa ya da ileriye gitse bu taciz ve tecavüzdür."
istemiyorsan "istemiyorum."
"kocam o ne isterse o." deyip normal ilişkinin tecavüze dönüşmesine neden olma. bu ne?
ilişki nasıl iki kişilikse istekler ve kararlarda öyle olur. kocacığın senden bu kadar prestijliyse senin varlığının anlamı hani? o ne derse "tamam."
beynin her şeye onay vermen veya kendi isteklerini/istemediklerini geri plana atman için mi verilmiş? yüzdelik yarı yarıya iken bazı durumlarda %51-52 olur yok %90-99 üstünlük. bu kadar üstünlük hizmetli veya köleleri bile rahatsız eder. sizi niye etmiyor?
etsin!
etmeli!
devamını gör...

karaciğer

tek organ ve ikinci kalp diye biliyorum. kalpten sonra en önemli organ oymuş. sanırım bu yüzden rejenerasyon geçirebiliyor.
devamını gör...

the prestige

izlemeye karar verdiğimde bu kadar seveceğimi düşünmemiştim. sevme sebebim içindeki "sırlar".
sonlara doğru daha çok sardı...

(izlemediyseniz okumayın.)
ve ilklerde ortaya atılan şapkalarda şapkasını unuturken "şapkanı almayı unuttun."
"hangisi benim şapkamdı biliyor musun?"
"hepsi senin şapkan." denildiğinde bir tuhaflık vardı. ve kedi bir iken yine kendi gibi bir kediye mırlıyordu. (kediler çok ve birbirine benzedikleri için çoğalmış olabileceği aklıma gelmedi. o şapkalar içinde "herhalde diğer mekanizma yaptığı adamı kastediyor." diye düşündüm ama sonrasında baktım ki bu adam dışarıda genelde sivil ve oyun dışında pek şapka takmıyor? o zaman o şapkalar neyin nesi? (ilklerde hem sade şapka denenmesi ve sonradan kendisinin geçmesi.))
kapılardaki kısa aralıklarda dublöre gereksinim duyuyordu. sahneden ta arkaya dublörsüz gidebilmesi tuhaf gelmişti.(kapak açılınca direkt yere düşüyor ya) çünkü öbür türlü sınırlı bir ışınlama akla geliyor. ve bu ışınlanma hep mesafeyi ya da çıkacağı yeri garantileyebilir miydi?
cevap hayır olduğundan çoğaldığı belliydi.
ama kafa karıştırıcı bulduğum yer o kilitti; sözde kolay açılabiliyor ama o yaşlı kilitin gerçeğiyle değiştirildiğini söyledi.
adamı kopyalarken her şeyiyle kopyalaması lazım ki çoğalanı ya da kendini öldürmekten çekinmesin. (çogalma olayını sadece bedenen sanmıştım. o yüzden böyle bahsediyorum.) "suda mı yoksa sahnede olacağımı kestiremiyordum." kendi de birçok kez öldü aslında. "bunu neden yaptığımızı hiç anlamadın." yaptığımı demiyor...
kendini klonlarken intikamlı hayatında kendini garantiye almış olma ihtimali?
yaşlının ona ihaneti "evinde gibi hissettirdiğini söylemedi ızdıraplı olduğunu söyledi." burada kendini belli etti ama yaşlının, öbür ikizi tabuta koyup koluna kurşun yediği vakit ikiz olduklarını biliyor muydu? yaşlı onu lordla konuşmadan dönünce sattı bence.
ve adamın normal hâli çok dengesizlik içindeydi. çoklu kişilik bozukluğuna benziyor gibiydi. buradan ipucu veriyordu aslında. ve parmak biraz iyileşmiş gibiyken kanadığında karısı"nasıl tekrar kanadı bir dr çağırmalıyız/gitmeliyiz." tarzı konuştuğunda adam ona tedirgin baktı, pot kırmış gibi. o yüz ifadesi çok tuhaf gelmişti.
ve karısına sonraki kadına hiç güvenmeyen adam nasıl ola ki avukatına bu kadar güveniyordu? bu da şüphe uyandırıcıydı. ondan tam emin konuştu çünkü bir ara. ben "herkesten bu kadar şüphe duyarken nasıl avukatına o kadar güvendi sanki aileden biri." deyip sinirle söylenmiştim.
kılık değiştirme olaylarını sevdim ayrıca. çok profesyonel olmasa da en azından profesyonel sayılabilir. ama o avukat olayı profesyoneldi çünkü çakmadım.
ve karısına düğümü atan o muydu yoksa kardeşi mi? bilmediğini söylemesi de garipti çünkü, kadınla göz göze geldi ve kadın işaret verdi ona göre düğüm attı. bu nasıl unutulabilir? karakter değişimi nerede başladı belli değil bu yüzden çok çelişkili.
gerçek; "dünya basit ve acı dolu."
aldatma olayı da zor ama acı dolu.
film basit değil ve ters köşe yapabildi. o yüzden çok beğendim ama boşluklar var.
"sarah için çok üzgünüm." dedi. avukatına bunu demesi de "ne alaka?" idi.
karısına çok kırıcı ve b.ktan davrandı. kadın dengesizlikten, güvensizlik hissinden, işin öncelikli oluşundan mahvoldu. çok çaresiz görünüyordu ağlayasım geldi. ve en son ki "sevmiyorum." deyince kadının omuzları nasıl düştü. "tamam ben anladım senin için bir hiçim." der gibiydi. ve makul son. çünkü gelecekte sadece kız vardı annesi yok.
intikamda mı ölüyor yoksa bu adamdan mı? diye sonunu görmeyi beklerken gördüm işte.
intikam alma anlayışına saygı duyuyorum. adamın hayatını bok etmeye çalışsa da kadınla kızına hiç dokunmaya çalışmadı. intikam asillik taşıyacak bir duygu değil ama bunun burasında asillik vardı bana göre.
ve sahnede robert'i kurtarmaya çalışmış. bu bence alfred idi. ve bunda da saygı duydum.
yaşlı mahkemede alfred'in durup izlediğini ve hiçbir şey yapmadığını söyledi. yaşlı burada da alfred'e ihanet ediyor. sonuçta çalışanı kör o görmüyor. orayı kırabilecek kişi tankın yanında olan ve görebilen biri. ikili oynayan pis yaşlı...
devamını gör...

ratatouille (film)

kesinlikle izlenmesi gereken animasyonlardan.
komik ve baya eğlenceli olmasının yanında öğretici.
duygusal sahneleri de var. yıldızları topluyordu.
yediğiniz bir restoranda yemekleri boneli, eldivenli ve giysili bir fare yapsa tepkiniz ne olurdu? :))
neyse ki amaç bu sorudan ibaret değil. herkesin aşçı olabileceğine değiniliyordu ama yine herkese hitap edeceğini düşünmüyorum. çünkü; titizlik, el çabukluğu, özen, dikkat, ilgi vs. olmazsa el lezzeti çok iyi olsa bile başarıya ulaşması çok zor.

kek yaparken kuru üzüm bulamadığı için içine zeytin atan erkek kuzenim hem kek hem de poğaça yapmıştı. :))pürüzsüz siyah zeytin olsa belki gidebilirdi ama buruşuktu ve pişince o acı tadı keke daha çok geçmiş gibiydi. bu ilk denemesi.
3 gün sonrasında yine mutfağa aldım biraz daha süresi var mesela. yemek yaparken taş elde edeceğine inanırsam salacağım. kuzen ilişkisi farklı ve iş ilişkisi farklı sonuçta. ve iş ciddiyet ve saygı ister. yapacağın işe saygı duy yani...
devamını gör...

mayonez

mayonez mi ketçap mı sorusuna cevap.
ketçap kadar nane ile de iyi bir ikili. ve daha bugün yapmıştım.
el yapımı kullananlar varsa limonlu veya limonlu+beyaz sirkeyle denesin. en azından o kadar yağı yakmaya yararlar ve yağ tadını da alıyor. aromadan aşırıya kaçmayın...
devamını gör...

doğum günü pastası

bugün nnemlere "pastamı yaptım. siz krem şanti ve sade süslemeyi halledersiniz. ve tabi ki haberim yok(!). birilerini çağırıp pasta miktarımdan azalmaya sebep olursanız size küser, çadıra iner ve kendimle kutlarım." dedim. bir de yaptığım kendime özel. çünkü ben çilek reçelli isterken onlar klasik(muzlu) yapmaya karar vermiş. "sizin böyle bir günde bile tam iş çıkaramayacağınızı biliyordum ve ona göre ayarlama yaptım. ayrıca o muzlarla kokteyl yapacağım hepsini harcamayın." diye söylenip hazırlığa başlamıştım.
bir başak burcu olarak işlerimi başkalarına bırakmayı sevmiyorum. çoğu zaman beceremiyorlar... birine bir şey yaptırmak ya da istemek kadar işkence bir şey yok. zorla birine işi devretme olayları bile çoğu zaman deli eder...
devamını gör...

atatürk'e hakaret eden liselinin tutuklanması

hemen salınması için değildir umarım...
devamını gör...

tbmm'de e-dilekçe ile iklim yasasına imza

buradan
link eklediğim sayfaya e-devlet üzerinden giriş yapıyoruz. solda "katılıma açılan dilekçeler" kısmına basınca önünüze birçok konuyla ilgili verilen dilekçeler çıkıyor.
benim şu an ki öncelik konum "iklim yasası" olduğu için böyle bir arama yapıp reddi hakkında yazılan dilekçelere imza verdim.
iklim yasası hakkındaki bilinç seviyeniz ne durumda bilmiyorum. o yüzden imzadan önce konuyla ilgili araştırmalar yapmanızı ve sonrasında mantığınıza uyması hâlinde destek vermenizi istiyorum.
bu anlaşma 2016'dan beri yapılmış ama adını daha yeni duyanlar var. (ben de bunlardan biriydim. sebebi daha o yılda 16 yaşında olmam olabilir. (:) bu önemli değil çünkü hâlâ mücadele verme şansımız var. sözü geçtiği kadar basit değil.
ayrıca bu başlığın "istenilen dilekçe konularına" yer verme de bir araç olmasını isterim. belki yeni ve gerekli konular öğreniriz veya bilinen konularda dilekçeler olup olmadığını öğrenebiliriz en azından.
son olarak"osman ali önder" ile bir başlık açmıştım. (orası da bilgi edinmenizde rol oynayabilir.)
bu konunun tartışılmasını istiyorum. hadi bakalım...
devamını gör...

zombi istilasında yapılması gerekenler

koku ve onlardan farklı harekete duyarlılar. öldüreceğiniz bir zombinin kıyafetleri ve biraz boya.
ve iskelet sisteminde huylanma yaşıyormuşçasına garip duruş ve bakışlar. (sabahın erken saatlerinde uyanmışçasına, saçlar da kalsın. :d)
o kadar izledim böyle yapınca kamufle oluyorlardı tabi gerçek hayatta nasıl olur bilemem. bunu 2-3 zombiyle test edip başarısız olma halinde indirebilirsiniz. (kalabalık ortam seçmeyin.)
:d
kamufule olmuş gibi içlerinde bir fi çekseler güzel olurdu. onların yaşayış şekline izlesekte uzağız.
zombilerle "normal" hayat hadi adı da buldum. :p
(normal insan.)
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli portakal radyo renk modu sözlük kütüphanesi online yazarlar kulüpler yazarak kitap kazan puan tablosu sıkça sorulan sorular yönetim kadrosu istatistikler iletişim