62dentavsan yazar profili

mehmet öldü :( mehmet'e dua okuyacağım.

"beyaz toroslar" hukuksuzluğun simgesi olmaktan bir tık daha öteye gidemez. etnisitesi ne olursa olsun bu ülkeye vatandaşlık bağı ile bağı olan insanların bir kısmının yoğun travma yaşamasına sebep olmuş bence "birilerinin değirmenine su taşımış" olan simge araçtır.

beyaz toros güzellemesi yapan her kim olursa olsun; nazarımda su katılmamış faşisttir, bu vatana en büyük kötülüğü yapanları destekleyendir, kendi bulundukları yeri aklı başında bir şekilde değerlendirmelerini dilerim..

devlete aidiyet halka şiddet ve silah göstererek sağlanamaz, tarihin hiçbir döneminde bunun örneği yoktur.

mansur yavaş'a "sağcı" diyerek saldırmak için her şeyden önce politika bilmezlik, siyaset cahilliği olması gerekir.

mansur yavaş bir dönem mhp'de siyaset yapmış olabilir, mevcut mhp ile adının yan yana gelmesi bile kendisine haksızlık etmek olacaktır. ankara'da yaşayan arkadaşlar sayın yavaş'tan sonra ankara'nın nasıl nefes aldığının canlı şahididir buraya da yazan, ekleyen olacaktır.

yurdumuz vuran deprem yıkımında en akılcı adımları atan, kimseyle didişmeden işini yapıp insanların problemlerini çözmek için ivedi şekilde harekete geçen ve yaptıkları örnek olarak gösterilen bununla böbürlenmeyen "işimizi yapıyoruz" diyerek cevap veren kişidir.

mobil wc/duş, mobil çamaşırhaneler, internet erişimi için yaptıkları, bölgede sadece insanları değil evcil/sokak hayvanlarını düşünerek kedi/köpek mamalarını derhal bölgeye göndermesi, kimseyle kavga etmeden problemin ne olduğunu tespit edip çözümü için çalışması bile bu adama tekrar tekrar teşekkür etmemize sebeptir.

ankara belediyesinin envanterinde bulunan araç ve personeli ivedi olarak bölgeye göndermesi, liyakat sahibi insanları görevlendirmesi ve aldığı başarılar ortadadır.

depremden zarar gören illerde yaşayan halk "tuvalet ihtiyacımız var" diye haykırırken bu adam atıl durumda duran otobüsleri seyyar tuvalet haline getirip bölgeye yolladı. ama sağcı :/

her neyse bitirirken şunu söyleyeyim; 12 eylül döneminde "sosyalist" olduğu için işkencelerden geçmiş şimdilerde 60-70li yaşlarda olan pek çok tanıdığım var her biri mansur yavaş'a gözü kapalı oy verecek. benim yaşıtım olan insanların çoğunun oyunu alacaktır. gençler arasında en popüler aday.

zira adam dürüst; 45-50 sene öncesinin siyasi saikleri ile "bu adam sağcı, oy verilmez" diye düşünüyorsanız siz oy vermeyin, karşısında ki aday mevcut cumhurbaşkanıdır mevcut olanı destekleyebilirsiniz.

dinleme eksikliği.

esasen tüm problemler bunun etrafında dönüyor, konuşan ama dinlemeyen bir çoğunluk var, iletişim kurmayan sadece kendi doğrusunu dikta eden bir kesim.

bu tipler konu ne olursa olsun konuşuyor ancak asla yanıt vermenize müsaade etmiyor. bu iletişim eksikliği hayatı baştan sona etkiliyor

bence.

van gogh, gel de kulağını keseyim!

(bkz: hayır)

intikam peşinde koşarsanız hayatınızı mahvedersiniz, kendimden biliyorum. keşke affetmek veya umursamamak gibi özelliklerim olsaydı lakin bu konuda çok başarılı olamadım.

intikam alacağım diye kendi hayatıma engel koydum bunun farkındayım lakin bu elinizde olan bir şey değil.

mesela sokrates’in bir sözü var; “affetmek insanın yüceliğini, intikam peşinde olmaksa rezilliğini gösterir.” diyor. intikam peşinde koşmuş bir insan olarak sonuna kadar hak veriyorum.

aliya izzetbegoviç, modern dünyada naklen yayımlanan katliamı yaşayan bir halkın lideri olarak şunu demişti; “size asla intikam peşinde koşun demiyorum ama yapılanları asla unutmayın.”

intikam, adalete olan güvenini kaybeden insanların sığındığı son limandır, adalete olan inancınız daha yüksek olursa intikam size uzak bir kavram olur.

“bağışlama kadar katıksız bir intikam yoktur.” – josh billings

bahçeli’yi desteklediğim ilk ve tek kararı.

allah bir din yarattı ve bunu yaşayanlara (kendi yarattıklarına) tebliğ etti, yarattıkları bunu eleştiriyor olabilir sana ne

dinin kitlelere tebliğ için görevli değilsen ki; değilsin kimin neyi eleştirdiği seni zerre ilgilendirmez.

senin görevin veya işin “.. inandığın dinin ibadetini yerine getirmek..” benim inandığım şeye sen niye inanmıyorsun diye ağlamak senin işin değil.

inandığın din bu kadar değersiz mi “.. ayaklar altına alınıyor ..” diye ağlıyorsun!

her konuda fikrin olacak, sana uygun olmayan her fikri düşman ilan edecek sonrasında saygı bekleyeceksin, öyle bir dünya yok.

kendisi “.. bütün kulüp başkanlarının müsabakaların ya seyircisiz ya da gerekli tedbirlerin alınarak oynanması hususunda acil ve gerekli adımları atmaları kaçınılmaz görevleridir. milliyetçi hareket partisi konunun takipçisidir. ..” demiş.

milliyetçi hareket partisi, öncelikli olarak ülkü ocakları başkanlığı yapmış olan sinan ateş‘in katilleri ve azmettirenlerin ortaya çıkması, hak ettikleri cezayı alması için mesai harcasın.

“.. gerekli tedbirler alınarak ..” demiş, ne yapacaksınız? stadlara giren insanların ağzına bant mı yaptıracaksınız?

protesto yasal bir haktır, bunu engellemek için fikir sunanlar demokrasiden zerre nasibini almamıştır.

bugün gerçekleşen müsabaka esnasında depremin olduğu saat ve dakikaya denk gelen 04:17dk’da sahayı oyuncaklara beni gözyaşına boğmuş olan güzel insanlar, siz çok yaşayın.

tsk bünyesinde zorunlu askerlik hizmetini yapan erbaş/er seviyesinde bulunan askerlere her şehirde belli sayıda olacak şekilde ve sürekli olarak "arama kurtarma" eğitimi verilse örneğin her şehirde 500 kişiden oluşan arama kurtarma eğitimli hazır kıta asker olsa olası bir afet durumunda afad'a destek personeli olarak kullanılabilecek 40bin yardımcı personeli her an el altında hazır tutuyor oluruz.

bu şekilde eğitimini alıp terhis olan gençlere bir sertifika verilebilir böylelikle her yıl 80bin kişi kadar profesyonel anlamda arama kurtarma eğitimini almış insan kendi şehirlerine döner ki olası bir afet durumunda "ne yapacağını bilen eğitimli personeli sahaya sürerken bu insanlardan faydalanmak mümkün olabilir"

ülkemiz deprem ülkesi, 6 şubat 2023 tarihinde yaşadığımız facia bunu bize en son hatırlatan olay oldu.

geçici süre askere alınan bu genç insanlardan en verimli şekilde faydalanmak ve ülkelerine fayda sağlamaları için gereken eğitimi vermek için bir organizasyon, planlama yapılması çok zor olmasa gerek.

her yıl yüzbinlerce genç vatan borcunu ödemek için askerliğini yapmaya gidiyor, savaş sadece sınırı tehdit eden düşmanla yapılmıyor. deprem veya benzeri başka doğa olaylarında da hayatta kalma savaşı veriliyor.

ayrıca seferberlik mevzuatının içeriği genişleterek inşaat firmaları, maden firmaları gibi iş makinesine sahip olan firmaların araç envanteri çıkartılarak (kepçe, kırıcı, ekskavatör, kamyon, jenaratör vb) için doğal afetlerde kullanılmak üzere araç sefer emri tebliğ edilerek bölge bölge, şehir şehir hazır ekipman listesi çıkartılabilir.

şunu biliyoruz ki gelecek olan başka bir depremde başka bir acı başka bir yıkım yaşayacağız, depreme hazırız demek için, gerçekten hazır olup hemen aksiyon alabilmek için bu söylediklerimi hayata geçirmek çok mu zor?

enkaz başına ekskavatör, depremden kurtulanlara sıcak yemek, sıcak konaklama, yaralılara acil sağlık ve bölge genelinde güvenlik hizmeti gönderilmesi olması gerekiyorken sela okutmak nedir?

enkaz altında kurtarılmayı bekleyen, soğuktan açlıktan kurtarılmayı bekleyen insanlara sela dinleterek nasıl bir destekte bulunuyorsunuz?

ilgili kurum da hiç kimse "aga biz ne yapıyoruz" demedi mi? sela okuyana kadar gidip bir enkazda kurtarma çalışmalarına yardım edin daha fazla hayra geçer.

(bkz: emasya protokolü)

bu protokol yürürlükten kaldırıldığı için tsk kendisine emir/görev verilmeden müdahalede bulunamıyor.

1999'da deprem bölgesine ivedi olarak çağrılan timler yağmacılara karşı "vur emri" ile görevlendirilmiş ve meydana gelebilecek olası yağma olaylarının neredeyse tamamına yakını engellenmiş, yağmaya niyetlenecek olanlara da "asker kafamıza sıkar" mesajı açık ve net şekilde verilmişti. şimdi de olması gereken budur. asker ve polis vur emri ile yağmacılara engel olmak için güvenliği almalıdır.

bir arkadaş (bkz: çingene)ye benziyorlar demiş.

çingene dedikleri etnik olarak roman olan yurttaşlar ise; bugün yaşadığım şehirde deprem bölgesine gönderilmek üzere yardım duyuruları yapılmaya başlandığı zaman "bizzat şahit oldum" at arabası arkasına yüklediği malzemeleri belediye binası önüne getiren "çingene" arkadaşlara ayıp eder.




o yağmayı yapanlar ırkı, menşei ne olursa olsun fark etmez şerefsizlerdir.

hırsımdan, üzüntümden ağlayarak ve sadece güvendiğim kurumlara maddi/ayni yardım yapıp; göğsümün üzerine oturmuş bir öküz ile çaresizce haberleri takip ediyorum.

1999 depreminden çok kısa süre sonra görevli olarak deprem bölgesine gönderilmiştik. şahit olduklarıma kimsenin şahit olmasını dilemem. 1999 depreminde hayatta kalanların karşısında bugün olduğu gibi soğuk ve kar gibi mevsimsel düşman yoktu. bugün depremden kurtulan yurttaşların savaşması gereken mevsimsel olumsuzluklar var.

en son annemi kucağıma alıp mezarına yerleştirdikten sonra çaresizlikten oturup ağlamıştım, bugün aynı çaresizlik ile hiç tanımadığım insanlar için ağladım.

kaderimiz bu olmamalıydı. tanrı yardımcımız olsun.

uzun zamandır evimde televizyon yoktu, esasen ihtiyacım da yoktu; ücretli üyelik aldığım servisleri tabletten izliyor canlı yayın filan bunları da cep telefonundan hallediyordum. (işte bunlar hep seküler, hep zenginliksksksks)

geçen cumartesi günü rakı içmeye gidip, tv alıp geri geldim.

esasen benim izleyeceğimden değil, ben evde olmadığım zaman açarım evde ses olur, görüntü olur, köpeğim sıkılmasın diye tv alma niyetim var, aldım!

şöyle oldu; acaba bir tv alsam mı? diye düşünürken xxx marketten alacağın xx üzerine xx indirim mesajı gelince e hadi bakayım dedim, eşek kadar bir tv'yi getirip kurdular.

hemen bir belgesel kanalı açtım, envai çeşit mahlukat var, köpeğime diyorum abicim bak kedi, aaa kaplan, ooo fil gelmiş, o ne zürafa filan bizimkinin biraz ilgisini çekti ama ekranı yaladıktan sonra tepki alamadığı için vaz geçti.

buraya kadar okuyan arkadaşlar ne alaka diyecekler, ancak bu kadar özetleyebiliyorum.

tabii bizimkinin ilgisini çekmedi benim de zamanım yok, tv koyulduğu yerde kaldı bir süre açmadım, bugün siyasi program açıklayan bir ittifaktan sonra "büyük ekranda" tartışma programlarını izlerim dedim.

prof. unvanı ile birbirine bağıranlar, partizanlık yapanlar, kimsenin kimseyi dinlemediği moderasyon olarak leş, zaman kaybı olmaktan başka hiçbir işe yaramayan "iletişime girişte (ılt101) iletişime nasıl girilmez diye ders olarak okutulması gereken programlar"

televizyonu yalamadığım için kumandanın düğmesine basıp kapattım; tv'ye verdiğim paraya üzüldüm -köpeğim de izlemiyor- kullanılmamı tv kaldı elimde.

siz şu an, şu saatte bu girdiyi okurken hiç aklınıza gelmeyen hiç tanımadığınız ve belki hiç tanımayacağınız kişiler tarafından hepimiz için yapılan fedakarlıklardır.

ayağınıza taş değmesin.

(bkz: hasan kundakçı)

nam-ı diğer tamburalı paşa

16 ocak 2023 tarihinde hayatını kaybetmiştir. ömrünü türk milletinin güvenli ve gönenç içerisinde yaşamasına adamış dürüst bir insandır.

kıbrıs türk barış kuvvetleri komutanı olarak görev yaparken, türk'ün şanlı sancağına uzanan eli kırıp atan, türk bayrağının namusunu koruyan, bayrağımızı indirmek için kıbrıs sınırını ihlal eden teröristi hak ettiği yere gönderen yiğit insandır.

(video hassas kişileri rahatsız edebilir)


pek bilinmeyen bir şey; bayrağımızı indirmek için gazladıkları o dangalağın peşinden giden 2 ingiliz askeri de sınırlarımızı geçtiği için vurulmuş ve yaralanmıştır. bundan kaynaklı da kundakçı paşa hakkında "kırmızı bülten" çıkartılmıştır.

ergenekon davalrı safsatası sırasında kendisiyle birkaç defa oturup sohbet etme şansım olmuştu; onuruyla yaşamış, onuruyla ölmüştür.

biz senden razıyız paşam.

başlıkta yazanları okudum, pek çok arkadaş ne mutlu ki babasını sevgiyle, özlemle anıyor ne yazık ki ben onlardan biri olacak kadar şanslı değildim.

babam 15 sene önce öldü. şehir dışında bir göreve gidiyordum bir telefon geldi. çok sevdiğim değer verdiğim bir abim ".. 62dentavsan neredesin? görüşmemiz lazım .." dedi,

- şehir dışındayım abi, 2-3 gün sonra dönerim hayırdır? dedim.

kısa bir sessizlikten sonra, "başın sağ olsun evladım babanı kaybettik" dedi.

- benim bir kaybım yok abi, sevenlerinin başı sağ olsun, cenaze benim değildir. dedim.
- anlıyorum dedi.

ben cenazesine katılmadım, annem vefat edene kadar da babamın mezarına hiç gitmedim. annemin vefatından sonra yani babamın vefatından 12 sene sonra kıramayacağım bir can dostumun yoğun ısrarı üzerine gidip; herhangi bir kişiye ait mezarın başındaymışçasına sadece mezar taşına baktım, ismini okudum dönüp arabaya geri bindim.

ben babamla, baba-çocuk ilişkisini hiç yaşamadım, iki yetişkin olarak temas kurduk, tanıştık. yıllarca içimde biriktirdiğim her şeyi çok kısa süren o tanışma, ikili ilişkide bulunma çabasında yüzüne söylediğim için cenazesine söyleyecek bir şeyim yoktu.

kendisi hayattayken ona şunu demiştim;

".. ne ölüme, ne ölüne .."

kendisine verdiğim sözü tuttum.

"bu memleket tarihte türktü, bugün de türktür ve ebediyen türk olarak yaşayacaktır" arapperest tipler iyi bilmelidir ki; ".. din arabın, hukuk sizin, harp türklüğündür. .."