apollo creed yazar profili

apollo creed kapak fotoğrafı
apollo creed profil fotoğrafı
rozet
karma: 961 tanım: 88 başlık: 0 takipçi: 1

son tanımları


en kaliteli sucuk markası

salam, sucuk, sosis gibi ürünleri pek tüketmeyen biri olarak yıllardır tek markayı tercih ediyorum.

babadan kalma bir miras da olabilir, kendisi uzun yıllar market ve gıda sektöründe olduğu için cumhuriyet sucuklarından başka marka sucuk eve sokmazdı. günümüzde satılan davuk, hindi, kanatlı hayvan kıkırdağı, %5 et - %95 davuk, vb şekilde satılan sucuklarla kıyaslandığında fiyatı birazcık pahalı olsa da bence kesinlikle hak ediyor.

zira kokusundan, yağına, lezzetinden, ağızdaki dağılımına kadar yıllardır aynı çizgide ve lezzette devam ediyor.
devamını gör...

ak-ülkücü

şimdi sizin de işiniz zor

yaradan 2 el vermiş şimdi hangi biriyle rabia yapacaksınız, hangi biriyle eşek kulağı, hangi biriyle kurt kulağı

omurga şart
devamını gör...

akp mhp dem parti ittifakı

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

sözlük radyosu kaçak yayınları

kadınlar erkekleri anlamıyor değil, insanlar insanları anlamıyor. yoksa erkek anlaşılmayacak kadar komplike varlıklar değil. erkek dümdüz cep saati, günde 2 kere kulağına üfele ortada sorun da kalmaz anlaşmazlık da kalmaz. mesele artık insanların anlaşılmayacak kadar çok sorunlarının olması

edit : iyi ve güzel yayınlar
devamını gör...

şeyh said

s.s.önder'in, pardon "sırrı abi"lerinin ölümünde yas tutanları bu başlık altında da görürüm diye umuyordum. boru mu olm büyük kürt hareketinin lideri ve büyük bir hak dostunun ölümünün 100.yıl dönümü.

ne alakası var yahu ben de saçmaladım. bir insan bölücü partisi milletvekilini seviyor diye geçmişteki hainleri de sevmek zorunda mı? peki sırrı abisinin cenazesinde öcalan'ın mektubunun okunmasını görmemezlikten gelenler tatlı su solcusu değil mi?

şeyh said ile s.s.önder aynı kökten çıkma değil mi?
tıpkı öcalan ile s.s.önder'in aynı ananın evladı olması gibi.

bu vatana hainlik etmiş, hainlik edene çanak tutmuş, bir de bu hainlik edenlere ses çıkarmamış kim varsa ateşi bol olsun. ölünün arkasından konuşmak bize yakışmaz!
devamını gör...

prens (dizi)

ilk sezonunu büyük bir keyifle ve eğlenerek izlemiştim. hatta 2.sezonunun gelmesini de iple çekmiştim. 2 sezon geldi ama ben bir türlü kafayı temizleyip rahat bir zaman bulup da başlayamadım 2.sezona. öyle ki 3.sezonun başlayacağı haberlerine bile denk geldim ayrıca mutlu oldum iki sezonu birleştirip daha keyifle izlerim diye.

yalnız o ara bir şey oldu, s.süreyya önder öldü. vatanseverlerin yüzünde tatlı bir tebessüm bırakan bu olayla sanat sepet tayfadan hiç beklemediğim insanlar s.s.önder'in ölümü üzerine üzüntülerini dile getirmeye başladılar. bu sanatçıların bir kısmı ılık g*tlü solculardan, bir kısmı ychplilerden, bir kısmı açılımcı tayfadan, bir kısmı da kendini kürt savunucusu görenlerden ibaretti. aslında gözümde hepsi aynı b*kun yeşili misali de. neyse konumuz bu arkadaşlar değil.

konumuz bu aralar sosyal medyada parçaları çokça karşıma çıkan dizinin senaristi ve başrolü olan arkadaş. x'te kendisini takip ediyordum. x'te kapak fotoğrafında atatürk ve türk bayrağı olan, sabitlediği tivitinde atatürk'ün sözü olan bu arkadaş da s.s.önder'in ölümüne üzülenlerden olmuş. biraz şaşırdım, biraz üzüldüm.

ben en son ortaokul sıralarındayken ansiklopedi tozu yutup, kütüphane arayıp, doğru kaynağa ulaşmak için günlerce çaba harcıyordum. ondan sonra ülkemize internet geldi, ne saatlerce araştırmaya ihtiyaç kaldı, ne doğru kaynağı bulmaya. özellikle son 15 yıldır oturduğun yerden dakikalar içinde ahmet'in mehmet'in geçmiş icraatlarına, siyasi görüşüne, söylediklerine rahat rahat ulaşabiliyorken x'te kullandığın atatürk'ten ve türk bayrağından utanmadan s.s.önder gibi bir adamın ölümüne nasıl üzülebilir, bu üzüntüyü nasıl açık açık dile getirebilirsin bre cahil.

he şu kafada olanlar da yok değil; "adamın siyasi görüşü bizi alakadar etmez, çok iyi bir insanmış, yardımsevermiş, bla, bla." iyi madem benim bir arkadaşım da çok iyi bir insandı, çocukları ve hayvanları çok severdi ama işid'e katıldı, bir de bir kaç masumun canına kıydı. sonra hitler de hayvan severdi ve iyi bir ressamdı, hitler de iyi adamdır iyi.

yıllarca vatan hainlerine karşı görüşüm "gölgesi sizden yana düşen kuşun kanadını s*k*yim" düsturu ile ilerlediği için, bilerek ya da bilmeyerek bunlara alkış tutan, selam veren, selam alan, aynı sofraya oturanlara karşı da tavrım ne yazık ki aynı şekilde. babamın oğlu olsun değil oturup özellikle yaptığı bir programı izlemek, yüzünü göresim bile gelmez.

he bu arada unutmadan bir kaç ay önce s.s.önder'in ölümüne üzülenlere bugün vatan hainliğinden yargılanıp idam edilişinin 100.yıl dönümü olan şeyh said'i de sevgi özlem ve rahmetle anmalarını bekliyorum. sonuçta ne fark eder hepsi aynı b*kun yeşili.
devamını gör...

komşunun hiç durmadan koşan çocuğu

link
devamını gör...

konya’da kız istemeye giden damat

gece sex (sizinki seks değil sex olur) eyleyeceksiniz diye bu kadar tantanaya gerek var mıydı?

şöyle bir organizasyonun içinde bulunmaktan hele hele baş rolünde olmaktan sana sığınırım rabb'im
devamını gör...

tahammül seviyesinin gitgide azalması

benim parolam sevgidir, ama...

evet gerek ekonomik sebeplerden, gerek havalardan, gerek her gün iç karartıcı şeylerle karşılaşmaktan insanların tahammül seviyesi azaldı, ama...

ama çok fazla hadsiz, sınırlarını bilmeyen, bencil, cahil insan var. hep vardı ama sayıları günden güne artıyor, yani en azından benim gördüğüm böyle.

ayarlarımla oynanmadığı sürece çok sakin bir insanım. lakin yeri geliyor bazı insanları böyle ensesinden tutup en yakın duvara kafasını sürterek kıvılcım çıkarmak istiyorum. bu gerek trafikte, gerek kalabalıkta, gerek iş hayatında.

toplu taşımada yanındaki çocuğu ayakkabılarıyla insanların oturduğu yerde basıp hoplayıp zıpladığında "ama minik prenses insanlar oraya oturuyor ayakkabınla basarsan başka insanların elbiseleri kirlenir ve üzülürler" dediğimde çocuk tatlı bir tebessüm ve biraz mahcubiyetle yerine oturacakken "aman sanki otobüs çok temiz, hem ayrıca o çocuk ne olmuş yani" babında bir cevap vererek ve çocuğunu tekrar koltuk altlarından tutarak kaldırıp "istediğin gibi oyna kızım" diyen anneye karşı benim tahammül seviyem kıstas olmamalı.

ya da taa dün sabahtan ortalama 24 saat süre verdiğim bir proje için anlaştığım vatandaşın "ha şimdi gönderdim, ha 5 dakikaya gönderiyorum" diye diye bir türlü ödemeyi gün içinde göndermemesi, akşamın 9'unda ödemeyi gönderdikten sonra "sabah en geç 9'da tamamlandı haberini bekliyorum" diye mesaj atıp, üstüne ben mesaja cevap vermeyince araması ve benim cevap vermemem, ertesi sabah mesajına "24 saatte biteceğini söylemiştim daha önce" diye cevap vermem üzerine arayıp akşam niye mesajına ve aramasına cevap vermediğime dair hesap soran ve projenin neden hâlâ tamamlanmadığını soran adama nazikçe siktiri çekip, parasını da iade etmem kesinlikle benim buhranlı bir dönemden geçmemle alakalı değil.
devamını gör...

öpülen çocuğun yanağını silmesi

sevilen kedinin temas ettiğin noktaları yalayarak temizlemesi kadar onur kırıcı değildir.
devamını gör...

the spy

şu zamanda diziyi tekrar izliyor olmam da mükemmel bir zamanlama.

ali g, borat, the dictator gibi absürt filmlerle bilinen s.b.cohen'in diğer yapımlardaki karakterlerinin tamamen zıttı harika oyunculuğu, zamanı çok iyi yansıtan karakter ve ortam seçimleriyle tarihin en iyi mini dizilerinden biri olmuştur

tabi dizide beyrut limanının 60'lı yıllardaki hali diye gösterilen yerin aslında bizim galata köprüsü olması da hiç hoş olmamış. tabi koca prodüksiyonun bunu fark etmemiş olmaması muhtemel değil de zannediyorum ellerinde 60'lı yılların beyrut limanına ait bir videosu olmadığı için bulabildiklerini kullanmışlar. ama tekrar ediyorum hiç hoş değil. şimdi biz israillilere arap desek zorunuza gitmez mi?

tabi bu dizideki ufak tefek gereksiz detaylardan biri. ama mesela ilk izlediğimde de dikkatimi çeken ve "yok ya bunu da gözden kaçırmamışlardır" diye düşündüğüm bir detay daha var: eli cohen arjantin'de el hafızla ilk karşılaşmasında alkol kullanmadığını söylememesine rağmen, arjantin'den suriye'ye dönüşü sırasında yakınlaşmak için ilk hedeflerinden olan majid al ard'ın zayıf noktalarından birinin pahalı şaraplar olduğunu bildiğinden şarapla dikkatini çekerek yanına yanaşıyor. ulan koca senaristler bunu nasıl gözden kaçırdı bir allah'ın kulu da demedi mi koca ajan filmine yakışır mı? diye.
devamını gör...

depresyon

doktorumun iddiasına göre uzun süredir dibini gördüğüm ve ağır bir şekilde yaşadığım durum

bu sefer artık patladım: "hocam iyi hoş da siz depresyondasın deyip bir de üstüne dayıyorsunuz ilacı ben kendimi daha çok dipte hissediyorum aynı yerde dönüp duruyoruz?"

yaklaşık 3 senedir falan takibimi yapan minnoş bir doktorum var lakin son 4-5 aydır onunla da aram iyi değil. bazı diğer psikolojik sorunlarımın yanı sıra en çok depresyon üzerinde duruyor. çıkış yolu: düzenli ilaç ve zaten halihazırda yapmaktan çok hoşlanmadığım günlük sosyal aktiviteleri kendimi zorlayarak yapmam. yalan yok o an içimden "zorla ilaçları kullanıp yine zorlayarak bir şeyler yaparak ben bu illetten kurtulacaksam sen ne s*kime doktor oldun" deyiverdim. belki bakışlarımdan falan anlamış da olabilir zeki kadın.

işin şakası bir yana ilaçların dozunu artırması ve hocanın yüzüme yüzüme "dediklerimi yapmadan bu durumun içinden çıkamazsın" demesi daha çok negatif etkilemeye başladı. zaten her gün lanet ilaçları içerken "ben bunlara bağımlı mı oldum, devamlı kullanmaya devam mı edeceğim, kendim bir anda bıraksam ne olur" çatışması yaşıyorum. sakin kafayla düşününce tedavi adı altındaki sürecin beni daha çok dibe çektiğini düşünmeye başladım.

ama tabi hoca söylese de söylemese de zaten depresyon başta, diğer problemlerin günden güne ağırlaştığının da farkındayım. daha önce yaşamadım mı? yaşadım. ama bu sefer ağır ve uzun süreli olması finalin ne şekilde olacağı konusunda biraz içimi ürpertiyor. hadi zaten saç sakal birbirine karıştı da düzensiz yemeye bağlı olduğunu düşündüğüm zamansız kusmalar, midemin adeta delinecek kadar ağrıması, ergenlikte 1 tane bile çıkmayan sivilcelerin vücudun belli noktalarında patlak vermesi, saçta ve sakalda artış gösteren beyazlıklar, az ve sancılı uykunun getirisi olan göz altı morlukları durumumu fiziksel olarak da bana gösteriyor.
devamını gör...

17 haziran 2025 ümit özdağ'ın tahliyesi

özdağ'ın çıkmasına laf edenleri görünce "s*kt*rin gidin s.s.önder'in mezarının başında ağlayın" diyesim geliyor. neyse ki küfürü bıraktım da demiyorum.
devamını gör...

hakan fidan

bir ülke düşünün ki istihbaratın en tepesinde görev almış son 2 adamdan biri o ülkenin en büyük 2 terör örgütünden birinin mensubu ve hatta açık açık mensubu (organizasyonlarında boy gösterip alkış tutmuşluğu bile var)

diğeri de yine o terör örgütünün medya kanadında yazarlık yapmış, basimevlerinde kitapları basılmış ve hatta kızını da o yine o örgüt sayesinde yurtdışında okutabilmiş.

aman neyse. ne de olsa biri çok karizmatik ve gizemli, diğeri de çok babacan ve sosyal bir insan bizi bunlar ilgilendirir en nihayetinde
devamını gör...

şükufe nihal başar

cenap şahabeddin'in otuzlu yaşlarındaki kardeşi osman fahri, yakın arkadaşı mithat sadullah'ın eşi şükufe nihal'e aşıktı.

mithat ve şükufe'nin evlilikleri sorunluydu. bir gün şükufe tek evladını da alarak mithat'ın yanından kaçtı. bu evliliği başından beri istemiyordu hatta bir keresinde bileklerini keserek intihara bile kalkışmıştı ama sonunda isteğine kavuşmuş mithat'tan ayrılmıştı.

şükufe'nin ayrılıktan sonraki günlerinde dert ortağı osman fahri idi. osman fahri bundan da güç alarak şükufe'ye hislerini açıkladı ama olumsuz yanıt aldı. bu olumsuz yanıt üzerine osman fahri mecnun oldu istanbul'u terk etti doğu'da öğretmenlik yapmaya başladı. ama nafile, şükufe'yi unutamıyordu. hâlâ şükufe'ye yazmaya devam ediyor ama ya yanıt alamıyor ya da hep olumsuz yanıt alıyordu.

artık bu aşk acısı dayanılmaz hale geldi. 1920'de kafasına tabancayı dayayarak intihar etti osman fahri. belki o gün şükufe'nin aklında osman fahri hiç yoktu ama intiharını öğrendikten sonra osman fahri'yi hiç unutmadı.

1920'lerde nazım hikmet de aşık oldu şükufe nihal'e. derler ki nazım hikmet'e de karşılık vermedi şükufe. aynı yıllarda faruk nafiz çamlıbel hayatının en büyük aşkı şükufe ile karşılaştı. diğerleri gibi şanssız değildi çamlıbel, aşkına karşılık buldu, devamlı şiirler yazdılar birbirlerine. öyle ki aşklarını romanlara bile konu ettiler. hatta yetmedi ilerleyen yıllarda başka edebiyatçılar bu ikilinin aşkını anlatan romanlar yazdılar.

ama gel gör ki çamlıbel'in evlilik teklifine olumsuz yanıt verdi şükufe. çamlıbel, şükufe'den olumsuz yanıtlar alınca intihar eden osman fahri'nin yolundan gitti kendini sürgün etti istanbul'dan, ankara'ya gitti. 1931 yılında kimsenin beklemediği bir anda ani bir kararla kendi gibi öğretmen olan bir meslektaşı ile evlendi. herkes çok şaşırmıştı bu karara ama en çok da şükufe şaşırmıştı. kendine aşk şiirleri yazan romanlar yazan adam neden bu kadar ani bir kararla evlenmişti?

yıllar yıllar sonra bu evlilik kendisine sorulduğunda çamlıbel: "benimkisi aşk evliliği değildi. birbirimizi beğendik ve evlendik, duygudan daha ziyade mantık izdivacıydı" dedi.

kaderin bir cilvesi midir bilinmez çamlıbel hiç unutamadığı aşkı şükufe vefat ettikten 1 ay sonra vefat etmişti.

çamlıbel evlendikten kısa bir süre sonra şükufe de üniversiteden eski bir arkadaşı ile evlendi. bu evlilikten de bir çocuğu oldu. ama şükufe aradığı aşkı ve huzuru bu evlilikte de bulamadı. bir gün şükufe 2 evladını da alarak evden ayrıldı ve kısa bir süre sonra bu evliliği de sonlandırdı.

1896 doğumlu şükufe'nin zahiri aşk yolculuğu böylelikle tamamlanmış oldu. ama o hafızasını kaybedeceği zamana kadar "tek aşkım o'dur, beni tek seven de o'dur, bu büyük aşkı nasıl ziyan ettim?" diyerek osman fahri'yi hiç unutmadı.

üniversite çağlarındayken evli olmak yasalara engel olduğu için boşanmış, üniversiteyi okumuş coğrafya bölümünden mezun olan ilk kadın ve ilk lise öğretmeni kadın olmuştur. toplumsal meselelerle hep ilgiliydi. yunan'ın izmir'i işgaline karşı düzenlenen meşhur sultanahmet mitingindeki konuşmacılardan biriydi: "ey aziz vatan beşiğimiz sendin, mezarımız da sen olacaksın"

şükufe her görenin aşık ya da hayran olacağı bir kadındı. ilk bakışta öyle çok güzel denmezdi. ama zarifti, bakımlı ve şıktı. dünyaya pek meyletmeyen kendine çok güvenen bir havası vardı. onu bu kadar gözde yapan da kendine güvenen haliydi.

1896'da başlayan hayat yolculuğu 1973'te huzurevinde sessiz ve kimsesiz bir şekilde son buldu.
devamını gör...

31 mayıs 2025 psg inter maçı

bugünkü maç gösterdi ki mesele aslında milyon dolarlar harcamak değil, doğru planlama yapmakmış

2010'lu yılların başından beri dünya yıldızlarını takıma katarak lig şampiyonluğu ve şampiyonlar ligi şampiyonluğunu hedefleyen psg belki de son 15 yılın en mütevazi kadrosuyla en büyük hedefini tesadüfen değil adım adım işleyerek aldı. finale kadar sadece tek mağlubiyetle bu noktaya geldi.

tam ben yazarken spikerde saymaya başladı. bu takım aynı anda messi, neymar, mbappe ile de oynadı ileride ama başaramadı. ilk anda akla gelen; messi, neymar, mbappe'nin yanısıra ilk yıllardan beri beckham, ibrahimoviç, matuidi, maxvell, thiago silva, veratti, lavezzi, cavani, rabiot, pastore, lucas moura, di maria, draxler, sergio ramos, dani alves, buffon, navas, icardi, skiniar gibi dünya yıldızlarını ve pochettino, blanc, ancelotti, tuchel, umay emery gibi kurt hocaları getirmesine rağmen hatırladığım kadarıyla final bile görememişti.

bu şampiyonluk takımda üst düzey yıldız olarak sayılabilecek usman dembele(ki kendisi barcelona'dan deyimi yerindeyse s*ktir edildi) ve krava gibi transferlerin yanını gençlerle ve marqinios, donnaruma ve hakimi gibi tecrübelilerle harmanlayan ve 15 yıllık projeyi nihayete kavuşturan luis enrique'ye yazar
devamını gör...

ciro romeo mertens

bu sene maçlarda olan etkisi geçen senelere nazaran çok daha düşüktü, zira çok defa evde arkadaşlarıyla yaptığı partiler, antrenmanlarda az görünmesi ve yaptığı göbek neden bu sene performansının düşük olduğunu da özetler nitelikteydi. ama yine de galatasaray'ın öz evladı olduğu için hepsini görmezlikten geliyoruz.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

geleceğe dönük olarak ileride en çok rekabet yaşayacak arkadaşlardan biri kendisi. zira mevkisi gereği jr.sneijder ile aynı anda kullanılmaları sıkıntı olacak. en büyük avantajı jr.sneijder (namı diğer xess xava) ile aralarında 6 yaş fark olması.

yalnız hala 2030-2040 yılı kadrosunda çok büyük açıklar olması biraz düşündürücü. kalede jr.muslera, defansta jr,dany ve orta sahada jr.sneijder, jr.demirbay ve jr.mertens harici öne çıkan yıldız adayı olmaması kötü.
devamını gör...

arif erdem

ah memleketimin insanının her rekabette sidik yarışı yapma hevesi yok mu?

ne yazık ki insanımızın salt iyi ve kötü ayrımı yok. kötü, daha kötü, en kötü ayrımı var. fetö'de de bu ayrım ne yazık ki başarı ile belirleniyor :
italya görmüş, dünya ve türkiye futbol tarihine geçmiş h.şükür xxl fetöcü
ondan daha az başarılı a.erdem ve e.belözoğlu xl fetöcü
u.boral, bekir gibi standart futbolcular l-m fetöcü
hiçbir baltaya sap olamamış z.biryol gibilerse s ya da xs fetöcü
benim dayı oğlu da amatörde oynayan fetöcüydü onu nereye konumlandırıyorsunuz söyleyin de bilelim?

arkadaşlar burada kimsenin seninki fetöcü benimki değil gibi bir derdi yok. galatasaraylı h.şükür ne kadar fetöcüyse, fenerbahçeli e.kanter de o kadar fetöcüdür. bir şeyleri baştan kabul edelim de fetö ve iktidar taktiğiyle birbirimize bok atmayalım. yıllardır bu taktiklerle ilerlemeye çalışan a.koç'un jargonunu iyi kapmışsınız ha. suç hep başkalarında siz ak ve paksınız.

e yıllarca takımında top koşturduğu için koca galatasaray camiasını fetöcü olmakla suçluyorsunuz ya. bakın az araştırın italya dönüşü aziz yıldırım h.şükür'ü kaç kere fenerbahçe'ye almaya çalışmış? dümdüz düşünelim, bu durumda fenerbahçe camiası da fetöcü. sonuçta adamı galatasaray istemiş ve almış, fenerbahçe istemiş alamamış tek fark bu.

kardeşlerim şampiyon olamamanın acısı böyle çıkmaz, direkt olarak aynaya bakın ve yanlışın nerede olduğunu ilk kendi içinizde arayın. galatasaray'da dönem dönem başarısız olmuştur ama hatayı hiç şu anki fenerbahçe kadar dışarıda aramamıştır. en yakın zamanda alkışlarla galatasaray'ın başına getirilen burak elmas'ın nasıl taraftar ve yönetim tarafınca tekme tokat gönderildiğini izleyin sadece. ya da çok değil sezon başında taraftarın ortalığı yangın yerine çevirmesinden ötürü (ki yangın yerine çevirilen takım 2 sene üst üste şampiyon oldu) yönetimin nasıl apar topar osimhen'i, devre arasında da lemina'yı getirdiğini görün.

son olarak; en bariz fetö taktiği : kim ahmet fetöcü, mehmet fetöcü diye ortalıkta dolanıyorsa bilin ki ya fetöcü'dür, ya fetöcü'ydü.
devamını gör...

yüksek hızlı tren

ya çok afedersiniz de sokayım böyle hızlı trene

6-7 evveli kadar bir kere ankara'ya giderken kullanmış ciddi anlamda pişman olmuştum. o dönem için hem rahat değildi hem de verdiği süreden çok fazla sapma olmuştu.

bugün tekrar kullanayım dedim hala inanılmaz derecede konforsuz koltukları. el insaf ulan bari geri yatırabileydik şunları.

hadi tamam verilen sürede şu ana kadar bir sapma olmadı ama ben şunu anlamıyorum; ist-konya arası yaklaşık 5 saat ama daha kısa olabilir ciddi bir saçmalık var. gebze'den çıktıktan sonra hadi diyorum bu sefer kesintisiz 200+ hızı göreceğiz ama yok. belli noktalarda 200+ hızda giderken çoğunlukla 100-150 arası, bazen de sebebini çözemediğim bir şekilde -100 oluyor. niye kardeşim trafik mi var? yol mu bozuk? hava muhalefeti mi var?

ulan bu tren yüksek hızlıysa niye hep 200+ hızda gitmiyor. yok bu sistem bu hızı kaldırmıyorsa niye adı yüksek hızlı? yavaş denmeyecek kadar hızlı, hızlı denmeyecek kadar da yavaş tren diyelim buna biz.
devamını gör...

fernando muslera

öncelikle gereksiz bilgi :

10 küsur yıl önce ilk penaltıyı kullandığında penaltıyı alan 77 numara necati ateş
dün kullandığı penaltıyı alan da 77 numara morata

ilk penaltıdaki forma numarası 25
dünkü penaltıdaki maçta galatasaray'ın toplam şampiyonluk sayısı 25

o yıllar önce ilk penaltıdan sonra da eleştirenler, dünkü penaltıdan sonra da eleştirenler ve hatta işin ahlaki boyutuna bakanlar mabaddan yanan kitle genelde

geldiği ilk sene manisa'ya attığı penaltının 2 farklı amacı vardı
- o sene galatasaray forması giymiş istisnasız her oyuncu gol atmıştı, tek atamayan muslera idi. daha maç öncesinde twitter'da "penaltı olursa muslera tezahüratı yapalım" diye birçok galatasaray taraftarı ve fan sayfası organize olmuştu.
- manisa'nın o dönem kalecisi olan volkan'ın muslera ile alakalı tivitleri bulunmuştu. tabi bundan muslera'nın haberi oldu olmadı bilemeyiz. ama taraftar olarak muslera'nın o penaltıyı kullanması için baskı yapma isteğimizi 2 katına çıkarmıştı.

dün akşam da artık şampiyonluk garantilemiş, belki önümüzdeki yıl olmayacak bir efsanemize penaltı kullandırttık. bunun nesi garip?

sezonun geneli ile alakalı yazılacak çok şey var ama hâlâ mutluluk sarhoşuyuz. keyfini çıkarmaya devam.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim