atanamadım yazar profili

birini tam dudaklarından öpecekken bir anda yüzünü çekip elini uzattığını düşünün... o eli öpüp bir de başın üzerine koydunuz mu? evet işte o friendzone denilen alana itilmişsinizdir. bu da uygulamalı anlatımı olsun.

haksız bulduğum bir başlıktır. eşini bankamatik olarak gören ve akabinde bankamatik muamelesi gören tarafın bu bitmez tükenmez isteklerden dolayı tükenişi ile boşanmanın kaçınılmaz olduğunu düşündüğüm ilişki tipindeki beklentilerdir. unutulmamalıdır ki ailenizin size temin etmediklerini (edemediklerini demiyorum altını çizerim) eşiniz etmek zorunda değil. çünkü aileniz sizi seçim hakkı tanımadan dünyaya getirdiği için size belirli bir yaşa kadar bakmak ve ihtiyaçlarınızı gidermekle yükümlüdür. fakat eşinizi seçen sizsiniz. birinden istemek yerine kişinin kendisinin almasının doğru olduğu kanaatindeyim.

bundan 5 yıl önce arkadaşlarım tarafından yaka paça içine sokulduğum fakat 2 yıl dayandıktan sonra kendimi kapısından dışarı koşarak atıp 3 yıldır kullanmadığım "beni, hayatımı ve yaptığım her şeyi gör" mecrası.
*bu kadar nefrete rağmen neden kullandın diyenlere binaen; üniversitede herkes birbirine ve hocalara oradan ulaşıyor diye 2 yıl kullanmıştım.

18

ilişkiye başlamadan önce zaten arkadaş olduğun biri ile bir ilişki yaşayıp tatlılıkla bitirdikten sonra düşman olmanın veya hayatından tamamen silmenin bir mantığı olmadığını düşünüyorum. adamla arkadaş olarak gayet güzel bir iletişim kurmuşsun, bu iletişimi sevgililiğe uyduralım demişsin iş o duruma gelince olmamış frekanslar tutmamış. sevgili ve sevgililik kavramlarının içini doldurma şeklinizin farklı olduğunu görerek ayrılmışsınız. o sana sövmemiş sen onu bıçaklamamışsın, muhabbetini de fikirlerini de hayata bakış açısını da seviyorsun. niye olmasın canım sözlük? arkadaş kaldığı eski sevgilisi olan biri olarak konuşuyorum iki tarafta hayatta her şeyin olabileceği gerçeğini gördüyse, gerçek bir dost kazanmanın kaybetmekten daha zor olduğuna kanaat ettiyse olur efendim. çok da güzel olur. türkiye'deki herkes vurdulu kırdılı bol tripli ilişkiler yaşamıyor yahu. inancınızı kaybetmeyin lütfen.

canlıda zaaf oluşturan doğal bir hissin neticesidir.

teyzeme arkadaşımın dedesi pankreas kanseri olmuş dediğimde "iyi en azından çok çektirmez" dedirten kanser türü. gerçekten de iki ay sonra kendisini kaybettik.

akademik çalışmalar ve genellikle eğitici kitapların ilk sayfalarında bulunan, araştırmacılara kolaylık sağlaması açısından çalışma içerisindeki başlıkları ve yerlerini belirten yararlı liste.

türkiye'de "felsefe yapma karşiim" tepkisiyle boş, gereksiz konuşma anlamında kullanılan ifade. buradan da türkiye'deki önemini anlayabiliriz kardeşlerim.

aldığım en ilginç cevap şudur:
"+aaa ne güzeeel sen herkesten daha kültürlüsün yani şimdi dimee??"

çok üzgünüm, çok...

aristophanes'e göre insanlar yalnız değildir ve ruh ikizleri vardır. bunu şu mit ile açıklar: “insanlar yaratıldığında dört kollu, dört bacaklı, bir kafada iki ayrı yüze sahip, hermafrodit (hermes/afrodit) ve tek ruha sahip çok güçlü yaratıklarmış. kendi kendilerine yetebildikleri ve çok güçlü oldukları için her türlü taşkınlığı yapar, tanrıları onurlandırmayı ihmal ederlermiş. bir gün zeus bu olanlara çok sinirlenmiş ve insanları ortadan ikiye bölmüş; bir taraf erkek, bir taraf kadın olmuş. ikiye bölünen parçalar o kadar korkmuşlar ki birbirlerine sarılmışlar.

tanrılar bu işin böyle olmayacağını düşünüp, bedenleri bir çuvaldan yıldızları bırakır gibi karmakarışık bir düzen içinde uzayın sonsuzluğundaki dünyanın farklı yerlerine serpmişler. işte o gün bugündür yarım olan parçalar, tamamlanmak için diğer yarılarını arar olmuşlar. bulduklarında tek bir ruh olup, tanrıların onları tekrar cennetine alması için…”

unutamadıysanız kederlerden keder seçtirirken ümit besen'den nikah masası şarkısı ile sizi kanka eden, unuttuysanız mutluluklar diletip bir sigara yaktıran olaydır efendim.

ilber ortaylı ile aynı cevabı veremeyecek olduğum sorudur. zira bence ikiside bilemez. ne kadar okursan oku ne kadar gezersen gez yine de bilmediklerin o kadar fazla ki biliyorum demeye gönül razı olmuyor.

"beyin neyi unutması gerektiğini asla unutmaz" saptamasının ne kadar doğru olduğunu gösteren tatsız durumlardan birisidir maalesef bu durum.

genelde insanlarda bırakılmayan, bir şeye karşı duyulan arzu veya istek.

gizli kalması istenilen bir konunun bir başkasıyla paylaşılması sonucu içinden çıkılamaz bir durum haline getirilen eylem. madem gizli kalacak neden anlatıyorsun değil mi? hiç!

neredeyse buzdolabını dürüp büküp ekmek arası yapıp yedikten sonra kahrola ola, yumruklarını sıka sıka, ağlayarak üzerine yeşil çay içip kilo almayı engellesin diye dua ettiren, sonu düşünmeden yapılan eyleme sebep olan his.
(bkz: sonunudüşünenkahramanolamaz)

kan bağı dışında evlenerek edinilen yeni akrabalar daha da fenadır. sebebi kiminle evleneceğinizi seçerken kimlerle akraba olacağınızı da beraberinde seçiyor olmanızdır. aslında paket olarak eş+akraba şeklinde edinilir. kan bağı olan akrabalarınız için doğacağım aileyi ben seçmedim diyerek kendinize telkin verebiliyorken bu tür yılan akrabalar için içinizden sadece "kendim ettim kendim buldum" şarkısını söyleyebilirsiniz.

insan işine yarayacak şeyi okumalı yaramayacak şeyi okumamalı gibi bir fikre kesinlikle karşıyım. doğru okumayı bilen ve bunu sindiren insanlar en berbat yazıları okurken bile bunu avantaja çevirir, en azından bir yazı nasıl yazılmaz veya kötü yazı nasıl olur onu öğrenir. bilgi öğrenmek isteyen herkes için gayet ulaşılabilinirdir aslında. soruya cevap verecek olursam kafanızı bir başak, kitapları buğday tanesi olarak düşünün. boş başak nasıl dimdik durursa dolu başak o kadar yere bakar. hasat boş başaklar için değil dolu başaklar için yapılır. biçen, işleyen faydayı dolu başaktan görür karnını onunla doyurur. okumak okuyanın çevresine de fayda sunar. bilgi dışında insani özelliklerde kazandırır insana mütevazi olmak, sonunu bekleyip sabretmek, farklı açılardan görebilmek, dinleyebilmek, anlayabilmek gibi... kısacası okuyun efendim. sevgiler.

203 hepinize çıksın istiyorum ama bana da çıksın istiyorum :(