barbadensismiller yazar profili

people on people - never let you go

sen orda yoksun albümü insanı yoktan yere aşk acısı çektiren sanatçıdır. albüme adını veren şarkı günümüzdeki toksik ilişkilerin özetidir. 2015 yılında çıkmıştı sanırım bu albüm. kocaeliden istanbula geldiğim bir yolculukta dinlemiştim. mutlu bindiğim otobüsten tüm çiftlerden nefret ederek inmiştim. adam akıllı konserler başla da koşarak gidip dinlesek.

geçenlerde benzer yaşlarda bir genç kadın da galata kulesinden atlayarak intihar etmişti. şimdi de 18 yaşında daha hayata başlamamış bir genç... werther etkisi gibi. gençlerin ne yazık ki artık umudu yok.

"ben, osman kızı leyla, remzi’nin karısı leyla oldum. bana sorsalar, sadece “leyla” olmak isterim."
antabus - seray şahiner

depresyonun en temel hayat becerilerini bile ortadan kaldıran psikolojik bir rahatsızlık olduğunu unutmamak gerekiyor. iyileşme sürecinde herkesin temel tavsiyesi serotonin salgılamayı sağlayacak şeyler oluyor; hobi edinmek, yürüyüş yapmak falan filan. depresyon bunları yapamama hali zaten. bu yüzden terapi şart. ilk önce depresyonun kaynağı bulunursa devamı çok daha rahat oluyor. ilk başta o ölü toprağını üzerinden atmak lazım. sonrası zaten çorap söküğü gibi, hobi de edinilir yürüyüş de yapılır ve hatta odak sorunu olmadan bir filmi bir kitabı bile çok rahat bitirebilir insan.

an itibariyle şunu dinlemekteyim.

2021'in bana kattığı en güzel şeylerden biri. bu sene okuduğum kitaplar arasında beni normal people kadar etkileyen olmadı. modern klasikler arasında mutlaka yer etmesi gerektiğini düşünüyorum. toxic ilişkileri çok da romantize etmeden aslında psikolojik olarak nasıl zarar gördüğümüzü yüzümüze vura vura anlatmış kitap / dizi. sadece bunun için bile okunması / izlenmesi gerekiyor bence.

analog fotoğraf çekmekti önceden ama filmler 2 senede o kadar çok zamlandı ki bırakmak zorunda kaldım, ciddi bir maddi güç istemeye başladı çünkü. el işleriyle uğraşmayı seviyorum ben, anneanne babaanne modunda kanaviçe işleyip örgü örüyorum, tabi ki biraz daha modern hayata uyarlayarak. dil öğrenmeyi seviyorum. yemek yapmaya da bayılıyorum beni rahatlatan bir şey ama gıda ürünlerine gelen zamlarla eskisi kadar sık değişik tarifler deneyemiyorum.

hayatta kendime yaptığım en büyük iyilik. yaklaşık 1 senedir organicup kullanıyorum. keşke daha önce geçseymişim. sızdırma derdi yok, tampon gibi korkuları yok, ped gibi adı hijyenik kendisi iğrenç değil. regl zamanlarındaki yaşam kalitemi arttırdı resmen. organicup arada 1+1 kampanyası yapıyor. almak isteyenler takip edip 2 arkadaş olarak alabilir, yarı fiyatına geliyor.

(bkz: menstrual cup)a geçerek kurtulduğum masraftır. yine de bu kadar pahalı olmaması gerekir. alkole, sigaraya zam geldiğinde söylendiğimiz kadar temel hijyen ürünlerine gelen zamlara da duyarlı olsak keşke. bunu sadece hijyenik ped olarak algılamamak lazım. şampuanlar, diş macunları, deodorantlar bile uçmuş durumda. ayrıca sene olmuş 2021 millet marsa çıkıyor, biz hala hijyenik pede para veriyoruz. bunun devlet tarafından asmlerde ücretsiz dağıtılması gerekiyor.

haşortman
(bkz: eşofman)

bunda da bir şekilde biz suçlu olduk ya artık ne demeliyim bilmiyorum. ben suçlu değilim. çöplerimi ayırırım, geri dönüşüme çok dikkat ederim. köfte kızarttığım tavada kalan yağı bile lavaboya dökmem, atık yağ biriktirdiğim kavanoza koyarım. bunun sorumluluğu bende değil. yetkililerin bir şekilde sorumluluk alıp bu olayı kökünden çözmeleri lazım.

bir kere sipariş verdiğim ama büyük ihtimalle bir daha kullanmayacağım kitap satış sitesi. buluşma kitaplarından 2 tane sipariş ettim ve içinden çıkan kitaplar raflarda arkada kalmış, herkesin görmezden geldiği, ilkokul çocuklarına okuma alışkanlığı kazandırsın diye verdiğimiz tarzda romanlardı. buna çok benzer bir çalışmayı kidega da yaptı. oradan verdiğim siparişte çıkan kitap yaşar kemaldi mesela. sokak hayvanları için askıda mama, niyeti güzel ama bence amacından biraz uzak bir uygulama. 30-40 lira bir ücreti var. bu bence caydırıcı. onun yerine bir havuz oluşturulmalı askıda mama için. 3-5 demeden buraya bağış yapabilmeliyiz siparişlerde. bu havuzda toplanan para yine aynı amaç için kullanılabilir. ben kitap sipariş ederken ekstra 40 lira vermek yerine aynı paraya mama alıp sokağımdaki kedilere köpeklere vermeyi tercih ediyorum.

haliç metro.

kindle ve kitaplığımla aranızda yerimi almak isterim.

insanın kendini geri tutmasına neden olan duygulardan bir tanesidir. benim için öyle en azından. bu düşüncenin temeli çocukluğumuzda atılıyor. ben sorunlu bir ailenin içine doğdum, fark edilmek için başarı oldum ama başarılarım hiç fark edilmedi. bu da kendimi oldum olası yetersiz hissetmeme neden oldu. çalışma hayatına girdiğimde gördüğüm bir mobbing bastırdığım bu duyguyu ortaya çıkardı ve çok uzun bir süre depresyon teşhisiyle tedavi gördüm. hala kendimi yeterli hissetmiyorum. sürekli kendimi kanıtlama çabası içindeyim. sanırım bu ölene kadar devam edecek.

21. yüzyılda çekilmiş en iyi romantik filmlerden bir tanesidir. benim hayatımın filmidir. kendimi hep tom gibi görmüşümdür ilişkilerimde ama daha sonradan tamamen summer olduğumu anladım. soundtracki aşırı derece iyidir. hayatımda yaşamayı heyecanla beklediğim sahnelerden bir tanesi "i love the smiths!" bu filme aittir ya da birine söylenecek en güzel cümle "i love us." yine bu filmdedir. mutlu sonla bitmez ki bence filmi eşsiz yapan şeylerden biri budur.

p.s summer bebeğim umarım tahmin ettiğim gibi hayattan beklediğini bulamamış, yalnız kalmış durumda değilsindir. seni mutlu düşünmek istiyorum hep.

son dönemin en iyi indie pop grubudur. şarkılarının modu hep aynı ama hissettirdiği şeyler çok farklı. morrisseyden sonra sesi beni bu kadar etkileyen biri daha yok, belki hozier sayılabilir. spotify'a göre 2020 yılında en çok dinlediğim grup bu olmuş ve aynı zamanda dünya üzerinde en çok dinleyen %2lik dilimdeyim.

ülkede alternatif müzik olarak iyi iş yapan gruplardan bir tanesi. grupla ilgili tek sorun bazı şarkı sözlerinin çok sorunlu olması.(bkz: ıslansın)(bkz: aldattım) bu yüzden melodik olarak şarkıları güzel olsa da benim dinlemediğim bir grup.

beni seray şahinerle tanıştıran kitaptır. anlatılan öyle bir hikaye ki hemen kapınızın önünde yanı başınızda olan bir olay gibi. 2-3 saatte okuyup bitirdim ben antabusu. bu sürede sanki leyla yanımdaydı ve bana kendi hikayesini anlattı. anlatımı, dili o kadar muhteşem ki... etrafımdaki tüm kadınlara okuttum, benden tavsiye isteyen tüm erkeklere bunu tavsiye ettim. hepsinden de olumlu dönüşler aldım. hala merak ederim acaba leylalar ne durumda, ne yapıyorlar diye. benim için yeri çok çok ayrı bir kitaptır.