hak etmediğini düşünmek olabilir mi sebebi? hayata karşı biraz küstah ve iştahlı olan insanlarda şunu görürsünüz; yavşaklığa varan bir kendinden eminlik. siz çok hassas insanlarsınız. okuyorum yazdıklarınızı. biçoğunuz gerçekten melek gibi tipler. yemin ediyorum içim gidiyor bu hassaslığa. ama kardeşlerim hayat şiirler okuyup üç beş bin kişinin bildiği şarkıları dinleyip çok farklı olduğunu sanmak için biraz fazla çeşitli. her şeyin bu kadar mümkün olabildiği bir çağda kişi kendini çok kurcalamamalı. bikaç kez kendisi üzerine düşünüp çıkmalı o kafadan.
bugün nefret ettiğiniz insanları anlayacak seviyeye geldiğinizde büyümüş oluyorsunuz. hiçbir iyi şeyi hak etmediğini, hep zaten ötekinin kazandığını, zengin ve güzel ya da yakışıklı olan dışında kimseye yaşam hakkı tanınmadığına inandırıldınız.
bağlılıkla mecburiyeti, saplantıyla aşkı, öylece durmakla sabretmeyi, mış gibi yapmakla gerçekten adanarak çalışmayı birbirine karıştırdınız.
iyi bir şey başardığında bir işin üstesinden geldiğinde utanan, ilk adımı atamayan, hep ötekini suçlayan, hep sinsilik peşinde, köylü kurnazı, köşeyi dönmeci bir kafa var yaygın olarak biçoğunuzda. kendini diğer herkesin düşmanı sanan, kıskanıldığını sanan, her cümle onun için, her bakış ona sanan, merkezden çıkamamış, çıkamayacağını sanan ama hep sanan insanlarsınız biçoğunuz. sanmayın bilin. bilmek kırıcıdır.
hak ettiğiniz şey neyse onu alın. neyi hissetmek gerekiyorsa onu hissedin. ertelemeden bastırmadan çarpıtmadan saptırmadan. netlik hayat kurtarır. her şey yolunda gidiyorsa bunu hak ettin. her şey iyiye gidiyorsa çalıştın bunun için. her şey lehine işliyorsa tebrikler şanslısın işte. kabullen bunu. hayat seni destekliyor. nesi rahatsızlık versin ki bunun? iyinin nesi can sıkıcı olabilir?
evden çok uzaklaştınız. yol kayboldu. birden kaybolmadı yol yavaşça kayboldu. gürültüyle de değil sessizce bitti ayaklarınızın altındaki serüveni yolun. ayağınıza batan taşları umursamadınız yürürken. yol bildiğiniz yoldu. çok defa gittiniz o yollardan. bi yabancılık da hissetmediniz. ama bu sefer geri dönmeyeceğinizi sandığınız için hızlıca ve kibirle çıktınız gittiniz evden. anca böyle gidilir zaten. gerçekliğin evini terk ettiniz. şüphe, yalan dolan, kuyu kazacak kürekler, sessiz kelimeler arıyordunuz. hayat adildir ne istersen verir. hele ki yolu kaybetmişe daha merhametlidir ne isterse verir ona. ne isterse. o kaybolmuş aciz de sadece eve geri dönüş yolunu bulmayı istemez. ihtiyacı olan tek şey dışında her şeyi diler. çünkü o korkunç evdi sizi boğan güya. gerçekliğin evinden sıkıldınız. şüphe istiyordunuz. miskince sizi rahatlatacak zırvalar. ithamlar. belki iftiralar. ah bi kurtulsaydınız o evden bitecekti kabus. yaşanılanların kabus olması umuttur. uyanınca geçer kabus. biter nihayet. bi yerde değişti bi şeyler. uykuda değildiniz. evden uzakta ve yalnız kalmışken bunca şüpheyle, bunca zırvayla, bunca boş korkuyla ne yapacağınızı bilemez bir halde durdunuz öyle. o masalsı renkler soluverdi. eskisi kadar eğlenceli gelmemeye başladı evden uzakta olmak. gerçek bütün ihtişamıyla dışladı sizi. onu reddedene karşı merhametli bir öfkesi var gerçeğin. o sizi yıllardır bekleyen bir öfkeyle kucaklamak istedi defalarca. gözlerinizi kapadınız. ışıl ışıl sizi ancak evden uzaktayken sahiplenen gün karardı. yol ayrımını göremediniz. ikazlara kulağınızı kapadınız. arkanıza dönüp baktığınızda evle aranızdaki mesafeden başka hiçbir şey belirgin değildi. geriye dönmeye cesaret etmek için fazla yorgundunuz. cesaret etmek için bile yorgun olmak da acıttı sizi. evden uzakta, uyuşmuş bir halde, bıkkın ve sıkılmışsınız. eve dönün gençler. utanmayın. "ben geldim" demekten çekinmeyin. sizi sesinizden tanıyan insanlardan korkulmaz. geri dönün. şüpheden, korkudan, çarpık çurpuk sahte bütünlükten, ayak oyunlarından kurtulun. madem yaşadıklarınızı hak etmediniz, hak edeceğiniz kadar yüce şeyler yaşayın.
devamını gör...