toplanın arkadaşlar, tc tarihi bilim uzmanı olarak kısaca açıklayacağım.
öncelikle, bu teorinin 'bilimsel' amaçlarla yapılmadığını anlamak gerekmektedir. o zaman ne için yapılmıştır? birçok sebep vardır. ancak bunlardan en önemlisi, lozan antlaşması ile elde edilen bağımsız türk topraklarında, türk ulusunun yaşam hakkının, kendisine 'bilimsel' bir dayanak bulma çalışmasıdır. yani bunun avrupa'da başlayan 'ırkçılık' cereyanıyla çok ilgisi yoktur. neden? çünkü osmanlı'dan itibaren başlayan bir süreç vardır. orta çağ'da her şey din ve toprak üzerine kuruluyken ilerleyen yıllar, avrupa'da ve daha da batısında işleri iyice değiştirmiştir. fransız devrimi'nden sonra, imparatorluklar (imparatorluk zaten çok uluslu olur, ayrıca 'çok uluslu' imparatorluklar demeye gerek yoktur) bundan çok zarar gördü. bunlar zaten klişe. napolyon savaşları ve sonrası asıl mesele. napolyon savaşlarından sonra mutlak monarşi yönetiminde olan devletler (rusya, prusya, avusturya), mutlak monarşiyi korumaya karar verdi. ne kadar avrupalı görünmese de korunmasına karar verilen diğer bir devlet osmanlı idi. ancak pratikte bu çok mümkün olmadı malum. yine de öyle ya da böyle bu devam etti. ancak mutlak monarşilerin iyice sallanmaya başladığı yıllarda, ki bizdeki yansıması 1876 yılında olanlardır, artık önü alınamaz bir savaş silsilesi başladı. osmanlı 93 harbinden 1897 yunan savaşına kadar belirli bir durgunluğa girdi. ancak sonrasında, yemen isyanları, trablusgarp, balkan ve birinci dünya savaşı, dört beş nesli yok etti. hani bugün diyoruz ya bizim neslin görmediği bir şey yok diye, 1880, 81, 82... doğumlular ne yapsın acaba? on yıllar süren savaşlar, ispanyol gribi, tifüs, sıtma, frengi... neler görmediler ki... neyse. türkler balkanlardan sonra, avrupalıların 1699 yılından itibaren arzuladıkları noktaya geldiler. son dakikada edirne kurtarıldı, ancak edirneden de atılarak türklerin avrupa'ya tamemen veda etmesi için çok az bir gayret kaldı. işte birinci dünya savaşı, bu gayreti avrupa'ya vermiştir. ancak anadolu'da millî bir direnişin başlaması, bütün hesapları alt üst etti. şimdi, savaşı kazananlar, mağlup olan türklerle kendi belirledikleri bir antlaşmayı (sevr) imza ederek türkleri anadolu'ya inanılmaz derecede sıkıştırmak istiyordu. fakat bu burada da kalmayacaktı. çünkü 1699'da tamamıyla başlayan avrupadan itme, 1920'li yıllarda anadoluya sıkıştırmaya kadar gelmiştir. devam eden süreçte de orta doğuya, iran taraflarına kadar bir sürgün başlayacaktı. çünkü, bizim arşivlerimizden ziyade, abd arşivleri, bk arşivleri, özellikle nüfus çoğunluğu meselesinde, açık arayla türklerin ve/veya müslümanların çoğunluğu olduğu yerlerde sübjektif davranıyorlar ve çoğunluğun türklerde ve/veya müslümanlarda olmadığını belirten rapolar yazıyorlardı. elbette yalan beyanda bulunmayan dürüst görevlilerde vardı. ancak onların 'idealistliği', diğerlerinin 'emperyalizmine' galip gelemiyordu. sonuç olarak, millî mücadele kazanıldı ve dört yıllık savaşta mağlup olan türkler, osmanlıyı devirerek cumhuriyeti kurdu. lozanın temeli de zaten buradadır. şimdi gelelim güneş dil teorisine. güneş dil teorisi, avrupalıların o dönemde sürekli olarak iddia ettiği, türklerin anadolu'da işgalci olduğu, anadolu'nun türklerin olmadığı, türklerin anadolu'dan gitmesi gerektiği tezine karşılık, cumhuriyet: hayır, kardeşim gel bak, güneş dil teorisi bile bizim binlerce yıldır burada olduğumuzu gösteriyor, demek gibi bir şeydi. bilimsel değil, evet. ama siyasi ve tarihî bir geleneğe sahip. dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım işte. ilgilenen olursa devam edebilirim.
devamını gör...